SEBE 28 / 30 |
وَمَا
أَرْسَلْنَاكَ
إِلَّا
كَافَّةً
لِّلنَّاسِ بَشِيراً
وَنَذِيراً
وَلَكِنَّ
أَكْثَرَ النَّاسِ
لَا
يَعْلَمُونَ
{28} وَيَقُولُونَ
مَتَى هَذَا
الْوَعْدُ
إِن كُنتُمْ
صَادِقِينَ {29} قُل
لَّكُم
مِّيعَادُ
يَوْمٍ لَّا
تَسْتَأْخِرُونَ
عَنْهُ
سَاعَةً
وَلَا
تَسْتَقْدِمُونَ {30} |
28. Biz,
seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik. Fakat
insanların çoğu bilmezler.
29.
Onlar: "Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman
gerçekleşir?" derler.
30. De
ki: "Sizin vaadolunan bir gününüz vardır. Ondan ne bir an geri kalırsınız,
ne de ileri geçersiniz."
"Biz, seni ancak
bütün insanlar için müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik." Yani Biz,
seni ancak bütün insanlar için peygamber olarak gönderdik. ifadede bir takdim
ve te'hir vardır. ez-Zeccac dedi ki: Biz, seni ancak bütün insanları korkutup
uyarman ve onlara tebliğ etmen için gönderdik. Bunun, insanları küfrü
gerektiren hususlardan alıkoyan ve islam'a davet eden, insanları alıkoyucu
anlamına geldiği de söylenmiştir.
"Bütün"ün
sonundaki "he" (müenneslik te'si) mübalağa içindir. ifadede muzafın
hazfedildiği de söylenmiştir. Yani Biz, seni insanların senin tebliğinden
uzaklaşmalarına karşı önleme özelliğine sahip yahut ta onları küfürden
engelleme özelliğine sahip olarak gönderdik. "Elbiseyi katladı,
dürdü" tabiri de buradan gelmektedir. Çünkü iki yanını katlamış olur.
"İnsanlar
için" itaat eden kimseleri cennet ile "müjdeleyici ve" kafir
olan kimseleri de cehennem ateşi ile "korkutucu olarak gönderdik. Fakat
insanların çoğu" kendileri şirk koştukları halde Allah'ın nezdinde
bulunanları "bilmezler." O dönemde insanlar sayıca mü'minlerden daha
fazla idiler.
"Onlar: Eğer doğru
söyleyenler iseniz bu tehdit" sizin bizleri kıyametin kopması için tehdit
ettiğiniz "ne zaman gerçekleşecek? derler."
Sen de ey Muhammed,
onlara "de ki: Sizin vaadolunan bir gününüz vardır. Ondan ne bir an geri
kalırsınız, ne de ileri geçersiniz." Bugünün ertelenmesi sizi sakın
aldatmasın.
"Vaadolunan gün
(miad)" belirlenen vakit demektir. Bununla öldükten sonra diriliş vaktini
kastetmektedir. Ölümün geliş vaktinin kastedildiği de söylenmiştir. Yani
kıyamet gününden önce sizin ölümünüzün kendisinde gerçekleşeceği belirli bir
vaktiniz vardır. O zaman söylediğimin gerçek olduğunu bileceksiniz.
Bir başka açıklamaya
göre bu günden kasıt Bedir günüdür. Çünkü o gün Yüce Allah'ın hükmü gereğince,
dünyada azabları için tayin edilen vakittir.
Nahivciler
"vaadolunan bir gün" anlamındaki buyruğun: (...) diye kullanılmasını da
uygun görmüşlerdir. Ancak bu durumda "vaadolunan" mübteda, "bir
gün" de ondan bedel olur. Haberi ise: "Sizin" lafzı olur.
Yine nahivciler
"bir gün"ün zarf olmak üzere; (...) ifadesini de uygun kabul
etmişlerdir. Bu durumda: "Ondan" lafzındaki "he: o" zamiri
"gün"e ait olur. Tenvinsiz olarak; (...) denilmesi ise doğru
değildir. "Gün"ün kendisinden sonra izafe edilmesi ise "he"
zamirinin "gün"e ait olması takdirine göre uygundur.
Çünkü bu durumda cümle
de bulunan "he" dolayısıyla bir şeyin kendi kendisine izafe edilmesi
kabilinden olur. Buna binaen "he" zamirinin güne değil de
"vaadolunan"a ait olması da mümkündür.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN