FUSSİLET 30 / 32 |
إِنَّ الَّذِينَ
قَالُوا
رَبُّنَا
اللَّهُ
ثُمَّ
اسْتَقَامُوا
تَتَنَزَّلُ
عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ
أَلَّا
تَخَافُوا
وَلَا تَحْزَنُوا
وَأَبْشِرُوا
بِالْجَنَّةِ الَّتِي
كُنتُمْ
تُوعَدُونَ {30} نَحْنُ
أَوْلِيَاؤُكُمْ
فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
وَفِي
الْآخِرَةِ
وَلَكُمْ
فِيهَا مَا
تَشْتَهِي
أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ
فِيهَا مَا
تَدَّعُونَ {31} نُزُلاً
مِّنْ
غَفُورٍ
رَّحِيمٍ {32} |
30.
Muhakkak "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru olanların üzerine
melekler: "Korkmayın, üzülmeyin ve size vaadolunan cennetle sevinin"
diye inerler.
31.
"Dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniz (yakın dostlarınız)
biziz. Orada canlarınız neyi arzu ediyorsa, orada neyi istiyorsanız sizin için
vardır.
32.
"Çok bağışlayan, çok esirgeyiciden ikram ve ihsan olmak üzere."
"Muhakkak Rabbimiz
Allah'tır deyip sonra dosdoğru olanların .. " buyruğu ile ilgili olarak
Ata, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bu ayet-i kerime Ebu
Bekir es-Sıddik (r.a.) hakkında inmiştir. Şöyle ki; müşrikler: Rabbimiz
Allah'tır, melekler onların kızlarıdır ve onlar Allah'ın katında bizim
şefaatçilerimizdir, dediler ve böylelikle onlar "dosdoğru" olmadılar.
Ebu Bekir ise şöyle
demişti: Rabbimiz Allah'tır. O bir ve tektir, O'nun hiçbir ortağı yoktur.
Muhammed (s.a.v.) da O'nun kulu ve Rasülüdür. Böylece o da "dosdoğru"
olmuştur.
Tirmizi'de Enes b,
Malikten gelen rivayete göre Rasülullah (s.a.v.): "Muhakkak Rabbimiz
Allah'tır deyip, sonra dosdoğru olanların ... " buyruğunu okuyup, şöyle
demiştir: "İnsanlar bunu söylemişler. fakat sonradan onların çoğu kafir
olmuştur. Kim bu söz üzere ölürse, o dosdoğru olanlardandır," (Tirmizi)
dedi ki: Bu garib bir hadistir. Bu ayet-i kerime ile ilgili olarak Peygamber
(s.a.v.)'den Ebu Bekir, ömer, Osman ve Ali'den rivayete göre "dosdoğru
olanlar"ın anlamına dair açıklamalar rivayet edilmiştir.
Müslim'in, Sahih'inde
Süfyan b, Abdullah es-Sakafi'den şöyle dediği kaydedilmektedir: Ey Allah'ın
Rasülü! İslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki, bu hususta senden sonra -bir
rivayette de: senden başka kimseyesoru sormayayım, Peygamber şöyle buyurdu:
"Allah'a iman ettim de, sonra da dosdoğru Ol!''
Tirmizi ayrıca şunu da
kaydetmektedir: Ey Allah'ın RasülüI Benim için en çok korktuğun şey nedir! diye
sordum, O kendi dilini tutarak: "Bu'' diye buyurdu,
Ebu Bekir es-Sıddik
(r.a)'dan: "Sonra dosdoğru olanların" buyruğunu Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmayanlar.'' diye açıkladığı rivayet edilmiştir,
el-Esved b. Hilal'in
ondan rivayet ettiğine göre arkadaşlarına şöyle sormuş: Şu "muhakkak
Rabbiniz Allah'tır deyip sonra dosdoğru olanların ... " ayeti ile
"iman edenler ve imanlarına da zulüm karıştırmayanlar" (En'am, 82)
ayetleri hakkında ne diyorsunuzı Arkadaşları: Dosdoğru olanlar, günah
işlemeyenler, imanlarına zulüm karıştırmayanlar da imanlarına hiçbir günah
bulaştırmayanlar, demektir, dediler. Bunun üzerine Ebu Bekir şöyle buyurdu:
Andolsun siz bu ayeti olmadık şekilde yorumladınız. "Muhakkak Rabbimiz
Allah'tır deyip, sonra dosdoğru olanlar" başka hiçbir ilaha iltifat
etmeyenler, yönelmeyenler demektir. "İmanlarına zulüm karıştırmayanlar"
ise imanlarına şirk karıştırmayanlar demektir. "İşte onlaradır güvenlik ve
onlardır hidayete ermiş olanlar." (el-En'am, 82)
Ömer (r.a)'dan da minber
üzerinde hutbe irad ederken şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Muhakkak
Rabbimiz Allah'tır deyip sonra dosdoğru olanlar" buyruğu hakkında dedi ki:
Allah'a yemin ederim O'na itaat için dosdoğru yol üzerinde gidenler, sonra da
tilkilerin sağa sola kıvrılıp gittikleri gibi kaçışmayanlar demektir.
Osman (r.a) da: Sonra
Allah için amellerini ihlas ile yapanlar, diye açıklamıştır. Ali (r.a)'ın da:
Sonra farzları eda edenler. .. diye açıkladığı rivayet edilmiştir.
Tabiinden gelen
açıklamalar da bu anlamdadır.
İbn Zeyd ve Katade dedi
ki: Allah'a itaat üzere dosdoğru olanlar. el-Hasen: Allah'ın emri üzere
dosdoğru yürüyerek O'na itaat olan işleri yapıp O'na masiyet olan işlerden
kaçınanlar demektir. diye açıklamıştır.
Mücahid ve İkrime de
şöyle demişlerdir: ölünceye kadar Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. şehadeti
üzerinde dosdoğru gidenler demektir.
Süfyan es-Sevrı de;
söylediklerine uygun olarak amelde bulunanlar, diye açıklamıştır. er-Rabı' dedi
ki: Allah'tan başkasından yüz çevirenler, diye açıklarken, el-Fudayl b. İyad da
şöyle demiştir: Fani olana rağbet etmediler, ebedi olana yöneldiler.
Bunun: İkrarları ile
dosdoğru oldukları gibi gizli hallerinde de dosdoğru olanlar anlamında olduğu
söylenmiştir. Yine: Sözleriyle dosdoğru oldukları gibi, fiilleriyle de dosdoğru
yürümüşlerdir, diye de açıklanmıştır. Enes de şöyle demektedir: Bu ayet-i
kerime nazil olunca, Peygamber (s.a.v.): "Kabenin Rabbine yemin ederim ki
bunlar benim ümmetimdir"' diye buyurmuştur.
İmam İbn Furek de şöyle
demiştir: Buradaki ''dosdoğru olanlar" anlamındaki: "istekamu"
lafzında bulunan) "sin" harfi taleb anlamındadır. "İsteska: su
istedi, aradı'" kelimesindeki "sin" gibidir, yani Yüce Allah'tan
kendilerine din üzere sebat vermesini istediler, demektir. el-Hasen de bu
ayet-i kerimeyi okudu mu: Allah'ım, sen bizim Rabbimizsin İstikameti bize ihsan
et, diyordu.
Derim ki: Bu görüşler her
ne kadar biri diğerini kapsıyor ise de şöyle özetlenebilir: Onlar Allah'a itaat
üzerinde itikaden sözleriyle ve fiilleriyle mutedil olanlar, dengede olanlar ve
böylece devam edenlerdir.
"üzerine melekler
... inerler" buyruğu ile ilgili olarak İbn Zeyd ve Mücahid: ölüm esnasında
inerler, diye açıklamıştır. Mukatil ve Katade de: Diriltilerek kabirlerinden
kalktıklarında diye açıklamışlardır. İbn Abbas da şöyle demiştir: Bu ahirette
melekler tarafından kendilerine verilecek bir müjdedir. Veki ve İbn Zeyd de
şöyle demişlerdir: Müjde üç yerde olacaktır. ölüm esnasında, kabirde ve diriliş
vaktinde,
"Korkmayın ...
diye" buyruğu; ''Korkmayın demekle" anlamında olup cer harfi
hazfedilmiştir. Mücahid: öIümden korkmayın, diye açıklamıştır.
"üzülmeyin"
çocuklarınız için üzülmeyin, Sizin yerinize Allah onların üzerinde halifeniz
olacaktır.
Ata b, Ebi Rebah dedi
ki: Sevabınızın yüzünüze geri çevrileceğinden korkmayın, o kabul edilecektir.
Günahlarınız için de korkmayın, Ben günahlarınızı size bağışlayacağım, İkrime
de şöyle açıklamıştır: Bundan sonra karşılaşacağınız şeylerden korkmayın,
günahlarınız için üzülmeyin, "Ve size vaadolunan cennetle sevinin, diye
inerler."
"Dünya hayatında
da, ahirette de sizin velileriniz biziz." Yani melekler müjdeleyerek
üzerlerine inecekleri kimselere "sizin velileriniz biziz"
diyeceklerdir. Mücahid dedi ki: Yani dünya hayatında sizinle birlikte olan
bizler, sizinle beraber olmaya devam edeceğiz, Kıyamet günü olacağı vakitte:
Sizi cennete girdirinceye
kadar sizden ayrılmayacağız, (diyecekler).
es-Süddi dedi ki: Yani
bizler dünya hayatında iken amellerinizi tesbit edenler idik, ahirette de sizin
velileriniz (en yakın dostlarınız) olacağız,
Bunun Yüce Allah'ın
söyleyeceği bir söz olması da mümkündür. Çünkü mü'minlerin gerçek velisi, dost
ve yardımcısı Allah'tır.
"Orada
canlarınız" zevk veren şeylerden "neyi arzu ediyorsa, orada neyi
istiyorsanız" dileyip temenni ediyorsanız "sizin için (hepsi)
vardır."
"İkram ve ihsan
olmak üzere" bir rızık ve misafire ağırlamak maksadıyla verilen ziyafet
olmak üzere, demektir. Buna dair açıklamalar daha önce Al-i İmran Suresi'nde
(190-200, ayetlerin tefsiri 20. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Bu anlamdaki
buyruk, mastar olarak yani: "Biz onu ikram olmak üzere verdik"
anlamında nasbedilmiştir. hal olarak nasbedildiği de söylenmiştir.
Bunun: (...)'in çoğulu
olduğu da söylenmiştir. "Sizler konaklamak üzere inenler olarak sizin için
istediğiniz şeyler vardır" demektir. O vakit: ''İstiyorsanız"
buyruğundaki merfu zamirden, yahut; "Sizin için" lafzındaki mecrur
zamirden hal olur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN