ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

SEBE

19

فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

 

19. "Rabbimiz, yolculuklarımız arasını uzaklaştır" diye dua ettiler ve nefıslerine zulmettiler. Biz de onları anlatılan masallar kıldık ve onları darmadağın ettik. Şüphesiz bunlarda çok sabreden, çok şükreden herkese ibretler vardır.

 

"Rabbimiz, yolculuklarımız arasını uzaklaştır, diye dua ettiler." Yani onlar azgınlaşınca rahattan bıkacak noktaya gelip esenliğe tahammül edemeyince, yolculuk mesafelerinin uzamasım ve maişet için yorularak çabalayıp didinmeyi temenni ettiler. Tıpkı İsrailoğullarının: "Bizim için Rabbine dua et de bize bakla (sebze), acur ... gibiyerin bitirdiği şeylerden çıkarsın" (Bakara, 61) demelerine ve en-Na dr b. el-Haris'in: "Ey Allah, eğer bu senin katından hakkın kendisi ise durma, bizim üzerimize gökten taş yağdır" (el-Enfal, 32) diye dua etmesine benzer. Şanı Yüce Allah da onun duasını kabul etmiş ve Bedir günü boynu kılıçla uçurulmuştu. İşte bunlar da dünyada böyle darmadağın edildiler ve helak oldular. Kendileri ile Şam toprakları arasında büyük çöller, tehlikeli geçitler meydana geldi. Buraları aşmak için develere binmek, azıklar edinmek zorunda kaldılar.

 

Buradaki "Rabbimiz" buyruğu genel olarak muzaf bir nida olarak nasb ile; (...) diye okunmuştur. Bu mef'ulün bih olduğundan dolayı mansubtur. Çünkü "nida ettim, dua ettim" anlamındadır. "Uzaklaştır" buyruğu da onların yolculuk merhalelerinin uzaklaştırılmasını istediklerini ifade etmektedir.

 

İbn Kesir, Ebu Amr, İbn Muhaysın ve İbn Amir'den, Hişam aynı şekilde: "Rabbimiz" diye dua ile ve "uzaklaştır" şeklinde (...) mastarından gelen bir dilek kipi olarak okumuşlardır. en-Nehhas dedi ki: (...) ile (...), anlam itibariyle birdir (uzaklaştır demektir). Tıpkı (yakınlaştır anlamında): (...) ile (...) demek gibidir.

 

Ebu Salih, Muhammed b. el-Hanefiyye, Ebu'I-Aliye, Nasr b. Asım ve Yakub -İbn Abbas'tan da rivayete göre-: "Rabbimiz" şeklinde merfu olarak ve ayn ile dal harfi üstün olmak üzere: "Uzaklaştırdı" diye haber vermek anlamında okumuşlardır. İfadenin takdiri de şöyle olur: Rabbimiz bizim yolculuklarımız arasını uzaklaştırdı. Sanki Yüce Allah şöyle buyurmuş gibidir: Biz, onların yolculuk ettikleri mesafeleri yakınlaştırdık. Fakat onlar azgınlaşarak: Bizim yolculuk ettiğimiz mesafeler, bizim aleyhimize uzaklaştırılmış bulunuyor, dediler. Bu kıraati Ebu Hatim tercih etmiş ve şöyle demiştir: Çünkü onlar mesafelerin uzaklaştırılmasını istemediler. Onlar kafir olmakla birlikte şımararak ve böbürlenerek bundan daha yakın mesafeler istediler.

 

Yahya b. Ya'mer ve İsa b. Ömer -ki İbn Abbas'tan da rivayet edilir- ise: "Rabbimiz, yolculuklarımız arasını uzaklaştır" diye "elif"siz olarak, "ayn" harfini de şeddeli okumuşlardır. Bu kıraati İbn Abbas şöylece açıklamaktadır: Onlar Rabblerinin yolculukları arasındaki mesafeyi uzaklaştırdığından şikayet ettiler.

 

Hasan-ı Basri'nin kardeşi Said b. Ebi'l-Hasen'in kıraatiyse: "Rabbimiz, yolculuklarımız arası uzak düştü" diye "Rabbimiz" lafzı muzaf bir nida diye okumuştur. Bu kıraate göre onlar sonradan: "Yolculuklarımız arası uzak düşmüştür" diye haber vermiş olmaktadırlar. Burada: "Arası" lafzı fiil ile merfu gelmiştir. Yani bizim yolculuklarımıza bitişik olan şey, uzaklaşmış bulunuyor.

 

el-Ferra ve Ebu İshak altıncı bir kıraat daha rivayet etmektedirler ki, bu da "ayn" harfinin ötreli oluşu itibariyle önceki gibidir. Şu kadar var ki, "arası" lafzı zarf olarak nasb ile okunmuştur. Arapçada bunun takdiri şöyledir:

 

Yolculuklarımız arasında yol alışımız uzak düştü.

 

en-Nehhas dedi ki: Eğer bu kıraatlerin anlamları farklılık arzediyor ise bunlardan birinin diğerinden daha güzel olduğunu söylemek uygun düşmez. Tıpkı bu anlamları farklı düşmesi halindeki ahad haberler hakkında söylenemediği gibi. Şu kadar var ki, Yüce Allah, onlar hakkında şöylece haber vermektedir: Onlar şımararak ve azgınlık göstererek yolculuklarının arasını uzaklaştırması için Rabblerine dua ettiler. Yüce Allah da onların bu istediklerini yerine getirince, onlar bu durumu haber verip bundan şikayet ettiklerini bildirmektedir. Nitekim İbn Abbas da böyle demiştir.

 

"Ve nefislerine" küfürleri sebebiyle "zulmettiler. Biz de onları anlatılan masallar kıldık." Onlara dair haberler anlatılmaktadır. Arapçadaki takdiri ise: "Haberleri anlatılanlar..." şeklindedir.

 

"Ve onları darmadağın ettik." Yani onların başına gelenler onları gelip bulunca darmadağın oldular. eş-Şa'bi dedi ki: Ensar Yesrib'e, Gassanlılar Şam'a, Esedliler Uman'a, Huzaalılar Tihame'ye gittiler. Araplar onları darbı mesellerine konu ederek: "Bunlar tıpkı Sebe'lilerin etrafa dağıldıkları gibi dağıldılar" demeye koyuldular.

 

"Şüphesiz bunlarda çok sabreden, çok şükreden herkese ibretler vardır" buyruğundaki: "Çok sabreden, masiyetlere karşı direnen" kimse demektir. Bu da "sabir: sabreden"in çokça sabrettiğini anlatan bir kiptir. Bu isimle bu gibi kimseler övülmektedir. Bir kimsenin masiyetlere karşı direndiği anlatılmak istenecek olursa, ancak: ''Şu masiyete karşı çok sabreden, direnen (onu işlemeyen) kimsedir" denilir.

 

"Şekür: çok şükreden" O'nun nimetlerine şükreden demektir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önce el-Bakara Suresi'nde (45. ayet, 5. başlık ve devamında ve 52. ayet, 3 ve 4. başlıklarda) geçmiş bulunmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Sebe 20

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR