SEBE 15 |
لَقَدْ
كَانَ
لِسَبَإٍ
فِي
مَسْكَنِهِمْ
آيَةٌ
جَنَّتَانِ
عَن يَمِينٍ
وَشِمَالٍ كُلُوا
مِن رِّزْقِ
رَبِّكُمْ
وَاشْكُرُوا
لَهُ
بَلْدَةٌ
طَيِّبَةٌ
وَرَبٌّ
غَفُورٌ |
15. Andolsun ki
Sebe'liler için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve solda ikişer bahçe
vardı. "Rabbinizin rızkından yeyin ve O'na şükredin! Hoş bir belde ve
bağışlayıcı bir Rabb ... "
"Andolsun ki
Sebe'liler için kendi meskenlerinde bir ibret vardı" buyruğunda geçen
"Sebe'" kelimesini Nafi' ve başkaları bir kabile halkı adı olarak hem
munsarıf hem de tenvinli okumuşlardır. Aslında bu bir adamın adıdır. Bu hususta
Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet gelmiştir. Tirmizi, kaydettiği rivayette şöyle
demektedir: Bize Ebu Küreyb ile Abd b. Humeyd anlattı, dediler ki: Bize Ebu
üsame anlattı: O, el-Hasen b. el-Hakem en-Nehai'den dedi ki: Bize Ebu Sebre
en-Nehai anlattı, o Ferve b. Museyk el-Muradi'den dedi ki: Peygamber (s.a.v.)'a
gittim ve: Ey Allah'ın Rasülü, dedim. Ben kavmimden bana doğru gelenleri yanına
alarak kaçıp gidenlerle savaşayım mı? Onlarla savaşmak hususunda bana izin
verdi ve bana emretti. Ben onun huzurundan çıktığımda benim hakkımda:
"Gutayflı ne yaptı?" diye sordu. Ona yola koyulmuş olduğuma dair
haber verildi, bunun üzerine benim peşimden haberci göndererek geri dönmemi
istedi. Ben de yanına vardım, o sırada ashabından birkaç kişi ile beraberdi.
Şöyle buyurdu: "Kavmini davet et. Onlardan İslam'a giren olursa, İslam'a
girişini kabul et. İslam'a girmeyen kimse olursa, ben sana yeni bir emir
verinceye kadar acele etme." (Ferve) dedi ki: Sebe'liler hakkında da
indirilen buyruklar indirildi. Bir adam: Ey Allah'ın Rasülü, Sebe nedir? Bir
yer adı mıdır? Yoksa bir kadın mıdır? diye sordu. Peygamber: "Ne bir yer
adıdır, ne de bir kadın adıdır. O bir adamdır. On tane Arap çocuğu olmuştur.
Bunların altısı Yemen'e, dördü de Şam tarafına gittiler. Şam tarafına gidenler
Lahm, Cüzam, Gassan ve Amile adında idiler. Yemen tarafına gidenler ise
Ezdliler, Eş'ariler, Himyer, Kinde, Mezhiç ve Enmar(lılar)dır." Bir adam:
Ey Allah'ın Rasülü Enmar nedir? diye sorunca, Peygamber: "Kendilerinden
Has'am ve Becilelilerin geldiği kimselerdir" diye buyurdu. Bu rivayet İbn Abbas'tan,
o Peygamber (s.a.v.)'dan diye de gelmiştir ki, Ebu İsa (et-Tirmizi) şöyle
demiştir: Bu hasen, garib bir hadistir.
İbn Kesir ile Ebu Amr
munsarıf olmayarak: "Sebe'liler için" diye okumuş ve bunu bir kabile
adı kabul etmiştir. Ebu Ubeyd'in görüşü de budur. Bunun kabile adı oluşuna da
daha sonra gelen "meskenlerinde" diye buyurulmuş olmasını delil
göstermiştir. en-Nehhas dedi ki: Şayet durum onun dediği gibi olsaydı: "O
kabilenin meskenlerinde" denilmesi gerekirdi. Bu hususa dair daha geniş açıklamalar
bundan önce en-NemI Suresi'nde (20-28. ayetler, 7. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır. Şair bu kelimeyi munsarıf kullanarak şöyle demiştir:
"Sebe'in
zirvelerinde gelenler ile Teymlilerin Boyunlarında iz bırakmıştır, camışların
derileri."
Bir başka şair de gayr-ı
munsarıf kullanarak şöyle demektedir: "Me'rib'de hazır bulunan Sebe'den
Onların selinin önünde Arimi (seddi) bina ettiklerinden."
Kunbul, Ebu Hayve ve
el-Cahderi hemzeyi sakin olarak; (...) diye okumuşlardır.
"Meskenlerinde" şeklindeki çoğul olarak okuyuş genel olarak kıraat
alimlerinin okudukları şekildir. Ebu Ubeyd ile Ebu Hatim'in tercih ettiği
kıraat de budur. Çünkü onların meskenleri bir değil, pek çoktu. Şu kadar var
ki, İbrahim, Hamza ve Hafs tekil olarak: "Onların meskeninde" diye
okumuşlar. Ancak "kef" harfini üstün okumuşlardır. Yahya, el-A'meş ve
el-Kisai de tekil okumakla birlikte "kef"i esreli okumuşlardır.
en-Nehhas dedi ki: Bu
(Sebe') lafızın(ın) sakin okunuşu daha açıktır. Çünkü böylelikle hem lafız, hem
manayı birarada ifade etmektedir.
"Meskenlerinde"
(anlamını veren) okuyuşu hakkında iki takdir sözkonusudur. 1- Çoğul anlamını
ifade eden tekil olması, 2- Tesniyesi de, çoğulu da yapılmayan mastar
olmasıdır. Yüce Allah'ın: "Allah kalblerine de, kulaklarına da mühür
vurmuştur. Gözleri üzerinde de perdeler çekmiştir" (el-Bakara, 7) diye
buyurmaktadır. Burada görüldüğü gibi "kulaklar: sem'" tekil olarak
gelmiştir. Nitekim: "Sıdk meclisinde"(el-Kamer, 55) buyruğunda da
böyledir. "Mesken"in "mescid" gibi "meskin" diye
kullanılışı ise kıyas'ın dışında bir kullanımdır, böyle bir şeyin benzeri ancak
sema yoluyla (işitilerek) bulunabilir.
"Bir ibret"
lafzı (...) Ynin ismidir. Yani Yüce Allah'ın kudretine ve kendilerini yaratan
bir yaratıcının varlığına delalet eden bir alamet vardır. Bütün yaratılmışlar
eğer ağaçtan bir meyve çıkartmak üzere biraraya gelecek olsalar, buna güçleri
yetmez. Meyvelerin çeşitli cins, renk, tat, koku ve çiçeklerini ortaya çıkarmak
imkanını bulamazlar. İşte bu, bütün bunların ancak herşeyi bilen ve herşeye güç
yetirenin yaratmasıyla olabileceğine açık bir delil vardır.
"Sağ ve solda
ikişer bahçe vardı" buyruğunun "bir ibret vardı" lafzından bedel
olması mümkün olduğu gibi, hazfedilmiş bir mübtedanın haberi de olabilir. Bu
durumda "Bir ibret" üzerinde vakıf yapılır, ancak bu vakıf tamam
değildir.
ez-Zeccac dedi ki:
"Bir ibret: ayet" iki bahçedir. Buna göre: "İki bahçe"
hazfedilmiş bir mübtedanın haberi olarak merfudur.
el-Ferra da şöyle
demektedir: Bu buyruk, "ayet: bir ibret" lafzının atf-ı tefsiri
olarak merfu gelmiştir. Bunun; (...)'nin haberi olarak nasb ile gelmesi de
mümkündür. Ayrıca "iki bahçe" anlamındaki lafzın Kur'an-ı Kerim'in
dışında olmak üzere yine bunun haberi olarak nasb ile gelmesi mümkündür.
Abdu'r-Rahman b. Zeyd
dedi ki: Sebe'lilere meskenlerinde bulunan ayet (ibret) şu idi: Onlar asla ne
bir sivrisinek, ne sinek, ne bir bit, ne pire, ne akrep ne yılan, ne de başka
bir haşere görüyorlardı. Onlara gelen kafilelerin elbiselerinde eğer bit ve
diğer haşereler bulunuyor ise, evlerini görür görmez bütün bu haşereler
ölüveriyordu.
Bir diğer görüşe göre
buradaki "ayet: ibret" iki bahçe idi. Bir kadın başında zenbili
bulunduğu halde iki bahçe arasında yürür ve eliyle kendisi meyvelere
dokunmaksızın o zenbil çeşitli meyvelerle doluverirdi. Bu açıklamayı Katade
yapmıştır.
Rivayet edildiğine göre
bu iki bahçe Yemen'deki iki dağ arasında idi. Süfyan da şöyle demiştir: Bu iki
bahçede iki köşk bulundu, bunlardan birisinin üzerinde: "Bizler Selhin'i
kesintisiz olarak yetmiş yılda bina ettik" ibaresi, diğerinin üzerinde:
"Bizler Sirvah'ı hem öğle vakti dinlenmek, hem de akşam vakti dinlenmek
üzere bina ettik" ibaresi yazılı idi. Bu iki bahçeden birisi vadinin sağ
tarafında, diğeri ise sol tarafında bulunuyordu.
el-Kuşeyri dedi ki:
Burada sadece iki tane bahçe kastedilmiş değildir. Aksine burada iki bahçeden
kasıt sağ ve soldur. Yani onların ülkelerinde pek çok bahçe, ağaç ve meyveler
vardı, insanlar bunların gölgeleri altında saklanırlardı.
"Rabbinizin
rızkından yeyin." Yani onlara böyle denildi. Ortada emir diye bir şey
yoktu. Ancak onlar bu nimetlerden yemek imkanına sahib idiler. Şöyle de
açıklanmıştır: Rasuller onlara şöyle demişti: Yüce Allah size bunları mübah
kılmıştır. Yani O, bu nimetleri size mübah kıldığından ötürü itaat ederek O'na
şükrediniz.
"Rabbinizin
rızkından" kasıt, iki bahçenin meyvelerinden yeyin, demektir.
"Ve O'na" size
vermiş olduğu bunca rızık dolayısıyla "şükredin."
"Hoş bir
belde" ifadesi yeni bir söz başlangıcıdır. Yani bu hoş bir beldedir. Bu da
mahsül ve meyveleri pek çoktur, anlamındadır. Çorak değildir, diye de
açıklanmıştır. Havası güzel olduğu için haşereleri bulunmayan hoş bir yerdir,
diye de açıklanmıştır. Mücahid dedi ki: Bu şehir San'a şehridir.
"Ve bağışlayıcı bir
Rabb" Yani size bu nimetleri ihsan eden bağışlayıcı (ğafur) bir Rabbdir,
günahlarınızı örter. Böylelikle hem onların günahlarını bağışlamış, hem de
ülkelerini hoş kılmıştır. Böyle bir özellik mahlukatının tümüne verilmiş
değildir.
Bir açıklama da şöyledir:
Burada mağfireti (bağışlamayı) sözkonusu etmekle rızıkta haramın
bulunabileceğine de işarettir. Bu hususa dair açıklamalar daha önceden
el-Bakara Suresi'nin baş taraflarında (3. ayet, 23. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır.
Bir diğer açıklamaya göre
Yüce Allah, daha önceden geçmiş peygamberleri yalanladıkları için kökten imha
edici bir azab ile onları azab etmeyip af etmek suretiyle onlara lütuf ve
minnetini hatırlatmaktadır. Nihayet onlar bu yalanlamayı ısrarla sürdürünce,
kökten imha edildiler.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN