ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

FUSSİLET

49

/

51

لَا يَسْأَمُ الْإِنسَانُ مِن دُعَاء الْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُوسٌ قَنُوطٌ {49} وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِّنَّا مِن بَعْدِ ضَرَّاء مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَذَا لِي وَمَا أَظُنُّ السَّاعَةَ قَائِمَةً وَلَئِن رُّجِعْتُ إِلَى رَبِّي إِنَّ لِي عِندَهُ لَلْحُسْنَى فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُوا وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ {50} وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ

أَعْرَضَ وَنَأى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاء عَرِيضٍ {51}

 

49. İnsan iyilik dilemekten usanmaz. Eğer ona kötülük dokunsa, hemen ümidini keser, ye'se düşer.

50. Andolsun ki kendisine dokunan bir darlıktan sonra ona rahmetimizden tattırsak o. elbette şöyle der: "Bu benimdir. Ben kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülsem de şüphesiz benim için O'nun yanında iyilik vardır." Andolsun Biz kafır olanlara ne yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara çok şiddetli azaptan tattıracağızdır.

51. Biz insana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan çizip uzaklaşır. Eğer ona kötülük isabet ederse, bu sefer de uzun uzadıya dua eder.

 

"İnsan iyilik dilemekten usanmaz." Yani usanmaksızın iyilik ister. Burada; "iyilik (hayr)" mal, sıhhat, otorite ve güç anlamındadır.

 

es-Süddi de şöyle demektedir; Burada insandan kasıt kafirdir. Maksadın el-Velid b. Muğire olduğu söylendiği gibi, Rabia'nın çocukları Utbe ve Şeybe ile ümeyye b, Halef olduğu da söylenmiştir.

 

Abdullah (b. Mesud)'un kıraatinde; "İnsan mal dilemekten usanmaz" şeklindedir.

"Eğer ona kötülük" fakirlik ve hastalık "dokunursa, hemen" Allah'ın lutfundan "ümidini keser." Rahmetinden "ye'se düşer."

 

Bir başka açıklamaya göre; duasının kabul edileceğinden "ümidini keser."

Rabbine hüsn-ü zan beslemeyerek de "ye'se düşer."

 

İçinde bulunduğu kötü durumun bitip gideceğinden yana "ümidini keser" bunun devam edip gideceğini zannederek "ye'se düşer" diye de açıklanmıştır. Anlamlar birbirlerine yakındır.

 

"Andolsun ki kendisine dokunan bir darlıktan" zorluk, hastalık, sıkıntı ve fakirlikten "sonra ona rahmetimizden" güzel bir akıbet bolluk ve zenginlik "tattırsak, o elbette şöyle der: Bu benimdir." Yani Allah benim amelimden razı olduğundan ötürü zaten benim hakettiğim bir şeydir. Böylelikle o Allah'ın kendisine bu nimeti vermesini, Allah'ın üzerindeki bir hakkından dolayı olduğu görüşüne kapılır. Yüce Allah'ın nimetlerle, sıkıntılarla onu sınayıp böylelikle onun şükredip, sabreden bir kişi olup olmadığını ortaya çıkarmak istediğini bilmez.

 

İbn Abbas dedi ki: "Bu benimdir" bu benden kaynaklanan bir şeydir, demektir.

 

"Ben kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülsem de şüphesiz benim için O'nun yanında iyilik" yani cennet "vardır" buyruğundaki "Şüphesiz ... iyilik vardır" lafzındaki "lam" ("şüphesiz" anlamında) te'kid içindir.

 

O böylelikle hiçbir ameli olmaksızın yersiz birtakım temennilerde bulunur.

 

el-Hasen b. Muhammed b. Ali b. Ebi Talib şöyle demiştir: Kafirin iki tane temennisi vardır. Dünyada o şöyle der: "Eğer Rabbime döndürülsem de şüphesiz benim için O'nun yanında iyilik vardır." Ahirette de şöyle diyecektir: "Keşke biz (dünyaya) geri döndürülseydik, Rabbimizin ayetlerini yalanlamazdık, mü'minlerden olurduk.'' (el-En'am, 27); "Ah keşke toprak olsaydım.'' (en-Nebe, 40)

 

"Andolsun Biz kafir olanlara ne yaptıklarını haber vereceğiz." Onlara yaptıklarının karşılığını vereceğiz. Buna dair Yüce Allah yemin etmiş bulunuyor. "Ve andolsun onlara çok şiddetli azaptan tattıracağızdır."

 

"Biz insana" kafiri kastediyor "nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan çizip uzaklaşır." İbn Abbas dedi ki: Yüce Allah Utbe b, Rabia, şeybe b. Rabia, Umeyye b. Halef'i kastetmektedir. Bunlar İslam'dan yüz çevirdiler ve ondan uzaklaşıp gittiler.

 

"Yan çizip, uzaklaşır" buyruğu: Hakka boyun eğmeyi kendisine yedirmez, Allah'ın peygamberliğine karşı büyüklenir, demektir.

 

(...)'in "uzaklaştı" anlamında olduğu söylenmiştir. ''Ondan uzaklaştım, uzaklaşmak'; "Onu uzaklaştırdın, o da uzaklaştı"; "Uzaklaştılar" demektir, "Pek uzak yer" anlamındadır. en-Nabiğa şöyle demiştir: "Sen bana yetişen gece gibisin, Senden uzakta kalınacak yerin geniş olduğunu sansam bile."

 

Yezid b. el-Ka'ka'da "yan çizip, uzaklaşır" anlamındaki buyruğu: (...) diye hemzeden önce bir "elif" ile okumuştur. Bunun ''Kalktı" fiilinden gelmesi mümkün olduğu gibi, birincisinin anlamında fakat hemzenin kalbedilmesi (yer değiştirmesi) ile okunmuş olması da mümkündür.

 

"Eğer ona kötülük" hoşuna gitmeyen bir şey "isabet ederse, bu sefer de uzun uzadıya" pekçok "dua eder."

 

Araplar çokluğu ifade etmek maksadı ile uzunluk ve enlilik lafızlarını kullanırlar. Mesela: "Filan kişi sözü uzattı ve enlice dua etti" denilir. Bunları çok yaptığı anlatılmak istenir.

 

İbn Abbas dedi ki: "Uzun uzadıya dua eder" çokça yalvarıp yakarır, demektir. Kafir zorlu ve sıkıntılı zamanlarda Rabbini tanır, fakat bolluk ve rahatlık zamanlarında O'nu tanımaz.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Fussilet 52-54

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR