ZÜMER 46 / 48 |
قُلِ
اللَّهُمَّ
فَاطِرَ
السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
عَالِمَ
الْغَيْبِ
وَالشَّهَادَةِ
أَنتَ
تَحْكُمُ
بَيْنَ
عِبَادِكَ فِي مَا
كَانُوا
فِيهِ
يَخْتَلِفُونَ
{46} وَلَوْ
أَنَّ لِلَّذِينَ
ظَلَمُوا مَا فِي
الْأَرْضِ
جَمِيعاً
وَمِثْلَهُ
مَعَهُ
لَافْتَدَوْا
بِهِ مِن
سُوءِ
الْعَذَابِ يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
وَبَدَا
لَهُم مِّنَ اللَّهِ
مَا لَمْ
يَكُونُوا
يَحْتَسِبُونَ
{47} وَبَدَا
لَهُمْ
سَيِّئَاتُ
مَا
كَسَبُوا
وَحَاقَ
بِهِم مَّا
كَانُوا
بِهِ
يَسْتَهْزِئُون
{48} |
46. De
ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi ve açığı bilen Allah'ım.
Ayrılığa düştükleri
şeyler hakkında kullarının arasında Sen hüküm vereceksin.
47. Eğer
yeryüzünde olanların hepsi ve onunla birlikte bir o kadarı daha zulmedenlerin
olsa kıyamet gününde azabın şiddetinden (kurtulmak için) onları muhakkak fidye
vererek kurtulmak isteyeceklerdi. Halbuki Allah'tan ummadıkları şey kendilerine
görünür.
48.
Kazandıkları amellerin fenalıkları kendilerine görünecek ve alaya aldıkları şey
onları çepeçevre sarıp kuşatacaktır.
"De ki: Ey gökleri
ve yeri yaratan" buyruğundaki: "Yaratan" lafzının nasb ile
gelmesi muzaf bir nida oluşundan dolayıdır, "Gizliyi ve açığı bilen"
anlamındaki lafızlar da böyledir, Sibeveyh'e göre bunun sıfatı olması da caiz
değildir.
"Allah'ım, ayrılığa
düştükleri şeyler hakkında kullarının arasında Sen hüküm vereceksin."
Müslim'in Sahih'inde yer alan rivayete göre Ebu Seleme b, Abdurrahman b, Avf
şöyle demiştir: Aişe (r.anha)'ya Peygamber (s.a.v.) geceleyin namaza kalktı mı
namazının başında ilk olarak ne okurdu? diye sordum, şöyle dedi: Geceleyin
namaza kalktı mı namazına şu sözleri söyleyerek başlardı: "Cebrail'in,
Mikail'in ve İsrafil'in Rabbi olan Allah'ım, ey gökleri ve yeri yaratan,
gizliyi ve açığı bilen, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kullarının arasında
Sen hüküm vereceksin, hakkında ihtilafa düşülmüş hususa iznin ile beni doğruya
ilet. Şüphesiz ki Sen dilediğin kimseyi dosdoğru yola iletirsin''
er-Rabi' b. Haysem,
el-Hüseyn b. Ali (r.a.)'in şehid edildiği haberini alınca, Yüce Allah'ın:
"Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi ve açığı bilen Allah'ım! Ayrılığa
düştükleri şeyler hakkında kullarının arasında Sen hüküm vereceksin"
ayetini okudu
Said b. Cübeyr de şöyle
demiştir: Ben öyle bir ayet biliyorum ki her kim o ayeti okur da Allah'tan bir
şey isterse, mutlaka o istediğini ona verir. (Bu) Yüce Allah'ın: "De ki:
Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi ve açığı bilen Allah'ım. Ayrılığa
düştükleri şeyler hakkında kullarının arasında Sen hüküm vereceksin"
buyruğudur
"Eğer yeryüzünde
olanların hepsi ve onunla birlikte bir o kadarı daha zulmedenlerin" yani
yalanlayıp şirk koşanların "olsa, kıyamet gününde azabın şiddetinden"
yani o günün kötü azabından ... Buna dair açıklamalar daha önce Al-i İmran
Süresi'nde (91. ayetin tefsirinde) ve Ra'd Suresi'nde (1B. ayetin tefsirinde)
geçmiş bulunmaktadır.
"Halbuki Allah'tan
ummadıkları şey kendilerine görünür." Bu hususta gelmiş rivayetlerin en
değerlisi Mansur'un, Mücahidden şöyle dediğine dair yaptığı rivayettir: Bunlar
güzel ve hasenat olduğunu vehmettikleri birtakım ameller işlediler, onların hep
günah ve seyyiat olduklarını gördüler es-Süddi de böyle demiştir.
Bir başka açıklamaya
göre onlar ölümden önce tevbe edeceklerini vehmettikleri birtakım ameller
işlediler. Fakat tevbe etmeden önce ölüm gelip onlara yetişti. Onlar tevbe ile
kurtulacaklarını zannediyorlardı.
Tevbesiz olarak
günahlarının bağışlanacağı vehmine kapılmış olmaları da mümkündür. Fakat
"Allah'tan ummadıkları şey kendilerine görünür." Bu ummadıkları şey
ise cehennem ateşine girmektir.
Süfyan es-Sevri bu
ayet-i kerime hakkında şöyle demiştir: Vay riyakarların haline, vay
riyakarların haline! Bu ayet onlar hakkındadır, burada anlatılan onların durumudur.
İkrime b. Ammar dedi ki:
Muhammed b. el-Münkedir ölümü esnasında oldukça korktu, dehşete kapıldı. Ona:
Bu korku ve dehşet neden? diye sorulunca şöyle dedi: Allah'ın kitabındaki şu
ayetten dolayı korkuyorum: "Halbuki Allah'tan ummadıkları şey kendilerine
görünür." Ben daha önce ummadığım şeylerin bana görüneceğinden korkuyorum.
"Kazandıkları
amellerin fenalıkları" yani işledikleri küfür ve masiyetlerin cezası
"kendilerine görünecek." Karşılarına çıkacak "ve alaya aldıkları
şey onları çepeçevre sarıp kuşatacaktır" üzerlerine inecektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN