MU’MİN 38 / 44 |
وَقَالَ
الَّذِي آمَنَ
يَا قَوْمِ
اتَّبِعُونِ
أَهْدِكُمْ سَبِيلَ
الرَّشَادِ {38} يَا
قَوْمِ
إِنَّمَا
هَذِهِ
الْحَيَاةُ
الدُّنْيَا
مَتَاعٌ
وَإِنَّ
الْآخِرَةَ
هِيَ
دَارُ
الْقَرَارِ {39}
مَنْ عَمِلَ
سَيِّئَةً فَلَا
يُجْزَى
إِلَّا
مِثْلَهَا وَمَنْ
عَمِلَ
صَالِحاً
مِّن ذَكَرٍ
أَوْ أُنثَى
وَهُوَ
مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ
يَدْخُلُونَ
الْجَنَّةَ
يُرْزَقُونَ
فِيهَا
بِغَيْرِ
حِسَابٍ {40} وَيَا
قَوْمِ مَا
لِي
أَدْعُوكُمْ
إِلَى النَّجَاةِ
وَتَدْعُونَنِي
إِلَى النَّارِ
{41} تَدْعُونَنِي
لِأَكْفُرَ
بِاللَّهِ
وَأُشْرِكَ
بِهِ مَا
لَيْسَ لِي بِهِ
عِلْمٌ
وَأَنَا
أَدْعُوكُمْ
إِلَى
الْعَزِيزِ
الْغَفَّارِ
{42} لَا جَرَمَ أَنَّمَا
تَدْعُونَنِي
إِلَيْهِ
لَيْسَ لَهُ
دَعْوَةٌ
فِي
الدُّنْيَا
وَلَا فِي
الْآخِرَةِ وَأَنَّ
مَرَدَّنَا
إِلَى
اللَّهِ وَأَنَّ
الْمُسْرِفِينَ
هُمْ
أَصْحَابُ النَّارِ {43}
فَسَتَذْكُرُونَ
مَا أَقُولُ
لَكُمْ وَأُفَوِّضُ
أَمْرِي
إِلَى اللَّهِ
إِنَّ
اللَّهَ
بَصِيرٌ
بِالْعِبَادِ
{44} |
38. O
iman eden dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun, ben sizi doğru yola eriştireyim.
39.
"Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak bir geçimliktir. Ahiret ise doğrusu asıl
kalınacak yurdun ta kendisidir.
40.
"Kim bir kötülük işlerse, ona ancak onun benzeri ile karşılık verilir.
Erkek veya kadın kim mü'min olarak salih amel işlerse işte onlar cennete
girerler. Onlar orada hesapsız rızıklanırlar.
41.
"Ey kavmim! Ne oluyor böyle ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise
beni ateşe çağırıyorsunuz?
42.
"Siz beni Allah'a kafir olmaya ve ona bilmediğim şeyi ortak koşmaya
çağırıyorsunuz. Halbuki ben sizi mutlak galib, çok mağfiret edici olana davet
ediyorum.
43.
"Elbette beni kendisine davet ettiğiniz şeylerin dünyada ve ahirette
herhangi bir daveti yoktur. Dönüşümüz muhakkak Allah'adır. Şüphesiz haddi
aşanlar da ateşin dostlarıdır.
44.
"Yakında benim size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işlerimi Allah'a
ısmarlıyorum. Muhakkak Allah kullarını çok iyi görendir."
"O iman eden dedi
ki: Ey kavmim bana uyun" sözleri Firavun ailesinden iman eden kişinin
söylediklerinin devamıdır. Yani din hususunda bana uyun. "Ben sizi doğru
yola" cennet yolu olan hidayet yoluna "eriştireyim."
Bu sözlerin Musa
(a.s)'ın sözleri olduğu da söylenmiştir
Muaz b. Cebel
"doğru yol" anlamındaki lafzı: (...) şeklinde "şın" harfini
de şeddeli olarak okumuştur Ancak bu Arap dili bilginlerinin çoğunluğuna göre
bir lahndir Çünkü kullanım: "Eriştirdi, eriştirir" şeklindedir.
Halbuki (...) şekli (...)'den gelmez. Bu şekil ancak sülasiden gelir. Şayet
rubaiden çokluk anlamı vermesi istenen kip yapılmak istenirse; (...) vezni
kullanılır.
en-Nehhas dedi ki: (...)
şeklinin (...): Eriştirir" anlamında olması -ondan müştak (türetilmiş)
olduğu manasına olmayarak- caizdir Ancak: "İncici" kelimesinin:
"İnci" lafzından getirildiği gibi söylenebilir. Bu da o manaya
gelmekle birlikte, bu kipe göre söylenemez. Bununla birlikte bunun: (...)'den
gelip, "Doğru yola erişmiş" anlamında olması da mümkündür. şairin şu
mısraında olduğu gibi: "Ey Umeyme! Beni oldukça yorgunluğu bulunan, bir
kederle başbaşa bırak."
ez-Zemahşeri dedi ki:
(...) şeklinde, (...) vezninde, (...) fiilinde "şin" harfi kesreli
kökten gelmiş gibi de okunmuştur, (...) gibi. Yahutta "şın" harfi üstün
olarak: (...) )'den gelmiş kabul edilebilir. ''(...)'in (...)den geldiği gibi.
Ancak bu, pek kabul edilebilecek bir görüş değildir. Çünkü "fe'al"
vezninin (...)'den gelmesi ancak çok az lafızlardadır (...) gibi. Ancak bu
kadar az sayıdaki kullanıma kıyas yapmak doğru değildir. Diğer taraftan bu
kullanımın: (...)'e fiiline bakılmaksızın nisbet olması da mümkündür.
"Fildişi satıcısı, "Kaba elbise satıcısı" gibi.
Mushafta: "Bana
uyun" lafzı "ye"siz olarak yazılmıştır. Ancak Yakub ile İbn
Kesir vasl ve vakf hallerinde de "ye "yi sabit olarak okumuşlardır.
Ebu Amr ve Nafi" ise vakf halinde hazfetmiş, vasl halinde sabit
okumuşlardır. Ancak Verş her iki halde de hazfetmiştir, diğerleri de böyle
okumuşlardır. Çünkü mushafta "ye"siz olarak kaydedilmiştir, "ye"yi
sabit olarak okuyanlar ise asıl kullanıma göre okumuşlardır.
"Ey kavmim! Bu
dünya hayatı ancak bir geçimliktir." Onunla kısa bir süre faydalanılır,
geçinilir, sonra ardı arkası kesilir. yok olur, gider.
"Ahiret ise doğrusu
asıl kalınacak" karar kılınıp ebedi yaşanılacak "yurdun ta
kendisidir." Burada "ahiret"den kasıt cennet ve cehennemdir,
çünkü her ikisinin de sonu gelmez. Bunu da şu buyrukları ile açıklamaktadır:
"Kim bir
kötülük" şirki kastediyor "işlerse, ona ancak onun benzeri" olan
azab "ile karşılık verilir."
"Erkek veya kadın
kim mü'min olarak" yani kalbinden Allah'ı ve peygamberleri tasdik ederek
"salih amel işlerse" İbn Abbas dedi ki: La İlahe illallah demeyi
kastediyor. "İşte onlar cennete girerler." Buradaki "cennete girerler"
anlamındaki buyruk, meçhul bir fiil olarak "ye" harfi ötreli:
"Girdirilirler" diye de okunmuştur. Bu, İbn Kesir, İbn Muhaysın, Ebu
Amr, Yakub ve Asım'dan Ebu Bekr'in kıraatidir. Buna da "onlar orada
hesabsız rızıklanırlar" buyruğundaki: "Rızıklanırlar" buyruğunun
bu şekilde okunmuş olması delil teşkil etmektedir. Diğerleri ise
("girerler" anlamını verecek şekilde) "ye" harfini fethalı
olarak okumuşlardır.
"Ey kavmim! Ne
oluyor böyle ki ben sizi kurtuluşa" yani cennetlere ulaştıran iman yoluna
"çağırıyorum. Siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz" sözleri ile
Firavun'un söylediği: "Ve ben sizi doğru yoldan başkasına da
iletmiyorum" (el-Mu'min, 29) şeklindeki sözlerinde geçen Firavun'un
yolunun aslında sonucu cehenneme götüren sapıklık yolu olduğunu açıklamaktadır.
Kendisini de Firavun'un yoluna uymaya çağırmış idiler. Bundan dolayı devamla:
"Siz beni Allah'a kafir olmaya ve O'na bilmediğim şeyi ortak koşmaya"
bu da Firavun'dur "çağırıyorsunuz. Halbuki ben sizi mutlak galib, çok
mağfiret edici olana davet ediyorum."
"Elbette, şüphesiz
... " lafzına dair açıklamalar daha önceden (Hud, 22. ayetin tefsirinde)
geçmiş bulunmaktadır. Gerçekten, muhakkak, şüphesiz, elbette anlamındadır.
"Beni kendisine davet ettiğiniz şeylerin" buyruğundaki: "Şeyler"
lafzı: "Kimse" anlamındadır.
"Dünyada ve
ahirette herhangi bir daveti yoktur." ez-Zeccac'ın açıklamasına göre onun
fayda sağlayacak şekilde yapılacak dua)'ı kabulü söz konusu olmayacaktır,
Başkası da şöyle açıklamıştır: Onun ilah olmasını gerektirecek herhangi bir
daveti yoktur.
el-Kelbi de şöyle
açıklamıştır: Onun dünyada da, ahirette de şefaati olmaz. Firavun önceleri
insanları putlara ibadet etmeye çağırıyardu, Sonra onları ineklere tapmaya
davet etti, Bir ineğe gençken ibadet ediliyor, yaşlandı mı boğazlanmasını
emrediyordu. Sonra ibadet edilsin diye bir başka ineğin getirilmesini
emrediyordu. Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra bu sefer: En Yüce rabbiniz
benim, diye ortaya çıktı.
"Şüphesiz haddi
aşanlar da ateşin dostlarıdır." Katade ve İbn Sirin müşrikleri
kastetmektedir, demişlerdir. Mücahid ve eş-Şa'bi ise bunlar beyinsizler ve
haksız yere kanları döken kimselerdir diye açıklamışlardır. İkrime bunlar
zorbalar ve büyüklük taslayan kimselerdir diye açıklamıştır, Bunların Allah'ın
sınırlarını aşan kimseler oldukları da söylenmiştir. Bu ise daha önce geçen
açıklamaları kapsamaktadır.
Bu buyrukta geçen (...)
ler, harf-i cerrin düşürülmesi ile nasb ınahallindedir. Sibeveyh'in,
el-Halil'den naklettiğine göre ise: "Elbette" lafzı daha önce geçen
ifadeleri reddetmek anlamında olduğundan ötürü "Sizin beni kendisine davet
ettiğiniz şeyin", olması gerekir" takdiri ile ref' mahallinde olması
da mümkündür.
"Kendisine davet
ettiğiniz şeyin batıl olması icab etmiştir, dönüş Allah'a aittir, haddi
aşanların cehennemin arkadaşları olması da vacibtir," demiş gibidir.
"Yakında benim size
söylediğimi hatırlayacaksınız." sözleri tehdittir. " ... mi"
lafzının; (...) anlamında olması mümkündür. Size söylediklerimin." demek
olur, Mastar anlamını veren edat olması da mümkündür, yani azab gelip sizi
bulacağı vakit, benim size söylediğim sözümü hatırlayacaksınız, demek olur,
"Ben işlerimi
Allah'a ısmarlıyorum." Ona tevekkül eder ve işimi O'na teslim ediyorum,
Bu sözlerinin onu
öldürmek istediklerine delil teşkil ettiği de söylenmiştir. Mukatil de dedi ki:
O mü'min kişi dağa kaçtı ve onu öldüremediler. Bu sözleri söyleyenin Musa (a.s)
olduğu da söylenmiştir. Ancak daha zahir olan bu sözlerin Firavun ailesinden
iman eden kişinin sözleri olduğudur, İbn Abbas'ın görüşü de budur,
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN