ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

AHZAB

50

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةً لَّكَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا

عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُوراً رَّحِيماً

 

50. Ey Peygamber! Muhakkak Biz sana mehirlerini verdiğin zevcelerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin malik olduğu cariyeleri ve seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını ve bir de nefsini peygambere bağışlayan mü'min kadını -eğer peygamber onu nikah etmek isterse- diğer mü'minler bir yana, yalnız sana has olmak üzere helal kıldık. Biz mü'minlere eşleri ve malik oldukları cariyeleri hususunda neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Sana darlık olmasın diye (böyle hükmettik). Allah mağfiret edendir, rahmet edendir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı ondokuz başlık halinde sunacağız:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

2- Peygamber Efendimize Helal Olan ve Olmayan Kadınlar:

3- Allah'ın Ganimet Verdiklerinden Peygambere Helal Kılınan Kadınlar:

4- Akrabalarından Kendisine Helal Kılınmış Olanlar:

5- Peygamber ile Hicret Eden Hanımlar:

6- "Beraber Hicret Etme" nin Anlamı:

7- Amca ve Dayının Tekil Olarak, Hala ve Teyzelerin ise, Çoğul Olarak Zikredilmesinin Hikmeti;

8- ''Kendisini Peygamber'e Bağışlayan Kadın'':

9- Kendisini Mehirsiz Olarak Bağışlayan Hanımın Adı:

10- Kadının Kendisini Hibe Etmesi:

11- Peygamber'e Kafir Kadın Helal Değildi:

12- Nikah Akdinin Mahiyeti:

13- Bağışın Kabulü: 

14- Peygamber'e Has Olmak üzere ... :

15- Kadının Kendisini Bağışlaması Caiz Değildir:

16- Peygamber (s.a.v.)'e Ait Özel Hükümler (Resulullah (s.a.v.)'in Hususiyetleri):

17- Peygamberin Nikahlamak istemesi ... :

18- Mü'minler Bu Hükmün Dışındadır:

19- Peygamber'e Darlık Olmasın Diye:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

es-Süddi, Ebu Salih'ten, o Ebu Talib'in kızı Um Hani'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) bana talib oldu. Ancak ben ona özür beyan ettim, o da benim özrümü kabul etti. Daha sonra Yüce Allah: "Ey Peygamber! Muhakkak Biz sana mehirlerini verdiğin zevcelerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin malik olduğu cariyeleri ve seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını ... sana has olmak üzere helal kıldık" buyruğunu indirdi. Um Hani dedi ki: Ben ona helal olmuyordum, çünkü ben hicret etmedim. Ben Tulaka'dan idim. Bunu Ebu İsa (et-Tirmizi) rivayet etmiş olup şöyle demiştir: Bu hasen bir hadis olup bunun ancak bu yolla (rivayet edildiğini) biliyoruz. 

 

İbnu'l-Arabı dedi ki: Bu oldukça zayıf bir hadistir. Bu hadis delil olarak gösterilebilecek sahih bir yoldan dahi gelmemiştir.

 

2- Peygamber Efendimize Helal Olan ve Olmayan Kadınlar:

 

Resulullah (s.a.v.), hanımlarını seçim yapmakta serbest bırakıp onlar da kendisini seçince, artık onlardan sonra evlenmek yahut onların birisini bir başkasıyla değiştirmek onların bu yaptıklarına bir mükafat olmak üzere, ona haram kılındı. Buna delil de Yüce Allah'ın: "Bundan sonra ... kadınlar sana helal olmaz" (el-Ahzab, 52) ayetidir. Acaba bundan sonra bunlardan herhangi birisini boşaması onun için helal mı idi? Bir görüşe göre onların kendisini tercih etmelerinin bir mükafatı olmak üzere bu onun için helal değildi. Bir başka görüşe göre bu, diğer insanlar için helal olduğu gibi, onun için de helal idi. Ancak boşadığı hanım ın yerine bir başkası ile evlenemezdi.

 

Daha sonra bu haram kılma da neshedildi ve Yüce Allah ona bu hanımlardan sonra dilediği hanım ile evlenmesini de ona mübah kıldı. Buna delil de Yüce Allah'ın: "Ey Peygamber! Muhakkak Biz sana ... zevcelerini. .. helal kıldık" ayetidir. Helal kılmak ise, daha önceden bir yasaklamanın konulmuş olmasını gerektirmektedir. Kendisi hayatta iken nikahı altındaki hanımları, ona haram değillerdi. Ona haram kılınan yabancılarla evlenmesi idi.

 

Dolayısıyla bu ayette sözkonusu edilen helal kılma, yabancılar hakkında olmalıdır. Diğer taraftan ayetin devamında: "Amcanın kızlarını, halalarının kızlarını ... " denilmektedir. Bilindiği gibi onun nikahı altında ne amcasının kızlarından, ne halalarının kızlarından, ne dayısı kızlarından, ne teyzelerinin kızlarından hiç kimse yoktu. Böylelikle Yüce Allah'ın başından beri bunlarla evlenmeyi ona helal kılmış olduğu sabit olmaktadır.

 

Bu ayet-i kerıme her ne kadar tilavetteki sıralanışı itibariyle önce ise, onu nesheden sonraki ayetten (52. ayet) nüzul itibariyle daha sonradır. Tıpkı Bakara Suresi'nde yer alan vefat ayetleri gibidir. (Bk. 2/234. ayet, 2. başlık ile 2/240. ayet, 1. başlık)

 

İlim adamları Yüce Allah'ın: "Biz sana ... zevcelerini. .. helal kıldık" buyruğunun te'vili hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Bir görüşe göre bundan maksat, mehrini vereceği her hanım ile evlenmesini ona helal kıldığını ifade etmektir. Bu açıklamayı İbn Zeyd ve ed-Dahhak yapmıştır. Buna göre ayet-i kerime, mahrem olmaları dışında bütün hanımlarla evlenmeyi ona mübah kılmaktadır.

 

Bir başka görüşe göre maksat, Biz sana hanımlarını helal kıldık, demektir. Yani senin nikahın altında bulunanları sana helal kıldık. Çünkü bu kadınlar seni dünya ve ahirete tercih etmişlerdir. Bu açıklamayı da ilim adamlarının cumhuru yapmıştır. Zahir (kuvvetli) olan da budur. Çünkü Yüce Allah'ın: "Mehirlerini verdiğin" buyruğu mazi bir fiildir. Mazi fiilin istikbal (müzari) anlamını taşıması ise, ancak birtakım şartlara bağlıdır.

 

Bu açıklamaya göre bu buyruk, Peygamber (s.a.v.)'ın hakkında işi dar tutmaktadır. Diğer taraftan bu açıklamayı İbn Abbas'ın söylediği şu söz de desteklemektedir: Resulullah (s.a.v.) kimi dilerse, onunla evlenebiliyor idi. Bu ise, onun hanımlarına ağır geliyordu. Bu ayet-i kerime nazil olup belirtilenler dışında ona hanımlar haram kılınınca nikahı altındaki hanımları buna sevindiler.

 

Derim ki: Belirttiğimiz gerekçe dolayısıyla birinci görüş daha sahihtir. Ayrıca bu görüşün sıhhatine Tirmizi'nin, Ata'dan şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet de delildir: Aişe (r.anha) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) Yüce Allah kendisine kadınları (istediğiyle evlenmesini) helal kılmadan ruhunu almadı. (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir.

 

3- Allah'ın Ganimet Verdiklerinden Peygambere Helal Kılınan Kadınlar:

 

"Sağ elinin malik olduğu cariyeleri" buyruğu ile Yüce Allah, peygamberine ve onun ümmetine mutlak olarak cariyeleri helal kılmıştır. Peygamber (s.a.v.)'e de hanımlarını mutlak olarak helal kılmıştır. Diğer müslümanlara ise, belli bir sayıda olmak üzere helal kılmıştır.

 

"Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden" yani kafirlerden sana döndürdüklerinden anlamındadır. Ganimete de (ayet-i kerimede olduğu gibi) fey' adı verilebilir. Yani Yüce Allah'ın düşmana galib gelerek onlara zor uygulayarak alınmış olan kadınlardan, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden ... kadınlar da (sana helal kılınmıştır), demektir.

 

4- Akrabalarından Kendisine Helal Kılınmış Olanlar:

 

"Amcanın kızlarını, halalarının kızlarını ... " Biz kendilerine mehirlerini vermiş olduğun ve sağ elinin malik olduğu cariyelerinden ayrı olarak, bunları da sana helal kıldık. Cumhur'un görüşüne göre böyle açıklanmıştır. Çünkü eğer Biz sana evlenmiş olduğun ve mehrini vermiş olduğun her hanımı helal kıldık, demek istemiş olsaydı, bundan sonra: "Amcanın kızlarını, halalarının 'kızlarını" demezdi. Çünkü zaten bu, daha önce zikredilenlerin kapsamı içerisine girmektedir.

 

Derim ki: Ancak bunun böyle olması gerekmez. Bunların bilhassa anılması, onlarışereflendirmek içindir. Yüce Allah'ın;'ikisinde de meyve, hurma ve nar vardır'' (er-Rahman, 68) buyruğunda olduğu gibi. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

5- Peygamber ile Hicret Eden Hanımlar:

 

"Seninle beraber hicreteden ... " hanımlarla ilgili iki görüş vardır:

 

1. Amcan Abbas ile Abdu'l-Muttalib'in oğullarından diğerlerinin kızları, Ab'du'l-Muttalib'in kızlarının oğullarının kızları ile Abdi Menaf b. Zühre'nin kızlarının oğullarından olan dayı kızları gibi akrabaların arasından ancak İslam'a girmiş olanları sana helaldir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman diğer müslümanların dilinden ve elinden zarar görmediği kimsedir. Muhacir ise, Allah'ın yasakladığını terkeden kimsedir."

 

2. Bu hanımlararasından ancak Medine'ye hicret edenleri sana helal olur. 'Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ''İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edene kadar sizin onlarla hiçbir velayetiniz yoktur. "(el-Enfal, 72) Çünkü hicret etmeyen kemal bulamaz, kemal bulamayan kimse ise, her bakımdan kemale ermiş, 'üstün, şerefli ve büyük olan Peygamber (s.a.v.)'e eş olmaya uygun düşmez.

 

6- "Beraber Hicret Etme" nin Anlamı:

 

"Seninle beraber" buyruğundaki beraberlik, hicrete katılma anlamındadır. Yoksa hicret ederken beraber olmakdemek değildir. Hicret eden kadın ona helal olur. Hicret ettiği esnada onunla ister birlikte bulunsun, ister bulunmasın demektir.

 

Mesela, filan kişi benimle beraber girdi ve benimle beraber çıktı, denilirken, onun yaptığı iş benim işim gibi idi, demektir. İsterse ikinizin işi birarada yapılmamış olsun. Şayet: Birlikte çıktık, denilecek olursa, bu hem fiilde ortak olmayı, hemde birlikte yapmayı gerektirir.

 

7- Amca ve Dayının Tekil Olarak, Hala ve Teyzelerin ise, Çoğul Olarak Zikredilmesinin Hikmeti;

 

Şanı Yüce Allah, bu ayet-i kerimede amcayı tekil, halaları; Çoğul zikrettiği gibi ''dayının'' ve "teyzelerin" diye de (biri tekil, diğeri; çoğul olarak) zikredilmiştir. Bundaki hikmet şudur; Amca ile dayı mutlak olarak zikredildiği takdirde tıpkı -şair ve raciz (recez vezninde şiir söyleyeyen) gibi cins ismidir. Ancak hala ile teyze isimleri böyle değildir. Bu lugavi bir örftür. Bundan dolayı aradaki anlaşmazlığı kaldırmak için, son derece açık ifadeler kullanılmıştır. Bu, incelikli bir konudur, bunun üzerinde düşünmek gerekir. Bu açıklamayı İbnu'l-Arabi yapmıştır.

 

8- ''Kendisini Peygamber'e Bağışlayan Kadın'':

 

"Ve birde nefsini peygambere bağışlayan mü'min kadını" buyruğu daha önce geçen "sana helal kıldık" buyruğuna atfedilmiştir. Yani Biz sana kendisini mehirsiz olarak bağışlayan kadım da helal kıldık. Bu hususta görüş ayrılığı vardır. İbn Abbas'tan gelen rivayete göre o şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.)'ın yanında bulunan her kadın ya nikah akdi ile yahut sağ elinin malik olması ile (cariyelikle) bulunuyordu. "Kendisini bağışlayan" diye yanında hiçbir kadın yoktu. Bazıları da onun yanında kendisini (mehirsiz olarak) bağışlamış tek bir kadın bulunuyordu, der.

 

Derim ki: Buhari ve Müslim'deki rivayet bu görüşü güçlendirmekte ve desteklemektedir. Müslim'in rivayetine göre Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben kendilerini Resulullah (s.a.v.)'a bağışlayan kadınları kıskanır ve şöyle derdim: Bir kadın kendisirıi bir adama bağışlamaktan utanmaz mı? Nihayet Yüce Allah:

 

"Hanımlarından kimi dilersen geri bırakabilir, kimi dilersen yanına alabilirsin'" buyruğunu indirdi, bu sefer şöyle dedim: Allah'a yemin ederim, görüyorum ki Rabbin hep senin arzun ne ise, onun gereğini yerine getirmekte çok çabuk davranıyor. 

 

Buhari'deki rivayetegöre de Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Hakim kızı Havle kendisini Resulullah (s.a.v.)'e bağışlayan hanımlardan birisi idi.

 

İşte bu kendisini Peygamber'e bağışlayan hanımların birden çok olduğunu açıkça göstermektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

ez-Zemahşeri dedi ki: Denildiğine göre kendilerini bağışlayan hanımlar dört tanedir. Bunlar: el-Haris kızı Meymune, ensardan olan ve Ummu'l-Mesakin (yoksulların anası) diye bilinen Huzeyme kızı Zeyneb, Cabir kızı Um Şerik ile Hakim kızı Havle'dir.

 

Derim ki: Bunun bazısında görüş ayrılıkları vardır. Katade dedi ki: Kendisini bağışlayan kadın el-Haris kızı Meymune'dir. eş-Şa'bi dedi ki: O ensardan bir kadın olan ve Ummu'l-Mesakin diye bilinen Huzeyme kızı Zeyneb'dir. Ali b. el-Huseyn ile ed-Dahhak ve Mukatil de şöyle demişlerdir: Bu kadın Esedli Cabir kızı Um Şerik'dir. Urve b. ez-Zübeyr ise: el-Evkas kızı Um Hakim esSülemiyye'dir. demiştir.

 

9- Kendisini Mehirsiz Olarak Bağışlayan Hanımın Adı:

 

Kendisini bağışlayan hanımın adının ne olduğu hususunda görüş ayrıl ığı vardır. Ensar'dan olan Um Şerik'in adının Gaziyye (veya Guzeyle) olduğu söylenmiştir. Guzeyle diyenler de vardır. Hakim kızı Leyla da denilmiştir. el-Haris kızı Meymune olduğu da söylenmiştir. Peygamber (s.a.v.) talib olduğunda, peygamber adına onu isteyen kişi geldiğinde devesi üzerinde idi. Bunun üzerine Meymune: Deve de, onun üzerindeki de Resulullah (s.a.v.)'a aittir, dedi.

 

Yine denildiği ne göre bu hanım Um Şerik el-Amiriye'dir. Daha önce Ezdli, Ebu'l-Ukr'un nikahı altında idi. et-Tufeyl b. el-Haris'in nikahı altında olduğu da söylenmiştir. Ondan Şerik adlı çocuğu dünyaya gelmiştir.

 

Denildiğine göre Resulullah (s.a.v.) bu hanım ile evlenmiştir. Ancak bu sabit değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Bunu Ebu Ömer b. Abdi'l-Berr zikretmiştir.

 

eş-Şa'bi ve Urve de şöyle demişlerdir: Bu hanım Ummu'l-Mesakin Huzeyme kızı Zeyneb'dir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

10- Kadının Kendisini Hibe Etmesi:

 

Cumhur; "Bağışlayan kadın" buyruğundaki "elif"i esreli olarak okumuştur. Bu ise, işin yeniden tekrarlanmasını gerektirir. Yani böyle bir şey meydana gelirse, o peygamber için helal olur. İbn Abbas ve Mücahid'den gelen rivayete göre şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.v.)'ın yanında kendisini bağışlayan bir kadın yoktu. Ancak biz bunun aksine dair delilleri ortaya koymuş bulunuyoruz.

 

Hadis imamları sahih hadis kaynaklarında Sehl ve başkalarından şunu rivayet etmektedirler: Bir kadın Resulullah (s.a.v.)'a gelip: Ben kendimi sana hibe etmek üzere geldim, dedi. Peygamber sustu, nihayet bir adam kalkıp şöyle dedi: Eğer sen onunla evlenmeyi düşünmüyorsan, onu benimle evlendir.

 

Şayet böyle bir bağışlama caiz olmasaydı, Rasulullah (s.a.v.) susmazdı. Çünkü o batıl olan bir şeyi işittiği takdirde susmakla geçiştirmezdi. Şu kadar var ki, onun susması bu hususta (Rabbinden gelecek) bir açıklamayı beklemesi ihtimali dolayısıyla olabilir. Ayet-i kerime de bunu helal kılmak ve bu hususta muhayyer bırakmak hükmü ile nazil oldu. O da onunla evlenmemeyi seçti ve başkası ile evlendirdi. Susmasının bu hususta düşünmesinden kaynaklanmış olma ihtimali de vardır ve nihayet bir adam kalkıp o kadına talib oldu.

 

Hasan-ı Basri, Ubeyy b. Ka'b ve eş-Şa'bi ise, "bağışlayan kadını" lafzındaki hemzeyi üstün olarak okumuşlardır. Ayrıca el-A'meş buyruğu, "bağışlayan mü'min kadını" anlamında (...) diye okumuştur.

 

en-Nehhas dedi ki: Burada; (...) diye hemzenin esreli okunması anlam bakımından daha kapsamlıdır. Çünkü bu şekilde kendilerini bağışlayan hanımların birden çok olduğu söylenmiştir. üstün okunduğu takdirde anlamı muayyen bir kadın hakkında olur. Çünkü bu üstün okuyuş "kadın"dan bedeldir yahut da, " ...için" diye anlamındadır.

 

11- Peygamber'e Kafir Kadın Helal Değildi:

 

Yüce Allah'ın: "Mü'min kadını" buyruğu kafir kadının ona helal olmadığına delildir. İmamu'l-Harameyn şöyle demiştir: Hür kafir kadının ona haram olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır.

 

İbnu'l-Arabi ise, şöyle demektedir: Bana göre sahih olan görüş, kafir olan kadın ile evlenmenin ona haram olduğudur. Böylelikle o bizden ayrıcalıklı olmaktadır. Çünkü fazilet ve şeref ve üstünlük ile ilgili hususlarda onun payı daha fazladır. Eksiklik olan cihetlerde ise, o bu eksikliklerden daha uzak ve tertemizdir. Bize kitab ehli hür kadınları nikahlamak caiz kılınmıştır. Fakat kendisi üstün makamı dolayısıyla sadece mü'min hanımları nikahlayabilirdi. Hicret fazileti olmadığından dolayı hicret etmeyen hanımlar ona helal olmadığına göre, küfrün sebep olduğu eksiklikten ötürü kitab ehli kafir bir kadının nikahlanmasının ona helal olmaması öncelikle sözkonusudur.

 

12- Nikah Akdinin Mahiyeti:

 

"Nefsini peygambere bağışlayan mü'min kadın" buyruğu nikahın özel sıfatlar çerçevesinde karşılıklı bir ivazlaşma akdi olduğunun delilidir ki, buna dair açıklamalar daha önceden en-Nisa Suresi'nde (24. ayet, 6. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.

 

ez-Zeccac dedi ki: "Nefsini peygambere bağışlayan mü'min kadın" buyruğu bu yolla ona helal olmuş kadın, demektir. el-Hasen "bağışlayan" anlamındaki buyruğu; (...) şeklinde hemzeyi üstün olarak okumuştur. (...) edatı nasb mahallindedir. ez-Zeccac dedi ki: Bu 'da "Bağışlamak için" anlamındadır, başkası ise, bu okuyuşa göre "bağışladı diye" şekli "kadın"dan bedel-i iştimaldir.

 

13- Bağışın Kabulü: 

 

"Eğer peygamber onu nikah etmek isterse" yani kadın kendisini bağışlayıp Peygamber (s.a.v.) da onu kabul ederse, peygambere helal olur. Peygamber onu kabul etmeyecek olursa, böyle bir şey de gerekli olmaz. Nitekim bir kimseye bir şey bağışlanacak olursa, onun o bağışı kabul etme yükümlülüğü yoktur. Şu kadar var ki Peygamber Efendimiz'in üstün ahlakının bir gereği olarak, o bağış yapanın bağışını kabul ederdi. üstün ahlaklı kimseler bağışı reddetmenin adeten çirkin bir şeyolduğu ve bağışta bulunan kimseye bir hakaret, kalbine bir eziyet olduğu görüşündedirler. İşte Yüce Allah bu hususu Rasulü hakkında açıklığa kavuşturmuş ve onun üzerinden sıkıntıyı giderip insanların adet ve sözlerindeki batılı da ortadan kaldırmak maksadı ile, bunu okunan bir Kur'an ifadesiyle dile getirmiş olmaktadır,

 

14- Peygamber'e Has Olmak üzere ... :

 

"Yalnız sana has olmak üzere" buyruğu şu demektir: Kadınların kendilerini hususi olarak hibe etmeleri caiz değildir. Bir kadının herhangi bir erkeğe kendisini hibe etmesi caiz olmaz. Bunun özel olma yönü de şu şekilde olur: Şayet kadın gerdeğe girilmeden önce mehrin tayin edilmesini isteyecek olursa, böyle bir hakkı yoktur. Ancak kendi aramızda, nikahını başkasına havale eden bir kadının gerdekten önce mehir talebinde bulunma hakkı vardır. Gerdekten sonra ise, mehr-i misil taleb edebilir.

 

15- Kadının Kendisini Bağışlaması Caiz Değildir:

 

ilim adamları kadının kendisini bağışlamasının caiz olmadığını, bu şekHde bağış (hibe) lafzı ile nikahın gerçekleşmeyeceğini icma ile kabul etmişlerdir. Bundan tek istisna, Ebu Hanife ile iki arkadaşı (Ebu Yusuf ve Muhammed)'den gelen ve şöyle dediklerini belirten rivayettir: Kadın bağışta bulunurken, erkek de mehir tayin edip bu hususta şahid tutacak olursa, böyle bir iş caiz olur.

 

İbn Atiyye dedi ki: Onların bu görüşlerinden sadece ibare ve bağış (hibe) lafzının kullanılmasının caiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Yoksa onların şart koştukları fiiller, nikahın fiillerinin aynısıdır. Bu mesele yeterli açıklamalarıyla daha önceden el-Kasas Süresi'nde (23-28. ayetler, 9. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun.

 

16- Peygamber (s.a.v.)'e Ait Özel Hükümler (Resulullah (s.a.v.)'in Hususiyetleri):

 

Yüce Allah, şeriat hükümleri arasında Resulüne başkasının bu hususlarda kendisine ortak olmadığı birtakım özellikler vermiştir. Bunlar farz, haram ve helal kılma bahİsleriyle ilgili olup bu hususlar, ona ümmetten ayrı bir ayrıcalık olarak bağışlanmıştır. Bu mertebe özellikle ona verilmiştir. Bundan dolayı başkasına farz kılınmamış birtakım şeyler ona farz kılınmış. Başkasına haram kılınmadık bir takım fiiller ona haram kılınmış, ümmeti için helal kılınmamış birtakım şeyler ona helal kılınmıştır. BunIarın bir kısmı üzerinde ittifak edildiği gibi, bir kısmı hakkında da görüş ayrılığı vardır.

 

Peygamber'e özel olarak farz kılınan hususlar dokuz tanedir.

 

1. Geceleyin teheccüd kılmak: Denildiğine göre geceleyin namaza kalkmak vefat ettiği vakte kadar ona farz idi. Çünkü Yüce Allah: "Ey sarınıp bürünen (peygamber)! Birazı müstesnageceleyin kalk" (el-Müzzemmil, 12) diye buyurmaktadır. Ancak açıkça belirtilen husus şu ki, önceleri tehecüd onun için vacib idi, daha sonradan Yüce Allah'ın: "Gecenin bir kısmında da sana nafile olmak üzere onunla (Kuran'la)gece namazı kıll" (el-İsra, 79) buyruğu ile nesh olunmuştur.

 

2. Duha (kuşluk) namazı

3. Edha 

4. Vitr, bu da teheccüd kısmına dahildir.

5. Misvak kullanmak.

6. Borcunu ödemekte zorluk çekmekte iken ölen bir kimsenin borcunu ödemek.

7. Şer'i hususlar dışında akıl sahibi kimselerle danışmak.

8. Hanımlarını muhayyer bırakmak.

9. Bir amele başladı mı? onun üzerine sebatla devam etmek.

 

Başkaları şunu da eklemektedir: O bir münkerin işlendiğini görecek olursa, mutlaka ona tepki gösterir ve bu tepkisini de açığa vururdu. Çünkü onun bu hususta başkasına karşı tepki göstermemesi, bu işİn caiz oluşuna delil olur. Bu açıklamayı da el-Beyan müellifi zikretmiştir.

 

Peygamber (s.a.v.)'a özel olarak haram kılınan şeylere gelince, bunlar da toplam on şeydir:

 

1. Zekatın ona ve onun akrabalarına haram olması.

2. Nafile sadaka ona haramdır. Akrabalarına haram olması hususunda ise, nisbeten farklı görüşleri, bulunduğu fer'i bir meseledir.

 

3. Hain bakış: Bu da içindeki kanaatin aksini açığa vurmak veya gereken hususu yapmayarak başka bir tarafa meyletmektir. Peygamber (s.a.v.) izin istediği bir sırada bir kafiri yermekte iken yanına girdikten sonra o kişiye yumuşak söz söylemiştir.

 

4. Zırhını veya silahını giyinip kuşandığı takdirde Yüce Allah, onun ile savaştığı kimse arasında hüküm verinceye kadar üzerinden çıkarmasını Allah ona haram kılmıştır.

 

5. Yaslanarak yemek yemek.

6. Kokusu hoş olmayan yemekleri yemek.

7. Hanımlarının birisini boşayıp yerine başkasını alması. İleride gelecektir.

8. Onunla birlikte olmaktan hoşlanmayan kadını nikahlaması.

9. Kitab ehli hür kadını nikahlaması.

10. Cariyeyi nikahlaması.

 

Yüce Allah, peygamberi tenzih ve onu temizlemek için, başkasına haram kılmamış olduğu birtakım şeyleri ona haram kılmıştır. Yüce Allah ona yazı yazmayı, şiir söyleyip bunu öğretmeyi -huccetini daha bir pekiştirmek, mucizesini daha bir açıkça ortaya koymak için- haram kılmıştır. (Bu hususta ona imkan vermemiştir.) Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sen bundan önce hiçbir kitab okumuş değildin ve sağ elinle de onu yazmamıştın. "(elAnkebut, 48)

 

en-Nekkaş'ın naklettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) vefat etmeden önce yazı yazabiliyordu. Ancak meşhur olan birinci görüştür. Ayrıca insanlara verilen dünya metaına göz dikmesi de ona haram kılınmıştır. Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "Sakın bazılarını faydalandırdığımız şeylere ikigözünü dikip uzatma. "(el-Hicr, 88)

 

Peygamber (s.a.v.)'a özel olarak helal kılınanlara gelince, bunlar da onaltı tanedir:

 

1. Ganimetlerden safiy (taksimata sokulmayan) özel bir şeyi kendine ayırması.

2. Beşte birin, beşte birini de yahut beşte birin tamamını da dilediği gibi tasarruf ta bulunabilmesi.

3. Visal orucu (akşam if tar etmeden orucu birkaç gün sürdürmek)

4. Dört hanımdan fazla nikahlamak.

5. Hibe (bağışlama) lafzı ile nikahının olması.

6. Nikahladığı hanımı velisiz nikahlayabilmesi.

7. Mehirsiz nikahının olması.

8. İhram halinde nikahlamasının helal olması.

9. Hanımlar arasında paylaştırma yükümlülüğünün üzerinden sakıt olması -ileride gelecektir-o

 

10. Bir hanımı görecek (ve kalbinde yer edecek) olursa, kocasının o hanımı boşaması vacib olur, peygamberin de o hanımı nikahlaması helal olur. İbnu'l-Arabi dedi ki: İmamu'l-Harameyn böyle demiştir. Daha önce Zeyd kıssasında ilim adamlarının bu husustaki görüşleri geçmiş bulunmaktadır.

 

11. O Safiyye'yi hürriyetine kavuşturmuş ve onun hürriyetine kavuşturulmasını mehri olarak tayin etmişti.

12. Mekke'ye ihramsız olarak girmesi: Bizim ihramsız olarak Mekke'ye girişimizde ise, görüş ayrılığı vardır.

13. Mekke'de savaşabilmesi.

14. Ona mirasçı olunmaz.

 

Bunun ona özel olarak helal kılınmış şeyler arasında zikrediliş sebebi şudur: Kişi hastalığı sebebiyle ölüme yakınlaşacak olursa, onun mülkünün önemli bir bölümü de elinden çıkar ve geriye sadece üçte bir kalır. Rasülullah (s.a.v.)'ın mülkü ise, miras ile ilgili ayette (en-Nisa, 11-14. ayetler, 5. başlıkta) açıklandığı üzere onun mirası mülkü olarak kalmaya devam etmiştir. Aynı şekilde Meryem Süresi'nde de (6. ayetin tefsirinde) buna dair açıklamalar yine geçmiş bulunmaktadır.

 

15. Vefatından sonra da hanımlarının kocaları hayatta imiş gibi devam etmeleri (başkalarıyla evlenmelerinin haram olması).

 

16. Bir hanımı boşadığı takdirde yine ondan dolayı hanımının başkası tarafından nikahlanması haram kalmaya devam eder.

 

Bu son üç hususun büyük bir bölümü ilgili yerlerde etraflı bir şekilde açıklanmış bulunmaktadır. İleride de Yüce Allah'ın izniyle gelecektir. Ayrıca Resulullah (s.a.v.)'e aç ve susuz kimselerden yiyecek ve içecek şeyleri alması -bunlara sahib olan kimse (bunları verdiği takdirde) helak olacağından korksa dahi- mübah kılınmıştır. Çünkü Yüce Allah: "Peygamber mü'minler için kendi öz canlarından önce gelir" (el-Ahzab, 6) diye buyurmaktadır. Herbir müslüman peygamberi, gerektiğinde kendi öz canıyla korumakla yükümlüdür.

 

Peygamberin kendisi adına bazı yerleri ayırıp tahsis etmesi (yasak bölge kılması, hima) da mübah kılınmıştır.

 

Ganimetlerin kendisine (ve ümmeti (ne) helal kılınması ile de Allah ona ikramda bulunmuştur. Yeryüzü de ona ve ümmetine nem bir mescid, hem de temizlenme aracı kılınmıştır. Halbuki önceki peygamberler arasında mescidlerin dışında namaz kılmaları sahih olmayanlar dahi vardır.

 

Düşmanının kalbine salınan korku ile ona yardım verilmiştir. Düşmanı bir aylık mesafeden ondan korkardı.

 

Bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiştir. Kendisinden önceki peygamberler ise, insanların bir bölümüne peygamber olarak gönderilirdi. Ona kendisinden önceki peygamberlerin mucizelerinin benzerleri verildiği gibi, daha fazlası da verilmiştir. Musa (a.s)'ın mucizesi asa ve kayadan suyun fışkırması idi. Peygamber (s.a.v.) için ise, ay yarılmış ve parmaklarının arasından su fışkırmıştır. İsa (a.s)'ın mucizesi ölüleri diriltmek, anadan doğma körü ve abraşı iyileştirmek idi. Peygamber (s.a.v.)'in elinde ise, çakıl taşları tesbih etmiş, kendisine yaslanarak hutbe okuduğu kütük onun için adeta ağlamıştı. Bunlar ise, daha ileri derecede mucizelerdir.

 

Yüce Allah, diğer peygamberlere üstünlük olarak ona ayrıca Kur'an-ı Kerim'i mucize olarak vermiştir ve Kur'an'daki mucizesi kıyamete kadar baki kalmıştır. İşte bundan dolayı onun nübuvveti kıyamet gününe kadar nesh olmamak üzere ebedi bir peygamberliktir.

 

17- Peygamberin Nikahlamak istemesi ... :

 

"Peygamber onu nikah etmek isterse" buyruğu onu nikah-

larsa anlamındadır. Çünkü; (...) ile (...): "Nikahladı (anlamında)"; diye kullanılır. Tıpkı; (...) ile (...)'in, "beğendi, hayret etti" anlamında, (...) ile (...)'in de "acele etti" anlamında kullanılması gibi.

 

Bununla birlikte; (...)'in nikah talebinde veya cima talebinde bulunmak anlamında kullanılması da mümkündür.

 

"Has olmak üzere" lafzı hal olarak nasbedilmiştir. Bunu ez-Zeccac söylemiştir.

 

Bunun zikredilmemiş bir fiile muttasıl bir zamirden hal olduğu da söylenmiştir ki, bu zamire zikredilmemiş olan fiil delalet etmektedir. Bunun da takdiri (anlamı) şöyledir: Biz sana hanımlarını helal kıldık. Aynı şekilde mü'min olan bir kadını da sana has olmak üzere, senin için hibe (bağışlama) lafzı ile mehirsiz ve velisiz olarak helal kıldık.

 

18- Mü'minler Bu Hükmün Dışındadır:

 

"Diğer mü'minler bir yana" kaydının faydası şudur: Kafirler her ne kadar bize (Malikilere) göre şeriatın fer'i hükümleri ile muhatab iseler de, onların bu hükümlerle bir ilişkileri yoktur. Çünkü hükümlerin onlar hakkında uygulanması ancak İslam'ın takdirinde olan bir şeydir.

 

"Biz mü'minlere eşleri ve malik oldukları cariyeleri hususunda neleri farz kıldığımızı" mü'minlere neleri vacib kıldığımızı "biliyoruz." Bu da onların ancak dört kadınla ve mehir, beyyine (şahit) ve veli ile evlenebilecekleri hükmüdür. Bu anlamdaki açıklamaları Ubeyy b. Ka'b, Katade ve başkaları yapmıştır.

 

19- Peygamber'e Darlık Olmasın Diye:

 

"Sana darlık olmasın diye (böyle hükmettik)" Yani içinde bulunduğun herhangi bir işte, senin ayrıca genişlik istemene ihtiyaç bırakmadık Yani Biz bunca açıklamayı ve bu kadar geniş bilgileri: "Sana darlık olmasın diye" yaptık Buna göre "Olmasın diye" lafzı "Biz sana ... zevcelerini. .. helal kıldık" buyruğuna taalluk etmektedir. Yani herhangi bir hususta Rabbinin nezdinde senin bir günah kazandığın ortaya çıkmadıkça herhangi bir sıkıntın olmasın ve bundan dolayı kalbin daralmasın diye ...

 

Daha sonra Yüce Allah, mağfiret ve rahmetiyle bütün mü'minleri teselli ederek: "Allah mağfiret edendir, rahmet edendir" diye buyurmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Ahzab 51

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR