AHZAB 37 |
وَإِذْ
تَقُولُ
لِلَّذِي
أَنْعَمَ
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَأَنْعَمْتَ
عَلَيْهِ أَمْسِكْ
عَلَيْكَ
زَوْجَكَ
وَاتَّقِ
اللَّهَ
وَتُخْفِي
فِي
نَفْسِكَ
مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ
وَتَخْشَى
النَّاسَ
وَاللَّهُ أَحَقُّ
أَن
تَخْشَاهُ
فَلَمَّا
قَضَى زَيْدٌ مِّنْهَا
وَطَراً
زَوَّجْنَاكَهَا
لِكَيْ لَا
يَكُونَ
عَلَى
الْمُؤْمِنِينَ
حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ
أَدْعِيَائِهِمْ
إِذَا
قَضَوْا
مِنْهُنَّ
وَطَراً وَكَانَ
أَمْرُ
اللَّهِ
مَفْعُولاً |
37. Hani sen Allah'ın
da kendisine nimet verdiği, senin de kendisine nimet ettiğin kimseye:
"Zevceni nikahında tut ve Allah'tan kork!" diyordun. Allah'ın açığa
çıkaracağı şeyi ise içinde gizliyor, insanlardan korkuyordun. Halbuki Allah'tan
korkman daha uygundu. Nihayet Zeyd'in o kadın ile bir bağı kalmayınca, Biz onu
seninle evlendirdik. Böylelikle evlatlıklarının eşleri ile herhangi bir bağı
kalmayınca, onlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir vebal olmadığı
anlaşılsın. Allah'ın emri elbette yerini bulur.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı dokuz başlık halinde sunacağız:
1- Ayetin Nüzul Sebebi ve Anlaşılması:
2- Hz. Peygamber'in Zeyd'e:
"Zevceni Nikahında Tut'' Demesinin Sebebi:
3- Hz. Zeyneb'in Peygamber (s.a.v.) ile
Evlenmesi:
4- Hz. Zeyneb'in işini Allah'a Havale
Etmesi ve Mükafatı:
5- Peygamber'in Kendisine Nimet Ettiği
Kişi Zeyd b. Harise'dir:
6- Zeyd (r.a.)'ın Kuran-ı Kerim'de
Anılmış Olmasının Fazileti:
7- Hz. Zeyd'in, Zeyneb (r. anha) ile
ilişkisinin Kalmaması:
8- Nikahta Mehir Belirlenirken Önce
Erkeğin Adının Zikredilmesi Gerektiğini Kabul Edenlerin Delilleri:
9- Nıkahta Velilık:
1- Ayetin Nüzul Sebebi
ve Anlaşılması:
Tirmizı şu rivayeti
kaydetmektedir: Bize Ali b. Hucr anlattı, dedi ki: Bize Davud b. ez-Zibrikan,
Davud b. Ebi Hind'den anlattı. Davud b. Ebi Hind, eş-Şa'bi'den, o Aişe
(r.anha)'dan dedi ki: Şayet Resulullah (s.a.v.) vahiyden bir şeyler gizlemiş
olsaydı, şu: "Hani sen Allah'ın da kendisine" İslam ile "nimet
verdiği, senin de kendisine" kölelikten azad etmekle "nimet ettiğin
kimseye" çünkü onu azad etmişti, "zevceni nikahında tut ve Allah'tan
kork, diyordun. Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi ise içinde gizliyor, insanlardan
korkuyordun. Halbuki Allah'tan korkman daha uygundu ... Allah'ın emri elbette
yerini bulur" ayetini gizlerdi. Resulullah (s.a.v.) Zeyneb ile
evlendiğinde, o oğlunun helali ile evlendi, demeleri üzerine Yüce Allah da:
"Muhammed sizin adamlarınızdan kimsenin babası değildir. Fakat o Allah'ın
Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur" (el-Ahzab, 40) ayetini indirdi.
Rasülullah (s.a.v.) Zeyd'i küçük yaşta iken evlad edinmişti. O bu haliyle büyük
bir adam oluncaya kadar devam etti ve ona Muhammed b. Zeyd denilir oldu. Şanı
Yüce Allah da bunun üzerine: "Onları babalarına nisbet edip çağırın. Bu
Allah nezdinde daha adildir. Eğer babalarını bilmiyor iseniz, dinde
kardeşleriniz ve dostlarınızdırlar" (el-Ahzab, 5) buyruğunu indirdi. Yani
filan kişi filanın mevlasıdır, filan filanın kardeşidir. İşte bu Allah nezdinde
daha adildir. Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu garib bir hadistir. Çünkü Davüd b.
Ebi Hind, eş-Şa'bi'den, o Mesruk'tan, o Aişe (r.anha)'dan diye rivayet
etmiştir. Aişe dedi ki: Eğer Peygamber (s.a.v.) vahiyden bir şey gizlemiş
olsaydı, hiç şüphesiz: "Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin
de kendisine nimet ettiğin kimseye ... diyordun" ayetini gizlerdi. Bu
hadis, bu şekliyle uzun uzadıya rivayet edilmiş değildir.
Derim ki: İşte Müslim,
Sahih'inde bu kadarını rivayet etmiştir. Tirmizi'nin, Cami'inde sahih dediği de
budur.
Buhari'de de Enes b.
Malik'ten gelen rivayete göre bu: "Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi ise
içinde gizliyor ... " ayeti Zeyneb bint Cahş ile Zeyd b. Harise hakkında
nazil olmuştur. Ömer, İbn Mes'ud, Aişe ve el-Hasen de şöyle demişlerdir: Allah,
Rasulüne bu ayetten daha ağır hiçbir ayet indirmiş değildir. el-Hasen ve Aişe
de şöyle demişlerdir: Rasülullah (s.a.v.) şayet vahiyden bir şeyler gizlemiş
olsaydı, kendisine çok ağır geldiğinden ötürü bu ayet-i kerimeyi gizlerdi.
Rivayet edilen habere
göre akşam olunca Zeyd yatağına gitti. Zeyneb dedi ki: Zeyd bana yaklaşamadı.
Allah'ın beni ondan koruması müstesna, ben ondan geri durmadım, ancak onun bana
yaklaşmaya gücü yetmiyordu.
Bu Ebu İsmet Nuh b. Ebi
Meryem'in rivayetidir. O, bu sözleri Zeyneb'in sözleri olarak nakletmektedir.
Bir rivayette de şöyle denilmektedir: Zeyd'in, Zeyneb'e yaklaşmak istediği
sırada organı şişkinleşti. Bu da önceki rivayete yakındır. Zeyd, Resulullah (s.a.v.)'a
gelip şöyle dedi: Zeyneb diliyle bana eziyet ediyor, şunu şunu yapıyor ve ben
onu boşamak istiyorum. Peygamber ona: "Zevceni nikahında tut ve Allah'tan
kork." dedi. Zeyd onu boşayınca, bu sefer: "Hani sen Allah'ın da
kendisine nimet verdiği, senin de kendisine nimet ettiğin kimseye ...
diyordun" ayeti nazil oldu.
İnsanlar bu ayet-i
kerimenin te'vili hususunda farklı görüşlere sahiptir. Katade, İbn Zeyd ile
aralarında Taberi'nin ve başkalarının da bulunduğu bir grup müfessirin
kanaatine göre; Peygamber (s.a.v.) Zeyneb bint Cahş'in güzelliğini -Zeyd'in
nikahı altında bulunduğu sırada- beğenmişti. O, Zeyd'in onu boşayıp kendisi
onunla evlenmeyi çok isterdi. Diğer taraftan Zeyd, Peygamber'e Zeyneb'den
ayrılmayı haber verip de kaba sözlerinden, verdiği emirlerine karşı
gelmesinden, diliyle kendisine eziyet verip ona karşı büyüklenmesinden
şikayette bulununca, Peygamber: "-Onun hakkında söylediği hususları
kastederek- Allah'tan kork ve hanımını nikahında tut" demişti. Halbuki
içten içe de Zeyd'in onu boşamasını istiyordu. İşte nefsinde gizlediği bu idi.
Şu kadar var ki o gerektiği şekilde iyiliği emretme yolunu tutmuştu.
Mukatil dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) Zeyneb bint Cahş'ı, Zeyd ile evlendirdi. Bir süre onun
yanında kaldı. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) Zeyd'i bulmak isteyerek evine
gitti. Zeyneb'i ayakta dikilir gördü, Zeyneb beyaz tenli, güzel, iri-yarı,
Kureyş'in en göze gelen kadınlarından idi. Ondan hoşlandı ve:
"kalbleri evirip
çeviren Allah'ı tenzih ederim." dedi. Zeyneb, Peygamber'in bu tesbihini
işitince, bunu Zeyd'e aktardı. Zeyd bunu anlayınca, ey Allah'ın Resulü onu
boşamama izin ver, çünkü o bir parça kibirlidir, bana karşı büyüklük taslıyor
ve diliyle bana eziyet ediyor, demişti. Peygamber (s.a.v.) da: "Hanımını
nikahında tut ve Allah'tan kork" demişti.
Bir açıklamaya göre de
Yüce Allah bir rüzgar estirdi. Esen bu rüzgar (kapı üzerindeki) perdeyi
kaldırdı. O sırada Zeyneb evinin içinde ve üzerinde iç elbiseleriyle
bulunuyordu. Peygamber, Zeyneb'i görünce ona meyletti. Zeyneb de Peygamber
(s.a.v.)'ın kendisine meylettiğini anladı. Bütün bunlar Peygamber'in Zeyd'i
gidip sorduğu zaman olmuştu. Zeyd geldiğinde ona durumu bildirince, Zeyd'in de
içinden onu boşamak geçti.
İbn Abbas dedi ki:
"Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi" ona duyduğun sevgiyi "ise
içinde gizliyor, insanlardan korkuyordun." Onlardan utanıyordun.
Bir diğer açıklamaya
göre sen: Onu boşa diyecek olsaydın, müslümanların kınamasından korkuyor ve
bundan hoşlanmıyordun. Bir adama hanımını boşamasını emretti de o boşayıncada
onunla nikahlandı, demelerini "Halbuki" bütün hallerinde
"Allah'tan korkman daha uygundu."
Bir başka açıklamaya
göre: Allah'tan utanman ise daha uygundu. Yüce Allah sana Zeyneb'in senin
hanımın olacağını sana bildirdikten sonra, Zeyd'e hanımını nikahı altında tutmasını
emretmemen gerekirdi. Yüce Allah bütün bunlardan dolayı peygamber'e sitem etmiş
oluyordu.
Ali b. el-Hüseyn'den de
şöyle dediği rivayet edilmektedir: Yüce Allah Peygamber (s.a.v.)'a Zeyd,
Zeyneb'i boşayacak ve Yüce Allah'ın Zeyneb'i kendisine nikahlaması ile onunla
evleneceğini vahyetmişti. Zeyd, Peygamber (s.a.v.)'a Zeyneb'İn huyundan
şikayette bulunup da Zeyneb'in kendisine katlanamadığını belirtip onu boşamak
istediğini söyleyince, Resulullah (s.a.v.) edeb esaslarına uygun olarak ve ona
tavsiyede bulunmak üzere: "Bu sözlerinde Allah'tan kork ve hanımını
nikahında tut" demişti. Halbuki pek yakında Zeyd'in ondan ayrılacağını ve
kendisinin onunla evleneceğini de biliyordu. İşte Peygamber'in içinde gizlediği
budur. Peygamber (s.a.v.) pek yakında onunla evleneceğini bildiğinden dolayı
ona hanımını boşamasını söylediği varid değildir. Resulullah (s.a.v.) azadlısı
olan Zeyd'e hanımını boşamasını emrettikten sonra Zeyneb ile evlenmesi dolayısı
ile insanların kendisi hakkında ileri geri konuşmalarından korkmuştu. İşte Yüce
Allah, Allah'ın kendisine mübah kıldığı bir şey hususunda insanlardan korktuğu
için bu kadarı sebebi ile sitemde bulunmuş ve hanımını boşayacağını bildiği
halde "nikahın altında tut" demesi dolayısıyla ona serzenişte bulunmuştu.
Yüce Allah da ona her durumda kendisinden korkulması gerektiğini ona bildirdi.
İlim adamlarımız
-Allah'ın rahmeti üzerlerinde olsun- şöyle demişlerdir: Bu görüş, bu ayet-i
kerimenin te'vili hususunda yapılmış açıklamaların en güzelidir. Tahkik ehli müfessirlerinin
ve derin ilim adamlarının benimsediği görüş budur. ez-Zühri, Kadı Ebu Bekir b.
el-A'la el-Kuşeyri, Kadı Ebu Bekr b. el-Arabi ve başkaları gibi.
Yüce Allah'ın:
"İnsanlardan korkuyordun" buyruğundan kasıt ise münafıkların: O,
çocukların hanımları ile evlenmeyi yasakladığı halde, oğlunun hanımı ile
evlendi, diye asılsız bir haber yaymalarından korkması idi. Peygamber
(s.a.v.)'ın, Zeyd'in hanımı, Zeyneb'i sevdiği, kalbinin ona meylettiği, hatta
bazı hayasızca söz söyleyenlerin aşık olduğu lafızlarını da
kullandığıiddialarına gelince, bu ancak böyle bir durumda Peygamber (s.a.v.)'ın
masum olduğunu bilmeyen yahut da onun hürmet ve saygınlığını hafife alan
kimselerin söyleyebilecekleri sözlerdir.
Tirmizi el-Hakim,
Nevadiru'l-Usul adlı eserinde Ali b. el-Huseyn'e ait şu sözü senediyle birlikte
kaydetmektedir: Ali b. el-Huseyn bu hususta ilim hazinelerinden bir hazine,
mücevherlerinden bir mücevher, incilerinden bir inci getirmiştir. O da şudur:
Yüce Allah, Zeyneb senin hanımlarından birisi olacaktır, diye ona haber
vermişken, artık bundan sonra sen Zeyd'e niçin: "Zevceni nikahında
tut" diyorsun ve niçin insanların: O, oğlunun hanımı ile evlendi
diyeceklerinden korkuyorsun? Halbuki en uygunu Allah'tan korkmandır.
en-Nehhas dedi ki: ilim
adamlarından kimisi şöyle demiştir: Bu Peygamber (s.a.v.)'ın bir hata ya da
günahı değildir. Nitekim bundan dolayı Peygamber'e tevbe etmesi yahut Allah'tan
mağfiret dilemesi emredilmemiştir. Başkası ondan daha güzel olmakla birlikte,
bir iş hata olmayabilir. O insanlar fitneye düşer korkusuyla, bunu içinde
gizlemişti.
2- Hz. Peygamber'in
Zeyd'e: "Zevceni Nikahında Tut'' Demesinin Sebebi:
ibnu'l-Arabi dedi ki:
Şayet Peygamber, Zeyd'e: "Zevceni nikahında tut!" demesinin sebebi
-yüce Allah sonunda onun zevcesi olacağını haber vermiş olduğu halde- nedir?
diye sorulursa, şöyle cevab veririz: Zeyd'in ona rağbet veya nefreti
itibariyle, Allah'ın kendisine bildirmediği husus ile, onu sınamayı diledi.
Zeyd, Hz. Peygamber'e ondan uzaklaşmak istediğini ve ondan hoşlanmadığını
Peygamber'in bilmediği şekilde açıklayıp haber verdi.
Şayet: Ayrılmalarının
kaçınılmaz olduğunu bildiği halde nasıl olur da ona Zeyneb'i nikahı altında
tutmasını emretti? Bu ise bir çelişkidir, denilecek olursa, biz de deriz ki:
Hayır, bu iyi ve sağlıklı maksatlar için doğru bir şeydir. Delilin ortaya
konulması ve sonucun bilinmesi açısından uygundur. Nitekim Yüce Allah, kulun
iman etmeyeceğini bildiği halde iman etmesini emreder. Emrin taalluk ettiği
şeyin, ilmin taalluk ettiği şeye muhalif olmasında o emri vermeyi engelleyecek
ne akli, ne de hikmet açısından herhangi bir hususun varlığından sözedilemez.
işte bu çok nefis bir bilgidir, o bakımdan bunu iyice biliniz, bunu güzel bir
şekilde kabulleniniz.
Yüce Allah'ın:
"Allah'tan kork" buyruğu ise, onu boşamakta Allah'tan kork, onu
boşama, demektir. Peygamber bununla tenzihi bir nehiyde bulunmuştur, haram
kılma anlamında bir nehiy kastetmiş değildir. Çünkü evla olan onun
boşamamasıdır.
Şöyle de açıklanmıştır:
"Allah'tan kork" onun büyüklendiğini, kocasına eziyet verdiğini
söylemekle onu yerme! "İçinde gizlediği" şeyin de kalbinin ona ilgi
duyması olduğu söylendiği gibi, Zeyd'in ondan ayrılmasıdır, diye de
açıklanmıştır. Bir görüşe göre de Zeyd'in onu boşayacağını bilmişti. Çünkü Yüce
Allah bu hususu ona bildirmişti.
3- Hz. Zeyneb'in
Peygamber (s.a.v.) ile Evlenmesi:
Peygamber (s.a.v.)'dan
rivayet edildiğine göre o Zeyd'e şöyle demiştir: "Bana göre senden daha
güvenilir bir kimse yoktur, haydi git bana Zeyneb'i iste!" Zeyd dedi ki:
Ben de gittim. Peygamber (s.a.v.)'a duyduğum saygı dolayısıyla sırtımı ona geri
döndüm ve peygamber'e onu istedim. Bundan dolayı çokça sevindi ve: Ben Rabbimin
işaretini almadan bir şey yapacak değilim, dedi. Bunun üzerine namaz kıldığı
yere kalktı ve namaza durdu. Kur'an-ı kerimin buyrukları da nazil oldu.
Peygamber (s.a.v.) onunla evlendi ve onunla gerdeğe girdi.
Derim ki: Bu hadisin
manası Sahih(-i Müslim)de sabit olmuştur. Nesai de bu hadisi şu başlık altında
kaydetmektedir: "Kendisine talib olunduğu takdirde kadının namaz kılması
ve Rabbinden istiharede bulunması (hayırlısını dilemesi).''
Lafız Müslim'in olmak
üzere hadis imamlarının rivayetine göre Enes şöyle demiştir: Zeyneb'in iddeti
bittikten sonra Rasülullah (s.a.v.), Zeyd'e: "Git, onu bana iste!"
dedi. Bunun üzerine Zeyd gitti, yanına vardığında hamur mayalamakta idi. (Zeyd)
dedi ki: Onu görünce, kalbimde ona büyük bir saygı duydum, o kadar ki ona
bakamaz oldum. Rasülullah (s.a.v.) ondan sözettiğinden ötürü ona sırtımı geri
döndüm ve arkama doğru ilerledim, ey Zeyneb, dedim. Rasülullah (s.a.v.) senden
sözediyor. O da şöyle dedi: Rabbimden işaretini istemeden hiçbir şey yapacak
değilim. Bunun üzerine namazgahına kalktı (namaz kıldı) ve Kur'an nazil oldu.
Rasülullah (s.a.v.) da geldi, izin istemeksizin yanına girdi. (Enes) dedi ki:
Rasülullah (s.a.v.)'ın günün ilerlediği saatlerde bize et ve ekmek yedirdiğini
gördüm ... Bir rivayette "(misafirler) onu bırakıp gidinceye kadar"
demektedir.
Yine Enes'ten gelmiş bir
başka rivayette şöyle demektedir: Rasülullah (s.a.v.)'ın hanımları arasından
Zeyneb dolayısıyla verdiği ziyafeti, hiçbir hanımı dolayısıyla verdiğini
görmedim. Onun için bir koyun kesmişti.
ilim adamlarımız dediler
ki: Peygamber (s.a.v.)'ın Zeyd'e: "Onu benim için iste" ifadesi benim
adıma ona talib ol, demektir. Nitekim birinci hadiste bunu böylece
açıklamaktadır. Bu Zeyd için bir imtihan ve onun için bir sınav idi. Böylelikle
sabrı, itaati ve boyun eğmesi ortaya çıkmış oldu.
Derim ki: Bundan bir
kimsenin arkadaşına: -Kendisinin boşamış olduğu hanım için- filanı git benim
için iste, diyebileceği ve bunda bir sakınca olmadığı hükmü çıkartılabilir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
4- Hz. Zeyneb'in işini
Allah'a Havale Etmesi ve Mükafatı:
Hz. Zeyneb işini Allah'a
havale edip bu husustaki samimiyeti de ortaya çıktığından onu nikahlamayı
bizzat Yüce Allah gerçekleştirdi. Bundan dolayı da: "Nihayet Zeyd'in o
kadın ile bir bağı kalmayınca, Biz onu seninle evlendirdik" diye
buyurmaktadır.
İmam Cafer b.
Muhammed'in babalarından, onun da Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet ettiğine göre;
"O kadın ile bir bağı kalmayınca, Biz onu seninle evlendirdik"
buyruğunu "O kadın ile bir bağı kalmayınca, ben onu seninle
evlendirdim" diye okumuştur.
Yüce Allah, bunu
Peygamber (s.a.v.)'a bildirince, ondan izin almaksızın yeni bir akit
yapmaksızın, mehir belirlemeksizin ve bizim hakkımızda şart ve meşru olan
hiçbir şeyi yapmaksızın onun yanına girdi. İşte bu da Peygamber (s.a.v.)'ın
müslümanların ıcmaı ile kabul ettikleri ve kimsenin bu hususta kendisine ortak
(benzer durumda) olmadığı özelliklerindendir. Bundan dolayı Zeyneb (r.anha),
Peygamber (s.a.v.)'ın diğer hanımlarına karşı övünür ve şöyle derdi: Sizleri
babalarınız evlendirdiği halde, beni Yüce Allah evlendirdi. Bunu Nesai, Enes b.
Malik'ten rivayet etmektedir. Buna göre Enes şöyle demiştir: Zeyneb Peygamber
(s.a.v.)'ın hanımlarına karşı övünerek şöyle derdi: Aziz ve celil olan Allah
benim nikahımı semada kıymıştır. Hicab ayeti de onun hakkında nazil olmuştur
ki, ileride gelecektir.
5- Peygamber'in Kendisine
Nimet Ettiği Kişi Zeyd b. Harise'dir:
Bu ayet-i kerımede
sözkonusu edilen ve Peygamber'in kendisine nimet ettiği söylenen kişi, önceden
de açıkladığımız gibi Zeyd b. Harise'dir. Onun ile ilgili birtakım rivayetler
sürenin baş tarafında (Ahzab, 4. ayet, 5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Bir
başka rivayette belirtildiğine göre; bir gün amcası bir işi dolayısıyla
Mekke'ye geldiği sırada onunla karşılaşmış. Ona; Ey delikanlı adın ne? demiş.
O: Adım Zeyd deyince, kimin oğlusun? diye sormuş. Zeyd, Harise'nin oğluyum,
demiş. O kimin oğludur deyince, o da: Şerahil el-Kelbı'nin oğludur, demişti.
Peki annenin adı ne? diye sormuş, annemin adı Su'da demişti. Ben dayımlar olan
Tayy kabilesinde idim. Bunun üzerine amcası onu almış, bağrına basmış. Kardeşine,
akrabalarına haber göndermiş, onlar da Mekke'ye gelmişlerdi. Ondan kendileriyle
birlikte kalmasını istediler ve: Kimin kölesisin, diye sordular. O da:
Abdullah'ın oğlu Muhammed'in deyince, onun yanına gidip bu bizim oğlumuzdur,
onu bize geri ver, dediler. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben durumu ona
bildireyim, sizi tercih ederse, onu tutun götürünüz." Zeyd'i çağırdı ve
ona: "Bunları tanıyor musun?" diye sormuş, Zeyd: Evet, bu babam, bu
kardeşim, bu da amcamdır demiş. Peygamber (s.a.v.) ona: "Ben sana karşı nasıl
birisi idim" diye sorunca, Zeyd ağlayarak: Bana bunu niye soruyorsun?
deyince, Peygamber şöyle demiş: Seni serbest bırakıyorum, eğer bunlarla gitmeyi
istiyorsan, gidebilirsin. Benimle birlikte kalmayı istersen, zaten benim sana
karşı nasıl davrandığımı biliyorsun. Zeyd: Sana kimseyi tercih edemem, deyince,
amcası Zeyd'i çekip: Ey Zeyd, sen köleliği babana ve amcana mı tercih
ediyorsun? diye sorunca, şu cevabı vermiş: Evet, Allah'a yemin ederim,
Muhammed'in yanında kölelik, yanınızda kalmaktan benim için daha güzeldir.
Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) şöyle demişti: "Şahitlik ediniz ki ben
(ona) mirasçıyım, (o da bana) mirasçı olacaktır." Bundan dolayı: ''Onları
babalarına nisbet edip çağırın. "(el-Ahzab, 5) ayeti nazil oluncaya kadar
ona: "Muhammed'in oğlu Zeyd" deniliyordu. Ayrıca: ''Muhammed sizin
adamlarınızdan kimsenin babası değildir ... "(el-Ahzab, 40) ayeti de nazil
oldu.
6- Zeyd (r.a.)'ın
Kuran-ı Kerim'de Anılmış Olmasının Fazileti:
İmam Ebu'l-Kasım
Abdu'r-Rahman es-Süheyli (r.a) dedi ki: Yüce Allah'ın: ''Onları babalarına
nisbet edip çağırın" (el-Ahzab, 5) ayeti nazil oluncaya kadar Zeyd b.
Muhammed diye çağırılıyordu. Bu ayet nazil olduktan sonra artık: Ben Harise'nin
oğlu Zeyd'im, demeye başladı. Muhammed'in oğlu Zeyd'im demesi de haram kılındı.
Bu şeref ve bu öğünülecek durum, ondan alındığından Yüce Allah da bundan ötürü
onun kalbinde meydana gelen boşluğu bildiğinden Peygamber (s.a.v.)'ın
ashabından hiçbir kimsenin sahib olmadığı bir özellikle onu şereflendirdi, o da
Kur'an-ı Kerim'de adının anılmasıdır. Yüce Allah: "Nihayet Zeyd'in o kadın
ile bir bağı kalmayınca ... " diye buyurdu. Burada sözü edilen kadın
Zeyneb (r.anha)'dır. Şanı Yüce Allah'ın adını belirterek Zikr-i Hakim'de andığı
kişi, böylelikle adı mihrablarda okunan bir Kur'an haline gelen kişi, Yüce
Allah tarafından elbetteki son derece yüceltilmiş bir kişi demektir. Bu suret
ile Muhammed (s.a.v.)'ın kendisinin babası olduğunu söylemekle elde ettikten
sonra kaybettiği öğünç kaynağına bir karşılık ve onun kaybedilmesi dolayısıyla bir
teselli idi. Nitekim Ubeyy b. Ka'b'a, Peygamber (s.a.v.): "Allah bana,
sana şu süreyi okumamı emretti." deyince, Ubeyy ağlamış ve: Orada benim
adım sözkonusu edildi öyle mi? demiş idi. Onun bu ağlayışı ise Yüce Allah'ın
adını anmasının kendisine haber verilmesi üzerine duyduğu sevinçten dolayı idi.
Peki adı asla sonu gelmeyen ve ebedi olarak okunan Kur'an-ı Kerim'in bir
parçası haline gelmiş, dünya ehli Kur'an okudukları vakit tilavet ettikleri
cennet ehli de ebediyyen bu şekilde okuyarak devamlı mü'minlerin dillerinde
anılacak hale gelmiş bir kimse; tıpkı özel olarak alemlerin Rabbinin nezdinde
de ezelden beri anılıyor demektir. Zira Kur'an-ı Kerim, Allah'ın kadim
kelamıdır ve o bakidir, asla sonu gelmeyecektir. İşte bu Zeyd'in adı, mükerrem
kılınmış, yüceltilmiş, tertemiz sahifelerde yazılıdır. Şerefli yazıcılar
tilavette onun adını zikredip dururlar. Böylesi ise mü'minler arasından ancak
bir peygambere ve Yüce Allah tarafından kendisinden alınan şerefe bir bedel
olmak üzere verilen Zeyd b. Harise'ye nasib olmuştur. Ayrıca ayet-i kerimede:
"Hani Allah'ın da kendisine nimet verdiği" diye buyurulmaktadır.
Burdaki nimet ise imandır, bu da onun cennetliklerden olduğunun delilidir. O
vefatından önce bunu öğrenmiş oldu, bu da onun bir başka faziletidir.
7- Hz. Zeyd'in, Zeyneb
(r. anha) ile ilişkisinin Kalmaması:
"Bir bağı
kalmayınca" buyruğunda geçen; "Kişinin gayret ortaya koyduğu herbir
ihtiyacı" demektir, çoğulu; (...) diye gelir.
İbn Abbas dedi ki: Bu,
ihtiyacını elde edince, demektir ki bununla kastettiği cimadır. İfadede
hazfedilmiş lafızlar vardır. Yani o, o kadından ihtiyacını karşılayıp da onu
boşadıktan sonra "Biz onu seninle evlendirdik" demektir. Ehl-i beytin
kıraati de (az önce geçtiği gibi) "ben onu seninle evlendirdim" anlamındadır.
Buradaki "el-vatar"ın boşamaktan ibaret olduğu da söylenmiştir.
(Mealde: O kadın ile bir bağı kalmayınca diye karşılanmıştır.) Bu açıklamayı da
Katade yapmıştır.
8- Nikahta Mehir
Belirlenirken Önce Erkeğin Adının Zikredilmesi Gerektiğini Kabul Edenlerin
Delilleri:
Bazı insanlar bu ayet-i
kerimeden ve Şuayb (a.s)'ın: "Ben ... sana nıkah edeyım istiyorum"
(el-Kasas, 27) buyruğundan hareketle, bu hususun mehir sözkonusu olduğu
takdirde "ben o erkeğe, bu kadını nikahlıyorum" tertibinde olması
gerekir, demişlerdir. Çünkü her iki ayet-i kerimede de görüldüğü gibi, kocanın
zamiri öne getirilmiştir. Aynı şekilde Peygamber (s.a.v.)'ın ridasından başka
hiçbir şeyi bulunmayan adama söylediği: "Git, seni o kadına ezberine
bildiğin Kur'an-ı Kerim ile nikahlıyorum'' hadisinde de böyle zikredilmiştir.
İbn Atiyye ise şöyle
demektedir: Ancak böyle bir şeye gerek yoktur, çünkü ayet-i kerimede sözü
edilen koca muhatabdır. Dolayısıyla önce anılması güzeldir. Mehir konusunda her
iki eş arasında bir fark yoktur, istediğinin ismini önceden anabilirsin. Geriye
sadece erkek olmak ve onların kavvam oluşları sebebiyle tercihten başka bir şey
kalmamaktadır.
9- Nıkahta Velilık:
Yüce Allah'ın: "Biz
onu seninle evlendirdik" buyruğu nikahta velinin sabit olduğuna delildir.
Bu husustaki görüş ayrılıkları daha önceden (el-Bakara, 221. ayetin, 2. kısmı,
5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Rivayete göre Aişe ile
Zeyneb (r.anhuma) birbirine karşı övünmeye başladılar. Aişe: Ben meleğin
Peygamber (s.a.v.)'a beyaz ipek üzerinde (resmini) getirdiği hanımıyım. Bunu
Sahih(-i Buhari) rivayet etmiştir. Zeyneb de ona şöyle demişti: Ben de Allah'ın
yedi semavatın üstünden evlendirdiği kadınım.
eş-Şa'bi: dedi ki:
Zeyneb, Rasulullah (s.a.v.)'a şöyle derdi: Ben sana üç yolla ulaşıyorum ki
senin hanımlarından bunların hiçbirisi ile sana yakınlığı yoktur: Benim dedem
ile senin deden birdir. Allah seni bana semada nikahladı ve bu hususta da elçi
Cebrail idi.
Yine rivayet edildiğine
göre Zeyneb şöyle demiştir: Ben Rasulullah (s.a.v.)'ın kalbine düşünce, Zeyd
bana yaklaşamaz oldu. Ben ondan uzak durmadığım halde, Allah onun bana
yaklaşmasını önlüyor, bana yaklaşacak gücü bulamıyordu.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN