AHZAB 66 / 67 |
يَوْمَ
تُقَلَّبُ
وُجُوهُهُمْ
فِي النَّارِ
يَقُولُونَ
يَا
لَيْتَنَا
أَطَعْنَا
اللَّهَ وَأَطَعْنَا
الرَّسُولَا
{66} وَقَالُوا
رَبَّنَا
إِنَّا
أَطَعْنَا
سَادَتَنَا
وَكُبَرَاءنَا فَأَضَلُّونَا
السَّبِيلَا
{67} |
66.
Yüzlerinin ateşte evirillp çevrileceği o günde diyecekler ki: "Ne olaydı!
Keşke biz Allah'a ve Rasüle itaat etseydik."
67.
Diyecekler ki: "Rabbimiz, gerçekten biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat
ettik. Onlar da bizi yoldan saptırdılar."
"Yüzlerinin ateşte
evirillp çevirileceği o günde" buyruğunda yer alan; "Evirillp
çevirileceği" buyruğu genel olarak meçhul bir mı olmak üzere
"te" harfi ötreli, "lam" harfi de üstün olarak okunmuştur.
Buna karşılık İsa el-Hemedanı ile İbn İshak: "Evirip çevireceğimiz"
şeklinde "nun" harfi ve esreli "lam" ile, buna karşılık
"Yüzlerini" lafzını nasb ile okumuşlardır. Yine İsa; "Evirip
çevireceği" şeklinde "te" ötreli ve "lam" harfi esreli
olmak üzere cehennem ateşinin yüzlerini evirip çevireceği, anlamında okumuştur.
Bu evirip çevirmek
cehennem ateşinin alevi dolayısı ile renklerinin değişmesi şeklindedir. Kimi
zaman yüzleri simsiyah kesilecek, kimi zaman da moraracaktır. Derileri bir başka
derilerle değiştirileceği vakit de keşke kafir olmasalardı diye temennide
bulunacaklar. "Diyecekler ki: Ne olaydı! Keşke ... " buyuruğunun
anlamının: Yüzlerinin ateşte evirilip çevirileceği günde n'olaydı keşke ...
şeklinde olması da mümkündür.
" ... Keşke biz
Allah'a ve Resule itaat etseydik." Kafir olmasaydık da, mü'minlerin
kurtulduğu gibi biz de şu azaptan kurtulsaydık.
"Rasüle"
anlamındaki kelimenin sonuna gelen bu elif fasılalarda (ayetlerin sonlarında)
meydana gelir. Onun üzerinde vakıf yapılır ve bu "elif"le vasl
yapılmaz. "Yoldan" kelimesi de bu şekildedir. Buna dair açıklamalar
surenin baştaraflarında (Ahzab, 10. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
el-Hasen de:
"Yöneticilerimize" anlamındaki kelimeyi (...) şeklinde:
"Yöneticiler, efendiler" lafzının (çoğulun) çoğulu olmak üzere
"te" harfini esreli okumuştur. Bu ifade geçmişleri taklidden
sakındırmaktadır. Bu da; (...)'in çoğulu olup "feale" veznindedir.
Tıpkı "ketebe (yazıcılar) ve fecera" gibi. el-Hasen'in okuyuşuna göre
ise, bu cem'in de cem'idir. Bu kelime bir anlamıyla büyükler demektir.
Katade de şöyle
açıklamıştır: Bunlar Bedir Gazvesi'nde (katılan müşriklere) yemek yediren
kimselerdir. Ancak daha zahir olan bunun şirk ve sapıklıkta önder ve başkan
olan kimseler hakkında umumi olduğudur. Yani biz onlara sana isyan etmek
hususunda ve bizi kendisine davet ettikleri şeylerde itaat ettik. "Onlar
da bizi yoldan saptırdılar." Doğru yol olan tevhidden uzaklaştırdılar.
Burada fiilin mef'ule
"... dan" harf-i cerri ile geçiş yapması sözkonusu olduğu halde,
harf-i cer hazfedildiğinden fiil doğrudan mef'ulü etkileyerek onu nasbetmiştir.
"İdlal:
saptırmak" ise, araya bir harf-i cer getirmeden, ikinci bir mef'ule geçiş
yapmaz. Yüce Allah'ın: "Beni zikirden o saptırdı" (el-Furkan, 29)
buyruğunda olduğu gibi.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN