AHZAB 57 |
إِنَّ
الَّذِينَ
يُؤْذُونَ اللَّهَ
وَرَسُولَهُ
لَعَنَهُمُ
اللَّهُ فِي
الدُّنْيَا
وَالْآخِرَةِ
وَأَعَدَّ لَهُمْ
عَذَاباً مُّهِيناً |
57. Allah'a ve
Resulüne eziyet edenlere, muhakkak Allah onlara dünya ve ahirette lanet etmiş
ve onlar için horlayıcı bir azab da hazırlamıştır.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:
1- Allah'a ve Resulüne Eziyet Vermek Ne
Demektir?:
2- Peygamber Efendimiz'in Bazı
Uygulamalarına Dil Uzatmak da Ona Eziyet Etmektir:
3- Azadlının ve Fazileti Daha Az Olanın
İmamlığı:
4- Peygamber Efendimizin üsameye Olan
Sevgisi:
5- Hz. Ömer'in, Peygamber'in
Duygularını Önemsemesinin Bir Örneği:
1- Allah'a ve Resulüne
Eziyet Vermek Ne Demektir?:
İlim adamları, Allah'a
eziyetin ne şekilde olacağı hususunda farklı görüşlere sahiptirler. ilim
adamlarının cumhuru şöyle demiştir: Küfür ile, O'na zevce nisbet etmek, çocuk
ve ortak nisbet etmek ile ve O'nu yakışmayan vasıflarla nitelendirmek ile
eziyet edenler demektir. Yahudilerin -Allah'ın laneti üzerlerine olsun-
söyledikleri "Allah'ın eli bağlıdır" sözleri, hristiyanların
"Mesih Allah'ın oğludur" sözleri, müşriklerin "melekler Allah'ın
kızları, putlar onun ortaklarıdır" sözleri gibi.
Sahih-i Buharı'de (yer
alan kudsi hadisde belirtildiğine göre) Yüce Allah, buyurdu ki: "Ademoğlu
beni yalanladı, ancak o böyle bir şey yapmak hakkına sahib değildir. Bana dil
uzattı, fakat onun buna hakkı yoktur ... " Daha önce de Meryem Süresi'nde
(92-93. ayetler, 4. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Sahih-i Müslim'de de Ebu
Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmektedir:
Şanı Yüce ve mübarek
Allah buyurdu ki: "Ademoğlu bana eziyet ediyor. Vah yok olasıca zaman!
diyor. Sizden hiçbir kimse: Vah yok olasıca zaman! demesin. Zaman Benim, onun
gecesini, gündüzünü Ben evirip çeviririm. Dilediğim vakit de onları alıveririm.
''
Bu hadis bu şekildeki
rivayetiyle Ebu Hureyre'ye mevkufen (peygamber buyurdu, denilmeksizin) gelmiş
bulunmaktadır. Yine ondan bu hadis merfu olarak (peygamber buyurdu, denilerek)
şöylece gelmiştir: "Ademoğlu Bana eziyet ediyor, zamana dil uzatıyor.
Halbuki zaman Benim, geceyi ve gündüzü Ben evirip çeviririm." Bunu da
Müslim rivayet etmiştir.
İkrime dedi ki: Allah'a
eziyet etmenin anlamı suret yapmak ve suret ve benzeri şeyleri yontmakla
Allah'tan başka hiçbir kimsenin yapmadığı fiilleri yapmaya kalkışmakla olur.
Rasülullah (s.a.v.) da: "Allah suret yapanları lanetlemiştir" diye
buyurmuştur.
Derim ki: Bu, ağaç ve
buna benzer şeylerin suretlerini yapmanın yasaklığı hususunda Mücahid'in
benimsediği kanaati pekiştiren delillerdendir. Zira bütün bunlarda yaratıcılık
vasfı ve şanı Yüce Allah'ın tek başına sahib olduğu fiillere benzeme çabası
görülmektedir. Buna dair açıklamalar daha önce en-NemI Süresi'nde (59-61.
ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun. Bir kesim
de şöyle demektedir: Bu; "Allah'ın dostlarına eziyet ederler" takdiri
ile muzaf hazfedilmiş bir ifadedir.
Rasülullah (s.a.v.)'e
eziyet etmeye gelince, bu da onu rahatsız eden bütün sözler ve bütün
fiillerdir. Ona eziyet veren sözlere örnek onun hakkında sihirbaz, şair, kahin
ve deli ... demeleri; ona eziyet veren fiiller ise, Uhud günü küçük azı dişini
kırıp yüzünü yaralamaları, Mekke'de secdede iken sırtının üzerine devenin
sakatatını atmaları ve buna benzer davranışları.
İbn Abbas dedi ki: Bu
ayet-i kerime Huyey'in kızı Safiye'yi nikahına aldığı vakit, ona dil uzatan
kimseler hakkında nazil olmuştur.
Allah'a ve Resulüne
eziyet etmek mutlak olarak; mü'min erkek ve hanımlara eziyet etmek de kayıtlı
olarak zikredilmiştir. Buna sebep Allah ve Rasülüne eziyetin her zaman için
haksız yollarla olacağından dolayıdır. Mü'min erkek ve kadınlara eziyet vermek
ise, kimisi bu türlü, kimisi öbür türlü olabilir.
2- Peygamber
Efendimiz'in Bazı Uygulamalarına Dil Uzatmak da Ona Eziyet Etmektir:
İlim adamlarımız dedi
ki: üsame b. Zeyd'in komutan tayin edilmesini eleştirmek de ona bir eziyettir.
Sahih(-i Buhari)'nin rivayetine göre İbn Ömer şöyle demiştir: Rasülullah
(s.a.v.) gönderdiği bir orduya üsame b. Zeyd'i kumandan tayin etti. İnsanlar
onun kumandanlığını eleştirdiler. Rasülullah (s.a.v.) (hutbe okumak üzere)
ayağa kalkıp şöyle dedi: "Eğer siz (bugün) onun kumandanlığına dil
uzatıyor iseniz, daha önceden onun babasının kumandanlığına da dil
uzatmıştınız. Allah'a yemin ederim ki, o kumandanlığa layık idi. Hiç şüphesiz o
insanlar arasında en sevdiğim kişilerdendi ve şüphesiz ki bu (onun oğlu) da
ondan sonra insanlar arasında en sevdiğim kişilerdendir.''
Sözü edilen bu
gönderdiği ordu -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya- Rasulullah (s.a.v.)'ın
üsame kumandanlığında donattığı, üsame'yi başlarına kumandan tayin ettiği ve
kendisine übna üzerine gazaya gitmesini emrettiği ordudur ki, übna, Mute
yakınlarında bir kasabadır. Babası Zeyd'in, Cafer b. Ebi Talib Abdullah b.
Revaha ile birlikte öldürüldüğü yer burasıdır. Peygamber ona babasının
intikamını almasını emretmişti. Kalbinde şüphe bulunan kimseler, kumandanlığına
dillerini uzattılar. Çünkü o (babası dolayısıyla) azadlılardan idi. Diğer
taraftan onun yaşı da küçüktü. Zira o sırada üsame onsekiz yaşında idi.
Peygamber (s.a.v.) vefat ettiğinde bu ordu Medine'den dışarıya çıkmış, fakat
henüz Medine'nin sınırlarından ayrılmamıştı. Ebu Bekir (r.a), Rasulullah
(s.a.v.)'tan sonra orduyu göndermişti.
3- Azadlının ve
Fazileti Daha Az Olanın İmamlığı:
Bu hadis-i şerifte
azadlı kimsenin ve fazilet itibariyle daha aşağıda bulunan kimsenin -imamet-i
kübra (halifelik) dışında- imamlığının caiz olduğuna en açık bir delildir.
Rasulullah (s.a.v.), Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim'i Kuba'da namaz kıldırmak
için öne geçirmişti. Aralarında Ebu Bekir, Ömer ve daha başka Kureyş'in
büyüklerinden olan kimseler bulunduğu halde onlara imamlık yapıyordu.
Sahih(-i Müslim)'in Amir
b. Vasile'den rivayet ettiğine göre Nafi' b. Abdu'l-Haris, Usfan'da Ömer (r.a)
ile karşılaştı. Ömer onu Mekke'ye amir olarak tayin ederdi. Ona: Sen bu vadiye
vali olarak kimi bıraktın? diye sorunca, Nafi': İbn Ebza'yı demişti. İbn Ebza
kim? diye sorunca, o bizim azadlılarımızdan bir azadlıdır, demişti. Hz. Ömer
ona: Sen onlara azadlı birisini mi senin yerine bıraktın, deyince, şu cevabı
vermişti: O Allah'ın Kitabını okuyan (bilen) birisi olduğu gibi, feraizi de
bilen birisidir. Bunun üzerine (Ömer) dedi ki: Madem öyle diyorsun şunu bil ki
Peygamberiniz şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah bu Kitab sayesinde
birtakım kimseleri yüceltir ve yine onunla başkalarını alçaltır.''
4- Peygamber
Efendimizin üsameye Olan Sevgisi:
üsame (r.a), sevgili
oğlu sevgili idi (el-hibbu ibni'l-hibb). O böyle çağırılırdı, teni oldukça
siyahtı. Babası Zeyd ise, pamuktan beyaz idi. Ebu Davud, Ahmed b. Salih'ten
bunu böylece zikretmektedir. Ahmed'den başkaları da şöyle demiştir: Zeyd beyaz
tenli idi. üsame de oldukça siyahtı. Rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.)
üsame'nin saçlarını -küçükken- tarar, sümüğünü siler, burnunu temizler ve şöyle
derdi: "Şayet üsame bir kız olsaydı, onu süsler, onu donatır ve talib
olacak kocalar tarafından sevilir bir hale getirirdim."
Zikredildiğine göre
Peygamber (s.a.v.)'dan sonra Arapların irtidad sebebleri(nden birisi) şu idi:
Veda Haccında Arafat tepesinde Peygamber, akşam Arafat'tan ayrılacağı sırada
üsame yanına gelinceye kadar onu beklediğinden bir parça gecikmiş idi. Araplar
-üsame'yi küçümseyerek: Gecikmesinin tek sebebi sadece bu mudur? demişlerdi.
İşte onların söyledikleri bu söz irtidad etmelerine sebep olmuştu. Bunu Buhari
bu manada Tarih'inde zikretmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
5- Hz. Ömer'in,
Peygamber'in Duygularını Önemsemesinin Bir Örneği:
Ömer (r.a) verdiği
atiyyelerde (bağışlarda) üsame'ye beşbin, oğlu Abdullah'a ise, ikibin (dirhem)
tahsis etmişti. Oğlu Abdullah kendisine: üsame'yi bana üstün tutuyorsun, oysa
ben onun bulunmadığı vakalarda bulundum. Hz. Ömer şöyle dedi: üsame'yi
Rasulullah (s.a.v.) senden çok seviyordu. Babasını da Rasulullah senin babandan
çok seviyordu. Böylelikle Ömer (r.a) Resulullah (s.a.v.)'ın sevdiği kişiyi
kendisinin sevdiği kişiye üstün tutmuştu. İşte bu şekilde Resulullah
(s.a.v.)'ın sevdiklerinin sevilmesi ve buğzettiği kimselere de buğzedilmesi
gerekir. Halbuki Mervan bu sevgiye tam aksiyle karşılık vermişti. Şöyle ki: üsame
b. Zeyd, Peygamber (s.a.v.)'ın odasının kapısı önünde namaz kılarken Mervan
onun yanından geçmiş ve ona şöyle demişti: Sen onunla, senin konumunu görmemizi
istiyorsun. Evet, biz senin konumunu görüyoruz. Allah sana şöyle şöyle yapsın
deyip çirkin bir söz söylemişti. üsame de ona şu cevabı vermişti: Şüphesiz ki
sen bana eziyet ediyorsun. Sen çirkin konuşan ve çirkin söz söyleyen birisisin.
Ben ise, Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Şüphesiz Yüce
Allah çirkin iş yapıp çirkin söz söyleyene buğzeder.''
Şimdi her iki davranışa
da bir bak ve her iki adamı değerlendir, ölç, biç.
Ümeyyeoğulları Peygamber
(s.a.v.)'a sevdikleri hususunda eziyet etmişler, sevdiği kimseler hakkında ona
zıt konuma düşmüşlerdi.
"Allah onlara dünya
ve ahirette lanet etmiş" yani her türlü hayırdan uzaklaştırılmışlardır.
Sözlükte lanet, uzaklaştırmak demektir. Lian da buradan gelmektedir.
"Ve onlar için
horlayıcı bir azab da hazırlamıştır." Bunun anlamına dair açıklamalar daha
önceden bir kaç yerde geçmiş bulunmaktadır. Alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN