SAFFAT 164 / 166 |
وَمَا
مِنَّا
إِلَّا لَهُ
مَقَامٌ
مَّعْلُومٌ {164} وَإِنَّا
لَنَحْنُ
الصَّافُّونَ
{165} وَإِنَّا
لَنَحْنُ
الْمُسَبِّحُونَ {166} |
164.
Bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan yoktur.
165.
Muhakkak biz saf saf duranlarız.
166. Ve şüphesiz
biz tesbih edenleriz.
Bu, meleklerin Yüce
Allah'ı tazim etmek ve kendilerine ibadet edenlerin bu tutumlarını tepki ile
karşılayıp reddetmek üzere söyledikleri sözlerdendir.
"Bizden herbirimiz
için bilinen bir makamı olmayan yoktur. Muhakkak biz saf saf duranlarız ve
şüphesiz biz tesbih edenleriz" buyruğu hakkında Mukatil dedi ki: Bu üç
ayet-i kerime, Resulullah (s.a.v.) Sidre-i Münteha'da iken inmiştir. Cebrail
biraz geri durunca, Peygamber (s.a.v.): "Burada mı benden ayrılacaksınız?"
diye sormuş, o da: Bu bulunduğum noktadan daha ileri gidemem, diye cevap
vermiş, Yüce Allah da meleklerin söylediği bir sözü nakletmek üzere:
"Bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan yoktur" ayetlerini
indirmiştir.
Kufelilere göre ifadenin
takdiri: "Bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan bir kimse
yoktur" şeklinde olup ism-i mevsul olan ("kimse" anlamındaki:
"men" lafzı) hazfedilmiştir.
Basralılara göre ise
ifadenin takdiri: "Bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan
hiçbir melek yoktur" şeklindedir. Bu da ibadet hususunda bilinen bir yeri
... demektir. Bu açıklamayı İbn Mesud ve İbn Cübeyr yapmıştır.
İbn Abbas dedi ki:
Semavatta üzerinde namaz kılan ve tesbih eden meleğin bulunmadığı bir karışlık
yer dahi yoktur.
Aişe (r.anha) da şöyle
demiştir: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Semada üzerinde secde eden yahut
ayakta duran (namaz kılan) bir meleğin bulunmadığı bir ayak basacak kadar bir
yer dahi yoktur. ''
Ebu Zerr'den dedi ki:
Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Gerçekten ben sizin görmediklerinizi
görüyor, duymadıklarınızı duyuyorum. Sema gıcırdıyor, gıcırdaması da hakkıdır.
Çünkü orada Yüce Allah'a secde etmek için alnını koyan hiçbir meleğin
bulunmadığı dört parmaklık bir yer dahi yoktur. Allah'a yemin ederim eğer
bildiğimi bilseydiniz, pek az gülerdiniz, pekçok ağlardınız. Yataklar üzerinde
kadınlardan zevk alamazdınız. Yüce Allah'a feryad ederek yollara dökülürdünüz.
Keşke dalları budanan bir ağaç olsaydım." Bu hadisi Ebu İsa et-Tirmizi
rivayet etmiş olup hakkında: Hasen, garib bir hadistir , demiştir.
Bu bir başka yoldan da
rivayet edilmekte olup buna göre Ebu Zerr şöyle demiştir: "Dalları budanan
bir ağaç olmayı çok arzu ederdim" demiştir. Yine bu Ebu Zerr'den mevkuf
(senedi ona ulaşan, Resülullah'a atfedilmeyen) bir rivayet olarak
gelmiştir.
Katade dedi ki: Erkekler
ve kadınlar şu: "Bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan
yoktur" ayeti nazil oluncaya kadar birlikte namaz kılarlardı. Bunun
üzerine erkekler öne geçti, kadınlar da arka saflarda durmaya başladı.
"Muhakkak biz saf
saf duranlarız" buyruğu hakkında el-Kelbi dedi ki: Onların da safları,
yerde dünyadakilerin safları gibidir.
Müslim'in Sahihınde
Cabir b. Semura'dan şöyle dediği kaydedilmiştir: Biz mescidde bulunuyor iken
Rasülullah (s.a.v.) yanımıza çıkıp geldi ve şöyle buyurdu: "Niçin
meleklerin Rabbleri huzurunda saf saf durdukları gibi siz de saf saf
dizilmiyorsunuz?" Biz: Ey Allah'ın Rasülü! Melekler Rabbleri huzurunda
nasıl saf saf dururlar diye sorduk, şöyle buyurdu: "Onlar ilk safları
tamamlarlar ve safta sıkı sıkı dururlar.''
Ömer (r.a) da namaza
kalktığında: Saflarınızı doğru ve düzgün tutunuz. Saflarınızı düzeltiniz.
Şüphesiz Allah sizin de, meleklerin Rabbleri huzurunda durdukları gibi
durmanızı ister, der, sonra da: "Muhakkak biz saf saf duranlarız"
buyruğunu okur, ey filan sen geriye git, ey filan sen öne geç der, sonra da
kendisi öne geçip tekbir alıp namaza dururdu. Buna dair açıklamalar daha önce
el-Hicr Süresi'nde (24. ayet, 1. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.
Ebu Malik dedi ki:
İnsanlar dağınık bir şekilde namaz kılıyorlardı. Yüce Allah: "Muhakkak biz
saf saf duranlara" buyruğunu indirdi. Peygamber (s.a.v.) da onlara saf saf
dizilmelerini emretti.
eş-Şa'bi dedi ki:
Cebrail yahutta bir melek Peygamber (s.a.v.)'a gelip dedi ki: Sen gecenin üçte
ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar namaz kılıyorsun, şüphesiz ki
melekler de namaz kılar ve tesbihte bulunurlar. Semada boş duran hiçbir melek
yoktur.
Şöyle de açıklanmıştır:
Yani bizler bize verilecek emirleri durup bekleyerek havada kanatlarımızı dizi
dizi açmış olarak bekleyenleriz.
Biz Arşın etrafında saf
saf dizilenleriz, diye de açıklanmıştır.
"Ve şüphesiz biz
tesbih edenleriz." Katade'nin açıklamasına göre namaz kılanlarız,
demektir. Bir başka açıklamaya göre müşriklerin ona atfettiklerinden Allah'ı
tenzih edenleriz. Buyruğun maksadı şudur: Melekler Allah'a tesbih ve namaz
kılmak suretiyle ibadet ettiklerini haber vermektedirler. Onlar mabud
(kendilerine ibadet edilen varlıklar) de değildir, Allah'ın kızları da
değildir.
Şöyle de açıklanmıştır:
"Bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan yoktur" buyruğu
Rasülullah (s.a.v.) ile mü'minlerin müşriklere söyledikleri sözlerdir. Yani
sizden ve bizden ahirette bilinen bir makamı olmayacak hiçbir kimse yoktur. Bu
da hesab için durulacak makamdır.
Bir diğer açıklama da
şöyledir: Kimimizin Allah'tan korkmak makamı, kimimizin Allah'tan ümid etmek
makamı, kimimizin ihlas makamı, kimimizin şükür makamı. .. vb. diğer makamı
vardır.
Derim ki: Daha kuvvetli
görülen "bizden herbirimiz için bilinen bir makamı olmayan yoktur ...
" sözlerinin meleklerin söyledikleri sözlerden olduğudur. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN