AHZAB 59 |
يَا
أَيُّهَا
النَّبِيُّ
قُل
لِّأَزْوَاجِكَ
وَبَنَاتِكَ
وَنِسَاء
الْمُؤْمِنِينَ
يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ
مِن
جَلَابِيبِهِنَّ
ذَلِكَ
أَدْنَى أَن
يُعْرَفْنَ
فَلَا يُؤْذَيْنَ
وَكَانَ اللَّهُ
غَفُوراً
رَّحِيماً |
59. Ey Peygamber!
Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına De ki: "Cilbablarını
üzerlerine giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemeleri için daha uygundur.
Allah bağışlayandır, merhamet buyurandır."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:
1- Peygamber Efendimizin Çocukları:
2- Ayetin ve Cilbaba Bürünme Emrinin
Nüzul Sebebi:
3- Cilbab:
4- Cilbabın Örtülmesi Keyfiyeti:
5- Yüce Allah Kadınlara Tesettür Emrini
Vermiştir:
6- Tanınmamaya Çalışmaları:
1- Peygamber
Efendimizin Çocukları:
"Ey Peygamber!
Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına de ki ... " buyruğunda
sözü geçen zevcelerinin faziletine dair tek tek açıklamalar daha önceden
(el-Ahzab, 28-29. ayetler, 2. başlıkta) geçmiş bulunmak. ta dır.
Katade dedi ki:
Rasülullah (s.a.v.) vefat ettiğinde nikahı altında dokuz hanımı vardı. Bunların
beş tanesi Kureyşli idi: Aişe, Hafsa, Um Habibe, Sevde ve Um Seleme. üç tanesi
ise, diğer Arab kabilelerindendi: Meymune, Cahş kızı Zeyneb ve Cüveyriye.
Bunlardan bir tanesi de Harunoğullarındandı: Safiye.
Peygamber Efendimiz'in
çocuklarına gelince, onun erkek ve kız çocukları vardı: Erkek çocuklarından
birisinin adı el-Kasım'dı. Annesi Hadice (r.anha)'dır. Peygamber (s.a.v.) onun
adı ile künyelenmiştir (Ebu 'I-Kasım diye). Çocuklarından ilk vefat eden odur,
iki yaşında ölmüştür. Urve dedi ki: Hadice'nin, Peygamber (s.a.v.)'dan Kasım,
Tahir, Abdullah ve Tayyib adında çocukları olmuştur.
Ebu Bekr el-Buraki şöyle
demiştir: Tahir ile Tayyib'in ve Abdullah'ın aynı kişi olduğu da söylenmiştir.
İbrahim'in annesi ise, Kıpti Mariye'dir. Hicretin sekizinci yılı zülhicce
ayında dünyaya gelmiştir. Onaltı aylıkken vefat etmiştir, onsekiz aylıkken
öldüğü de söylenmiştir. Bunu ed-Darakutni belirtmiştir. Baki'de gömülmüştür.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Onun bir süt annesi vardır.
Cennette onun süt emmesini tamamlayacaktır.'' Peygamber (s.a.v.)'ın İbrahim
dışındaki bütün çocukları Hadice (r.anha)'dandır. Fatıma dışında bütün
çocukları kendisi hayatta iken vefat etmişlerdir.
Peygamber Efendimiz'in
Kız Çocukları
1. Hadice'nin kızı
Fatımatu'z-Zehra: Kureyşliler Kabe'yi (yeniden) bina ettikleri sırada Peygamber
Efendimiz'e, peygamberliğin verilişinden beş yıl önce dünyaya gelmiştir.
Peygamber Efendimiz'in kızlarının en küçüğüdür. Ali (r.a) onunla hicretin
ikinci yılında ramazan ayında evlenmiş ve zülhicce ayında da onunla gerdeğe
girmiştir.
Onunla receb ayında
evlendiği de söylenmiştir. Rasulullah (s.a.v.)'tan kısa bir süre sonra vefat
etmiştir. Peygamber Efendimiz'e aile halkından ilk kavuşan o olmuştur. Allah
ondan razı olsun.
2. Zeyneb: Annesi Hadice
(r.anha)'dır. Teyzesinin oğlu Ebu'l-Asi b. er-Rabi onunla evlenmiştir. Annesi
Huveylid kızı Hale, Hadice'nin kızkardeşi idi. Ebu'l-Asi'nin adı Lakit'tir.
Haşim olduğu da söylenmiştir. Huşeym'dir, denildiği gibi Miksem olduğu da
söylenmiştir.
Zeyneb, Rasulullah
(s.a.v.)'ın en büyük kızıdır. Hicretin sekizinci yılında vefat etmiştir. Onu
(kabrine koymak üzere) Rasullah (s.a.v.) kabrine inmiştir.
3. Rukayye: Annesi
Hadice'dir. Peygamberlikten önce Ebu Leheb'in oğlu Utbe onunla evlenmiştir.
Rasulullah (s.a.v.) peygamber olarak gönderilip üzerine: "Ebu Leheb'in iki
eli kurusun" (Tebbet, 1) ayeti nazil olunca, Ebu Leheb oğluna şöyle
demişti: Eğer sen onun kızını boşamayacak olursan, benimle senin aranda hiçbir
ilişki kalmayacaktır. Bunun üzerine Ebu Leheb'in oğlu ondan ayrıldı. Henüz
onunla gerdeğe girmemişti. Annesi Hadice müslüman olunca, o da müslüman
olmuştu. Kadınlar Peygamber Efendimiz'e bey'at ettikleri sırada diğer
kızkardeşleriyle birlikte Rasulullah (s.a.v.)'a bey'at etmiş idi. Onunla Osman
b. Affan evlenmiştir. Osman (r.a) onunla evlendiği sırada Kureyş hanımları şöyle
diyorlardı: "Bir insanın (ya da gözbebeğinin) gördüğü en güzel iki şahıs,
Rukayye ile onun kocası Osman'dır."
Rukayye, Osman ile
birlikte Habeşistan'a iki defa hicrette bulunmuştur.
Osman'dan bir düşük
yapmış, ondan sonra da Abdullah adındaki oğlunu doğurmuştu. Osman (r.a.) da
İslam'dan sonra onun adı ile künyelenmişti. Altı yaşında iken bir horoz onun
yüzünü gagalamış ve bu sebebten ölmüştü. Rukayye'nin bundan sonra da bir çocuğu
olmamıştı. Medine'ye hicret etmiş, Resulullah (s.a.v.) Bedir'e gitmek üzere
hazırlandığı sırada hastalanmıştı. Peygamber de ona bakmak üzere Osman (r.a.)'ı
bırakmıştı. Resulullah (s.a.v.) Bedir'de iken hicretin onyedinci ayında vefat
etmişti. Zeyd b. el-Harise, zaferi müjdelemek üzere Bedir'den gelmiş, Medine'ye
girdiğinde Rukayye'nin üzeri toprakla örtülüyordu. Resulullah (s.a.v.)
defnedilişinde hazır bulunamadı.
4. Um Külsum: Annesi
Hadice'dir. Peygamberlikten önce Utbe'nin kardeşi, Ebu Leheb'in diğer oğlu
Uteybe onunla evlenmişti. Daha önce Rukayye hakkında belirtilen sebep dolayısı
ile babası ondan boşanmasını emretmişti. Uteybe, Um Külsum ile henüz gerdeğe
girmemişti. Um Külsum, Resulullah (s.a.v.) ile birlikte Mekke'de kalmaya devam
etti. Annesi müslüman olunca o da İslam'a girdi ve hanımlar Peygamber
Efendimiz'e bey'at ettikleri sırada diğer kızkardeşleriyle birlikte o da
Resulullah (s.a.v.)'a bey'at etmişti. Resulullah (s.a.v.) Medine'ye hicret
edince, o da Medine'ye hicret etti. Rukayye vefat ettikten sonra Osman (r.a.)
onunla evlendi, böylelikle ona (iki nur sahibi anlamına): Zünnureyn adı
verilmişti. Peygamber (s.a.v.) hayatta iken hicretin dokuzuncu yılı Şa'ban
ayında vefat etti. Resulullah (s.a.v.) kabri başında oturmuş, kabrine indirmek
üzere Ali, el-Fadl ve üsame inmişti. ez-Zübeyr b. Bekkar'ın naklettiğine göre;
Peygamber (s.a.v.)'ın çocuklarının yaşça en büyükleri el-Kasım'dı. Sonra
Zeyneb, sonra Abdullah'tır. Ona et-Tayyib ve et-Tahir de denilirdi.
Peygamberlikten sonra dünyaya gelmiş ve küçük yaşta ölmüştü. Daha sonra Um
Külsum, sonra Fatıma, sonra da Rukayye gelir. el-Kasım Mekke'de iken vefat
etmişti, ondan sonra da Abdullah ölmüştü.
2- Ayetin ve Cilbaba
Bürünme Emrinin Nüzul Sebebi:
Arap kadınlarının açılıp
saçılmak adetleri vardı. Cariyelerin yaptığı gibi yüzlerini örtmezlerdi. Bu
ise, erkeklerin onlara bakmalarına ve onlar hakkında çeşitli düşüncelere
kapılmalarına sebep oluyordu. Yüce Allah, Resulüne, hanımlara dışarıya
ihtiyaçlarını görmek üzere çıkmak istediklerinde üzerlerine cilbablarını alarak
çıkmalarını emretmesini emretti. (Evlerde) tuvaletler yapılmadan önce
ihtiyaçları için meskun olmayan yerlere çıkar giderlerdi. Verilen bu emir ile
hür kadınlar ile cariyeler arasındaki fark ortaya çıkacak, hür kadınlar
tesettürleriyle tanınacaklardı. Böylelikle gençler ya da yaşlılar onlara söz
söylemekten uzak kalacaklardı.
Bu ayetin nüzulünden
önce mü'minlerin hanımlarından herbir kadın ihtiyacını görmek için dışarı
çıkar, bazı günahkarlar cariye olduğunu zannederek ona karşı çıkıverirdi. Hanım
bunun üzerine sesini yükseltince, o da çeker giderdi. Mü'min erkekler durumdan
Peygamber (s.a.v.)'a şikayette bulundular. Ayet-i kerime de bu sebeble nazil
oldu. Bu anlamdaki açıklamaları elHasen ve başkaları yapmıştır.
3- Cilbab:
"Cilbablarını ...
" buyruğunda geçen "el-celabib; cilbablar" lafzı
"cilbab"ın çoğuludur. Bu ise, başörtüsünden daha büyükçe bir örtüdür.
İbn Abbas ve İbn Mes'ud'dan gelen rivayete göre bu, rida (elbisenin üstüne
giyilen üst elbise)dir, bunun kina' (başörtüsü) olduğu da söylenmiştir. Sahih
olan şudur:
Cilbab bütün vücudu
örten elbise, demektir. Müslim'in Sahih'indeki rivayete göre Um Atiyye'den
şöyle dediği kaydedilmiştir. Ey Allah'ın Resulü dedim:
Bizden herhangi
birimizin cilbabı yoksa (ne yapsın?) Peygamber: "Kızkardeşi ona kendi
cilbabını giyinmek üzere versin." diye buyurdu.
4- Cilbabın Örtülmesi
Keyfiyeti:
İnsanlar cilbabın nasıl
örtüleceği hususunda farklı görüşlere sahiptirler.
İbn Abbas ve Abide
es-Selmani şöyle demişlerdir: Kadın sadece kendisiyle önünü görebileceği bir
tek gözü dışında bu örtüye bürünür. Yine İbn Abbas ve Katade şöyle demişlerdir:
Kadın bunu alnının üzerinden büker ve bağlar, sonra da burnunun üzerinden onu
çevirir. İsterse iki gözü görülsün. Şu kadar var ki, cilbab göğsü ve yüzün
büyük bir bölümünü örtmelidir. el-Hasen dedi ki: (Cilbab ile) yüzünün yarısını
örter.
5- Yüce Allah
Kadınlara Tesettür Emrini Vermiştir:
Yüce Allah bütün
hanımlara tesettürü emretmiştir. Bu ise, ancak kadının tenini göstermeyecek
elbiselerle olur. Şu kadar var ki, kadının kocası ile başbaşa bulunma hali
müstesnadır. O vakit dilediğini giyinebilir, çünkü kocanın hanımından dilediği
gibi faydalanma hakkı vardır.
Rivayette sabit olduğuna
göre Peygamber (s.a.v.) bir gece uyanmış ve şöyle buyurmuştur: "Allah'ı
tenzih ederim. Bu gece ne fitneler indi, bu gece ne hazineler açıldı! Kim şu
odalarda yatan kadınları uyandıracak? Dünyada nice giyinik kadın vardır ki
ahirette çıplak kalacaktır.''
Rivayete göre Dıhye
el-Kelbi, Herakliyus'un yanından geri döndüğünde Peygamber (s.a.v.), ona Kubti
diye bilinen bir elbise, vermiş ve şöyle buyurmuştu: "Bunun bir parçasını
sen kendine bir gömlek yap. Hanımına da onun bir parçasını ver, onunla
örtünsün." Sonra ona şöyle buyurdu: "Ona vücud çizgilerini
göstermemesi için bu elbisenin altına bir şeyler giyinmesini de emret.'' Ebu
Hureyre hanımların ince elbiseler giymelerini sözkonusu etmiş ve şöyle
demiştir: (Böyle giyinenler) giyinmiş çıplaklar, nimet içinde bedbaht
olanlardır.
Temimoğullarının
hanımları Aişe (r.anha)'ın huzuruna üzerlerinde ince elbiseler bulunduğu halde
girdiklerinde Aişe (r.anha) onlara şöyle demiştir: Eğer sizler mü'min hanımlar
iseniz şunu biliniz ki, şu elbiseler mü'min hanımların giyecekleri elbiseler
değildir. Şayet mü'min değil iseniz bu elbiselerle faydalanıyorsunuz.
Bir gelin Aişe
(r.anha)'ın huzuruna getirildi. üzerinde uspura boyanmış, kubti bir örtü vardı.
Aişe onu görünce, şöyle demişti: Bunu giyen bir kadın en-Nur Suresi'ne iman
etmiyor demektir.
Peygamber (s.a.v.)'dan
da şöyle buyurduğu sabit olmuştur: "Giyinmiş fakat çıplak, kendisi
meyleden ve başkalarını meylettiren, başları hörgüçleri yana yatmış deve
hörgüçlerini andıran kadınlar, ne kendileri cennete girerler, ne de cennetin
kokusunu alırlar."
Ömer (r.a) da şöyle
demiştir: Bir kadının dışarıda görülecek bir ihtiyacı varsa, onu, kendisinin
eski püskü elbisesini ya da komşusunun eski elbisesini giyinip kimseye
görünmeden tekrar evine geri dönünceye kadar kimse onun çıkıp gittiğini
bilmeden, çıkıp gitmesini engelleyen nedir?
6- Tanınmamaya
Çalışmaları:
"Bu, onların
tanınıp incitilmemeleri için daha uygundur" buyruğunda kastedilen, hür
kadınlardır. Ta ki cariyelerle karıştırılmasınlar. Çünkü hür kadınlar olarak
tanındıkları takdirde hürlüğün mertebesi göz önünde bulundurularak en ufak bir
tepki veya kötü bir davranışla karşılaşmazlar ve böylelikle kimse onlara
umutlanarak bakmaz. Burada maksat kadının kim olduğunun bilinmesi değildir.
Ömer (r.a) başını örten bir cariye gördüğü takdirde, elindeki asa ile ona
vururdu. Böylelikle o, hür kadınların kıyafetinin gereği gibi korunmasına
çalışırdı. Şöyle de denilmiştir: Şu anda hür kadın olsun, cariye olsun hepsinin
tesettüre bürünmeleri ve başlarını örtmeleri gerekir. Nitekim Resulullah
(s.a.v.)'ın ashabı, Resulullah (s.a.v.)'ın vefatından sonra hanımların
mescidlere gitmelerini engellemişlerdir. Oysa Peygamber (s.a.v.):
"Allah'ın kadın kullarını, Allah'ın mescidlerine gitmekten
alıkoymayınız." diye buyurmuştur.
Öyle ki Aişe (r.anha) şöyle demişti: Şayet Resulullah (s.a.v.) şu
çağımıza kadar yaşamış olsaydı, hiç şüphesiz bu kadınları mescide gitmelerini
engellerdi.
"Allah
bağışlayandır, merhamet buyurandır" buyruğu teşri' olunan bu emirden önce
cilbablarını terketmek hususunda kadınlara bir tesellidir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN