MU’MİN 13 / 17 |
هُوَ
الَّذِي
يُرِيكُمْ
آيَاتِهِ
وَيُنَزِّلُ لَكُم
مِّنَ
السَّمَاءِ
رِزْقاً
وَمَا يَتَذَكَّرُ
إِلَّا مَن
يُنِيبُ {13} فَادْعُوا
اللَّهَ
مُخْلِصِينَ
لَهُ الدِّينَ
وَلَوْ
كَرِهَ
الْكَافِرُونَ
{14} رَفِيعُ
الدَّرَجَاتِ
ذُو
الْعَرْشِ
يُلْقِي
الرُّوحَ
مِنْ
أَمْرِهِ
عَلَى مَن
يَشَاءُ
مِنْ
عِبَادِهِ
لِيُنذِرَ
يَوْمَ
التَّلَاقِ {15}
يَوْمَ هُم
بَارِزُونَ
لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ
مِنْهُمْ
شَيْءٌ
لِّمَنِ
الْمُلْكُ الْيَوْمَ
لِلَّهِ
الْوَاحِدِ
الْقَهَّارِ
{16} الْيَوْمَ
تُجْزَى
كُلُّ
نَفْسٍ
بِمَا كَسَبَتْ
لَا ظُلْمَ
الْيَوْمَ
إِنَّ اللَّهَ
سَرِيعُ
الْحِسَابِ {17} |
13. O,
ayetlerini size gösteren ve gökten size bir rızık indirendir. Buna rağmen ancak
dönenler öğüt alır.
14. Öyle
ise kafirler hoş görmese de dini yalnız Allah'a halis kılanlar olarak O'na dua
edin.
15. O,
dereceleri yükseltendir, Arş'ın sahibidir. Kavuşma günü ile korkutmak için
kendi emrinden ruhu kullarından dilediği kimseye gönderir.
16. O
gün onlar oraya çıkarlar. Onların hiçbir şeyleri Allah'a gizli kalmaz.
"Bugün mülk kimindir? Tek ve kahhar olan Allah'ındır."
17.
Bugünde herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün zulüm etmek yoktur.
Şüphesiz Allah hesabı pek çabuk görendir.
"O,
ayetlerini" tevhid ve kudretinin delillerini "size gösteren ve gökten
size bir rızık indirendir."
Yüce Allah bu buyruğunda
ayetleri açıkça göstermeyi ve rızkı indirmeyi bir arada zikretmiş
bulunmaktadır. Çünkü ayetlerle din ayakta durur, rızık ile de beden ayakta
durur. Burada sözü edilen ayetler gökler, yerler, onlarda bulunanlar, ikisi
arasında bulunan güneş, ay, yıldızlar, rüzgarlar, bulutlar, buharlar, nehirler,
pınarlar, dağlar, ağaçlar ve helak olmuş toplumların bıraktıkları izlerdir.
"Buna rağmen"
bu ayetlerden "ancak" Yüce Allah'a itaate "dönenler öğüt
alır" ve Allah'ı tevhid eder.
"öyle ise
kafirler" Allah'a ibadeti "hoş görmese de dini" ibadeti, bir
görüşe göre de itaati "yalnız Allah'a halis kılanlar olarak O'na dua"
yani ibadet "edin." Sizler O'ndan başkasına ibadet etmeyin.
"O, dereceleri
yükseltendir, Arş'ın sahibidir."
"Arş'ın
sahibidir" anlamındaki buyruk hazfedilmiş bir mübtedaya göre (haber)dir.
el-Ahfeş dedi ki: Medh olmak üzere nasbedilmesi de mümkündür.
"Dereceleri
yükseltendir." Yani sıfatları çok Yüce olandır, demektir.
İbn Abbas, el-Kelbi ve
Said b. Cübeyr ise: Yedi semayı yükseltendir, diye açıklamışlardır. Yahya b.
Sellam da şöyle demiştir: Bu O'nun gerçek dostlarının cennetteki derecelerinin
yüksekliğini ifade etmektedir. Bu anlama göre: "Yükselten" buyruğu,
"Yükseltici" anlamında olup, (...) vezninde ve (...) kalı bın ın
anlamında kullanılmıştır.
Birinci açıklamaya göre
bu Yüce Allah'ın zat sıfatlarındandır. Kendisinden daha üstün ve Yüce hiçbir
kimse olmayan demek olur. Her türlü övgü ve sena mertebelerine layık olandır.
övgülerin mertebeleri (dereceleri) ise sınıfları ve yollarıdır. O'ndan başka
hiçbir kimse bunlara layık değildir. Bu açıklamayı el-Halimı yapmıştır. Biz
bunu "el-Esna fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsna" adlı eserimizde zikretmiş
bulunuyoruz. Allah'a hamdolsun.
"Arşın
sahibidir." Arş'ın yaratıcısı ve mutlak malikidir, yoksa ona muhtaç
olduğundan dolayı onu yaratmamıştır.
Bir açıklamaya göre bu,
Arapların: "Filanın Arş'ı yok oldu" yani mülkü ve gücü zail oldu,
tabirleri ile alakalıdır. Şanı Yüce Allah "Arş'ın sahibidir" demek,
onun mülkünün ve egemenliğinin sabit olması demektir. Biz bunu "el-Esna fi
Şerhi Esmaillahi'l-Hüsna" adlı eserimizde açıkladık.
" ... Ruhu"
yani vahiy ve nübuvveti "kullarından dilediği kimseye gönderir." Yüce
Allah'ın buna "ruh" adını vermesi insanların bununla hayat
bulmalarından dolayıdır. Yani bedenler ruhlarla hayat buldukları gibi, ölüm
demek olan küfürden de onunla (vahiy ve nübuvvetle) hayat bulurlar.
İbn Zeyd dedi ki: Ruh,
Kur'an-ı Kerim'dir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sana da
böylece emrimizden bir ruh vahyettik." (Şura, 52). Ruhun Cebrail olduğu da
söylenmiştir. Yüce Allah buyurdu ki:"Onu ruhu'l-emin indirdi.
Uyarıcılardan olasın diye, kalbin üzere." (Şuara, 193); "De ki: Onu
Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ... Rabbinden hak olarak indirmiştir. " (en-Nahl,
102)
"Kendi
emrinden" kendi söz ve buyruğundan demektir, kazasından diye de
açıklanmıştır. Buradaki: " ... den" lafzının "be" anlamında
yani "kendi emriyle" anlamında olduğu da söylenmiştir.
"Kullarından
dilediği kimseler" ise peygamberlerdir. O peygamber olmalarını diler (ve
onlara peygamberlik verir). Onların bu durumları hususunda hiçbir kimsenin
herhangi bir müdahalesi ve isteği sözkonusu değildir.
"Kavuşma günü ile
korkutmak için." Yani peygamber öldükten sonra diriliş günü ile uyarıp
korkutmak için gönderilir. Buna göre "korkutmak için" buyruğu rasüle
racidir (yani korkutmayı o yapar), Bunun "kavuşma günü" ile insanlara
rasülleri göndermek suretiyle Allah'ın uyarıp korkutması için anlamında olduğu
da söylenmiştir.
İbn Abbas, el-Hasen ve
İbn es-Semeyka "Korkutman için" diye Peygamber (s.a.v.)'e hitab
olarak "te" ile okumuşlardır.
"Kavuşma günü"
ile ilgili olarak İbn Abbas ve Katade şu açıklamayı yapmışlardır: Semadakiler
ile yeryüzündekilerin kavuşacakları gündüL Yine Katade, Ebu'l-Aliye ve Mukatil
de şöyle demişlerdir: O gün mahlukat ile yaratıcı birbiriyle karşılaşacaklardır.
Bir başka açıklamaya göre ibadet edenler ile ibadet olunanlar, bir diğerine
göre zalimlerle mazlumlar karşılaşacaklardır Her insan amelinin karşılığı ile
karşılaşacaktır, şeklinde de açıklanmıştır. Bir başka açıklama da şöyledir:
öncekiler de, sonrakiler de aynı düzlükte birbirine kavuşacaklardır. Bu
anlamdaki açıklama da İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir. Bütün bunlar mana
itibariyle doğru açıklamalardır,
"O gün onlar ortaya
çıkarlar." Buradaki "o gün" bir önceki "gün"den
bedeldir. Buradaki "onlar"ın mübteda olarak ref' konumunda
"ortaya çıkarlar" buyruğunun da haberi olduğu söylenmiştir. Cümle ise
izafet olarak cer mahallindedir. Bundan dolayı "o gün" lafzından
tenvin hazfedilmiştir. Ancak bunun böyle olması Sibeveyh'e göre zarfın: "Zaman"
anlamında olması halinde sözkonusudur. Mesela: "Zeyd'in emir olduğu günü
seninle karşılaştım" denilir. Eğer: "diğinde" anlamında olursa
caiz olmaz, Mesela: "Zeyd'in emir olduğu günde seninle
karşılaşacağım" ifadesinde olduğu gibi,
"Ortaya
çıkarlar" kabirlerinden çıkarlar ve hiçbir şey onları örtmez,
anlamındadır. Çünkü o gün yeryüzü hiçbir tümseği ve hiçbir inişi, çıkışı
olmayan dümdüz bir yer olacaktır. Daha önceden Ta-Ha Süresi'nde (105, ayet ve
devamının tefsirinde) geçtiği gibi,
"Onların hiçbir
şeyleri Allah'a gizli kalmaz." Denildiğine göre "o gün onlar ortaya
çıkarlar" anlamındaki buyrukta amil olan budur. Yani "ortaya
çıkacakları günde" ne kendilerinden, ne amellerinden hiçbir şey O'na gizli
kalmayacaktır.
"Bugün mülk
kimindir?" Bu, bütün mahlukatın yok olacakları vakit (söylenecektir),
el-Hasen dedi ki: Soruyu soran Yüce Allah olacaktır, cevabı da O verecektir.
Çünkü O, bu soruyu kendisine cevab verecek hiçbir kimsenin olmayacağı bir
zamanda soracak, Şanı Yüce, kendi kendisine cevab vererek: "Tek ve Kahhar olan
Allah'ındır" diye buyuracaktır.
en-Nehhas dedi ki: Bu
hususta yapılmış en sahih açıklama Ebu Vail'in, İbn Mesud'dan rivayet ettiği şu
sözüdür: İnsanlar üzerinde Yüce Allah'a isyan edilmemiş, gümüş gibi bembeyaz
bir yer üzerinde haşredileceklerdir. Bir münadiye emir verilmesi üzerine o da:
"Bugün mülk kimindir?" diye seslenecek, mü'minleriyle, kafirleriyle
bütün kullar: "Tek ve Kahhar olan Allah'ındır' diyeceklerdir. Mü'minler bu
cevabı sevinç ve zevk duyarak verecekler, kafirler ise kederle, boyun eğerek ve
zilletle itaat arzederek söyleyecekler. Bu sözün insanların mahlukatın
olmayacağı bir zamanda söylenecek olma ihtimali uzaktır. Çünkü bunun bir
faydası olmaz, Bu söz İbn Mesud'dan sahih olarak nakledilmiştir. Böyle bir şey
kıyasla ya da te'vil ile söylenebilecek sözlerden de değildir.
Derim ki: Birinci görüş
de oldukça kuvvetli görülmektedir. Çünkü maksat, iddiacıların, iddialarının
mülkü kendilerine nisbet edenlerin bu nisbetlerinin ardının arkasının
kesileceği bir zamanda, Yüce Allah'ın tek başına, ortaksız olarak mutlak malik
olduğunu ortaya koymaktır.
Çünkü o vakitte her
hükümdar ve hükümdarlığı, her mütekebbir ve mülkü ortadan kalkmış olacak,
onların nisbetleri, iddiaları da bitmiş, tükenmiş olacaktır, Buna şanı Yüce
Allah'ın yeri ve ruhları kabzedip, semayı da katlayıp, düreceği vakit:
"Ben melikim, nerde yeryüzünün hükümdarları'" sözleri delil teşkil
etmektedir, Nitekim daha önce bu Ebu Hureyre ve İbn ömer yoluyla gelen hadiste
de (ez-Zumer, 67, ayetin tefsirinde) geçmişti Sonra Yüce Allah yeri solu ile
katlayıp, dürecek, semavatı da sağı ile sonra da şöyle buyuracak: Ben melik
olanım, nerde cebbar (zorba)lar: Nerde büyüklük taslayanlar'''
Yine ondan rivayete göre
Yüce Allah'ın: "Bugün mülk kimindir?" buyruğu dünyada zamanın
kesilmesi esnasında olacaktır, öldükten sonra diriliş ve kabirlerden kalkış da
ondan sonra olacaktır.
Muhammed b, Ka'b dedi
ki: Yüce Allah'ın: "Bugün mülk kimindir?" sözü bütün mahlukatın yok
olacakları ve geriye sadece yaratıcının kalıp malik olsun, memlük olsun kendi
zatından başka hiçbir kimsenin kalmayacağı iki nefha arasında olacaktır. İşte o
vakit: "Bugün mülk kimindir?" diye soracak, kimse ona cevab
veremeyecektir,
Çünkü bütün yaratıklar
ölmüş olacaklardır. Kendisi cevab vererek: "Tek ve Kahhar olan
Allah'ındır." Çünkü sadece o kalmış olacaktır, bütün yaratıkları kahretmiş
(öldürmüş) olacaktır.
Şöyle de açıklanmıştır:
Bir münadi seslenerek: "Bugün mülk kimindir?" diye soracak,
cennetlikler ona: "Tek ve Kahhar olan Allah'ındır" diye cevab
vereceklerdir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Bunu da ez-Zemahşeri
zikretmiştir.
"Bugünde herkese
kazandığının karşılığı verilir." Yani onlara o gün mülkün yalnızca
Allah'ın olduğunu ikrar ve itiraf edecekleri vakit: "Bugün herkese"
hayır ya da şer türünden olsun "kazandığının karşılığı verilir"
denilecektir,
"Bugün zulüm etmek
yoktur." Hiç kimsenin amelinden birşey eksiltilmeyecektir.
"Şüphesiz Allah
hesabı pek çabuk görendir." Düşünmeye, hesap yapanların elleriyle,
parmaklarıyla saydıkları gibi saymaya ihtiyacı yoktur. Çünkü O, bilgisinden
hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmadığı alimdir. Başkasıyla meşguldür diye
kimsenin amelinin karşılığını vermeyi geciktirmez, Hepsine aynı anda rızık
verdiği gibi, aynı şekilde hepsini de aynı anda hesaba çeker. Bu anlamdaki
açıklamalar daha önce el-Bakara Suresi'nde (202, ayetin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
Haberde belirtildiğine
göre: Daha gün ortalanmadan cennetlikler cennette öğle vakti istirahatine
çekilecekler, cehennemlikler de cehenneme gitmiş olacaklar.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN