AHZAB 47 / 48 |
وَبَشِّرِ
الْمُؤْمِنِينَ
بِأَنَّ
لَهُم مِّنَ
اللَّهِ
فَضْلاً
كَبِيراً {47} وَلَا
تُطِعِ
الْكَافِرِينَ
وَالْمُنَافِقِينَ وَدَعْ
أَذَاهُمْ
وَتَوَكَّلْ
عَلَى اللَّهِ
وَكَفَى
بِاللَّهِ
وَكِيلاً {48} |
47.
Mü'minlere de; muhakkak onlar için Allah'tan büyük bir lütuf ve ihsan olduğunu
müjdele.
48.
Kafirlere de, münafıklara da itaat etme. Onların eziyetlerine aldırma! Allah'a
tevekkül et! Vekil olarak Allah yeter.
"Mü'minlere de ...
müjdele" buyruğunda başta yer alan "vav" (mealde:
"de") cümleyi cümleye atfetmektedir. Ancak anlam itibariyle bir
öncekinden ayrıdır. Yüce Allah, mü'minlere kendileri için Allah'tan büyük bir
lütuf ve ihsan olduğunu müjdelemesini emretmektedir. ez-Zeccac'ın görüşüne göre
ise, aydınlık saçan bir kandil sahibi olarak yahut da aydınlık saçan bir
kandili okuyarak (mü'minlere müjdele) demek olur. O takdirde "ey
peygamber... seni gönderdik" buyruğundaki "kef (seni anlamında)"e
atfedilmiş olur.
İbn Atiyye dedi ki:
Babam -Allah ondan razı olsun- bize dedi ki: Bu bana göre Yüce Allah'ın
Kitabı'nda en ümit verici ayetlerdendir. Çünkü Yüce Allah peygamberine,
mü'minlere, kendi nezdinde onlar için pek büyük bir lütuf ve ihsan olduğunu
müjdelemesini emretmektedir. Bu pek büyük lütuf ve ihsanın ne olduğunu da:
"iman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar cennetlerin
bahçelerindedir. Onlar için Rabbleriyanında istedikleri herşey vardır. işte bu
büyük lütufve ihsanın ta kendisidir" (eş-Şura, 22) buyruğunda açıklamış
bulunmaktadır.
Buna göre bu surede yer
alan bu ayet-i kerime bir haberdir. Ha, mim, ayn, sin kaf (yani eş-Şura)
Suresi'nde yer alan ayet-i kerime ise, onu açıklamaktadır.
"Kafirlere de,
münafıklara da itaat etme!" Yani din hususunda sana şirin görünmek
maksadıyla ileri sürdükleri görüşler hususunda onlara itaat etme ve onlarla
aynı kanaatleri paylaşma!
"Kafirler" den
kasıt Ebu Süfyan, İkrime ve Ebu'l-A'ver es-Sülemi olup bunlar: Ey Muhammed,
dediler. Sen bizim tanrılarımızdan kötü bir şekilde söz etme, sana uyalım.
"Münafıklardan" Abdullah b. Ubeyy, Abdullah b. Sa'd, Tu'me b. Ubeyrik
de Peygamber (s.a.v.)'ı masIahatın bunu gerektirmesi sebebiyle onların
istediklerini kabul etmeye teşvik etmişlerdi.
"Onların
eziyetlerine aldırma!" Yani onların sana verdikleri eziyetlere karşılık
olmak üzere sen onlara eziyet etmekten vazgeç.
Şanı Yüce Allah, onları
cezalandırmayı terketmesini, onların hatalarını affetmesini emretmektedir. Buna
göre buradaki "eza (eziyet)" mastar olup mef'ule izafe edilmiştir. Bu
açıklamaya göre ayetin kafirler ile alakalı olan bölümü neshedilmiştir. Onu
nesheden ise, kılıç (savaşı emreden) ayettir.
Ayet-i kerimenin ikinci
bir anlamı da vardır: Yani sen onların sözlerinden ve sana verdikleri eziyetlerden
yüz çevir, bununla uğraşma. Bu açıklamaya göre ise, mastar faile izafe
edilmiştir. Bu da Mücahid'in te'vilidir. Ayet-i kerime kılıç (savaşı emreden)
ayeti ile neshedilmiştir.
"Allah'a tevekkül
et" buyruğu ile yalnız kendisine tevekkül etmesini emretmekte ve
"vekil olarak Allah yeter" buyruğu ile de onu teselli etmektedir.
İfadede Allah'ın ona yardımcı olacağına dair bir vaad gücü vardır.
"Vekil" bir
işi yerine getiren, koruyucu demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN