SECDE 14 |
فَذُوقُوا
بِمَا
نَسِيتُمْ
لِقَاء
يَوْمِكُمْ
هَذَا
إِنَّا
نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا
عَذَابَ
الْخُلْدِ
بِمَا كُنتُمْ
تَعْمَلُونَ |
14. O halde siz bu
gününüze kavuşmayı unuttuğunuz için (azabı) tadın. Gerçekten Biz de sizi
unuttuk. Şimdi işleyegeldiklerinize karşılık olarak ebedilik azabını tadın.
"O halde siz bu gününüze
kavuşmayı unuttuğunuz için (azabı) tadın" buyruğu ile ilgili olarak iki
görüş vardır. Birincisine göre buradaki "unutmak"tan kasıt,
hatırlamanın sözkonusu olmadığı haldir. Yani onlar bu gün için hiç amelde
bulunmadıklarından, onu unutmuş olan kimseler gibi olacaklardır.
İkinci görüşe göre
"unuttuğunuz için" terkettiğiniz için anlamındadır. Aynı şekilde
"Biz de sizi unuttuk" buyruğunda da bu anlama gelmektedir.
Muhammed b. Yezid Yüce
Allah'ın: ''Andolsun Biz daha önce Ademe vahyetmiştik Fakat o unuttu'' (Ta-Ha,
115) buyruğunu delil göstererek şöyle demektedir: Burada "unutma"nın
terketmek anlamına geldiğinin delili Yüce Allah'ın İblis'in söylediğini haber
verdiği şu sözleridir: "Rabbiniz size bu ağacı ancak iki melek yahut ebedi
kalanlardan olmayasınız diye yasakladı. "(Ta-Ha, 115) Eğer Adem
"unutan" birisi olsaydı, şüphesiz ki ona hatırlatmış olurdu. Daha
sonra da delil olarak şu beyiti zikretmektedir: "Sanki onun böğründen
çıkan (ve fışkıran kan) İçki içenlerin ateş kenarında unuttukları bir şiş
idi."
Burada
"unuttukları" lafzı, terkettikleri demektir. Eğer bu
"unutmak" demek olsaydı, bu işi sadece bir defa yapmış olmaları
gerekirdi.
ed-Dahhak dedi ki:
"Unuttuğunuz" emrimi terkettiğiniz demektir. Yahya b. Sellam da:
Bugünde öldükten sonra dirilişe imanı terkettiğiniz için anlamındadır.
"Biz de sizi
unuttuk." Hayırdan yana terkettik. (Hayırsız bıraktık) demektir. Bu
açıklamayı es-Süddi yapmıştır.
Mücahid dedi ki: Sizi
azabta terkettik demektir. Şanı Yüce Allah'ın: "Gerçekten Biz de sizi unuttuk"
buyruğunun yeni bir ifade olarak başlaması ve fiilden önce;
"Gerçekten" ile onun isminin gelmesi, onlardan alınacak intikamın
şiddetli olacağını ifade etmektedir. Bunu tadınız, anlamındadır. Yani sizin bu
başlarınızı önünüze eğmeniz, bu rüsvaylığınız ve bu gamınız, kederiniz Allah'ın
sizi unutmasından dolayıdır. Ya da anlamı şudur: Sizler ebedi azabı tadınız. Bu
ise cehennemde hiçbir şekilde kesintisi olmayan daimi azab demektir.
"İşleyegeldiklerinize
karşılık olarak" buyruğu, dünyada işlediğiniz masiyetler karşılığında
demektir.
Bazan "tatmak"
tabiri ruhun karşı karşıya kaldığı haller hakkında da -tadılan şeyolmasa dahi-
kullanılabilir. Buna sebep ise tadılan şeyin tadını ruhun hissettiği gibi, bu
şeyi de hissetmesinden ötürüdür. Ömer b. Ebi Rebia dedi ki: "Onun bir
fesad olduğunu iddia ediyorsan eğer, tat onun hicranını, Evet, şunu bil ki;
kimi zaman iddia ve kanaatler yalandır."
el-Cevheri dedi ki:
"Ben filanın yanında bulunanı tattım" demek, onu denedim demektir.
"Yayın tadına baktım" demek, yayın sertliğini anlamak maksadıyla
kirişini çektim, demektir. (...): Allah ona yaptıklarının vebalini tattırdı,
demektir. Şair Tufeyl şöyle demektedir: "Muhaccir (günü) sabahı tattığımız
gibisini siz de tadınız, Ciğerlerimizdeki öfke ve ızdırabın benzerini."
(...); Peyderpey onun
tadını aldım, demektir. (...) Denenmiş ve bilinen iş, demektir. Şair de şöyle
demektedir: "Süslenmeye ihtiyacı olmayacak kadar güzel olanların kalbi
şarkı söyleyen kimsenin, Verilmesi gereken ikramiyelerinin gecikmesi gibi;
bilinen ve denenmiş bir husustur."
(...); Usanmış, melul kimse, demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN