ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

SECDE

23

/

25

مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ 23

 

 وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ {24}

 

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ {25}

 

23. Andolsun ki Biz, Musa'ya da kitabı verdik. Sen ona kavuşmaktan şüphe etme ve Biz onu İsrailoğullarına hidayet (önderi) kıldık.

24. Ve onlardan sabrettikleri zaman Bizim emrimizle hidayete ileten önderler kıldık. Onlar ayetlerimize iyiden iyiye inanıyorlardı.

25. Şüphesiz Rabbin anlaşmazlığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet gününde aralarında bizzat hüküm verecektir.

 

"Andolsun ki Biz Musa'ya da kitabı verdik. Sen ona kavuşmaktan şüphe etme." Yani ey Muhammed, Musa ile kavuşmaktan yana şüphen olmasın. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Peygamber (s.a.v.) Musa (a.s) ile İsra gecesinde karşılaşmıştır. Katade dedi ki: Mana, sen İsra gecesinde onunla karşılaşmış olduğundan yana şüphe içinde olma, şeklindedir. Her ikisinin de anlamı birdir.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Sen kıyamette Musa ile karşılaşmaktan yana şüphe içinde olma. O günde sen onunla karşılaşacaksın.

 

Bir başka açıklama şöyledir: Musa'nın Kitabı kabul ile karşılamış olduğundan yana şüphen olmasın. Bu açıklamayı Mücahid ve ez-Zeccac yapmışlardır. el-Hasen'den rivayete göre o, buyruğun anlamı hakkında şöyle demiştir: "Andolsun ki Biz Musa'ya da kitabı verdik." Ona eziyet edildi ve yalanlandı. O bakımdan sen de onun karşılaşmış olduğu yalanlama ve eziyetlerin benzeri ile karşılaşmaktan yana şüphe içerisinde olma. Bu açıklamaya göre; "Ona kavuşmak" lafzındaki "he (...)" zamiri hazfedilmiş bir ifadeye ait olur ve onun karşılaştığı şeylerle karşılaşmaktan ... anlamında olur.

 

en-Nehhas dedi ki: Bu, garib bir görüştür. Şu kadar var ki bu görüş Amr b. Ubeyd'in rivayetlerindendir.

 

İfadede bir takdim ve tehir olduğu da söylenmiştir. Buna göre anlam şöyledir: De ki: Sizin canınızı almakla görevli olan ölüm meleği sizin canınızı alır. O bakımdan sen ona kavuşmaktan şüphe etme. Buna göre bu ifade; "Andolsun ki Biz Musa'ya da kitabı verdik" buyruğu ile "Ve Biz onu İsrailoğullarına hidayet kıldık" buyruğu arasında bir mu'teriza (ara) cümlesi olarak gelmiş olmaktadır.

 

"Biz onu ... kıldık" buyruğundaki zamirin kime ait olduğu hususunda iki görüş vardır. Birincisine göre "Biz Musa'yı kıldık" anlamındadır ve bu görüş Katade'ye aittir. İkincisine göre ise Biz kitabı kıldık anlamındadır. Bu da elHasen'in görüşüdür. "Ve onlardan ... önderler" din hususunda kendilerine uyulacak liderler "kıldık."

 

Küfeliler: "Önderler" diye okumaktadırlar. en-Nehhas ise şöyle demektedir: Bu bütün nahivcilere göre bir lahindir. Çünkü bu aynı kelimede iki hemzenin arka arkaya kullanılması demektir ve bu nahvin incelikli konularından birisidir. 

 

Bunun açıklaması şöyledir: Bu kelimenin aslı: (...) şeklindedir. Sonra "mim"in harekesi "hemze"ye verildikten sonra (ilk mim ikinci) "mim"e idgam edilmiş, ikinci "hemze" de iki "hemze" arka arkaya gelmesin diye hafifletilmiştir. (Çünkü) iki ayrı harf halinde arka arkaya iki hemzenin gelmesi uzak (pek doğru olmayan) bir iştir. Tek bir harf te ise; (...): Adem, diğer" kelimelerinde ve benzerlerinde olduğu gibi, ikincisi hafifletilmedikçe caiz olmaz. "Bu, bundan daha önderdir" denilirken "vav"lı da "ye"li de kullanılabilir. Bu açıklamalar daha önceden et-Tevbe Süresi'nde (12. ayet, 7. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Bizim" bu hususta onlara verdiğimiz "emrimizle" bu emre binaen "hidayete" insanları bize itaat etmeye "ileten önderler kıldık." Buradaki "bizim emrimizle" buyruğunun "Bizim emrimize" anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani insanları Bizim dinimize ileten önderler kıldık.

 

Denildiğine göre kasıt peygamberlerdir. Bu görüş Katade'ye aittir. Bir diğer açıklamaya göre kasıt fukaha ve ilim adamlarıdır.

 

"Sabrettikleri zaman" buyruğundaki: "Zaman" kelimesi umumiyetle "lam" harfi üstün, "mim" harfi de üstün ve şeddeli olarak okunmuştur. "Sabrettikleri zaman" demektir. Ancak Yahya, Hamza, el-Kisai, Halef ve Yakub'dan rivayetle Ruveys; "Sabrettikleri için" diye okumuşlardır. Yani onlar sabrettikleri için Biz de onları önderler kıldık. Ebu Ubeyd de bu okuyuşu İbn Mes'ud'un; "Sabrettikleri için" şeklindeki "be" ile okuyuşunu gözönünde bulundurarak tercihe değer bulmuştur.

 

Burada sözü edilen "sabır" din üzere ve sıkıntılara karşı bir sabırdır. Dünyadan uzak kalmakta sabır, diye de açıklanmıştır.

 

"Şüphesiz Rabbin ... kıyamet gününde aralarında bizzat hüküm verecektir." Yani mü'minler ile kafirler arasında hüküm verecek ve herkese hakettiği karşılığı verecektir. Peygamberler ile kavimleri arasında hüküm verecektir, diye de açıklanmıştır. Bunu da en-Nekkaş nakletmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Secde 26

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR