ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

SAFFAT

75

/

82

 

وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ {75} وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ {76} وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمْ الْبَاقِينَ {77} وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ {78} سَلَامٌ عَلَى نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ {79} إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {80} إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ {81} ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ {82}

 

75. Andolsun ki Nuh, Bize seslenmişti. Biz ne güzel karşılık verenleriz!

76. Ve Biz, onu ve ehlini büyük gamdan kurtardık.

77. Zürriyetini de sürekli baki kalanların ta kendileri kıldık.

78. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık.

79. Alemler içinde Nuh'a selam olsun.

80. Muhakkak Biz, ihsan edicileri böyle mükafatlandırırız.

81. Muhakkak o, Bizim mü'min kullarımızdandır.

82. Sonra diğerlerini suda boğduk.

 

"Andolsun ki Nuh, Bize seslenmişti." Onun bu seslenişi yardım istemek anlamında idi. Denildiğine göre o, kavminin helak edilmesini dileyerek dua etmiş ve: "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden dönüp dolaşan bir kimse bırakma'' (Nuh, 26) diye dua etmişti.

"Biz ne güzel karşılık verenleriz!" el-Kisai: Biz, onun duasına ne güzel karşılık verenleriz! diye açıklamıştır.

 

"Ve Biz, onu ve ehlini" yani onun dinine mensup olanları "büyük gamdan" suda boğulmaktan "kurtardık."

 

Onun ehli, onun dinine mensup ve onunla iman eden kimselerdir. Önceden (Hud, 40. ayetin tefsirinde) açıklandığı üzere bunlar seksen kişi idiler.

 

"Zürriyetini de sürekli baki kalanların ta kendileri kıldık" buyruğu hakkında İbn Abbas şöyle demiştir: Nuh gemiden çıktıktan sonra onunla beraber bulunan erkekler ve kadınlar -onun çocukları ve hanımları müstesna- hep öldüler. İşte Yüce Allah'ın: "Zürriyetini de sürekli baki kalanların ta kendileri kıldık" buyruğu bunu anlatmaktadır.

 

Said b. el-Müseyyeb de dedi ki: Nuh'un üç çocuğu vardı. Bütün insanlar Nuh'un buçocuklarındandır: Sam, Arapların, İranlıların, RumIarın, Yahudi ve Hristiyanların babasıdır. Ham ise doğudan batıya kadar bütün siyahilerin babasıdır. Sind, Hind, Nube (Sudan), Zenciler, Habeşliler, Kıbtiler, Berberilerin ve diğerlerinin. Yafes ise SlavIarın, Türklerin, Lanların, Hazerlilerin, Ye'cuc, Me'cuc ve oralarda bulunanların babasıdır.

 

Bir kesim de şöyle demiştir: Nuh'un çocuklarından başkalarının soyları da devam etmiştir. Buna delil de Yüce Allah'ın şu buyruklarıdır: "Ey Nuh ile birlıkte taşıdıklarımızin soyundan gelenlerI" (el-İsra, 3); "Denildi ki: Ey Nuh Bizim katımızdan selametle in. Sana ve seninle bulunan ümmetlere de hayır ve bereketler olsun. (Diğer) ümmetler de vardır ki, Biz onları da faydalandıracağız. Sonra onlara bizden can yakıcı bir azab dokunacaktır. " (Hud, 48) Buna göre: "Zürriyetini de sürekli baki kalanların ta kendileri kıldık"ayeti, kafir olanların dışındakilerin zürriyetini kastetmektedir. Çünkü biz kafir olanların zürriyetlerini suda boğduk, demek olur.

 

"Sonra gelenler arasında" bütün ümmetler arasında "ona" övülmeye değer güzel bir ün "bıraktık." Nuh (a.s) herkes tarafından sevilen bir peygamberdir. Hatta mecusiler arasında onun "Efridun" olduğunu söyleyenler dahi vardır. Bu anlamdaki açıklama Mücahid ve başkalarından rivayet edilmiştir.

 

el-Kisai'nin iddiasına göre bu buyrukta iki takdir vardır. Birincisi: "Sonra gelenler arasında ona" onun hakkında bu güzel övgüyü "bıraktık. Alemler içinde Nuh'a selam olsun" denilir. Ebu'l-Abbas el-Müberred'in görüşü de budur. Yani Biz, bu sözü onun hakkında kalıcı kıldık, yani ona selam söyler dururlar, ona dua ederler. Buna göre bu ("Nuh'a selam olsun" ifadesi) başkasının söylediği nakledilen ifadelerdendir.

 

Yüce Allah'ın: "(Bu) indirdigimiz ... bir suredir. "(en-Nur, 1) buyruğuna benzemektedir diyen görüşe göre ise, mana: Biz, onun hakkında bunları bıraktık, anlamındadır, ifade burada tamamlanmaktadır. Daha sonra yeni bir ifade ile "Nuh'a selam olsun" diye buyurmaktadır. Yani "sonra gelenler arasında" kendisinden kötü bir şekilde sözedilmekten yana o esenliğe kavuşturulmuştur, demek olur.

 

el-Kisai dedi ki: İbn Mesud'un kıraatinde: "Bir selam" lafzı "Bıraktık" ile nasb halindedir. Yani Biz, ona güzel övgü ve bir selam bıraktık, demektir.

 

"Sonra gelenler arasında" Muhammed (s.a.v.)'ın ümmeti arasında demek olduğu söylendiği gibi, diğer peygamberler arasında diye de açıklanmıştır. Çünkü ondan sonra ne kadar peygamber gönderilmiş ise mutlaka o peygambere Nuh (a.s)'a uyması emredilmiştir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmakta dır: "o. .. dinden Nuha tavsiye ettiğini ... size de şeriat yaptı. " (eş-Şura, 13) diye buyurmaktadır.

 

Said b. el-Müseyyeb dedi ki: Bana ulaştığına göre kim akşamı ettiği vakit: "Alemler içinde Nuh'a selam olsun" diyecek olursa, onu akreb sokmaz. Bunu da Ebu Ömer (b. Abdi'l-Berr) "et-Temhid"adlı eserinde zikretmiştir.

 

Muvatta'da da Havle bint Hakim'den rivayet edildiği ne göre RasUlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir yerde konaklayacak olursa, (...): Allah'ın eksiksiz kelimeleri ile yarattıklarının şerrinden Allah'a sığınırım, desin. Oradan ayrılıp gidinceye kadar hiçbir şeyona asla zarar vermeyecektir. ''

 

Yine Muvatta'da Ebu Hureyre'den gelen rivayete göre Eslemlilerden bir adam şöyle demiş: Bu gece gözüme uyku girmedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): "Neden dolayı?" diye sorunca, şöyle demiş: Beni bir akreb soktu. Bu sefer Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Eğer sen akşamı ettiğin vakit, Allah'ın eksiksiz kelimeleri ile Allah'ın yarattıklarından O'na sığınırım, demiş olsaydın sana zarar vermez di. "

 

"Muhakkak Biz, ihsan edicileri böyle mükafatlandırırız." Onlardan güzellikle sözedilmesini baki kılarız. "Böyle" lafzındaki "kef" nasb mahallindedir. Bunun gibi bir mükafatla ... demektir.

 

"Muhakkak o Bizim mü'min kullarımızdandır." Bu buyruk da onun ihsan ediciliğini açıklamaktadır.

 

"Sonra diğerlerini" yani kafir olanları "suda boğduk." (Diğer anlamındaki: aher'in) çoğulu: (...) şeklinde gelir. Bu kelime de aslolan: (...) ile birlikte kullanılmasıdır. Ancak bu hazfedilmiştir, çünkü anlam bilinmektedir. Bir şeyin "diğer" olması için mutlaka onun cinsinden bir şeyin ondan önce olması gerekir. Buradaki: "(? ): Sonra" ifadesi arada bir zaman fasılasını anlatmak için değildir. Nimetleri sayıp dökmek içindir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Yahut topraklara düşmüş bir yoksula) sonra da iman edenlerden ... olmasıdır.'' (el-Beled, 16-17) Bu da şu demek olur:

 

Sonra size şunu haber vereyim ki; Ben diğerlerini suda boğdum. Bunlar ise iman etmekten geri kalan kimselerdir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Saffat 83-90

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR