FUSSİLET 45 / 46 |
{44}
وَلَقَدْ
آتَيْنَا
مُوسَى
الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ
فِيهِ
وَلَوْلَا
كَلِمَةٌ سَبَقَتْ
مِن
رَّبِّكَ
لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ
وَإِنَّهُمْ
لَفِي شَكٍّ
مِّنْهُ
مُرِيبٍ {45} مَنْ
عَمِلَ
صَالِحاً فَلِنَفْسِهِ
وَمَنْ
أَسَاء
فَعَلَيْهَا
وَمَا
رَبُّكَ بِظَلَّامٍ
لِّلْعَبِيدِ
{46} |
45.
Andolsun Biz Musa'ya kitabı verdik de hakkında ihtilafa düşüldü. Eğer Rabbinden
bir söz geçmiş olmasa idi, bunların da aralarında elbette hüküm olunurdu.
Halbuki onlar bundan yana şüphe ve tereddüt içindedirler.
46. Kim
salih amel işlerse kendi lehine, kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir.
Rabbin kullarına asla zulmedici değildir.
"Andolsun Biz
Musa'ya kitabı" Tevrat'ı "verdik de hakkında ihtilafa düşüldü."
Yani birtakım kimseler ona iman etti, birtakım kimseler onu yalanladı. Buradaki
zamir ("hakkında" anlamı verildi) kitaba aittir. Bu ifade Peygamber
(s.a.v.)'e bir tesellidir. Yani senin kavminin de kitabın hakkında anlaşmazlığa
düşmesi seni üzmesin, çünkü onlardan önceki kavimlere indirilen kitaplar
hakkında böyle anlaşmazlıklar olmuştur.
Zamirin Musa (a.s)'a ait
olduğu da söylenmiştir.
"Eğer
Rabbinden" onlara mühlet verileceğine dair "bir söz geçmiş olmasa
idi" acilen onlara azab gönderilmesi hususunda "bunların da
aralarında elbette hüküm olunurdu."
"Halbuki onlar
bundan" Kur'an-ı Kerim'den "yana şüphe ve tereddüt" ileri
derecedeki bir şüphe "içindedirler." Bu hususa dair açıklama daha
önceden (Hud, 12 buyruğu açıklanırken) geçmiş bulunmaktadır.
el-Kelbi bu ayet-i kerime
hakkında şöyle demiştir: Şayet Allah bu ümmetin azabını kıyamet gününe kadar
ertelememiş olsaydı, diğer ümmetlere yapıldığı gibi bunların da azabı onları
gelir bulurdu.
Azaplarının
ertelenmesinin sulblerinden gelecek mü'minler dolayısıyla olduğu da
söylenmiştir.
"Kim salih amel
işlerse, kendi lehine" buyruğunda şart ve cevab birarada zikredilmiştir.
Aynı şekilde "kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhinedir" buyruğu da
böyledir. Şanı Yüce Allah esasen kulların itaatine muhtaç değildir. Kim itaat
ederse onun için mükafat vardır, kim de kötülük işlerse onun aleyhine ceza
vardır.
"Rabbin kullarına
asla zulmedici değildir." Yüce Allah azıyla çoğuyla zulmün kendisi
hakkında sözkonusu olmadığını bildirmektedir. Buradaki nefy ifadesi mübalağa
kipi ile gelmiştir. (Yani en ufak bir zulüm dahi onun hakkında sözkonusu
olmadığına göre) başkası da sözkonusu değildir. Bunun delili de şanı Yüce
Allah'ın: "Şüphesiz Allah insanlara en ufak bir şey kadar dahi
zulmetmez." (Yunus, 44)
Adil ve sika (güvenilir)
raviler ile sağlam imamlar, zahid ve adaletli yeryüzünün emininden (Peygamber
(s.a.v.)'den). o semanın emininden (Cebrail -a.s-'den), o Yüce Rabbden:
"Ey kullarımı Şüphesiz ki Ben zulmü kendime haram kıldım. Aranızda da onu
haram kıldım. O bakımdan birbirinize zulmetmeyiniz" hadisini rivayet
etmişlerdir.
Aynı şekilde o Hakim ve
Malik olandır. Malik'in mülkünde yaptığı şeyler dolayısıyla da itiraz edilmez,
zira kendi mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunmak hakkına sahibtir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN