AHZAB 36 |
وَمَا
كَانَ
لِمُؤْمِنٍ
وَلَا
مُؤْمِنَةٍ إِذَا
قَضَى
اللَّهُ
وَرَسُولُهُ
أَمْراً أَن
يَكُونَ لَهُمُ
الْخِيَرَةُ
مِنْ
أَمْرِهِمْ
وَمَن
يَعْصِ
اللَّهَ
وَرَسُولَهُ
فَقَدْ ضَلَّ
ضَلَالاً مُّبِيناً |
36. Allah ve Rasülü
bir işi hükme bağladığında hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadına o
işlerinde istediklerini yapmak hakları yoktur. Kim Allah'a ve Rasülüne isyan
ederse, şüphesiz apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:
1- Ayetin Nüzul Sebebi:
2- "Hakları Yoktur" vb.
ifadeler:
3- Evlilikte Kefaetin (Denkliğin)
Muteber Olduğu Yerler:
4- Allah ve Resulünün Hükmüne Aykırı
Tercihte Bulunmak Yasaktır:
1- Ayetin Nüzul
Sebebi:
Katade, İbn Abbas ve
Mücahid bu ayetin nüzul sebebi hakkında rivayet ettiklerine göre; Resulullah
(s.a.v.) halasının kızı olan Cahş kızı Zeyneb'e talib oldu. Peygamber'in
kendisi için istediğini zannetmişti. Onun Zeyneb'i, Zeyd için istediği
anlaşılınca, bundan hoşlanmadı, kabul etmedi ve karşı koydu. Bunun üzerine bu
ayet-i kerime nazil oldu, bu sefer Zeyneb itaatle boyun eğdi ve onunla evlendi.
Bir başka rivayette
belirtildiğine göre; Zeyneb'in kendisi de, kardeşi de Kureyş arasındaki nesebi
dolayısıyla bunu kabul etmedi. Çünkü Zeyd, dün daha bir köle idi. Nihayet bu
ayet-i kerıme nazil oldu. Bunun üzerine kardeşi Peygamber'e: Bana dilediğin
emri ver, deyince, Peygamber (s.a.v.) Zeyneb'i, Zeyd ile evlendirdi.
Ayet-i kerimenin, Ukbe
b. Ebi Muayt'ın kızı Um Külsum hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Um Külsum
kendisini Peygamber (s.a.v.)'a bağışlamıştı, o da onu Zeyd b. Harise ile
evlendirmişti. Kendisi de kardeşi de bu işten hoşlanmadılar ve: Biz Rasülullah
(s.a.v.)'ı istedik, o ise bizi başkasıyla evlendirdi, dediler. Bunun üzerine bu
ayet-i kerime nazil oldu, bu sefer her ikisi de Zeyd ile evliliği kabul etti.
Bu açıklamayı da İbn Zeyd yapmıştır.
el-Hasen dedi ki: Allah ve
Rasülü bir hususa dair emir verdiği takdirde, erkek olsun, kadın olsun hiçbir
mü'min ona karşı gelemez.
2- "Hakları
Yoktur" vb. ifadeler:
"Hakkı yoktur,
yakışmaz, olacak şey değildir." vb. tabirlerin anlamı yasaklamak ve
sakındırmaktır. Bu tabirler herhangi bir şeyi yasaklamak ve böyle bir işin
olmayacağına dair hüküm vermek için kullanılır. Bu ayet-i kerımede olduğu gibi.
Kimi zaman böyle bir şeyin imkansızlığı aklen kabul edilmediği için de
olabilir. Allah'ın: "Onların ağaçlarını bitirmek sizin için mümkün olmaz.
"(en-Neml, 60) buyruğunda olduğu gibi.
Bazan bu şer'an böyle
bir şeyin imkansız olduğunun bilinmesi halinde de kullanılabilir. Yüce
Allah'ın: "Allah kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra
o kimsenin insanlara ... demesi hiçbir beşere yakışmaz. "(Al-i İmran, 79)
buyruğu ile: "Allah bir insanla ancak vahiy yolu ile konuşur veya bir
perde arkasından ... "(eş-Şura, 51) buyruğunda olduğu gibi.
Bazan bu mendub (teşvik
edilen) hususlarda da olabilir. Bir kimseye: Ey filan, nafileleri terketmek
sana yakışan bir iş değildir ve benzeri sözler söylemek gibi.
3- Evlilikte Kefaetin
(Denkliğin) Muteber Olduğu Yerler:
Bu ayet-i kerimede soy
ve sopta kefaetin gözönünde bulundurulmayacağına, aksine dini durumun gözönünde
bulundurulacağına açık bir delil, hatta nass vardır. Bu ise Malik, Şafii,
Muğire ve Suhnun'un kanaatlerine muhaliftir. Bunun böyle olmasının bir diğer
sebebi de şudur: Mevali (sonradan İslam'a giren Arab olmayan kavimler)
Kureyşlilerden kadınlarla evlendikleri gibi, Zeyd de, Zeyneb bint Cahş ile
evlenmiştir. el-Mikdad b. el-Esved, ezZübeyr'in kızı Dubaa ile evlendiği gibi,
Ebu Huzeyfe, Salim'i el-Velid b. Utbe'nin kızı Fatıma ile evlendirmiş, Bilal
Abdu'r-Rahman b. Avf'ın kızkardeşi ile evlenmiştir. Bu anlamdaki açıklamalar
daha önceden bir kaç yerde de geçmiş bulunmaktadır.
4- Allah ve Resulünün
Hükmüne Aykırı Tercihte Bulunmak Yasaktır:
Yüce Allah'ın: "O
işlerinde istediklerini yapmak hakları yoktur" buyruğunda geçen:
"Yapmak" lafzını Kufeliler "ye" ile okumuşlardır,
Ebu Ubeyd'in tercihi de
budur. Çünkü burada fiil ile onun müennes olan (ismi) arasına başka lafızlar
girmiştir. Diğerleri ise "te" ile okumuşlardır. Çünkü
"istediklerini yapmak" anlamına gelen lafız müennestir, bundan dolayı
ona ait olan fiilin müennes getirilmesi güzeldir. Müzekker gelişi ise;
"istediklerini yapmak" anlamındaki; (...)'in, "Muhayyer
bırakmak" oluşundan dolayıdır. Ayet-i kerimedeki şekliyle bu lafız ihtiyar
(istediğini seçmek, tercih etmek) anlamında bir mastardır. İbn es-Semeyka
"ye" harfini sakin olarak; (...) diye okumuştur.
Bu ayet-i kerime, Yüce
Allah'ın: "Peygamber- mü'minler için kendi öz canlarından önce gelir"
(el-Ahzab 6) buyruğunun muhtevası içerisindedir.
Daha sonra Yüce Allah,
Allah'a ve Resulüne isyan eden kimseleri tehdit etmekte ve bunların sapıtmış
olacaklarını haber vermektedir. İşte bu bizim mezhebimize mensub fukaha ile
İmam Şafii mezhebine mensub fukaha'nın çoğunluğunun ve bazı usulcülerin kabul
ettikleri şekilde, "yap" kipinin asıl anlamı itibariyle vücub için kullanılmış
olduğu kanaatlerine en açık bir delildir. Çünkü Şanı Yüce Allah, kendisinin ve
Resulünün emrinin işitilmesi halinde mükellefin istediğini seçebilme hakkını
ortadan kaldırmakta, daha sonra da böyle bir emrin sadır olmasına rağmen
istediğini seçmeye kalkışan kimsenin de isyan etmiş olacağını belirtmekte,
böyle bir masiyetin sonucu olarak da dalaletin yani sapıklığın sözkonusu
olacağını bildirmektedir. O halde emir kipinin vücub ifade ettiğini kabul etmek
gerekmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN