YASİN 69 / 70 |
وَمَا
عَلَّمْنَاهُ
الشِّعْرَ
وَمَا يَنبَغِي
لَهُ إِنْ
هُوَ إِلَّا
ذِكْرٌ
وَقُرْآنٌ
مُّبِينٌ {69} لِيُنذِرَ
مَن كَانَ
حَيّاً
وَيَحِقَّ
الْقَوْلُ
عَلَى الْكَافِرِينَ
{70} |
69. Biz,
ona şiiri öğretmedik. Ona yakışmaz da. O ancak bir zikir ve apaçık bir
Kur'an'dır.
70. Ta
ki o, diri olan kimseleri korkutup uyarsın ve kafirler aleyhine söz hak olsun.
Yüce Allah'ın: "Biz,
ona şiir öğretmedik. Ona yakışmaz da" buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı
dört başlık halinde sunacağız:
1- Peygamber Şair de Değildir, Şair
Olması da Uygun Değildir:
2- Hz. Peygamber'in Nadiren Şiir
Kalıplarına Uygun Söz Söylemesi:
3- Şiir Söylemek Bir Kusur mudur?:
4- Peygamber'e Şairlik Gerekli
Değildir:
1- Peygamber Şair de
Değildir, Şair Olması da Uygun Değildir:
Yüce Allah, Peygamber
(s.a.v.)'ın durumunu haber vererek kafirlerden, onun şair olduğunu Kur'an'ın da
bir şiir olduğunu söyleyenlerin sözlerini: "Biz, ona şiiri öğretmedik, ona
yakışmaz da" buyruğu ile reddetmektedir. Evet, Rasulullah (s.a.v.)
böyleydi, şiir söylemez ve şiirin veznine göre, kalıplarına göre konuşmazdı.
Hatta eskiden söylenmiş bir beyiti herhangi bir sebeple okumaya çalıştığında
veznini bozarak okurdu; sadece anlamlarını muhafaza ederek söylerdi. Bunlardan
birisi de bir gün okuduğu (ve bazı kelimelerinin yerlerini değiştirdiği)
Tarafe'nin şu beyitidir: "Günler gösterecek sana bilmediğin şeyleri, Ve
kendisini azıklandırmadığın kimse sana getirecek haberleri."
Bir gün de kendisine
insanların en şairi kimdir? diye sorulmuş, o da: "Şu beyiti söyleyen
kişidir" demişti: "Görmediniz mi beni gece vakti geldiğim her
seferinde, Orada gördüm; hoş kokulara sürünmemiş olsa bile."
Bir gün de şu beyiti
okumuştu: "Sen benim talanlarım ile kölelerinkini, Akra' ile Uyeyne'ye mi
payedeceksin?"
Peygamber (s.a.v.)'ın
bir beyiti düzgün birşekilde, nadiren okuduğu da olurdu.
Rivayete göre o Abdullah
b. Revaha'ya ait şu beyiti okumuştur: "Yanı yatağından uzak olarak geçirir
geceyi, Müşrikler yataklarında ağır uykuya dalmış olduklarında."
el-Hasen b. Ebi'l-Hasen
dedi ki: Peygamber (s.a.v.): "Kişiyi (kötülüklerden) alıkoyan olarak,
İslam ve ağaran saçlar yeter." mısraını okumuş, Ebu Bekir (r.a.) ise şöyle
demişti: Ey Allah'ın Rasulü! Şair bunu şöyle söylemiştir: "Ey Hureyre!
Sabahleyin yolculuk hazırlığını yapacak olursan (bil ki) Ağaran saçlar ile
İslam kişiyi (kötülükten) alıkoyucu olarak yeterlidir."
Bunun üzerine Ebu Bekir
ya da Ömer: Şahidlik ederim ki sen Allah'ın Resulüsün. Yüce Allah: "Biz,
ona şiir öğretmedik. Ona yakışmaz da." diye buyurmaktadır. ''
el-Halil b. Ahmed'den
şöyle dediği nakledilmiştir: Şiir, Rasulullah (s.a.v.)'ın birçok sözden daha sevdiği
bir şeydi. Fakat o doğru-dürüst şiir okuyamazdı.
2- Hz. Peygamber'in
Nadiren Şiir Kalıplarına Uygun Söz Söylemesi:
Peygamber Efendimizin
bazan şiir kalıplarına uygun sözler söylemiş olması, onun şiiri bildiğini
gerektirmez. Yine bazan nesir olarak söyleyip de herhangi bir vezne uygun
sözlerinin durumu da böyledir. Mesela, Huneyn gününde söylediği: "Sen
kanayan bir parmaktan başka bir şey misin ki Allah'ın yolundadır senin bu
karşılaştıkların."
Yine onun söylediği:
"Ben peygamberim yok bunda yalan, Ben Abdu'l-Muttalib'in oğlu(nun
oğlu)yum."
Bunun benzeri bazan
Kur'an-ı Kerim ayetlerinde de, herkesin sözlerinde de görülebilir. Ancak bu ne
şiirdir, ne şiir türünden şeylerdir. Yüce Allah'ın şu buyrukları gibi:
"Siz sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar birre (iyiliğe, cennete)
kavuşamazsınız. "(Al-i İmran, 92); "Allah'tan bir zafer ve yakın bir
fetih. "(es-Saf, 13); "Büyük havuzları andıran çanaklardan ve
yerlerinde sabit kazanlardan ... " (Sebe', 13) ve buna benzer daha başka
ayetler.
İbnu'l-Arabı bu türden
bazı ayet-i kerimeler zikretmiş, bunlar hakkında açıklamalarda bulunmuş ve
bunların vezin kalıplarının dışında olduklarını söylemiştir. Ayrıca Ebu'l-Hasen
el-Ahfeş Hz. Peygamber'in: "Ben peygamberim. yok bunda yalan" sözünün
şiir olmadığını söylediği gibi, el-Halil b. Ahmed de Kitabu'l-Ayn'de: İki ayrı
parça halinde gelen seci'li sözler şiir olamazlar demiştir. Yine ondan gelen
rivayete göre bu recez türünden bir sözdür.
Şöyle de denilmiştir:
"Yok bunda yalan" anlamındaki lafız ile "Abdu'l-Muttalib"in
"be "leri üzerinde vakıf yapılmadıkça receze benzemez. Peygamber
(s.a.v.)'ın da bunu nasıl söylediği bilinmemektedir.
İbnu'l-Arabı der ki:
Durumundan kuvvetle anlaşıldığına göre "yok bunda yalan" lafzındaki
"be" merfudur. Buna karşılık "Abdu'l-Muttalib"in
"be"si ise izafet terkibi dolayısıyla esrelidir.
en-Nehhas da şöyle
demektedir: Bazılarının söylediklerine göre rivayet irablı olarak gelmiştir.
Eğer i'rablı gelmiş ise, bu bir şiir olmaz, çünkü ilk beyitteki "be"
harfini ötreli, üstün ya da tenvinli okuyup da ikincisinin "be"sini
esreli okuyacak olursa, bu şiir vezin kalıbının dışına çıkar.
Kimisi de şöyle
demiştir: Bu vezin şiir vezinlerinden değildir. Ancak bu açıkça bir gerçeği
inkar etmektir. Çünkü bu şekilde Arapların şiirlerini el-Halil ve başkaları da
rivayet etmiş bulunmaktadır.
Hz. Peygamber'in:
"Sen kanayan bir parmaktan başka bir şey misin ki?" sözlerine
gelince, denildiği ne göre bu aruzun seri' diye bilinen kalıbındandır. Ancak
bunun böyle olması; "Kanayan" kelimesindeki "te"nin esreli
okunması halinde mümkün olur. Eğer sakin okunacak olursa hiçbir şekilde bu şiir
olmaz. Çünkü bu şekilde bu iki kelime "fe'ul" vezninde olurlar. Seri'
kalıbında ise fe'ul yoktur. Peygamber (s.a.v.) bunu "te" harfini
sakin ya da işba' sözkonusu olmaksızın harekeli söylemiş olabilir. Bunun şiir
olduğunu kabul etsek dahi, esas alınan mısraların birbirinden ayrılması
halidir. Böylece bu konudaki itiraz da ortadan kalkmış olmaktadır. Peygamber
(s.a.v.)'ın da şiiri bilen ve şair bir kimse olması da gerekmez. Çünkü nadiren
bir beyitin okunması ve recez ya da başka türden kafiyelerin tutması hiçbir
zaman bunları söyleyen kimsenin şiiri bilen birisi olmasını gerektirmez. İlim
adamlarının ittifakıyla böylesine şair de denilmez. Nitekim bir kimse bir ip
yapacak olursa, onun iplikçi olması gerekmez.
Ebu İshak ez-Zeccac dedi
ki: "Biz ona şiiri öğretmedik" buyruğunun anlamı şudur: Biz ona şiir
söylemeyi öğretmedik yani biz onu şair kılmadık. Bu ise onun bir miktar şiir
okumasını ya da söylemesini engellemez. en-Nehhas dedi ki: Bu, bu hususta
yapılmış en güzel açıklamalardan birisidir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Yüce Allah, kendisine ona şiiri öğretmediğini haber vermektedir. Onun şiir
okumadığını haber vermiş değildir. İfadenin zahirinden anlaşılan da budur.
Bu hususta açıkça
anlaşılan bir açıklama da yapılmıştır. Bu açıklamayı yapan kişi bu konuda
dilbilginlerinin icmaı olduğunu dahi iddia etmiştir. Onlara ait bu açıklama şu
şekildedir: Şiir söylemek kastı olmaksızın vezinli söz söyleyen herkesin söylediği
bir söz, şiir olamaz, sadece şiire uygun düşmüş bir söz olur. Bu da açıkça
anlaşılan bir sözdür.
Derler ki: Yüce Allah'ın
peygamberi hakkında sözkonusu olmadığını belirttiği husus şiiri ve şiir
türlerini bilmek, onun aruzlarını, kafiyelerini ve şiir söyleme vasfına sahib
olmak (şairlik)dir. İttifakla Peygamber bu vasıflara sahib değildir. Nitekim
Kureyşliler, Araplar hac mevsiminde yanlarına gelecek olurlarsa, neler
söyleyeceklerini kendi aralarında danıştıklarında birilerinin: O şairdir,
diyelim demesi üzerine aklı başında kimselerin şöyle dediklerini görüyoruz:
Allah'a andolsun o vakit Araplar sizi yalanlayacaklardır, çünkü onlar şiirin
her türlüsünü bilirler. Allah'a yemin ederim onun söyledikleri, şiirlerin
hiçbir türüne benzememektedir. Onun sözleri şiir değildir.
Ebu Zerr'in kardeşi
üneys de şöyle demiştir: Ben onun sözünü şairlerin söyledikleri söz türleri ile
karşılaştırdım. Onun şiire uyduğunu göremedim, Bu hadisi Müslim rivayet
etmiştir. Üneys de Arapların arasında en şair kimselerden biri idi.
Utbe b. Ebi Rabia da
Peygamber ile konuştuktan sonra şunları söylemiştir: Allah'a yemin ederim, onun
sözü şiir de değildir, kehanet de değildir, sihir de değildir. Nitekim buna
dair açıklamalar Yüce Allah'ın izniyle Fussilet Suresi'nde (40-43. ayetlerin
tefsirinde) gelecektir.
Arapların fasihlerinden
olan ve belağatli söz söyleyen başkaları da böyle demişlerdir.
Diğer taraftan dilden
dökülen vezinli sözler şiir sayılmaz. Şiir sayılması için şiir maksadı ile şiir
vezninde söylenmeleri gerekir. Bir kimse şöyle diyebilir: "Bizim bir
hocamız bize anlattı ve -o şöyle seslendi: Ey Kisai'nin arkadaşı diye."
Ancak bu şiir sayılamaz. Yine hasta yatağında, aklı başında birisi olarak
sayılan bir adamın söylediği: "Alın doktora götürün beni; ve bu kendisini
dağladı deyin." sözleri de şiir sayılmaz.
3- Şiir Söylemek Bir
Kusur mudur?:
İbnu'l-Kasım'ın,
Malik'ten rivayetine göre ona şiir okumak hakkında sorulmuş, o da: Fazla ileri
gitme, çünkü Yüce Allah'ın onun hakkında: "Biz, ona şiiri öğretmedik. Ona
yakışmaz da" diye buyurmuş olması, şiirin kusur larındandır. Yine (Malik)
dedi ki: Bana ulaştığına göre Ömer b. el-Hattab (r.a) Ebu Musa el-Eş'ari'ye
şöyle bir mektub yazmış: Şairleri huzurunda topla ve onlara şiir hakkında sor.
Şiir söyleyip söylemediklerine bir bak. Bu iş için Lebid'i de hazır bulundur.
Ebu Musa şairleri topladı ve onlara sordu. Onlar: Biz şiiri biliyor ve
söylüyoruz, dediler. Lebid'e de sorunca, o da şöyle dedi: Ben Yüce Allah'ın:
"Elif lam, mim. Bu o kitabtır ki, onda hiç şüphe yoktur" (el-Bakara,
1-2) buyruğunu dinlediğimden bu yana hiçbir şiir söylemiş değilim.
İbnu'l-Arabi dedi ki: Bu
ayet-i kerime şiirin kusurunu ortaya koymaz. Tıpkı Yüce Allah'ın: "Sen
bundan önce hiçbir kitab okumuş değildin ve sağ elinle de onu yazmamıştın.
"(el-Ankebut, 48) buyruğunun, yazı yazmanın bir kusur olduğunu ifade
etmediği gibi. Nasıl ki Peygamberin ümmi olması yazı için bir kusur teşkil
etmiyorsa, Peygamberin şiir söylemediğinin belirtilmesi de şiirin bir kusur
olduğunu ortaya koymaz.
Rivayete göre Me'mun,
Ebu Ali el-Minkari'ye şöyle sormuş: Aldığım habere göre sen ümmi birisiymişsin,
doğru dürüst şiir okuyamıyor ve konuşurken de lahn (irab hatası) yapıyormuşsun.
Ebu Ali şöyle demiş: Ey mü'minlerin emiri! Bazan farkında olmadan yanlış
konuşabilirim (lahn yapabilirim), ümmi olup doğru dürüst şiir söyleyememe
gelince, Rasulullah (s.a.v.) de yazı yazmasını bilmez, doğru dürüst şiir
okuyamazdı.
Me'mun ona şöyle demiş:
Ben sana sendeki üç kusur hakkında soru sordum, sen bunlara dördüncüsünü de
ekledin, o da cahillik. Ey cahil! Bu hususlar Peygamber (s.a.v.) için bir
faziletti. Ancak bunlar sende ve senin benzerlerinde bir kusurdur. Peygamber
(s.a.v.) hakkında bunların söz konusu olmaması, onun hakkındaki yanlış
kanaatleri bertaraf etmek içindi. Şiir söylemenin ve yazı yazmanın bir kusur
olduğundan dolayı değildir.
4- Peygamber'e Şairlik
Gerekli Değildir:
"Ona yakışmaz
da" yani onun şiir söylemesi de gerekmez. Şanı Yüce Allah, bu özelliği
peygamberinin alametlerinden birisi olarak belirlemiştir. Böylelikle ona ilahi
risaletin gönderildiği hususunda hiçbir kimsenin hatırına bir şüphe gelmesin,
onun Kur'an-ı Kerım'i tabiatındaki şiir söyleme gücü dolayısıyla ortaya koyduğu
zannedilemesin.
Kur'an-ı Kerım'de olsun,
Allah Resulünün sözleri arasında olsun, şiir veznine uygun bulunan birtakım
ifadeleri ileri sürerek inkarcı birisinin itiraz etmesine imkan yoktur. Çünkü
şiir veznine uygun olmakla birlikte, şiir maksadıyla söylenmeyen sözlere şiir
denilemez. Şayet bunlara şiir denilebilecek olursa, -az önce de açıklandığı
gibi- şiir veznini tanımayan avam olan kimselerden vezinli söz söyleyen
herkesin şair sayılması gerekirdi. ez-Zeccac şöyle demektedir: "Ona
yakışmaz da" buyruğunun anlamı şudur: Düz nesir değil de şiir söylemek ona
kolay gelmez.
"O", onun size
bu okuduğu "ancak bir zikir ve apaçık bir Kur'an'dır." "Ta ki o,
diri olan kimseleri" Katade'ye göre kalbi diri olanları, ed-Dahhak'a göre
de aklı başında olanları "korkutup uyarasın" demektir.
Bunun Allah'ın ilminde
iman edeceği bilinen kimseleri korkutup uyarasın anlamında olduğu da
soylenmiştir. Bu da: "Korkutup uyarsın" buyruğunun "ye" ile
değil de "te" ile okunmasına göredir. "Te" ile (korkutup
uyarasın anlamında) okuyuş Peygamber (s.a.v.)'a hitab olur ve bu Nafi' ile İbn
Amir'in kıraatidir. Diğerleri ise Yüce Allah yahut Muhammed (s.a.v.) ya da
Kur'an-ı Kerım korkutup uyarsın, anlamında olmak üzere "ye" ile
okumuşlardır. İbn es-Semeyka'ın "ye" ve "zel" harflerini
üstün olarak; (...) diye okuduğu da rivayet edilmiştir. "Ve kafirler
aleyhine söz hak olsun" yani Kur'an-ı Kerim ile kafirlere karşı delil
getirilmiş olsun.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN