FUSSİLET 26 / 29 |
وَقَالَ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
لَا
تَسْمَعُوا
لِهَذَا
الْقُرْآنِ وَالْغَوْا
فِيهِ
لَعَلَّكُمْ
تَغْلِبُونَ
{26}
فَلَنُذِيقَنَّ
الَّذِينَ
كَفَرُوا عَذَاباً شَدِيداً
وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ
أَسْوَأَ الَّذِي
كَانُوا
يَعْمَلُونَ
{27} ذَلِكَ جَزَاء أَعْدَاء
اللَّهِ
النَّارُ
لَهُمْ
فِيهَا
دَارُ
الْخُلْدِ
جَزَاء
بِمَا
كَانُوا
بِآيَاتِنَا
يَجْحَدُونَ {28}
وَقَالَ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
رَبَّنَا
أَرِنَا
الَّذَيْنِ
أَضَلَّانَا
مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ
نَجْعَلْهُمَا
تَحْتَ
أَقْدَامِنَا
لِيَكُونَا
مِنَ
الْأَسْفَلِينَ
{29} |
26.
Kafir olanlar dediler ki: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve o okunurken anlamsız
sesler çıkarın. Belki baskın çıkarsınız."
27.
Elbette Biz kafirlere şiddetli azabı tattıracağız ve onları yapageldiklerinin en
kötüsü ile cezalandıracağız.
28. İşte
bu, Allah düşmanlarının cezasıdır: Ateştir. Bizim ayetlerimizi bilerek inkar
etmeleri sebebi ile bir ceza olarak. Onlar için orada ebedilik yurdu vardır.
29.
Kafirler diyecekler ki: "Rabbimiz, cin ve insanlardan bizi saptıran iki
kişiyi bize göster ki, en aşağılarda olanlardan olsunlar diye onları
ayaklarımızın altına alalım."
"Kafir olanlar
dediler ki: Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve o okunurken anlamsız sesler
çıkarın." Yüce Allah Hud ve Salih kavimleri ile başkalarının küfre
saptıklarını haber verdikten sonra, Kureyş müşriklerinin de durumunu haber
vererek onların Kur'an-ı Kerim'i yalanlayıp: "dinlemeyin" dediklerini
bize bildirmektedir. Buradaki "dinlemeyin" buyruğunun itaat etmeyin,
anlamına geldiği söylenmiştir. Mesela, sana itaat ettim anlamında: "Seni
dinledim" denilir.
"O okunurken
anlamsız sesler çıkarın" buyruğu hakkında İbn Abbas şöyle demiştir: Ebu
Cehil dedi ki: Kur'an okunduğu vakit onun (Muhammed s.a.v-'in) yüzüne karşı
yüksek sesle bağırınız ki ne söylediğini o da bilemesin.
Denildiğine göre Kur'an
onları (benzerini getirmekten) aciz bırakınca bu yola başvurdular.
Mücahid dedi ki: "O
okunurken anlamsız sesler çıkarın" buyruğu şu demektir: Islık çalarak, el
çırparak konuşmalarınızı birbirine karıştırarak bu işi yapınız; ta ki boş bir
söz durumuna düşsün,
ed-Dahhak dedi ki:
Söyledikleri birbirine karışsın diye çokça konuşun, Ebu'l-Aliye ile yine İbn Abbas
da: Ona dil uzatın ve onu ayıplayın, diye açıklamışlardır.
"Belki" bu
yolla Muhammed'e: Kur'an okurken "baskın çıkarsınız." O da anlaşılmaz
hale gelir ve böylelikle kalplerin ilgisini çekmez,
İsa b, ömer, el-Cahderi,
İbn Ebi İshak, Ebu Hayve ve Bekr b, Habib es-Sehmi "anlamsız sesler
çıkarın" anlamı verilen kelimeyi: (...) şeklinde "ğayn" harfini
ötreli okumuşlardır ki, bu da bunun kökünü teşkil eden:
"Anlamsız söz
söyledi, iş yaptı, söyler, yapar.'' fiilinden gelen bir söyleyiştir. Fakat
genel olarak (cemaatin) kıraati: (...) köküne göredir.
el-Herevi dedi ki:
"O okunurken anlamsız sesler çıkarın" ifadesinin, ne anlama geldiği
anlaşılmayacak sözlerle ona karşı koyun, demek olduğu söylenmiştir. Bu fiil üç
türlü olmak üzere: "Anlamsız söz söyledim, söylerim, söyledi, söyler"
diye kullanılır.
Lağv'in (anlamsız söz ve
işin) ne demek olduğuna dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Süresi'nde
(225, ayet, 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Bu ise gerçek anlamı
anlaşılamayan ve hiçbir mana ifade etmeyen şeyler demektir.
"Elbette Biz
kafirlere şiddetli bir azabı tattıracağız." Daha önceden "tatmak:
Zevk"in maddi bir şey olduğuna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
Şiddetli azab ise, ardı arkasına gelen ve hiçbir şekilde kesintisi olmayan azab
demektir. Bütün cüzlerinde hissedilecek azab demek olduğu da söylenmiştir.
"Ve onları
yapageldiklerinin en kötüsü ile cezalandıracağız." Yani Biz ahirette
onlara dünyada işlemiş oldukları amellerin kötü cezasının karşılığını
vereceğiz, Yapılan işlerin en kötüsü ise şirktir.
"İşte bu, Allah
düşmanlarının cezasıdır, ateştir." Bu şiddetli azab böyledir, demektir. Bu
azabı da "ateştir" buyruğu ile açıklamaktadır.
İbn Abbas bu buyruğu;
"İşte bu Allah düşmanlarının cezasıdır, ateştir" dedikten sonra;
"ebedilik yurdudur" diye okumuştur. Böylelikle ebedilik yurdu diyerek
bu ateşin ne olduğunu ifade etmiş olmaktadır ki; ayetten anlaşılan da budur.
"İşte bu"
mübtedadır, "cezasıdır" onun haberidir, "ateştir" lafzı da
"ceza"dan bedeldir yahutta hazfedilmiş bir mübtedaının haberidir.
Cümle bütünüyle ilk cümlenin beyanı konumundadır,
"Kafirler
diyecekler ki" buyruğunda cehennemde söyleyeceklerini kastetmektedir. Yüce
Allah burada bunu ("dediler" diye) mazi lafzı ile zikretmekle
birlikte, maksat gelecekte diyecekleridir.
"Rabbimiz, cin ve
insanlardan bizi saptıran o iki kişiyi bize göster" sözleri ile iblis ve
kardeşini öldüren Adem'in oğlunu kastetmektedirler. Bu açıklama İbn Abbas, İbn
Mesud ve başkalarından nakledilmektedir. Bu görüşün lehine şu merfu' hadis de delil
teşkil eder: "Zulmen öldürülen herbir müslümanın günahından bir pay da
mutlaka ilk (katil olan) Adem oğlunun üzerine konulur. Çünkü öldürme işini ilk
başlatan odur." Bu hadisi Tirmizı rivayet etmiştir.
Bunun saptırıcıların
türü anlamında kullanıldığı da söylenmiştir. Tesniye olarak gelmesi ise
türlerin farklı oluşundan ötürüdür.
" ... ki"
ateşin en alt basamağında "olsunlar diye onları ayaklarımızın altına
alalım." Onları ayakları altına almakla yüreklerini soğutsunlar diye bu istekte
bulunacaklardır. Yüce Allah'tan sapıtmalarına sebeb olan cin ve insanlardan bu
varlıkların üzerindeki azabı kat kat arttırmasını isteyeceklerdir.
İbn Muhaysin, Ebu
Amr'dan es-Susı, İbn Amir, Ebu Bekr ve el-Mufaddal: "Bize göster"
anlamındaki buyruğu; (...) şeklinde "ra" harfini sakin olarak
okumuşlardır. Yine Ebu Amr'dan "ra" harfini (esresini) gizlice (belli
belirsiz, ihtilas ile) çıkardığı da rivayet edilmiştir. Diğerleri ise kesresini
açıkça (işba' ile) çıkarmışlardır. Buna dair açıklamalar daha önceden el-A'raf
Süresi'nde (asıl nüshalarda böyle olmakla birlikte doğrusu el-Bakara Süresi.
128. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN