FUSSİLET 37 / 39 |
وَمِنْ
آيَاتِهِ اللَّيْلُ
وَالنَّهَارُ
وَالشَّمْسُ
وَالْقَمَرُ
لَا
تَسْجُدُوا
لِلشَّمْسِ وَلَا
لِلْقَمَرِ
وَاسْجُدُوا
لِلَّهِ
الَّذِي
خَلَقَهُنَّ
إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ
تَعْبُدُونَ
{37} فَإِنِ
اسْتَكْبَرُوا
فَالَّذِينَ
عِندَ رَبِّكَ
يُسَبِّحُونَ
لَهُ
بِاللَّيْلِ
وَالنَّهَارِ
وَهُمْ لَا
يَسْأَمُونَ
{38} {س} . وَمِنْ
آيَاتِهِ
أَنَّكَ
تَرَى
الْأَرْضَ خَاشِعَةً
فَإِذَا أَنزَلْنَا
عَلَيْهَا
الْمَاء اهْتَزَّتْ
وَرَبَتْ
إِنَّ
الَّذِي
أَحْيَاهَا
لَمُحْيِي
الْمَوْتَى
إِنَّهُ
عَلَى كُلِّ
شَيْءٍ قَدِيرٌ
{39} |
37.
O'nun ayetlerinden bir kısmı da gece ile gündüz, güneş ve aydır. Güneşe de secde
etmeyin, aya da. Eğer yalnız O'na ibadet ediyorsanız, onları yaratan Allah'a
secde edin.
38.
Şayet büyüklenmek isterlerse, Rabbinin yanında bulunanlar hiç usanmadan O'nu
gece ve gündüz tesbih eder, dururlar.
39.
O'nun ayetlerinden biri de yeri kupkuru görmendir. Biz üzerine suyu
indirdiğimizde sarsılır ve kabarır. Onu dirilten şüphesiz ki, ölüleri de
dirilticidir. Çünkü O, herşeye kadirdir.
"O'nun
ayetlerinden" birliğine ve kudretine delalet eden alametlerinden "bir
kısmı da gece ile gündüz, güneş ve aydır." Daha önce birkaç yerde (mesela,
el-Bakara, 164. ayette) geçmiş bulunmaktadır.
Daha sonra Yüce Allah
bunlara secde etmeyi yasaklamaktadır. Çünkü bunlar her ne kadar iki mahluk
iseler de bu, onların bizatihi sahip oldukları ve bundan ötürü de Allah ile
birlikte ibadet edilmeye hak kazandıkları bir üstünlüklerinden ötürü değildir.
Çünkü onları yaratan Allahtır. Dilese onları yok eder, yahut nurIarını giderir.
"Eğer yalnız O'na
ibadet ediyorsanız, onları yaratan Allah'a secde edin." Onları bu şekilde
şekillendiren ve bu şekilde müsahhar kılan Allah'a ibadet edin. Buradaki zamir
güneşe, aya, gece ve gündüze aittir. özellikle güneşe ve aya ait olduğu da
söylenmiştir. Çünkü ''iki" de çoğul demektir. Zamirin
"ayetler"in ihtiva ettiği anlama ait olduğu da söylenmiştir.
''Onları yaratan"
buyruğundaki zamirin müennesliği çokluk çoğulu olmasına binaendir. Burada
müzekker ile müennese ait tağlib kipinin kullanılmayış sebebi bu zamirin akıl
sahibi olmayan varlıklar hakkında kullanılmasından dolayıdır.
"Şayet"
kafirler Yüce Allah'a secde etmeyerek "büyüklenmek isterlerse, Rabbinin
yanında bulunanlar hiç usanmadan O'nu gece ve gündüz tesbih eder
dururlar." O'na ibadet etmekten usanç duymazlar. şair Züheyr de şöyle
demiştir: "Hayatın vurduğu yüklerden usandım, zaten kim yaşarsa, Seksen
yıl boyunca; -babasız kalasıca- usanır."
Buradaki Secde Ayeti:
Bu ayetin secde ayeti
olduğunda görüş ayrılığı yoktur fakat neresinde secde edileceği hususunda
ihtilaf edılmiştir. Malik ayetin secde edilecek yeri: "Eğer yalnız O'na
ibadet ediyorsanız" buyruğudur, çünkü bu önceki emre bitişiktir. Ali ile
İbn Mesud ve başkaları: "İbadet ediyor(sa)nız" buyruğunda (bitiminde)
secde ediyorlardı.
İbn Vehb ile Şafii secde
yeri "hiç usanmadan" anlamındaki buyruktur Çünkü burada ifade tamam
olmaktadır ve ibadet ile emre itaatin en ileri ifadesi dile getirilmektedir.
Ebu Hanife de böyle demiştir. İbn Abbas da Yüce Allah'ın: ''Usan(maz)lar"
buyruğunda (bitiminde) secde ederdi.
İbn Ömer de
"secde" lafzından sonuncusu zikredilmekle birlikte (yani: "secde
edin" emrinin geçtiği Yerde) secde edin, demiştir. Mesruk, Ebu AbdUlTahman
es-Sülemı, İbrahim en-Nehai, Ebu Salih, Yahya b. Vessab, Yamlılardan Talha ve
Zübeyd, el-Hasen ve İbn Sırın'den de böyle rivayet edilmektedir.
Ebu Vail, Katade ve
Bekir b. Abdullah da Yüce Allah'ın: "Usanmadan" buyruğu okununca,
secde ederlerdi. İbnu'I-Arabi dedi ki: Görüş ayrılıkları birbirinden uzak
değildir.
Güneş ve Ay Tutulması
Namazı:
İbn Huveyzimendad'ın
naklettiğine göre bu ayet-i kerime güneş ve ay tutulmaları dolayısıyla kılınan
namazı ihtiva etmektedir. Şöyle ki Araplar: Güneş ile ay ancak büyük bir
şahsiyetin ölümü dolayısıyla tutulurlar. Peygamber (s.a.v.) de bu sebeple
(böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ortaya koymak için) küsuf (güneş ve ay
tutulmaları) namazını kılmıştır.
Derim ki: Küsuf namazına
dair sahih hadisleri ihtiva eden Buharı, Müslim ve başkalarında sabittir. Bu
namazın nasıl kılınacağı hususunda rivayetlerin farklılığı sebebiyle fukaha da
çokça ihtilaf etmişlerdir. Bununla birlikte bu konuda Müslim'in Sahih'inde
bulunanlarla yetinmek gerekir, çünkü bu hususta en önemli dayanak odur. Doğruya
muvaffak kılan Allah'tır.
"O'nun ayetlerinden
biri de yeri kupkuru görmendir" buyruğunda hitab akıllı herbir varlığadır.
Yani "O'nun" ölüleri dirilttiğine delalet eden ayetlerinden biri de
"yeri kupkuru" ve verimsiz "görmendir." Bu yerin
("kupkuru" diye meali verilen) huşü' ile nitelendirildiği bir
ifadedir. şair Nabiğa da şöyle demektedir: "Göz sürmesini andıracak kadar
(kararmış) bir kül ki Çok zorlandıktan sonra farkedebiliyorum. Bir de izi
kalmamış, yerle dümdüz olmuş Havuzun dibini andıran çadır etrafındaki bir
çukur,"
"Hiçbir bitkisi
olmayan arazi" demektir. "Herhangi bir ev ya da kalınacak yer
bulunmayan belde" demektir. "Haşi; yer" tabiri de kullanılır.
"Biz üzerine suyu
indirdiğimizde" Mücahid'in dediğine göre bitki ile "sarsılır."
Mesela; "İnsan sarsıldı" denilir, "hareket etti" demektir.
şairin şu beyiti de bu anlamdadır: "Onun cömertlik için sallanan kılıç
gibi olduğunu görürsün, Kötü kimse yanında yiyecek bir şey bulamadığı
vakit."
"Ve kabarır"
yani bitkisini çıkarmadan önce şişer ve yükselir. Bu açıklamayı Mücahid
yapmıştır. Yani ölümünden sonra bitkiyi çıkartmak için yukarı doğru yükselir.
Bu açıklamaya göre ifadede takdim ve tehir var, demektir. Buna göre ifade:
Kabarır ve sarsılır şeklindedir. Sarsılmak ve kabarmak bitkinin yerden
çıkmasından önce de olabilir, bitkinin yerin üzerine çıkmasından sonra da
olabilir. Yerin kabarması yükselmesi demektir. Nitekim yüksekçe yere: (...)
denilir. Buna göre bitki önce ortaya çıkmak için harekete geçer, sonra da enine
boyuna cismi büyür ve gelişir.
"Ve kabarır"
anlamındaki buyruğu Ebu Cafer ve Halid: (...) diye okumuşlardır ki bu: (...):
Yüksekçe yer" tabirinden gelen bir lafız olup, "büyüdü"
anlamındadır.
"Sarsılır"
lafzının yağmur dolayısı ile sevinir "kabarır" buyruğunun da bitki
ile şişer anlamında olduğu da söylenmiştir. Çünkü yer yarılıp bitki çıkaracak olursa,
gülmekle nitelendirilir. O halde onun sevinmekle nitelendirilmesi de caiz olur.
Bununla birlikte şişip kabarmanın aynı şey olduklarını ve bunun da bitkinin
çıkış hali anlamını ifade ettiğini söylemek de mümkündür. Bu anlamdaki
açıklamalar daha önce el-Hac Süresi'nde (5. ayet, 12. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır.
"Onu dirilten
şüphesiz ki ölüleri de dirilticidir. Çünkü O herşeye kadirdir." Bu buyruk
(ve açıklamaları) da daha önceden birkaç yerde (mesela, er-Rum, 50. ayetin
tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN