ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

FUSSİLET

47

/

48

 

إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ {47}

 وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَدْعُونَ مِن قَبْلُ وَظَنُّوا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ {48}

 

47. O saatin bilgisi O'na havale olunur. O'nun bilgisi dışında hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi de ne gebe kalır, ne de doğurur. "Benim ortaklarım nerede?" diye onlara sesleneceği gün onlar: "Bizden şehadet edecek kimse olmadığını Sana arzederiz" derler.

48. önceden dua (ve ibadet) ettikleri şeyler önlerinden kaybolur. Kaçacak bir yerlerinin bulunmadığını da anlarlar.

 

"O saatin" kıyametin kopacağı vaktin "bilgisi O'na havale olunur." Çünkü onlar: Ey Muhammed! Eğer sen bir peygamber isen kıyametin ne zaman kopacağının haberini bize ver, demişlerdi. Bunun üzerine bu buyruk nazil olmuştu.

 

"Onun bilgisi dışında hiçbir meyve tomurcuğundan" içinde bulunduğu kaplardan "çıkmaz."

"Hiçbir meyve" lafzındaki (...) kelimesi fazladan gelmiştir. "Hiçbir meyve ... çıkmaz" anlamındadır. "Tomurcuk(lar)" diye anlam verilen: (...) lafzı "meyvenin içinde barındığı kaplar" demektir. Tekili: (...) diye gelir. Bu da bal ya da başka türden herbir şeyin içinde saklandığı zarf (kab) demektir. Bundan dolayı yeni çıkan hurma meyvesinin içinde bulunduğu ve çatladıktan sonra meyvenin içinden çıktığı kabçığa: (...) adı verilmiştir. İbn Abbas dedi ki: ("tomurcuk" anlamı verilen): "çatlamadan önceki meyve kabı" demektir. Çatladığı takdirde ona bu isim verilmez, Buna dair daha geniş açıklamalar ileride er-Rahman Süresi'nde (11. ayetin tefsirinde) gelecektir.

 

Nafi', İbn Amir ve Hafs "meyve" anlamındaki lafzı çoğul olarak: ''Meyveler" diye okumuşlardır, diğerleri ise tekil olarak: "Meyve'' diye okumuşlardır, ancak maksat çoğuldur. Yüce Allah'ın: "Hiçbir dişi de ne gebe kalır ... " buyruğu dolayısıyla böyledir, burada da maksat çoğuldur. Yüce Allah şunu demektedir: Meyvelerin ve doğan çocukların bilgisi O'na ait olduğu gibi; "o saatin bilgisi de O'na havale olunur."

 

Dünya hayatında iken şefaat edecek ilahlar olduklarını ileri sürdüğünüz "Benim ortaklarım nerede? diye onlara" Allah'ın müşriklere "sesleneceği gün onlar" yani putlar bir başka açıklamaya göre müşrikler; ibadet edenlerin de, kendilerine ibadet olunanların da hepsini kastetmiş olma ihtimali de vardır; "bizden" senin ortağının bulunduğuna "şehadet edecek kimse olmadığını Sana arzederiz" sana bildiririz, sana söyleriz "derler."

 

"Sana arzederiz" Sana söyleriz, Sana bildiririz, demektir. "Bildirdi, bildirir" demektir. şair de şöyle demektedir: "Bizden ayrıldığını bize bildirdi Esma, Nice bir yerde kalan kişi vardır ki; onun kalışından usanılır."

 

müşrikler kıyamet gününü görecekleri vakit, putlarla ilişkilerinin olmadığını söyleyecekler, putlar da onlarla bir ilişkilerinin olmadığını açıklayacaklardır. Daha önceden birkaç yerde (mesela Sebe', 31-33. ayetlerin tefsirinde) geçtiği gibi.

 

"önceden" dünyada iken "dua ettikleri şeyler önlerinden kaybolur" yokolur, gider. ateşten "kaçacak bir yerlerinin bulunmadığını da anlarlar" bilir ve kesinlikle idrak ederler.

''Kaçacak bir yerlerinin bulunmadığını" buyruğundaki: '' ... ma, ... '' burada bir harftir, isim değildir. Bundan dolayı buradaki zan (mealde: anlamak) bunda amel etmeyip fiil (in ameli) lağvolmuştur. ifade: ''Onların kaçacak ve kurtulacak bir yerlerinin bulunmadığını anlarlar" takdirindedir. "Kaçtı, kaçar, kaçmak, kaçacak yer" denilir.

 

Buradaki "zan"ın ağırlıklı görüş anlamına geldiği de söylenmiştir. Onlar cehennemlik olduklarında şüphe etmeyecekler ama oradan çıkartılacaklarını da ümit edeceklerdir.

Bununla birlikte cehennemden çıkarılacakları konusunda ümitleri kesilinceye kadar böyle bir zan ve ümitlerinin olması da uzak bir ihtimal değildir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Fussilet 49-51

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR