AHZAB 56 |
إِنَّ
اللَّهَ
وَمَلَائِكَتَهُ
يُصَلُّونَ
عَلَى
النَّبِيِّ
يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ آمَنُوا
صَلُّوا
عَلَيْهِ
وَسَلِّمُوا
تَسْلِيماً |
56. Şüphesiz Allah ve
melekleri Peygamber'e salat ederler. Ey mü'minler, siz de ona salat ve selam
edin.
AŞAĞIDA
BEŞ BAŞLIK VAR
Bu ayet-i kerime ile
Yüce Allah, Resulünü, onun hayatta oluşunu ve ölümünü dahi şereflendirmiş bulunmaktadır.
Onun kendi nezdindeki konumunu sözkonusu etmiş ve onun hakkında yahut da
hanımları ile ilgili olarak kötü düşüncelere sahip olmuş kimselerin bu
kötülüklerini ve benzerlerini bununla temizlemiş bulunmaktadır.
Allah'tan salat, O'nun
rahmeti ve rızası; meleklerden salat, dua ve istiğfar, ümmetten salat ise, ona
dua ve onu ta'zim etmek demektir.
ilim adamları
"salat ederler"deki zamirin kime ait olduğu hususunda farklı
görüşlere sahibtirler. Bir kesimin kanaatine göre bu zamir Allah'a ve meleklere
aittir. Bu Allah'ın bir buyruğu olup bununla melekleri şereflendirmiştir.
Böyle bir açıklamaya
karşı hatibin: Allah'a ve Resulüne itaat eden doğru yolu bulmuş olur. Onlara
isyan eden kimse ise, sapıtmış olur demesi üzerine, Resulullah (s.a.v.)'ın kendisine:
"Sen ne kötü bir hatibsin. Bunun yerine kim Allah'a ve Resulüne asi olursa
de." demişti -Bu hadisi Sahih(-i
Müslim) rivayet etmiştir.- diyerek itiraz etmek burada sözkonusu olmaz. Bu
itirazın yapılmayacağını kabul edenler şöyle derler: çünkü hiçbir kimse. aynı
zamirde Allah ile birlikte başka bir varlığı birarada zikredemez. Fakat bu
hususta Yüce Allah dilediğini yapabilir.
Bir başka kesim de şöyle
demektedir: ifadede hazfedilmiş lafızlar vardır.
Bunun da takdiri: Muhakkak
Allah salat eder, melekleri de salat ederler şeklindedir. Dolayısıyla ayet-i
kerimede iki ayrı zamirin birarada zikredilmesi sözkonusu değildir. Ancak böyle
bir şey insanlar için kullanılabilir. Resulullah (s.a.v.)'in da: "Sen ne
kötü bir hatibsin" demesi, bundan dolayı değildir. Onun bu sözleri
söylemesinin sebebi hatibin "onlara asi olan" üzerinde durak yapıp
bir süre susmuş olmasıdır. Bu kanaati ileri sürenler Ebu Davud'un rivayet
ettiği şu hadisi delil gösterirler: Adiy b. Hatim dedi ki: Bir hatib Peygamber
(s.a.v.)'ın huzurunda hutbe okudu ve şöyle dedi: Kim Allah'a ve Resulüne itaat
ederse ve kim de onlara isyan ederse ... Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu:
"Kalk -yahut: git- sen ne kötü bir hatibsin" dedi.
Şu kadar var ki;
Peygamber (s.a.v.) onun durak yapıp susmasının hatalı olduğunu belirtip de:
"Sen ne kötü bir hatibsin" dedikten sonra, bütün sözlerini düzeltmiş
olması ve: -Müslim'de olduğu gibi- "Kim de Allah'a ve Resulüne isyan
ederse ... " demiş olması ihtimali de vardır. Bu da onun "kim de
onlara isyan ederse" ifadesi üzerinde durak yapmamış olduğu şeklindeki
birinci görüşü desteklemektedir.
İbn Abbas ise:
"Onun melekleri de" şeklinde; "Şüphesiz" edatı yokmuş gibi,
Allah lafza-i celalinin mahallen i'rabına göre atf ile merfu olarak okumuştur.
Cumhur ise, bu edatın mevcudiyetine göre atf ederek nasb ile okumuşlardır.
[ - ]
"Ey mü'minler! Siz
de ona salat ve selam edin" buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı da beş
başlık halinde sunacağız:
1- Peygamber (s.a.v.)'e Salat ve Selam
Getirmek Yükümlülüğü:
2- Peygamber Efendimiz'e Nasıl Salat
Getirilir:
3- Peygamber (s.a.v.)'a Salat
Getirmenin Fazileti:
4- Namaz Esnasında Peygamber (s.a.v.)'e
Salat Getirmenin Hükmü:
5- Peygamber'e Selam Getirmek:
1- Peygamber
(s.a.v.)'e Salat ve Selam Getirmek Yükümlülüğü:
"Ey mü'minler! Siz
de ona salat ve selam edin" buyruğu ile Yüce Allah, kullarına diğer
peygamberler bir tarafa peygamberi Muhammed (s.a.v.)'a, onu teşrif maksadı ile
salat ve selam getirmelerini emretmiş bulunmaktadır. Peygamber (s.a.v.)'a
ömürde bir defa salat ve selam getirmenin ve terkedilmesi, kendilerinden gafil
kalınması, ancak hayırsız kimselerin yapabileceği bir iş olan, müekked
sünnetler gibi gerekli olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur.
ez-Zemahşeri dedi ki:
Şayet: Resulullah (s.a.v.)'a salat getirmek farz mıdır, yoksa mendub mudur?
diye soracak olursan, ben: Hayır farzdır, derim. Ancak hangi halde vacib olduğu
hususunda görüş ayrılıkları vardır. Kimisi peygamberin anıldığı her seferinde
ona salat getirmek vacibtir, demiştir. Hadiste de şöyle denilmektedir:
"Her kimin yanında anıldığım halde bana salat getirmezse, o kimse
cehenneme girer ve Allah onu (benden) uzaklaştırır. ''
Rivayet olunduğuna göre
ona ey Allah'ın Resulü aziz ve celil olan Allah'ın:
"Şüphesiz Allah ve
melekleri Peygamber'e salat ederler" buyruğu hakkında ne dersin? diye
sorulmuş, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bu örtülüp gizli tutulmuş
ilimdendir. Şayet siz bu hususta bana sormamış olsaydınız, bu hususu ben size
haber vermezdim. Yüce Allah, benim için iki melek görevlendirmiştir. Bir
müslümanın yanında anılıp da o bana salat getirecek olursa, mutlaka o iki
melek: Allah sana mağfiret buyursun, derler. Yüce Allah ve melekleri de bu iki
meleğe cevab olarak: Amin derler. Bir müslümanın yanında adım anıldığı halde, o
da bana salat getirmeyecek olursa, mutlaka o iki melek: Allah sana mağfiret
etmesin derler. Yüce Allah ve melekleri de o iki meleğe amin diye cevab
verirler.''
Kimi ilim adamı da şöyle
demiştir: Peygamber (s.a.v.)'ın adı defalarca anılsa dahi herbir mecliste bir
defa ona salat getirmek vacibtir. Secde ayeti ile aksıran kimseye
(elhamdulillah demesi üzerine) yerhamukellah demekte olduğu gibi. Aynı şekilde
herbir duanın başında ve sonunda da hüküm böyledir.
Ömürde bir defa farz
olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşte olanlar şehadet kelimesini açıktan
getirmek de böyledir demişlerdir. Ancak ihtiyatın gereği peygamberin adının
anıldığı her seferinde ona salat getirmektir. Bu hususta varid olmuş haberler
bunun böyle olmasını gerektirmektedir.
2- Peygamber
Efendimiz'e Nasıl Salat Getirilir:
Peygamber (s.a.v.)'a
nasıl salat getirileceği hususunda farklı rivayetler gelmiştir. Malik'in
rivayetine göre Ebu Mes'ud el-Ensarı şöyle demiştir: Sa'd b. Ubade'nin meclisinde
bulunduğumuz bir sırada Resulullah (s.a.v.) yanımıza geldi. Beşir b. Sad ona
şöyle dedi: Allah bize sana salat getirmemizi emretti ey Allah'ın Resulü! Biz
sana nasıl salat getirelim? Resulullah (s.a.v.) öyle sustu. O kadar ki, keşke
ona bu soruyu sormasaydı, diye temenni ettik. Daha sonra Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: "Deyiniz ki:
"Allahım,
Muhammed'e ve Muhammed'in aile halkına, İbrahim'e salat getirdiğin gibi salat
getir. Muhammed'e ve Muhammed'in aile halkına İbrahim'e ve İbrahim'in aile
halkına alemlerin arasında bereketler ihsan ettiğin gibi bereketler ihsan et.
Şüphesiz ki Sen her hamde layık olansın, şanı Yüce olansın." Selam
getirmek ise, bildiğiniz gibidir. " Bu hadisi Nesai de Talha'dan bunun
gibi rivayet etmiş, ancak "alemler arasında" ifadesi ile "selam
da bildiğiniz gibidir" ifadesi orada yoktur.
Yine bu hususta Ka'b b.
Dere'den, Ebu Humeyd es-Saidi'den, Ebu Said elHudri'den, Ali b. Ebi Talib'den,
Ebu Hureyre'den, Bureyde el-Huzai'den, Zeyd b. Harice'den -b. Harise, de
denilir- de rivayetler gelmiştir. Bunları hadis imamları kitabIarında rivayet
etmişlerdir.
Tirmizi, Ka'b b.
Ucre'nin hadisinin sahih olduğunu belirtmiştir. Müslim de bu hadisi Sahih'inde
Ebu Humeyd es-Saidi yoluyla gelen hadisle birlikte rivayet etmiştir.
Ebu Ömer (b.
Abdi'l-Berr) dedi ki: Şu'be ve es-Sevri, el-Hakem b. Abdi'rRahman b. Ebi
Leyla'dan, o Ka'b b. Ucre'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Yüce
Allah'ın: "Ey mü'minler! Siz de ona salat ve selam edin" buyruğu
nazil olunca, bir adam Peygamber (s.a.v.)'e gelerek şöyle dedi: Ey Allah'ın
Rasülü, sana selamı nasıl getireceğimizi biliyoruz. Peki salat nasıl olur?
Peygamber şöyle buyurdu:
"Allahım Muhammed'e
ve Muhammed'in aile halkına, İbrahim'e salat getirdiğin gibi salat getir.
Muhammed'i ve Muhammed'in aile halkını, İbrahim'i ve İbrahim'in aile halkını
mübarek kıldığın gibi mübarek kıL. Şüphesiz ki Sen her türlü hamde layıksın,
şanın pek yücedir."
İşte bu es-Sevri yoluyla
gelen hadisin lafzıdır. Şu'be yoluyla gelen hadisin lafzı değildir. Bu hadis
Peygamber (s.a.v.)'e isnad ile rivayet edilen Yüce Allah'ın: "Şüphesiz
Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey mü'minler, siz de ona salat ve
selam edin" buyruğuna dair tefsirin kapsamı içerisindedir. Böylelikle
Peygamber kendisine nasıl salat getirileceğini açıklamakta ve tahiyatta da
kendisine nasıl selam getirileceğini onlara öğretmekte dir. Bu da; "Selam
sana ey Peygamber! Allah'ın rahmeti ve bereketleri de." demekle olur.
el-Mes'udi, Avn b.
Abdullah'tan, o Ebu Fahite'den, o el-Esved'den, o Abdullah'tan şöyle dediğini
rivayet etmektedir: Peygamber (s.a.v.)'e salat getirdiğiniz zaman ona güzel bir
şekilde salat getirin. Çünkü siz bilemiyorsunuz belki bu salatınız ona
arzedilir. Bunun üzerine: Bize öğret, dediler. O da dedi ki: "Deyiniz ki:
"Allah'ım, salatların, rahmetlerin, bereketlerin rasullerin efendisi,
müttakilerin önderi, peygamberlerin sonuncusu, kulun, peygamberin, rasulün,
hayrın önderi, hayrın lideri ve rahmetin rasulü üzerine olsun. Allah'ım, sen
onu öncekilerin de, sonrakilerin de kendisi sebebiyle ona gıbta edecekleri
Makam-ı Mahmud'a gönder. Allah'ım, İbrahim'e ve onun aile halkına salat ettiğin
gibi, Muhammed'e ve onun aile halkına da salat eyle. Şüphesiz ki Sen Hamid'sin,
Mecid'sin. Allah'ım, İbrahim'e ve onun aile halkına bereketler ihsan ettiğin
gibi, Muhammed'e ve onun aile halkına da bereketler ihsan et. Şüphesiz ki sen
Hamid'sin, Mecid'sin."
Biz muttasıl isnad ile
Kadı İyad'a ait "eş-Şifa'' kitabındaki şu rivayeti kaydettik: Ali b. Ebi
Talib (r.a)'dan dedi ki: Bunları Resulullah elimde saydı ve dedi ki:
"Bunları Cebrail elimde saydı ve dedi ki: Bunlar izzetin Rabbi Allah'tan
böylece indirilmiştir:
"Allah'ım,
İbrahim'e ve İbrahim'in aile halkına salat getirdiğin gibi, Muhammed'e ve
Muhammed'in aile halkına salat getir. Şüphesiz ki Sen Hamid'sin, Mecid'sin.
Allah'ım, İbrahim'i ve İbrahim'in aile halkını mübarek kıldığın gibi Muhammed'i
ve Muhammed'in aile halkını da mübarek kıL. Şüphesiz ki Sen Hamid'sin,
Mecid'sin. Allah'ım, İbrahim'e ve İbrahim'in aile halkına rahmetler ihsan
ettiğin gibi, Muhammed'e ve onun aile halkına da rahmetler ihsan buyur.
Şüphesiz ki Sen Hamid'sin, Mecid'sin. Allah'ım, İbrahim'e ve onun aile halkına
şefkat ettiğin gibi, Muhammed'e ve onun aile halkına da şefkat eyle. Şüphesiz
ki Sen Hamid'sin, Mecid'sin,"
İbnu'l-Arabi dedi ki: Bu
rivayetlerin bazısı sahihtir, bazısı değildir. Bunların en sahih olanı ise,
Malik'in kaydettiği rivayettir, onu esas alınız. Malik'in dışındaki
rivayetlerde yer alan salat ile birlikte rahmet ve başka ilaveler pek sağlam değildir.
İnsanlara düşen tıpkı mallarını kollayıp gözettikleri gibi, dillerini de
kollayıp gözetmeleridir. İnsanlar alış-verişte kusurlu bir dinar (altın para)
almazlar. Onlar sağlam ve iyi olanı seçerler. Aynı şekilde Peygamber
(s.a.v.)'den gelen rivayetlerden de senedi Peygamber (s.a.v.)'dan bize sahih
olarak ulaşan rivayetler alınır, ta ki Rasulullah (s.a.v.)'a yalan söyleme
sınırına girilmemiş olsun. Bu durumdaki bir kimse fazileti elde edeyim derken,
eksikliğe yakalanmış olur, hatta apaçık hüsrana dahi uğrayabilir.
3- Peygamber
(s.a.v.)'a Salat Getirmenin Fazileti:
Peygamber (s.a.v.)'a
salat getirmenin fazileti hususunda onun şöyle buyurduğu sabit olmuştur:
"Kim bana bir defa salat getirirse, ona karşılık Yüce Allah ona on defa
salat getirir."
Sehl b. Abdullah dedi
ki: Muhammed (s.a.v.)'a salat getirmek ibadetlerin en faziletlisidir. Çünkü
böyle bir işi bizzat Yüce Allah ve O'nun melekleri üzerlerine almışlar, sonra
bunu mü'minlere emretmiştir. Sair ibadetler ise, böyle değildir.
Ebu Süleyman ed-Darani
dedi ki: Yüce Allah'tan bir ihtiyacının karşılamasıni dileyecek olan bir kimse
önce Peygamber (s.a.v.)'a salat ile başlamalı, sonra ihtiyacını Allah'tan
istemeli, yine Peygamber (s.a.v.)'a salat getirerek sözlerini bitirmelidir. Çünkü
Yüce Allah o iki salatı kabul eder. İkisi arasındakini reddetmeyecek kadar da
kerimdir.
Said b. el-Museyyeb'in,
Ömer b. el-Hattab (r.a)'dan rivayetine göre şöyle demiştir: Peygamber
(s.a.v.)'a salat getirilmedikçe yapılan duanın semaya yükselmesi perdelenir.
Peygamber (s.a.v.)'a salat geldi mi dua yükselir.
Peygamber (s.a.v.) da
şöyle buyurmuştur: "Bir mektubta (ya da yazılı belgede) bana salat getiren
bir kimseye benim ismim orada yazılı kaldığı sürece melekler o kişiye salat
getirirler. "
4- Namaz Esnasında
Peygamber (s.a.v.)'e Salat Getirmenin Hükmü:
Namazda Peygamber
(s.a.v.)'a salat getirmenin hükmü hususunda ilim adamlarının farklı görüşleri
vardır. Büyük topluluğun ve pek kalabalık cumhurun kabul ettiği görüş, bunun
namazın sünnet ve müstehablarından olduğu şeklindedir.
İbnu'l-Münzir dedi ki:
Bir kimsenin kıldığı herbir namazda Resulullah (s.a.v.)'a salat getirmesi
müstehabtır. Bir kimse bunu terkedecek olursa, Malik'in mezhebine,
Medinelilere, Süfyan es-Sevri'ye, Re'y ashabından Kufelilere ve diğerlerine
göre namazı geçerlidir. İlim ehlinin büyük çoğunluğunun görüşü de budur. Malik
ve Süfyan'dan nakl edildiği ne göre son teşehhüdde Peygamber'e salat getirmek
müstehabtır, teşehhüdde salat getirmeyi terkeden uygun bir iş yapmamış olur.
Şafii istisna olarak
namazda salatı terkeden kimselerin namazlarını iade etmelerini vacib kabul
etmiştir. İshak ise, unutarak değil de kasten salat getirmeyi terkedenin
namazını iade etmesini vacib kabul etmiştir.
Ebu Ömer (b.
Abdi'l-Berr) dedi ki: Şafii der ki: Son teşehhüdde, teşehhüd getirdikten sonra
ve selam vermeden önce Peygamber (s.a.v.)'a salat getirmeyen kimse namazını
iade eder. Şayet bundan önce salat getirecek olursa, bu yeterli değildir. Bu
Şafii'den, Harmele b. Yahya'nın naklettiği bir görüştür. Hemen hemen bu görüş
Harmele'nin ondan yaptığı rivayet dışında, Şafii'den böylece tesbit
edilememektedir. Harmele ise, Şafii'nin kitabını yazan onun ileri gelen
ashabındandır. Şafii mezhebine mensup kimseler bu görüşü kabul etmiş, bu görüşe
meyletmiş ve bu hususta tartışmalar yapmışlardır. Onlara göre mezhebinden çıkan
sonuç da budur.
Tahavi'nin iddia
ettiğine göre ise, ilim ehlinden ondan başka herhangi bir kimse bu görüşü ileri
sürmemiştir. Şafii mezhebi alimlerinden olan el-Hattabı de şöyle demiştir:
Namazda salat getirmek vacib değildir. Bu Şafii dışında bir fukaha topluluğunun
görüşüdür. Ancak bu hususta ben Şafii'nin kendisine uyduğu bir kimse olduğunu
da bilmiyorum. Salat getirmenin namazın farzlarından olmadığının delili de
Şafii'den önce selef-i salihin uygulaması ve bu hususta icma etmiş olmalarıdır.
Bu meselede onun aleyhine oldukça ileri derecede tenkitlerde bulunulmuştur.
İşte Şafii'nin tercih ettiği İbn Mes'ud'un rivayet ettiği teşehhüd ortadadır.
Peygamber'in (s.a.v.)'a ona öğrettiği teşehhüd de budur. Namazda ise, Peygamber
(s.a.v.)'a salat getirmek bu teşehhüdde zikredilmemiştir. Peygamber
(s.a.v.)'dan teşehhüdü rivayet eden herkes de böyledir. İbn Ömer dedi ki: Ebu
Bekir minberden bize teşehhüdü tıpkı sizlerin Küttab'da (Kur'an mekteblerinde)
çocuklara öğrettiğiniz gibi öğretiyordu. Aynı şekilde Ömer de minber üzerinde
teşehhüdü öğretmiştir. Bu teşehhüdde ise, Peygamber (s.a.v.)'a salat
getirmekten sözedilmemektedir.
Derim ki: Namazda
Peygamber (s.a.v.)'a salat getirmenin vacib olduğunu İbnu'l-Kassar ile
Abdu'l-Vehhab'ın naklettiklerine göre bizim (Maliki) mezhebimize mensub ilim
adamlarımızdan Muhammed İbnu'l-Mevvaz da kabul etmiştir. Bu husustaki şu sahih
hadis dolayısıyla İbnu'l-Arabi de bunu tercih etmiştir: Allah bizlere sana
salat getirmemizi emretmiştir. Sana nasıl salat getirelim? Peygamber efendimiz
namazı ve namaz vaktini de öğretmiştir. Bu suretle de namaz keyfiyet ve vakit
itibariyle tayin ve tesbit edilmiş olmaktadır. Darakutni'nin naklettiğine göre
Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali b. el-Huseyn şöyle demiştir: Ben Peygamber
(s.a.v.)'a ve onun Ehl-i beytine salat getirmeden bir namaz kılacak olursam,
kanaatimce o namaz tamam olmaz. Yine ondan, onun da İbn Mes'ud'dan, o da
Peygamber (s.a.v.)'tan merfu olarak da rivayet edilmiştir. Ancak doğrusu bunun
Ebu Ca'fer'in sözü olduğudur. Bunu Darakutni söylemiştir.
5- Peygamber'e Selam
Getirmek:
"Ve selam
edin" buyruğu ile ilgili olarak Kadı Ebu Bekr b. Bukeyr dedi ki: Bu ayet-i
kerime Peygamber (s.a.v.)'e nazil oldu ve bununla Yüce Allah, Peygamber'in
ashabına, Peygamber'e selam getirmelerini emretti. Aynı şekilde onlardan sonra
gelenler de kabrinin huzurunda bulunduklarında ve adı anıldığında ona selam
getirmekle emrolunmuşlardır.
Nesai'nin rivayetine
göre Abdullah b. Ebi Talha'nın babasından naklettiğine göre Rasulullah (s.a.v.)
bir gün sevinç ifadeleri yüzünden okunarak geldi. Ben: Bizler yüzünde sevinç
ifadelerini görüyoruz, dedim. Şöyle buyurdu: "Melek bana gelip dedi ki: Ey
Muhammed, Rabbin buyuruyor ki: Bir kişi sana salat getirecek olursa, mutlaka
Ben de ona on defa salat getireceğim, bir kişi sana selam getirecek olsa,
mutlaka Ben de ona on selam getirecek olsam, seni razı etmez mi? dedi.''
Muhammed b.
Abdurrahman'dan gelen rivayete göre de Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ben öldükten sonra sizden herhangi bir kimse bana selam getirecek olursa,
mutlaka onun selamı Cebrail ile beraber bana gelir: Ey Muhammed! İşte filan
oğlu filan sana selam söylüyor, der. Ben de: Selam, Allah'ın rahmet ve
bereketleri onun üzerine olsun, derim.''
Yine Nesai'nin
rivayetine göre Abdullah (b. Mes'ud) şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Şüphesiz Allah'ın yeryüzünde seyahat eden melekleri vardır.
ümmetimden bana getirilen selamları bana ulaştırırlar." el-Kuşeyrı dedi ki:
Selam getirmek (teslim): "Selamun aleyke" demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN