ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

SAD

65

/

70

 

قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ {65}

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ {66} قُلْ هُوَ نَبَأٌ

عَظِيمٌ {67} أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ {68} مَا كَانَ لِي مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَى

إِذْ يَخْتَصِمُونَ {69} إِن يُوحَى إِلَيَّ إِلَّا أَنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ {70}

 

65. De ki: "Ben ancak bir uyarıcıyım. Bir tek, Kahhar olan Allah'tan başka hiçbir İlah da yoktur."

66. "O, göklerin yerin ve aralarında olan şeylerin Rabbidir, mutlak galibtir, çok mağfiret edendir."

67. De ki: "O büyük bir haberdir.

68. "Siz ise ondan yüz çevirenlersiniz.

69. "Onlar birbirleri ile tartışırlarken benim Mele-i A'la'ya dair bir bilgim yoktur.

70. "Bana, ben ancak apaçık bir korkutup uyaran olduğum için vahyolunuyor."

 

"De ki: Ben ancak bir uyarıcıyım." Allah'a isyan eden kimseleri Allah'ın azabı ile korkutucuyum. Daha önce geçmişti.

 

"Bir tek, Kahhar olan" hiçbir ortağı bulunmayan "Allah'tan başka hiçbir İlah" mabud "da yoktur. O göklerin, yerin ve aralarında olan şeylerin Rabbidir. Mutlak galibtir, çok mağfiret edendir."

 

Buradaki ''Mutlak galibtir, çok mağfiret edendir" buyrukları sıfat olarak ref' ile okunur. Eğer birincisi nasb ile okunursa, bunlar da nasb ile okunur. Bununla birlikte birincisinin ref ile gelmesi, ondan sonrakilerin övgü olmak üzere nasbedilmeleri de mümkündür. "Mutlak galib (el-Aziz)'' eşi bulunmayan ve gücü herşeyin üstünde olan demektir. "Çok mağfiret eden (el-Gaffar)'' ise kullarının günahlarını örten demektir.

 

"De ki: O büyük bir haberdir." Yani ey Muhammed onlara "de ki: O büyük bir haberdir." Yani benim sizi kendisiyle korkuttuğum hesab, sevab ve ceza, değeri çok büyük olan bir haberdir. Onun hafife alınmaması gerekir. Bu anlamdaki açıklamayı Katade yapmıştır. Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın: "Birbirlerine neyi soruyorlar? O büyük haberi" (Nebe, 1-2) buyruğudur.

 

İbn Abbas, Mücahid ve Katade dediler ki: Yani benim size haber verdiğim bu Kur'an-ı Kerim çok üstün ve değerli bir haberdir. Faydası çok büyüktür, diye de açıklanmıştır. "Siz ise ondan yüz çevirenlersiniz."

 

"Onlar birbirleri ile tartışırlarken benim Mele-i A'la'ya dair bir bilgim yoktur" buyruğunda sözü geçen "Mele-i A'la" İbn Abbas ve es-Süddi'nin açıklamasına göre meleklerdir. Onlar Adem (a.s) yaratıldığında durumu hakkında tartışmışlardı ve: "Orada bozgunculuk yapacak ... bir kimse mi yaratacaksın?" (el-Bakara, 30) demişler, İblis de: "Ben ondan hayırlıyım." (A'raf, 12) demişti. İşte bu, Muhammed (s.a.v.)'ın Adem ve diğerlerinin kıssaları hakkında haber verdiğini açıklamaktadır. Böyle bir şey ise ancak ilahi bir te'yidin varlığı ile mümkün olabilir, düşünülebilir. O halde bu yolla onun doğru söylediğine dair mucize de ortaya konulmuş olmaktadır. O halde peygamberin doğruluğunu bilmek için Kur'an'ın üzerinde gereği gibi düşünmekten ne diye yüz çevirdiler' İşte bundan ötürü (bu buyruklar) Yüce Allah'ın: "De ki: O büyük bir haberdir. Siz ise ondan yüz çevirmektesiniz" buyruğu ile bitişik gelmiştir.

 

İkinci görüşü Eşheb, el-Hasen'den rivayet etmektedir. el-Hasen dedi ki:

Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: Rabbim bana sordu ve dedi ki: Ey Muhammed! Mele-i A'la da neyin hakkında tartışmışlardır' Ben: Keffaretler ve dereceler hakkında dedim, Keffaretler nedir' diye sordu. Ben: Yürüyerek cemaat namazlarına gitmek, soğuklarda iyice abdest almak, bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek suretiyle ardı arkasına mescidlere gitmektir. Peki dereceler nedir' diye sordu. Ben: Selamı yaymak, yemeği yedirmek ve insanlar uykuda iken geceleyin namaz kılmak dedim." Bu hadisi bu manası ile Tirmizi, İbn Abbas'tan rivayet etmiş ve hakkında garib bir hadistir demiştir. Muaz b. Cebel'den de rivayet etmiş olup: Bu hasen, sahih bir hadistir demiştir. Biz de bu hadisi "Kitabu'l-Esna fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsna" adlı eserimizde bütünüyle kaydettik ve açıklanması gereken yerleri orada açıkladık, Yüce Allah'a hamdolsun.

 

Daha önce de Yasın Süresi'nde (12. ayet, 2, başlık ve devamında) mescidlere yürüyerek gitmeye, atılan adımların kötülüklere keffaret olup dereceleri yükselttiğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

 

Ayet-i kerimede sözü edilen "Mele-i A'la"nın melekler olup "tartışırlarken" lafzındaki zamirin iki ayrı fırkaya ait olduğu da söylenmiştir. Bununla da aralarından: Melekler Allah'ın kızlarıdır diyenler ile melekler (Allah'tan başka kendilerine) ibadet edilen ilahlardır diyenler kastedilmektedir

 

Buradaki Mele-i A'la'nın Kureyşliler olduğu da söylenmiştir Bununla onların kendi aralarındaki tartışmaları kastedilmiş olmaktadır. Allah da peygamberini bu tartışmadan haberdar etti.

 

"Bana, ben ancak apaçık bir korkutup uyaran olduğum için vahyolunuyor." Yani bana ancak korkutup uyarımım (inzar) vahyediliyor. demektir

 

Ebu Cafer b. el-Ka'ka, "Ancak" lafzındaki ikinci hemzeyi kesreli olarak okumuştur. Çünkü vahiy de bir söz (sözden sonra gelen "elif, nun''un elifi esreli okunur)dür Sanki şöyle demiş gibidir: Bana deniliyor ki: Sen ancak apaçık bir uyaransın.

 

Bu hemzeyi üstün okuyanlar ise, ref' konumunda kabul ederler. Çünkü meçhul bir fiilin ismi (naib-i faili, sözde öznesi) olmaktadır.

 

el-ferra dedi ki: Şöyle demiş gibidir: Bana ancak korkutup uyarmak vahyolunuyor. en-Nehhas dedi ki: "Ancak ... için" anlamında nasb konumunda olması da mümkündür.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Sad 71-74

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR