ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

SAFFAT

149

/

157

فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ {149} أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثاً وَهُمْ

شَاهِدُونَ {150} أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ {151} وَلَدَ

اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ {152} أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ {153}

مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ {154} أَفَلَا تَذَكَّرُونَ {155} أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ

{156} فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ {157}

 

149. Şimdi onlara sor: "Kız çocukları Rabbinin, erkek çocukları da kendilerinin midir?"

150. Yoksa Biz melekleri dişiler olarak yarattık da onlar da buna tanık mı oldular?

151. İyi bilin ki onlar iftiralarından dolayı derler ki:

152. "Allah doğurdu." Şüphesiz onlar elbette yalancıdırlar.

153. Yoksa erkekler dururken, kız çocukları mı üstün tutup seçti?

154. Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

155. Hiç düşünmez misiniz?

156. Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?

157. Doğru söyleyenler iseniz, kitabınızı getirin.

 

"Şimdi onlara sor: Kız çocukları Rabbinin, erkek çocukları da kendilerinin midir?" Yüce Allah, Peygamber (s.a.v.)'a teselli olmak üzere geçmiş ümmetlere dair haberleri sözkonusu ettikten sonra bu buyruğu ile de Kureyş kafirlerinin: Melekler Allah'ın kızlarıdır, şeklindeki sözlerine karşı delil getirerek: "Şimdi onlara sor ... " diye buyurmaktadır. Bu buyruk, sürenin baş taraflarında -aradaki mesafe uzak olmakla birlikte- yer alan benzeri anlamdaki ifadelere atfedilmiştir. Ey Muhammed! Sen Mekkelilere: "Kız çocukları Rabbinin ... midir?" diye sor, demektir. Çünkü Cuheyne, Huzaa, Benu Muleyh, Benu Seleme ve Abdu'd-Daroğulları meleklerin Allah'ın kızları olduklarını iddia ediyorlardı. Buradaki soru ise onları azarlamak içindir.

 

"Yoksa Biz melekleri dişiler olarak yarattık da onlar da buna tanık mı oldular?" Biz onları dişiler olarak yaratırken yaratmamızda hazır mı idiler? Bu, Yüce Allah'ın: "Ve onlar bizzat Allah'ın kulları olan melekleri de dişi kabul ettiler. Acaba kendileri onların yaratılışlarına şahit mi oldular.?'' (ez-Zuhruf, 19) buyruğuna benzemektedir.

 

Daha sonra Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İyi bilin ki onlar iftiralarından" buyruğundaki (iftira anlamı verilen): "ifk" yalanın en kötü şeklidir. "Derler ki: Allah doğurdu. Şüphesiz onlar elbette" Allah'ın çocuğu olduğu iddialarında "yalancıdırlar." Çünkü O, doğmayan ve doğurmayandır.

 

"İyi bilin ki" lafzından sonra gelen: "Muhakkak, gerçekten, şüphesiz ki"nin hemzesi kesreli gelir, çünkü söz başıdır.

 

Sibeveyh'in naklettiğine göre ise: " ... e gelince"den sonra üstün de

gelebilir, esreli de gelebilir. üstün geldiği takdirde: (...) edatı: "Gerçekten, gerçek olarak" anlamına gelir. Esreli gelmesi halinde ise: "İyi bilin ki" anlamındadır.

 

en-Nehhas dedi ki: Ben Ali b. Süleyman'ı şöyle derken dinledim: (...)'e benzeterek üstün okunması da mümkündür. Fakat bu ayet-i kerimede kesreli okunmasından başka türlü okuyuş caiz değildir. Çünkü ondan sonrası reP (durumunda)dır. İfade ise: "Elbette yalancıdırlar" ifadesi ile tamam olmaktadır. Sonra da buyruğa azarlamak ve yanlışlıklarını başlarına kakmak maksadıyla: "Yoksa ... mı üstün tutup seçti" buyruğu ile okumaya devam edilir. Şöyle buyurmuş gibidir: Yazıklar olsun size! "Yoksa erkekler"i bırakıp "kızları mı üstün tutup seçti?"

 

"üstün tutup seçti" anlamındaki: (...) buyruğu "elif" genel olarak kat' (harekeli olarak) ile okunmuştur. Çünkü bu "vası elif"inin başına gelmiş bir "istifham elifidir. "Vasl elif"i hazfedildikten sonra geriye istifham (soru edatı) olan elif olduğu haliyle üstün ve "kat' elif"i olarak kalmıştır. Daha önceden geçtiği üzere: "Acaba gaybı görerek mi bildi?" buyruğunda olduğu gibi.

 

Ebu Cafer, Şeybe, Nafi' ve Hamza istifhamsız olarak ve "vasl 6lif"i ile haber olmak üzere: "üstün tutup seçmiştir" diye okumuşlardır.

 

(Buna göre) kıraate buradan başlanacak olursa hemze kesre ile okunur.

 

Ebu Hatim ise bunun izah edilemeyecek bir kıraat olduğunu iddia etmiştir. (Ancak bu okuyuşa göre dahi) ifadeler iki bakımdan yine azar üslubunu devam ettirmektedir: Birincisine göre bu onların söyledikleri yalanı açıklayıcı bir ifade olur. Bu durumda "ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?" buyruğu önceki ile alakalı olmaz. Diğer taraftan -aralarında el-Ferra'nın da bulunduğu- nahivcilerin naklettiklerine göre azar üslubu soru edatı ile de yapılabilir, soru edatı olmaksızın da yapılabilir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Siz dünya hayatında hoşlandığınız herşeyinizi bitirdiniz ... "(el-Ahkaf, 20)

 

Bir başka açıklamaya göre bu okuyuşta "söylemek" anlamından gelen bir fiil takdiri sözkonusudur. Yani onlar derler ki: Kızları beğenip üstün tutup seçti, demek olur. Yahutta bu Yüce Allah'ın: "Allah doğurdu" buyruğundan da bedel olabilir. Çünkü kız çocukların doğurulması ve kız çocuklara sahib olmak onları beğenip seçmektir. Bu durumda mazi bir fiil (doğurdu)den bir başka mazi fiil (üstün tutup seçti) bedel getirilmiş olur. Bu durumda da: "Elbette yalancıdırlar" buyruğu üzerinde vakıf yapılmaz.

 

"Hiç" onun çocuğu olmasının imkansız bir şeyolduğunu "düşünmez misiniz?"

 

"Yoksa apaçık bir deliliniz" belgeniz "mi var?"

 

Bu sözlerinizde "doğru söyleyenler iseniz kitabınızı" delillerinizi, belgelerinizi "getirin."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Saffat 158-160

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR