SECDE 16 |
{س}
تَتَجَافَى
جُنُوبُهُمْ عَنِ
الْمَضَاجِعِ
يَدْعُونَ
رَبَّهُمْ خَوْفاً
وَطَمَعاً
وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ |
16. Yanları
yataklarından uzak kalır. Rablerine korkarak ve ümit ederek dua ederler. Onlara
verdiğimiz rızıktan infak da ederler.
"Yanları
yataklarından uzak kalır." Yani yattıkları yerlerden yanları uzak durur ve
onlara doğru yanaşmaz. Bu ifade, hal olarak nasb mahallindedir ki:
"Yanları uzaklaşmış haldedir" anlamındadır.
"Yatılacak yerler,
yataklar" kelimesi, (...)'in çoğuludur. Bu da "uyku uyumak üzere
yatılan yerler" demektir.
Yatma vakitlerinde
(yataktan) uzak kalırlar, anlamına gelme ihtimali de vardır. Ancak böyle bir
açıklama mecazdır. Hakikat anlamı ise daha uygundur. Abdullah b. Revaha'nın şu
beyitleri de bu anlamdadır: "Ve aramızda Allah Resulü vardır, Allah'ın
Kitabını okuyan, Sabah vaktinde fecr yarılıp (aydınlık) yukarı doğru yükseldiğinde,
Geceyi geçirir yatağından yanını uzak tutmuş haliyle, Yataklar müşriklere
ağırlık verdiğinde."
ez-Zeccac ve er-Rummani
şöyle demişlerdir: "Uzak durmak; yukarı doğru çekilmek" anlamındadır.
Hakaret ederken ve benzeri sözler söyleyip, hataya düşen kimseyi affetmek
hakkında da bu anlamı ifade eder.
"Yanlar" ise
(...)'in çoğuludur. Yanlarının yataktan uzak kalış sebebleri hususunda da iki
görüş vardır.
Birinci görüşe göre ya
namazda oldukları için, ya namazın dışında Yüce Allah'ı zikrettiklerinden dolayı
yataklarından uzak kalırlar. Bu açıklamayı İbn Abbas ve ed-Dahhak yapmıştır.
İkinci görüşe göre, bunun sebebi namaz kılmalarıdır.
Kendisi sebebiyle
yanlarının yataktan uzaklaştığı namazın mahiyeti hususunda da dört görüş
vardır. Birinci görüşe göre geceleyin nafile namaz kılmalarıdır. Müfessirlerin
cumhurunun kabul ettiği görüş budur, çoğunluk da bu kanaattedir. Öğülmeye sebeb
olan nokta da budur. Aynı zamanda bu Mücahid, el-Evzai, Malik b. Enes, el-Hasen
b. Ebi'l-Hasen, Ebu'l-Aliye ve başkalarının da görüşüdür. Yüce Allah'ın: "
... Gözleri aydınlatan ne nimetler gizlendiğini hiçbir kimse bilmez"
(es-Secde, 17) buyruğu buna delil teşkil etmektedir. Çünkü onlar başkalarından
gizleyip sakladıklarının karşılığında gizlenip saklanan mükafatlar ile karşılık
görmüş olacaklardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. İleride buna dair
açıklamalar gelecektir.
Gece ve Evvabin
Namazları:
Gece namazı kılmaya dair
pekçok hadis-i şerif vardır. Bunlardan birisi de Muaz b. Cebel'in rivayet ettiği
şu hadis-i şeriftir. Buna göre Peygamber (s.a.v.) ona şöyle demiştir:
"Sana hayrın kapılarını göstereyim mi?: Oruç bir kalkandır, sadaka suyun
ateşi söndürdüğü gibi günahı söndürür ve bir de kişinin geceleyin namaz
kılması. Sonra da Yüce Allah'ın: "Yanları yataklarından uzak kalır ... ne
nimetler gizlendiğini hiçbir kimse bilmez." (es-Secde, 16-17) ayetini
okudu." Bu hadisi Ebu Davud et-Tayalisi Müsnedinde, Kadı İsmail b. İshak
ile Ebu İsa et-Tirmizi rivayet etmişlerdir. Tirmizi hadis hakkında hasen, sahih
bir hadistir, demiştir.
İkinci görüş kendisine
"el-ateme" adı da verilen yatsı namazıdır. Bu açıklama el-Hasen ve
Ata'ya aittir. Tirmizi'de yer alan rivayete göre Enes b. Malik bu:
"Yanları yataklarından uzak kalır" ayetinin "el-ateme
(yatsı)" diye bilinen namazı beklemek hakkında inmiştir, demiştir. Tirmizi
dedi ki: Bu hasen, garib bir hadistir.
Üçüncü görüş akşam ile
yatsı arasında nafile namaz kılmaktır. Bu da Katade ve İkrime'nin görüşüdür.
Ebu Davüd'un rivayet ettiğine göre Enes b. Malik'ten şu: "Yanları
yataklarından uzak kalır, Rabblerine korkarak ve ümit ederek dua ederler.
Onlara verdiğimiz rızıktan infak da ederler" ayeti hakkında: Sahabe akşam
ile yatsı arasında nafile namaz kılarlardı, demiştir.
Dördüncü görüş,
ed-Dahhak dedi ki: Yanların yataklardan uzak kalması, kişinin yatsı ile sabah
namazlarını cemaatle birlikte kılması demektir. Ebu'd-Derda ve Ubade (b.
es-Samit) da böyle demişlerdir.
Derim ki: Bu güzel bir
görüştür ve manası itibariyle bu husustaki diğer görüşleri de kapsamına
almaktadır. Çünkü yatsı namazını kılıncaya kadar bekleyen bir kimse
namazdaymışcasına ve Yüce Allah'ı zikretmeye devam ediyormuş gibi
değerlendirilir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi
namazı beklemeye devam ettiği sürece namaz kılıyor demektir. ''
Enes de şöyle
demektedir: Ayetten maksat yatsı namazını beklemektir.
Çünkü Resulullah
(s.a.v.) yatsı namazını yaklaşık gecenin ilk üçte birine kadar geciktirirdi.
İbn Atiyye dedi ki:
Cahiliye döneminde insanlar güneş battığı andan itibaren ve kişi ne zaman
dilerse, o zaman uykuya yatarlardı. Yatsı namazına kadar beklemek onların
alışmadıkları bir şeydi ve onlara zor bir iş geldi. Sabah namazını cemaatle
özellikle de Peygamber (s.a.v.)'ın kıldığı şekilde vaktinin ilk girdiği
sıralarda kılan bir kimse de bu durumdadır. Çünkü adeten bu namazı ilk vaktinde
kılan bir kimse, seher vaktinde uyanır, abdest alır, namaz kılar ve tan yeri
ağarıncaya kadar Yüce Allah'ı zikretmeye koyulur. Böylelikle hem vaktin
başında, hem de sonunda yataklardan uzak kalmak hasıl olmuş olur. Müslim'in
kaydetmiş olduğu Osman b. Affan yoluyla gelen hadis de bu kanaati
pekiştirmektedir. Osman b. Affan dedi ki: Ben Rasülullah (s.a.v.)'ı şöyle
buyururken dinledim: "Kim yatsı namazını cemaatle kılacak olursa, gecenin yarısını
namaz kılmakla geçirmiş gibi olur. Sabah namazını da cemaatle kılan, gecenin
tamamını namazIa geçirmiş gibi olur'',
Tirmizi ile Ebü Davud'un
bu hadisi kaydederken kullandıkları lafızları şöyledir: "Kim yatsı
namazında cemaatle birlikte bulunursa, bu onun için gecenin yarısını namaz
kılmakla geçirmek demektir. Kim de yatsı ile sabah namazını cemaatle kılarsa,
bu da onun için bir geceyi namazIa geçirmiş gibi olur. ''
en-Nur Süresi'nde (58,
ayet, 8, başlıkta) Ka'b'dan yatsı namazından sonra dört rek'at kılan kimsenin
bu dört rek'atinin Kadir gecesi mesabesinde olacağına dair rivayeti de geçmiş
bulunmaktadır.
Akşam ile yatsı arasında
namaz kılmanın ve gece namazı kılmanın faziletine dair hasen derecesinde pekçok
rivayet gelmiştir. İbnu'I-Mübarek şöyle demektedir: Bize Yahya b, Eyyub haber
verdi, dedi ki: Bana Muhammed b, el-Haccac yahut İbn Ebi'l-Haccac anlattığına
göre o, Abdulkerim'in şöylece rivayet ettiğini duymuştur: Rasülullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Kim akşam ile yatsı arasında on rekat namaz kılacak olursa,
onun için cennette bir köşk bina edilir." Bunun üzerine Ömer b, el-Hattab
ona şöyle dedi: O vakit bizim köşklerimiz, evlerimiz çok olur ey Allah'ın
Rasülü, Bu sefer Rasülullah (s.a.v.):
"Allah en büyüktür,
lütfu en çok olandır -ya da: en hoş olandır-" diye buyurdu.
Abdullah b, Amr b, el-As
'dan dedi ki: Evvabin (Rabblerine dönenler) namazı akşam ile yatsı arasında
insanlar tekrar namaza dönünceye kadarki halvet (yalnızlık)dır.
Abdullah b, Mes'ud da bu
vakitlerde namaz kılar ve şöyle dermiş: Akşam ile yatsı arasında namaz gaflete
karşı bir namazdır. Bunu da İbnu'I-Mübarek zikretmiş tir.
es-Sa'lebi de İbn
Ömer'den merfu bir rivayet olarak şunu kaydetmektedir: Peygamber (s.a.v.)
buyurdu ki: "İki yanı akşam ile yatsı arasında yataklardan uzak kalan bir
kimse için cennette bir yıllık mesafede iki köşk bina edilir. Bunlarda öyle
ağaçlar vardır ki, eğer doğu ve batıdaki insanlar bunlara konaklayacak olursa
meyveleri onların hepsine yetecektir." İşte bu Evvabin namazıdır,
gafillerin gafleti -gaflette olduğu vakit-dır, Şüphesiz ki kabul olunup da geri
reddolunmayacak dualardan birisi de akşam ile yatsı arasında yapılacak duadır.
Yataklardan Uzak
Kalmanın Faziletine Dair:
İbnu'l-Mübarek'in
naklettiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Kıyamet gününde bir münadi şöyle
seslenir: Bugün kimlerin kerem sahibi olduklarını bileceksiniz. Haydi her
durumları için Yüce Allah'a hamdedenler ayağa kalksınlar. Bunlar ayağa kalkar
ve cennete doğru gönderilirler. Daha sonra münadi ikinci bir defa seslenir:
Bugün kimlerin kerem sahibi olduklarını bileceksiniz. Haydi yanları yataklardan
uzak kalan "Rabblerine korkarak ve ümit ederek dua eden, kendilerine
verdiğimiz rızıktan da infak ederler" kimseler ayağa kalksınlar. Onlar da
kalkarlar ve cennete doğru giderler. Münadi üçüncü bir defa seslenir: Bugün
kerem sahibi kimselerin kimler olduğunu bileceksiniz. Haydi "kendilerini
ticaretin de, alışverişin de, Allah'ı anmaktan, namazdan, zekatı vermekten
alıkoymadığı" (en-Nur, 37) kimseler ayağa kalksınlar. Bunlar da ayağa
kalkar ve cennete doğru giderler.
Bunu es-Sa'lebi Esma
binti Yezid yoluyla merfu olarak zikretmiş bulunmaktadır. Buna göre Peygamber
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah kıyamet gününde öncekileri de,
sonrakileri de biraraya getirip topladığında bir münadi bütün insanların
duyacağı yüksek bir sesle şöylece seslenir: Bugün burada bulunanlar kimlerin
ilahi lütuf ve kereme layık olduklarını bileceklerdir. Haydi dünyada iken
yanları yataklardan uzak kalanlar ayağa kalksınlar. Bunlar az sayıda olmakla
birlikte ayağa kalkacaklardır. Daha sonra ikinci defa şöylece seslenir: Bugün
kimlerin ilahi lütuf ve kereme layık olduklarını bileceksiniz. Haydi hiçbir
ticaretin ve alışverişin kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymadığı kimseler
ayağa kalksınlar. Bunlar da ayağa kalkarlar. Sonra üçüncü bir defa seslenir:
Bugün kimlerin lütfu kereme daha layık olduklarını bileceksiniz. Haydi sevinçli
ve rahat zamanlarında da, zorlu ve sıkıntılı zamanlarında da her durumda
Allah'a hamdeden kimseler ayağa kalksınlar. Bunlar da az olmakla birlikte ayağa
kalkacaklar, hep birlikte cennete girecekler, sonra da diğer insanlar hesaba
çekileceklerdir. ''
İbnu'I-Mübarek dedi ki:
Bize Ma'mer bir adamdan rivayetle haber verdi.
Bu kişi Ebu'l-Ala b. eş-Şifri'den,
o Ebu Zerr'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: üç kişi vardır ki, Yüce Allah
onlara güler ve onlara müjdeler verir. Geceleyin namaz kılmak üzere kalkıp
sıcak yatağını terkettikten sonra güzel bir şekilde abdest alan, sonra da
namaza duran kimse. Bunun üzerine Yüce Allah meleklerine şöyle der:
"Kulumu bu işleri yapmaya iten nedir?" Onlar derler ki: Rabbimiz,
onun halini sen bizden daha iyi bilirsin. Bunun üzerine şöyle buyurur:
"Evet, ben onun halini daha iyi bilirim. Fakat siz de bana söyleyin."
Şöyle derler: Sen, ona bir şeyleri ümit etmesini söyledin, o da onları ümit
etti. Bir şeylerden de korkuttun, o da korktu. Bunun üzerine Yüce Allah şöyle
buyurur: "Sizi şahit tutuyorum ki, korktuklarından ben onu emin kılacağım
ve umduğu şeyleri de kendisine vereceğim." Diğer bir adam ise bir askeri
müfreze ile birlikte bulunup, düşman ile karşılaşan, arkadaşları bozguna
uğrayıp geri gittikleri halde, kendisi öldürülünceye yahut ta Yüce Allah
kendilerine zafer verinceye kadar, sebat gösteren kimsedir. Yüce Allah
meleklerine yukarıda sözü edilen benzer sözleri söyler. Diğeri ise gece boyunca
yol alıp nihayet gecenin sonuna doğru arkadaşlarıyla birlikte konaklayan,
arkadaşları uyudukları halde kendisi kalkıp namaz kılan kimsedir. Yüce Allah
bunun üzerine meleklerine şöyle der..." diyerek olayı nakleder.
"Rabblerine ... dua
ederler" buyruğu hal olarak nasb mahallindedir. "Dua edenler
olarak" anlamındadır. Yeni bir cümle başı olarak (istinaf) sıfat olması da
mümkündür. Yani onların yanları yataklardan ayrılır. Onlar aynı zamanda her
hallerinde gece ve gündüz Rabblerine dua ederler. "Korkarak" lafzı
ise mef'ulün leh (korktukları için anlamında)'dir. Mastar (mef'ul-i mutlak)
olması da mümkündür. "ümit ederek" buyruğu da onun gibidir, yani
azabtan korktukları, mükafatı da umdukları için Rabblerine dua ederler.
"Onlara verdiğimiz
rızıktan infak da ederler" buyruğundaki; (...) edatı, (...) anlamındadır.
Mastar da olabilir. Her iki şekilde de onun; " ... tan, dan"
edatından ayrı yazılması gerekmektedir.
"İnfak da
ederler" buyruğu farz olan zekatı verirler anlamındadır, diye açıklandığı
gibi; nafile tasaddukta bulunurlar diye de açıklanmıştır. Bu görüşe göre
övülmeleri daha ileri derecede olur.
DEVAM NİTELİĞİNDEKİ AYET VE SSONRAKİ
SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN