ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YASİN

40

لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

 

40. Güneşin aya erişip yetişmesi gerekmediği gibi, gece de gündüzü geride bırakıcı değildir. Hepsi de birer yörüngede yüzerler.

 

"Güneşin aya erişip yetişmesi gerekmediği gibi..." buyruğunda "güneş" anlamındaki lafız mübteda olarak merfudur. Başına gelen; (...) olumsuzluk edatının marifede amel etmesi mümkün değildir.

 

ilim adamları bu ayet-i kerimenin anlamı hususunda çeşitli açıklamalarda bulunmuşlardır. Kimisi şöyle der: Yani güneş aya yetişip ayın işlevini iptal etmez. Bu da şu demektir: Onların herbirisinin kendi alanı üzerinde bir etkisi vardır. Biri diğerinin alanına girerek, onun etkisini ortadan kaldırmaz. Bu da güneş -daha önce En'am Süresi'nin son taraflarında (158. ayetin tefsirinde) açıklandığı üzere- batıdan doğacağı vakitte bu hususların sonunu getireceği zamana kadar böylece sürüp gidecektir.

 

Denildiğine göre, güneş doğduğu vakit ayın ışığı olmaz. Ay doğduğu zaman da güneşin ışığı olmaz. Bu anlamdaki açıklama ibn Abbas ve ed-Dahhak'tan rivayet edilmiştir.

Mücahid der ki: Bunlardan birinin ışığı, diğerinin ışığına benzemez, demektir. Katade de şöyle demektedir: Bunların herbirisinin bir sınırı ve bir alameti vardır. Ondan öteye gitmez, ondan da geriye kalmaz. Birisinin aydınlatma zamanı geldi mi, diğerinin aydınlatması gider.

 

el-Hasen de şöyle demektedir: Her ikisi hilalin doğduğu özel bir gecede bir arada bulunmaz (kavuşmaz)lar. Yani güneş, ay doğuncaya kadar kalmaz. Ancak güneş battı mı ay doğar.

 

Yahya b. Sellam der ki: Özellikle ayın ondördüncü gecesinde güneş aya yetişmez. Çünkü güneş doğmadan önce o batıverir.

 

Anlamının şöyle olduğu da söylenmiştir: İkisi de semada birbirine kavuştuklarında onlardan birisi diğerinden önceki bir konakta bulunur. Her ikisi de aynı konakta bulunmazlar. Yine bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır.

 

Bir diğer açıklamaya göre; ay dünya semasında, güneş ise dördüncü semadadır. Güneş aya yetişmez. Bunu da en-Nehhas ve el-Mehdevi zikretmiştir. en-Nehhas der ki: Bunun anlamı ile ilgili olarak yapılmış en güzel ve reddedilmesi en zor açıklamalardan birisi de şudur: Ay hızlı hareket eder. Güneş ise bu hareketinde ona yetişemez. Bunu el-Mehdevi de zikretmiştir. Yüce Allah'ın: "Güneş ve ay bir araya getirildiği zaman" (el-Kıyame, 9) buyruğuna gelince, bu daha önce En'am Suresi'nin sonlarında (158. ayetin tefsirinde) geçtiği üzere güneşin doğmasının alıkonulacağı zaman gerçekleşecektir. Yine buna dair açıklamalar ileride Kıyame Suresi'nde (9. ayetin tefsirinde) de gelecektir. Her ikisinin bir arada bulunması ise dünyanın sonunun geleceğinin, kıyametin de kopacağının bir alameti olacaktır.

 

"Hepsi" yani güneş, ay ve yıldızlar "de birer yörüngede yüzerler." Akıp giderler. Döner dururlar diye de açıklanmıştır. Burada "yüzerler" anlamında; (...) şeklinde (akıl sahipleri için kullanılan kip ile) denilip (...) diye kullanılması (cansız varlıklar hakkında kullanılması gereken kipin kullanılmaması)nın sebebi, Yüce Allah'ın bu varlıkları akıl sahibi varlıkların yapmış olduğu bir iş ile nitelendirmiş olmasıdır.

 

el-Hasen der ki: Güneş, ay ve yıldızlar sema ile yer arasında bir yörüngededirler. Bunlar (bir yere) bitişik değildirler. Bitişik olsalardı akıp gitmezlerdi. Bu açıklamayı es-Sa'lebi ve el-Maverdi zikretmiştir.

 

Bazıları Yüce Allah'ın: "Gece de gündüzü geride bırakıcı değildir" buyruğunu gündüzün geceden önce yaratılmış olduğuna ve gecenin yaratılış itibarıyla gündüzden önce olmadığına delil göstermişlerdir.

 

Şöyle denilmiştir: Bunların herbirisinin vakti gelir ve biri diğerinden önce gelmez. Bu durum kıyamet gününde güneş ile ay bir araya getirileceği vakte kadar sürüp gidecektir. Nitekim Yüce Allah: "Güneş ve ay biraraya getirileceğizaman " (el-Kıyame, 9) diye buyurmaktadır. Şu zamandaki bu arka arkaya geliş ise kulların işlerinin eksiksiz bir şekilde "ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz içindir. "(Yunus, 5) Gece dinlenip rahata çekilmek, gündüz de gerekli işleri yapmaya ayrılması içindir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Geceyi ve gündüzü sizin için (birinde) sükun bulasınız ve (diğerinde) lütfundan arayasınız diye yaratmış olması O'nun rahmetindendir'' (el-Kasas, 73) diye buyurmaktadır. Bir başka yerde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Uykunuzu da bir dinlenme yaptık.'' (en-Nebe, 9) Yani gündüzü çalışmaktan yorulan bedenleriniz için dinlenecek bir vakit kıldık demektir. O halde Yüce Allah'in: "Gece de gündüzü geride bırakıcı değildir" buyruğu gece gündüzü geçecek değildir demektir. Mesela: "Filan filanı geçti" yani onu yenik düşürdü denilir.

 

el-Müberred de şöyle demektedir: Ben Umare'nin: "Gece de gündüzü geçici değildir" şeklinde (gündüz anlamındaki nehar kelimesini esreli okuyacak yerde üstün) okuduğunu duydum, ona: Bu da ne oluyor? diye sordum. O da ben bununla (...) şeklindeki okuyuşu kastetmiş oluyorum, tenvini hazfettim, çünkü böylesi daha hafiftir.

 

en-Nehhas der ki: Buradaki "gündüz" (anlamındaki en-nehar) kelimesinin tenvinsiz olarak nasb edilmesi mümkün olduğu gibi, tenvinin hazfedilmesinin iki sakinin arka arkaya gelmesi dolayısıyla olması da mümkündür.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yasin 41-44

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR