ZÜMER 60 / 64 |
وَيَوْمَ
الْقِيَامَةِ تَرَى
الَّذِينَ
كَذَبُواْ
عَلَى
اللَّهِ وُجُوهُهُم
مُّسْوَدَّةٌ
أَلَيْسَ
فِي جَهَنَّمَ
مَثْوًى
لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
{60} وَيُنَجِّي
اللَّهُ
الَّذِينَ
اتَّقَوا بِمَفَازَتِهِمْ
لَا
يَمَسُّهُمُ
السُّوءُ
وَلَا هُمْ
يَحْزَنُونَ
{61} اللَّهُ خَالِقُ
كُلِّ
شَيْءٍ
وَهُوَ
عَلَى كُلِّ
شَيْءٍ
وَكِيلٌ {62}
لَهُ
مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضِ
وَالَّذِينَ
كَفَرُوا
بِآيَاتِ
اللَّهِ
أُوْلَئِكَ هُمُ
الْخَاسِرُونَ
{63} قُلْ
أَفَغَيْرَ
اللَّهِ
تَأْمُرُونِّي
أَعْبُدُ
أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
{64} |
60.
Kıyamet gününde Allah'a yalan söyleyenleri yüzleri kararmış görürsün. Büyüklük
taslayanlara cehennemde yer mi yok?
61.
Allah takva sahiblerini umduklarına erdirmek sureti ile kurtarır. Onlara hiçbir
fenalık dokunmaz ve onlar üzülmezler de.
62.
Allah herşeyin yaratıcısıdır, O herşeye vekildir.
63.
Göklerle yerin anahtarları yalnız O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler
ise, onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.
64. De
ki: "Artık ey cahiller, bana Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi
emredeceksiniz?"
"Kıyamet gününde
Allah'a yalan söyleyenleri yüzleri kararmış görürsün." Bu onları kuşatan
Allah'ın gazab ve intikamından ötürü olacaktır.
el-Ahfeş dedi ki:
"Görürsün" buyruğu Yüce Allah'ın: "Yüzleri kararmış"
buyruğunda amel etmemiştir. Bu mübteda ve haber cümlesidir. ez-Zemahşer! dedi
ki: Eğer "görürsün" buyruğunda kastedilen gözle görmek ise, hal
konumunda bir cümledir. Eğer maksat kalbin görmesi ise ikinci mefuldür.
"Büyüklük
taslayanlara cehennemde yer mi yok?" buyruğunda geçen:
"Büyüklenmenin,
kibrin" anlamını Rasülullah (s.a.v.) açıklamış ve şöyle buyurmuştur:
"Hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir...
Bu hususa dair
açıklamalar daha önceden el-Bakara Süresi'nde (34. ayet, 7. başlıkta) ve başka
yerlerde geçmiş bulunmaktadır. Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiği hadise göre de
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde büyüklük
taslayanlar küçücük karıncalar şeklinde haşredileceklerdir. Onları küçülmüşlük
öyle bir yakalayacak ki sonunda cehennemdeki bir hapishaneye
götürüleceklerdir.''
"Allah takva
sahiblerini umduklarına erdirmek suretiyle kurtarır" buyruğundaki:
"Kurtarır" buyruğu (...) diye de okunmuştur. Şirklerden ve
masiyetlerden kurtarır, demektir. ''Umduklarına erdirmek suretiyle" lafzı
da genel olarak tekil okunmuştur, çünkü mastardır. Kufeliler: (...) şeklinde çoğul
okumuşlardır. Bu da: ''Mutluluklarıyla" demek gibi caizdir.
Ebu Hüreyre yoluyla
gelen hadiste de Peygamber (s.a.v.)'den bu ayetin tefsiri mahiyetinde şöyle
buyurduğu rivayet edilmiştir: "Yüce Allah her kişi ile birlikte amelini de
haşreder. Mü'minin ameli kişi ile birlikte en güzel bir surette ve en hoş bir
koku ile yer alır. Korku ya da dehşetli bir hal oldu mu ameli kendisine:
Korkma, bundan maksat sen değilsin. Bununla sen kastedilmiyorsun, der. Nihayet
bu sözleri ona çokça söyleyince kişi (ameline):
Sen ne kadar iyisin,
kimsin sen diye sorar. Ameli ona: Beni tanımadın mı! Ben senin salih amelinim,
ağırlığıma rağmen sen beni taşıdın. Allah'a yemin ederim ki, ben de seni
taşıyacağım ve seni savunacağım, der. İşte Yüce Allah'ın: "Allah takva
sahiplerini umduklarına erdirmek sureti ile kurtarır, onlara hiçbir fenalık
dokunmaz ve onlar üzülmezler de" diye buyurduğu budur.
"Allah herşeyin
yaratıcısıdır. O, herşeye vekildir." Herşeyin koruyucusu, herşeyi görüp
gözetendir. Daha önceden de geçmiş bulunmaktadır.
"Göklerle yerin
anahtarları yalnız O'nundur" buyruğundaki: "Anahtarlar" lafzının
tekili; (...) dır. Tekilinin (...) olduğu da söylenmiştir. Fakat çoğunlukla
kullanılan; (...) şeklidir, (...)'in "anahtarlar" demek olduğu İbn
Abbas ve başkalarından rivayet edilmiştir.
es-Süddi: Göklerin ve
yerin hazineleridir derken, başkaları: Göklerin hazineleri yağmur, yerin
hazineleri bitkidir, demişlerdir.
"Anahtarlar"ın
bir başka çoğul şekli vardır ki; (...) diye gelir. Bunun tekili ise; (...)
şeklindedir.
el-Cevherı dedi ki:
"Anahtar" demektir, (...) da (vezin itibariyle) orak demek olan (...)
gibi olup bazan yaş yoncanın, sarılıp bükülmesi halinde yapıldığı gibi, atların
kendisi ile büküklüğü bir anahtar çeşididir, çoğulu da; (...) şeklinde gelir.
"Deniz pekçok kimsenin üzerine kilitlendi" yani onları suda boğdu.
Sanki üzerlerine kapanarak onları boğmuş olduğundan böyle denilmiş gibidir.
Beyhaki'nin, İbn
ömer'den rivayet ettiğine göre Osman b. Afvan (r.a), Rasülullah (s.a.v.)'a Yüce
Allah'ın: "Göklerle yerin anahtarları yalnız O'nundur." buyruğunun
tefsirinin ne olduğunu sormuş, Rasülullah (s.a.v.) da şöyle buyurmuştur:
"Buna dair kimse bana soru sormadı. Bu:
La İlahe illallahu
vallahu ekber, ve sübhanallahi ve bi hamdihi, estağfirullahe vela havle vela
kuvvete illa billh aliyyul azim, vel evvelu vel ahiru, ve zahiru vel batinu,
yuhyi ve yumitu bi yedihil hayri ve Huve ala kulli şey'in Kadir
"Allah'tan başka
hiçbir ilah yoktur, Allah en büyüktür, O'na hamd ile Allah hertürlü eksiklikten
münezzehtir. Allah'tan günahlarımın bağışlanmasını dilerim. Pek Yüce ve pek
büyük olan Allah'ın yardımı ile olmadıkça hiçbir şeye güç yetirilemez, takat
getirilemez, O ilktir, sondur, en üstün olandır, gizli olandır, diriltir,
öldürür, hayır yanlız O'nun elindedir, O herşeye güç yetirendir. "
es-Salebi bunu
Tefsir'inde zikretmiş ve ayrıca şunu da ilave etmiştir: "Sabahı ya da
akşamı ettiğinde bunları on defa söyleyen kimseye Yüce Allah altı haslet verir:
1. İblise karşı korunur.
2. Onikibin melek onun
yanında bulunur.
3. Ona bir kantar ecir
verilir.
4. Onun bir derecesi
yükseltilir.
5. Yüce Allah onu
huru'l-iyn ile evlendirir.
6. Kur'an'ı, Tevrat'ı,
İncil'i ve Zebur'u okuyan kimse gibi ona ecir verilir.
Aynı zamanda hacceden ve
umre yapan, haccı ve umresi de kabul edilen kimse gibi ona ecir verilir, o gece
ölürse, şehid olarak ölür.
el-Haris, Ali (r.a)'dan
şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ben Resulullah (s.a.v.)'e el-Makalid:
anahtarlar" in tefsirini sordum da şöyle buyurdu: "Ey Alil Gerçekten
büyük bir şeye dair soru sordun. "Anahtarlar" sabah ettiğin vakit on
defa, akşamı ettiğin vakit on defa:
"Allah'tan başka
hiçbir ilah yoktur, Allah en büyüktür, Allah her türlü eksiklikten münezzehtir,
hamd Allah'ındır, Allah'tan mağfiret dilerim. Güç ve takat ancak Allah iledir,
O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. Mülk yalnız O'nundur, hamd yalnız
O'nundur. Hayır, yalnız O'nun elindedir ve O herşeye güç yetirendir.''
Kim sabahı ettiği vakit
bunları on defa söyler, akşamı ettiği vakit de on defa söylerse, Yüce Allah ona
altı özellik verir.
1. Onu şeytana ve
askerlerine karşı korur. Onların o kimse üzerinde hiçbir etkileri olmaz.
2. Ona cennette bir
kantar verilir. Bu ise onun terazisinde Uhud dağından daha ağır basar.
3. Ancak ebrar (iyi
kimseler)in ulaşabildiği bir dereceye yükseltilir.
4. Yüce Allah onu
huru'l-İyn ile evlendirir.
5. Onikibin melek onun
yanında tanık olurlar. Bu söylediği sözleri onun için apaçık bir sahifede
yazarlar ve kıyamet gününde bu hususta onun lehine şahitlik ederler.
6. Tevrat'ı, İncil'i,
Zebur'u ve Furkan'ı okuyup hac ve umre yapıp Allah'ın hac ve Umresini kabul
ettiği kimse gibi ona ecir verilir, eğer o gün yahut o gece ya da o ay ölürse,
ona şehidlerin mührü vurulur.
Denildiğine göre
"anahtarlar" itaat demektir. "Filana anahtarlarını bıraktı"
derken verdiği emirlerde ona itaat etti, denilmek istenir. O halde ayet-i
kerime: Göklerde ve yerde olanlar ona itaat ederler, anlamındadır.
"Allah'ın
ayetlerini" Kur'an'ı, ilahi belge ve delilleri "inkar edenler ise
onlar zarara uğrayanların ta kendileridir." Buna dair açıklamalar daha
önceden geçmiş bulunmaktadır.
"De ki: Artık ey
cahiller, bana Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emredeceksiniz?" Bu
Peygamber (s.a.v.)'ı izlemekte oldukları putlara ibadet etmeye çağırdıkları ve
Bu senin ataLırının dinidir, dedikleri vakit (onlara cevab olarak gelmiştir),
''Başka" buyruğu:
"ibadet etmemi" anlamındaki fiil ile: Sizin emrettiğiniz hususlarda
Allah'tan başkasına (mı) ibadet edeyimı" takdiri ile nasb mahallindedir.
Bununla birlikte; ''Bana .. emredeceksiniz" ile harf-i cerrin hazfine
binaen mansub olması da caizdir. İfadenin takdiri de şöyle olur: "Siz bana
Allah'tan başkasına, ona ibadet etmeyi mi emrediyorsunuz?" Çünkü buradaki:
(...) mukadderdir ve bu harf, fiil ile birlikte geldiği vakit mastar
anlamındadır. "Başka" lafzından da bedeldir, ifade de "Siz bana
Allah'un başkasına ibadet etmeyi mi emrediyorsunuz?" takdirindedir.
Nafi' "bana...
emredeceksiniz" anlamındaki Iafzı: (...) şeklinde şeddesiz bir tek
"nun" ile ve "ye" harfi üstün olarak okumuştur, İbn Amir
ise bunu: (...) şeklinde aslına uygun olarak şeddesiz iki "nun" ile
okumuştur. Diğerleri ise idğam ile şeddeli tek bir "nun" ile
okumuşlardır. Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim de bunu tercih etmiştir. Çünkü Osman
(r.a)'ın MushaF'ında bu kelime tek bir "nun" ile yazılmıştır. Nafi'
ise ikinci "nun"u hazfederek okumuştur. Hazfedilenin ikinci nun
olmasının sebebi tekrarın ve şeddenin onunla gerçekleşmesinden dolayıdır.
Ayrıca birincisinin hazfı caiz değildir, çünkü o ref' haline delalet
etmektedir. Buna dair açıklamalar En'am Suresi'nde Yüce Allah'ın:
"'Benimle'', mücadele mi ediyorsunuz" (el-En'am, 80) buyruğunu
açıklarken geçmiş bulunmaktadır.
"İbadet
ederim" buyruğu "İbadet etmemi" anlamındadır.
(...) hazfedilince fiil
ref' ile gelmiştir. Bu açıklamayı el-Kisai yapmıştır. şairin şu mısraında da
böyledir: "Ey savaşta hazır olmamdan dolayı beni azarlayan kişi .. ,"
Bu şeklin doğruluğunun
delili, bunu nasb ile: (...) diye okuyanların kı-
raatidir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN