SEBE 9 |
أَفَلَمْ
يَرَوْا
إِلَى مَا
بَيْنَ
أَيْدِيهِمْ وَمَا
خَلْفَهُم
مِّنَ
السَّمَاءِ
وَالْأَرْضِ
إِن نَّشَأْ
نَخْسِفْ
بِهِمُ الْأَرْضَ
أَوْ
نُسْقِطْ
عَلَيْهِمْ
كِسَفاً
مِّنَ
السَّمَاءِ
إِنَّ فِي
ذَلِكَ لَآيَةً
لِّكُلِّ
عَبْدٍ
مُّنِيبٍ |
9. Gökte ve yerde,
önlerinde ve arkalarında ne olduğuna bakmazlar mı? Dilersek onları yere
geçirir, yahut gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Muhakkak bunda yönelen her
kul için elbette bir belge vardır.
Yüce Allah gökleri, yeri
ve içinde bulunanları yaratmaya kadir olanın, aynı şekilde öldükten sonra
diriltmeye ve onları acilen cezalandırmaya da kadir olduğunu bildirmektedir.
Kudretini onlara karşı delil göstermekte, göklerin ve yerin O'nun mülkü
olduğunu ve göklerin ve yerin onları dört bir yandan kuşatmış olduğunu
belirtmektedir. Durum böyle olduğuna göre Karun'a ve Eyke ashabına yaptığı gibi
yerin dibine geçirilmekten yahut gökten üzerlerine parçalar düşürülmesinden
nasıl emin olabilirler?
Hamza ve el-Kisai:
"Dilersek onları yere geçirir yahut gökten üzerlerine parçalar düşürürüz''
anlamındaki buyruğu her üç fiilde de "ye" ile "dilerse onları
yere geçirir yahut gökten üzerlerine parçalar düşürür" diye okumuşlardır.
Yani Yüce Allah dilerse, yere emreder ve yerin dibine geçerler yahut semaya
emir verir sema da üzerlerine parçalar düşürür. Diğerleri ise bu fiilleri
ta'zim anlamı verecek şekilde "nun" ile (dilersek, geçiririz,
düşürürüz, anlamlarında) okumuşlardır.
es-Sülemi ile Hafs
"Parçalar" kelimesini "sin" harfini üstün olarak okumuşlar,
diğerleri ise sakin okumuşlardır. Buna dair açıklamalar daha önceden el-İsra
Suresi (92. ayet ile başkaları)nda geçmiş bulunmaktadır.
"Muhakkak bunda
yönelen" yani tevbe eden, kalbinden Yüce Allah'a dönen "her kul için
elbette bir belge vardır." Yani sözünü ettiğimiz kudretimizin tecellisi
olan bu hususlarda apaçık bir belge bulunmaktadır. Özellikle "munib;
dönen"in sözkonusu edilmesi Yüce Allah'ın delilleri ve belgeleri üzerinde
düşünmekle faydalanan kimselerin onlar oluşundan dolayıdır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN