YASİN 71 / 73 |
أَوَلَمْ
يَرَوْا
أَنَّا
خَلَقْنَا
لَهُمْ
مِمَّا
عَمِلَتْ
أَيْدِينَا
أَنْعَاماً فَهُمْ
لَهَا مَالِكُونَ
{71} وَذَلَّلْنَاهَا
لَهُمْ
فَمِنْهَا
رَكُوبُهُمْ
وَمِنْهَا
يَأْكُلُونَ
{72} وَلَهُمْ
فِيهَا
مَنَافِعُ
وَمَشَارِبُ
أَفَلَا
يَشْكُرُونَ
{73} |
71.
Görmezler mi ki; Biz, onların faydasına kendi ellerimizle var ettiğimiz
davarlar yarattık? İşte kendileri bunlara sahiptirler.
72.
Onları kendilerine boyun eğdirdik. Hem binekleri bunlardandır, hem onlardan
yerler.
73. Ve
onlarda kendileri için faydalar ve içecekler vardır. Hala şükretmezler mi?
"Görmezler mi ki,
Biz, onların faydasına kendi ellerimizle var ettiğimiz davarlar yarattık?"
buyruğundaki. "görmek" kalbin görmesidir . Yani bakmazlar, ibret
almazlar ve tefekkür etmezler mi. demektir.
"Ellerimizle var
ettiğimiz" buyruğu da aracısız, vekalet ve ortaklık sözkonusu olmaksızın
yaptığımız, yoktan var ettiğimiz, .. demektir,
"Şeylerden"
lafzındaki: (...) edatı; (...) ism-i mevsulü anlamındadır ismin uzunluğu
dolayısıyla aid olan "he" zamiri hazfedilmiştir .. Ancak, (...)
mastar anlamı veren edat olarak kabul edilirse; bu zamirin ayrıca takdirine
gerek kalmaz.
"Davarlar'"
anlamındaki; (...) buyruğu (...)'in çoğulu olup bu kelime müzekkerdir.
"işte kendileri
bunlara sahiptirler.'' Bunları zabt etmekte, onlara güç yetirerek emirleri
altında tutmaktadırlar.
"Onları kendilerine
boyun eğdirdik." Yani bu davarları onların emirlerine verdik, 'onlara
müsahhar kıldık. Öyle ki küçük bir çocuk, kocaman bir deveyi tutup çekebilmekte,
Ona vurmakta, onu dilediği gibi yönlendirmekte, buna rağmen deve ona itaatin
sınırları dışına çıkmamaktadır.
"Hem binekleri
bunlardandır" buyruğundaki "Binekleri" kelimesi genel olarak
"re" harfi üstün okunmuştur. Onların sırtlarına bindikleri şeyler
demektir. Nitekim; "Sütü sağılan dişi deve" denilirken: (...):
manasınadır.
el-A'meş, el-Hasen ve
İbn. es-Semeyka' ise "re" harfini mastar olmak üzere Ötreli
okumuştur. Aişe (r.anha)'dan da bu kelimeyi; (...) diye okuduğu rivayet
edilmiştir, mushafında da böyledir. (...) aynı şeydir. Tıpkı sağmal hayvan
anlamında; (...) ile (...)'ın; "yük taşıyan hayvan" anlamında da;
(...) ile (...)'ın kullanılabilmesi gibi.
Kufeli nahivcilerin
naklettiklerine göre de Araplar "he" (müenneslik te'si)
getirmeksizin; "Çok sabırlı kadın ve çok şükreden kadın" diye
kullanırlar. Ancak: "Sağmal koyun, sırtına binilen dişi deve" diye
kullanırlar. Çünkü böylelikle onlar fiili bizzat yapan ile fiilin üzerinde
yapıldığı şahıs arasında fark gözetmek istemişlerdir. Bundan dolayı fiili
bizzat yapandan he'yi hazfetmişler, buna karşılık fiilin üzerinde yapıldığı
varlık isminde bu "he"yi hazfetmemişlerdir. Nitekim şair şöyle
demektedir: "Orada simsiyah karganın kanadındaki siyah tüyü andıran,
Kırkiki sağmal (deve) vardır."
Buna göre bu kelimenin
(Hz. Aişe'nin okuyuşunda olduğu gibi): (...) şeklinde olması gerekir.
Basralılar ise burada
"he (yuvarlak te)"nin hazfedilmesi nisbet dolayısıyladır. Birinci
görüşün lehine delil el-Cermı'nin Ebu Ubeyde'den şöyle dediğine dair yaptığı
rivayettir: (...) tekil için de, çoğul için de kullanılabilir. (...) ise ancak
çoğul için kullanılır. Buna göre bu şekil çoğulun müzekkerliği dolayısıyla
böyledir. Ebu Hatim'in iddiasına göre ise burada; "Hem binekleri
bunlardandır" şeklinde "re" harfi ötreli mastar olduğundan
dolayı caiz olmaz. "Re" harfi üstün olarak anlamı ise binilen
varlıklar demektir. el-Ferra ise "re" harfinin ötreli (...)
okunmasını caiz kabul etmiştir. Bu da: "Yedikleri de onlardandır,
içtikleri de onlardandır" demeye benzer.
"Hem onlardan"
yani etlerinden "yerler." "Ve onlarda kendileri için"
yünleri, tüyleri, kılları, yağları, etleri ve daha başka şeyleriyle
"kendileri için faydalar ve" sütlerinden "içecekler
vardır."
Buradaki
"Faydalar" ile "İçecekler" lafızlarının munsarıf olmayış
sebebleri her ikisinin de tekil kullanımlarda benzeri olmayan çoğullardan
(munteha el-cumu') olması dolayısıyladır.
"Hala" Yüce
Allah'a nimetleri dolayısıyla "şükretmezler mi?"
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN