FUSSİLET 40 / 43 |
إِنَّ
الَّذِينَ
يُلْحِدُونَ
فِي آيَاتِنَا
لَا
يَخْفَوْنَ
عَلَيْنَا
أَفَمَن يُلْقَى
فِي
النَّارِ
خَيْرٌ أَم
مَّن يَأْتِي
آمِناً
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
اعْمَلُوا
مَا
شِئْتُمْ إِنَّهُ
بِمَا
تَعْمَلُونَ
بَصِيرٌ {40}
إِنَّ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
بِالذِّكْرِ
لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ
لَكِتَابٌ
عَزِيزٌ {41} لَا
يَأْتِيهِ
الْبَاطِلُ
مِن بَيْنِ
يَدَيْهِ
وَلَا مِنْ خَلْفِهِ
تَنزِيلٌ
مِّنْ
حَكِيمٍ
حَمِيدٍ {42} مَا
يُقَالُ
لَكَ إِلَّا
مَا قَدْ
قِيلَ لِلرُّسُلِ
مِن
قَبْلِكَ
إِنَّ
رَبَّكَ لَذُو
مَغْفِرَةٍ
وَذُو
عِقَابٍ
أَلِيمٍ {43} |
40.
Ayetlerimiz hakkında doğru yoldan sapanlar, muhakkak onlar Bize gizli
kalmazlar. O halde ateşe atılacak kimse mi hayırlıdır; yoksa kıyamet gününde
emin olarak gelen kimse mi? Dilediğinizi yapın. Çünkü O ne yaptığınızı çok iyi
görendir.
41.
Muhakkak ki kendilerine geldiğinde o zikri inkar edenler (Bize gizli
kalmazlar). Halbuki o hiç şüphesiz eşsiz bir kitaptır.
42.
Önünden ve arkasından da batıl ona erişemez. Hikmeti sonsuz, her hamde layık
olan tarafından indirilmedir.
43.
Sana, senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey söylenmiyor.
Muhakkak senin Rabbin hem mağfiret, hem can yakıcı azabın sahibidir.
"Ayetlerimiz hakkında
doğru yoldan sapanlar" yani delillerimiz hususunda hakkı bırakıp, başka
tarafa sapanlar.. demektir.
"İlhad:
Sapmak" meyletmek ve başka tarafa ayrılıp gitmek demektir.
"Kabirde lahd"
tabiri de buradan gelmektedir çünkü lahd bölümü kabrin bir tarafına doğru daha
çok meyillidir (kaymış olur). ''Allah'ın dininde yan çizdi ve başka tarafa
saptı" demektir. (...) şekli bu tabirin bir başka söyleniş tarzıdır Bu
buyruk daha önce kendilerinden sözedilen: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve o
okunurken anlamsız sesler çıkarın" (Fussilet, 26) diye söyleyen kimseler
hakkındadır.
İŞte Allah'ın ayetleri
hakkında doğru yoldan sapıp hakkı bırakarak başka tarafa giden kimseler ve: Bu
Kur'an Allah tarafından indirilmemiştir yahutta o bir şiir ya da bir sihirdir diyenler,
onlardır. O halde buradaki "ayetler"den kasıt Kur'an'ın ayetleridir
Mücahid dedi ki:
"Ayetlerimiz hakkında doğru yoldan sapanlar" Kur'ani Kerim'in
okunması esnasında ıslık çalarak, gürültü koparanlar, boş, söz söyleyip, şarkı
söyleyenler demektir
İbn Abbas dedi ki: Bu,
sözü değiştirmek ve onu olması gereken yerden başka bir yere koymak demektir.
Katade dedi ki:
"Ayetlerimiz hakkında doğru yoldan sapanlar" ayetlerimiz hakkında
yalan söyleyenler demektir es-Süddi dedi ki: İnatlaşanlar ve ayrılık içerisinde
olanlar, demektir İbn Zeyd'e göre hem şirk koşan, hem de yalanlayan kimselerdir
Anlamlar birbirlerine yakındır.
Mukatil dedi ki: Bu
ayet-i kerime Ebu Cehil hakkında inmiştir.
Burada sözü edilen
"ayetler"in mucizeler olduğu da söylenmiştir Bununla birlikte bu
açıklama birinci açıklamanın kapsamı içerisindedir Çünkü Kur'an zaten mucizedir
"O halde" yüzü
üzere "ateşe atılacak kimse" -İbn Abbas ve başkalarının görüşüne göre
bu Ebu Cehil- "mi hayırlıdır? Yoksa kıyamet gününde emin olarak gelen kimse
mi?"
Mukatil'in dediğine
göre: bununla da kastedilen Peygamber (s.a.v.)'dır Bundan kastın Osman, Ammar
b. Yasir, Hamza, Ömer b. el-Hattab olduğu söylendiği gibi; Ebu Seleme b.
Abdi'l-Esed el-Mahzumi olduğu da söylenmiş, bütün mü'minlerin olduğu da söylenmiştir.
Ayet-i kerimenin umumi
bir anlam ifade ettiği de söylenmiştir. Yani cehennem ateşine atılan kişi
kafirdir, kıyamet gününde emin olarak gelen kimse de mü'mindir. Bu açıklamayı
da İbn Bahr yapmıştır.
"Dilediğinizi
yapın" emri, tehdit ihtiva eden bir emirdir. Sizler bu ikisinin eşit
olmayacağını bildikten ve amellerin karşılığının mutlaka verileceğini
öğrendikten sonra (istediğinizi yapabilirsiniz) demektir. "Çünkü O, ne
yaptığınızı çok iyi görendir." Bu, tehdit mahiyetinde bir buyruktur.
"Muhakkak ki
kendilerine geldiğinde o zikri inkar edenler ... " buyruğunda geçen
"zikir" herkese göre Kur'an-ı Kerim'dir. Cünkü Kur'an-ı Kerim'de
kendisine gerek duyulan bütün hükümler vardır, Bu buyrukta haber
hazfedilmiştir. Takdiri: Helak olmuşlardır yahut azaba uğratılacaklardır,
şeklindedir. Bir görüşe göre haber: "İşte onlar kendilerine uzak bir
yerden seslenilir (gibidirler)" (Fussilet, 44) buyruğu olup, araya:
"Sana senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey söylenmiyor"
buyruğu girmiştir. Daha sonra tekrar zikri sözkonusu ederek "Eğer Biz onu
Arap dilinden başka bir Kur'an yapsa idik ... " diye buyurduktan sonra da:
"İşte onlar kendilerine uzak bir yerden seslenilir (gibidirler)" diye
buyurulmuştur. Ancak tercih edilen birinci görüştür. en-Nehhas: Bildiğim
kadarıyla bütün nahivciler tarafından (tercih edilen görüş odur), demiştir.
"Halbuki o, hiç
şüphesiz eşsiz bir kitaptır." Yani Allah nezdinde çok değerli bir
kitaptır. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Yine ondan gelen rivaye te göre:
Allah tarafından gönderilmiş çok değerli bir kitaptır. Allah için son derece
değerli diye de açıklanmıştır. Buradaki "(eşsiz bir kitaptır" diye
anlamı verilen) "Aziz"in Allah tarafından aziz kılınmış, dolayısıyla
batılın kendisine ulaşamadığı." anlamına geldiği de söylenmiştir. Bir
başka açıklamaya göre bu kitabın aziz tutulması. ona üstün bir saygı
gösterilmesi ve onun hakkında anlamsız bir tutum takınılmaması gerektiği, diye
de açıklanmıştır. "Aziz"in şeytanın değiştirmeye güç yetiremediği
kitab anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu açıklamayı da es-Süddı yapmıştır.
Mukatil dedi ki: Bu
kitab şeytana ve batıla karşı korunmuştur. es-Süddi:
Bu kitab mahluk
değildir, benzeri yoktur, demiştir. Yine İbn Abbas'tan gelen rivayete göre:
"aziz" insanların benzerini Söylemeleri imkansız olan kitab demektir.
"önünden de,
arkasından da batıl ona erişemez." Allah tarafından daha önceden
indirilmiş hiçbir sey onu yalanlamaz ondan sonra da herhangibir kitab
inmeyecek, onu iptal etmeyecek, onu neshetmeyecek demektir. Bu açıklamayı
el-Kelbi yapmıştır.
es-Süddi ve Katade de:
"önünden de, arkasından da batıl" yani şeytan "ona
erişemez" onu değiştiremez, ona bir şey ekleyemez, bir şey eksiltemez.
Said b. Cübeyr de şöyle
demiştir: "önünden de arkasından da" yalanlama ona erişemez.
İbn Cüreyc: geçmişe dair
verdiği haberlerde de, gelecekte olacaklara dair verdiği haberlerde de
"batıl ona erişemez." İbn Abbas'tan nakledildiğine göre:
"önünden" yani Yüce Allah tarafından "arkasından" Cebrail
(a.s)'dan ve Muhammed (s.a.v.)'dan "batıl ona erişemez."
"Hikmeti sonsuz,
her hamde layık olan tarafından indirilmiştir." İbn Abbas dedi ki:
Yaratmasında "hikmeti sonsuz (Hakim)" onlara yaptıklarında "her
hamde layık olan"dır demektir. Katade ise: Emrinde "hikmeti sonsuz (Hakim)"
yarattıklarına yaptıkları dolayısı ile "her hamde layık olan" diye
açıklamıştır.
"Sana, senden
önceki peygamberlere söylenmiş olandan" onlara söylenmiş eziyet verici
sözlerden ve yalanlamadan "başka bir şey söylenmiyor." Bu buyruk ile
Yüce Allah Peygamber (s.a.v.)'ı teselli etmektedir.
"Muhakkak senin
Rabbin hem" sana ve ashabına "mağfiret hem" senin düşmanlarına
"can yakıcı" acıtıcı ve incitici "azabın sahibidir."
Şöyle de açıklanmıştır:
Sana verilen ibadeti yalnızca Allah'a ihlas ile yapmak emri ancak Yüce Allah'ın
senden öncekilere vahyettiğidir. Tevhid ile ilgili hususlarda şeriatlar
arasında bir ayrılık yoktur. Bu da Yüce Allah'ın: "Andolsun sana ve senden
öncekilere vahyolundu ki: Eğer şirk koşarsan, andolsun ki amelin boşa çıkar.."
(Zümer, 65) Yani senin onları kendisine davet ettiğin şey senden önceki bütün
peygamberlerin davet ettiği şey ile aynıdır. O bakımdan onların sana karşı
inkarda bulunmalarının bir anlamı yoktur.
İfadenin soru anlamında
olduğu da söylenmiştir. Yani "sana, senden önceki peygamberlere söylenmiş
olandan başka" ne söyleniyor ki?
"Muhakkak senin
Rabbin" diye başlayan buyruğun yeni bir ifade olduğu söylenmiştir. Ondan
önceki ifade ise haber gizli kabul edildiği takdirde tam bir anlam ifade
etmektedir.
Bunun; "muhakkak
senin Rabbin hem mağfiret, hem can yakıcı azabın sahibidir" buyruğunun
"sana, senden önce ... başka bir şey söylenmiyor" buyruğu ile
muttasıl olduğu da söylenmiştir. Yani sana emredilen ancak uyarıp korkutmak ve
müjdelemektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN