SECDE 13 |
وَلَوْ
شِئْنَا
لَآتَيْنَا
كُلَّ
نَفْسٍ هُدَاهَا
وَلَكِنْ
حَقَّ
الْقَوْلُ مِنِّي
لَأَمْلَأَنَّ
جَهَنَّمَ
مِنَ
الْجِنَّةِ
وَالنَّاسِ
أَجْمَعِينَ |
13. Eğer Biz
dileseydik, her nefse elbette hidayetini verirdik. Fakat Benden sadır olan:
"Cehennemi bütünü ile cinlerden ve insanlardan elbette dolduracağım"
sözü hak olmuştur.
Muhammed b. Ka'b
el-Kurazi dedi ki: Cehennemlikler: "Rabbimiz gördük, işittik. Artık
bizigeri döndür", salih amel işleyelim. Gerçekten biz inandık."
(Secde, 12) diyecekleri vakit Yüce Allah da onlara; "Eğer Biz dileseydik,
her nefse elbette hidayetini verirdik" buyruğu ile onlara cevap verip
sözlerini reddetmiş olacaktır. Yani: Eğer Ben dilemiş olsaydım, bütün insanları
hidayete iletirdim. Onlardan hiçbir kimse ayrılığa düşmezdi. "Fakat Benden
sadır olan ... sözü hak olmuştur" buyruğu ile onlara cevab verecektir. Bu
açıklamayı İbnu'l-Mubarek 'er-Rakaik" adlı eserinde uzunca bir hadisin
sözleri arasında zikretmektedir. Biz de bunu 'et-Tezkire"de zikretmiş
bulunuyoruz.
en-Nehhas dedi ki;
"Eğer Biz dileseydik, her nefse elbette hidayetini verirdik"
buyruğunun anlamı hakkında iki görüş vardır. Bir görüşe göre bu dünyada olurdu,
diğer görüşe göre ifadelerin akışı bunun ahirette gerçekleşeceğine delalet
ettiği şeklindedir. Yani Biz dilemiş olsaydık, onların istedikleri gibi tekrar
onları dünyaya ve imtihana geri döndürürdük. "Fakat Benden sadır olan:
Cehennemi bütünü ile cinlerden ve insanlardan elbette dolduracağım sözü hak
olmuştur." Yani Bana isyan eden kimseleri cehennem ateşiyle mutlaka
azablandıracağıma dair sözüm haktır. Şanı Yüce Allah da tekrar onları geri
döndürecek olursa, aynı hallerine döneceklerini bilmiştir. Nitekim Yüce Allah:
"Eğer geri döndürülürlerse, yine kendılerine yasaklanan şeylere geri
dönerler" (el-En'am, 28) diye buyurmaktadır.
Buradaki hidayetin
anlamı, kalbte marifetin yaratılmasıdır. Mutezile'nin te'vili ise şu
şekildedir: Eğer dileseydik Biz dehşet verici muazzam belgeleri açığa çıkartmak
suretiyle hidayete onları zorlardık. Fakat O'nun böyle bir şey yapması güzel
değildir. Çünkü o takdirde insana verilen mükellefiyet dolayısıyla cereyan
edecek olan maksada aykırıdır. Sözkonusu bu maksat, ancak mükellefin kendi
tercihi ile yapmış olduğu şeylere hak kazanılan sevabı vermektir.
İmamiyye bu ayetin
te'vilinde şöyle demişlerdir: Bu buyruk ile ahirette cennet yoluna iletip
hiçbir kimseyi cezalandırmaması manasını kastetmiş olması mümkündür. Fakat
cehennemi dolduracağına dair sözü hak olmuştur.
Bize (Ehl-i Sünnete)
göre Yüce Allah'ın herkesi cennete iletmesi vacib değildir. Aksine vacib olan
masum olanları hidayete iletmektir. Günah işleyen kimseleri ise yaptıkları
işlerin karşılığı olmak üzere cehennem ateşine iletmesi mümkündür. Ancak böyle
bir şeyin mümkün olması, onların görüşlerine göre imkansız olmalıdır. Çünkü
onlar hidayetten kastın imana hidayet verilmesi olduğunu kat'ı olarak
söylemişlerdir.
Bu iki te'villeri
dolayısıyla ilim adamlarınca onlara karşı "usulu'd-din" bahislerinde
yeteri kadar tenkit yapılmıştır. Bu hususta onlara verilen en uygun cevap şöyle
denilmesidir: Bizim görüşümüze göre de, sizin görüşünüze göre de Yüce Allah'ın
çaresizlik, mecbur bırakmak ve zorlamak yolu ile onları hidayete iletmesi
batıldır. Çünkü böyle bir şey, Cebriye mezhebini kabul etmeye götürür. Bu ise
bize göre de, size göre de çok bayağı bir görüştür. O halde geriye sadece
hidayet bulan mü'minlere Yüce Allah'ın iman ve itaate kendi tercihleri dolayısı
ile hidayete iletmiş olduğu tezi kalmaktadır. Böyle olmalı ki, teklif sahih
olabilsin ve buna bağlı olarak cebren ve zor ile değil de ihtiyar ve tercih ile
dileyen iman ve itaat etsin. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Aranızdan dosdoğru yolda gitmek isteyenlere'' (et-Tekvir, 28);
"Artık kim dilerse) Rabbine doğru bir yol alır.'' (el-İnsan, 29) Daha
sonra bu her iki ayetin akabinde de Yüce Allah: "Ama Allah dileme dikçe
siz dileyemezsiniz'' (el-İnsan, 30 ve et-Tekvir, 29) diye buyurmaktadır. Buna göre
mü'minlerin imanı kendi meşietleri ile meydana gelmekte, bununla birlikte; Yüce
Allah dilemedikçe onların dilemelerinin sözkonusu olmadığını da bildirmektedir.
İşte bundan dolayıdır ki
Cebriye'ciler hidayetlerinin Yüce Allah'ın meşietine bağlı olduğunu
gördüklerinden şöyle demişlerdir: Bütün insanlar, bütün itaatlerinde
mecburdurlar. Onlar bunu söylerken Yüce Allah'ın: "Alem lerin Rabbi olan
Allah dilemedikçe de siz dileyemezsiniz'' (el-İnsan, 30) buyruğunu gözönünde
bulundurmuşlardır.
Kaderiye ise imana yol
bulup hidayete ermenin, kulların meşietine bağlı olduğunu gördüklerinden:
İnsanlar kendi fiillerinin yaratıcılarıdırlar, demişlerdir. Bunu söylerken de
Yüce Allah'ın: '"'Aranızdan dosdoğru yolda gitmek isteyenlere'' (et-Tekvir,
28) buyruğunu gözönünde bulundurmuşlardır.
Bizim mezhebimiz
(tutturduğumuz yol) ise itikatta iktisad (orta yol)dır. Bu da Cebriye ile
Kaderiye mezhebleri arasında bir mezhebtir ve esasen işlerin en hayırlıları
orta yollu olanlarıdır. Çünkü hak ehli şöyle demektedirler: Bizler mecburen
yaptığımız işler ile kendi seçimimiz ile yaptığımız işler arasında fark
görmekteyiz. Şöyle ki: Bizler insanın kendi çabası ve iradesi ile olmaksızın
kudretine de bağlı bulunmaksızın elinin titremesi şeklinde ortaya çıkan hareket
ile insanın titreme hareketine benzer bir hareketle ve kendi tercih ve
iradesiyle elini hareket ettirmesi arasında bir fark olduğunu idrak ediyoruz.
Titreme hareketi ile irade ile yapılan hareket arasında fark gözetmeyen -ki bu
iki hareket de onun zatında bulunmakta müşahedesi ile elinde hissedilmekte,
bunun böyle olduğunu duyularıyla da hissetmektedir- böyle bir kimse, aklen
bunaktır, duyuları itibariyle sağlam değildir, akıllı kesimin dışındadır. İşte
apaçık gerçek budur: İfrat ile tefrit yolları arasındaki orta yol budur. Şair
de şöyle demiştir: "İşlerin orta yollu olanının iki ucu da
yerilmiştir."
İşte bu itibar ile ilim
adamlarından nazar ehli olanlar bu anlayışa kesb itibariyle "iki konum
arasındaki konum" adını vermişler ve onlar bu adlandırmayı Yüce Allah'ın
aziz Kitabından almışlardır ki; o da: "Herkesin kazandığı (iyilik)
kendisine) yaptığı (kötülük) de onun aleyhinedir'' (el-Bakara, 286) buyruğudur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN