SECDE 11 |
قُلْ
يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ
الْمَوْتِ
الَّذِي
وُكِّلَ
بِكُمْ
ثُمَّ إِلَى
رَبِّكُمْ
تُرْجَعُونَ |
11. De ki: "Size
vekil kılınan ölüm meleği sizin ruhunuzu alır. Sonra da Rabbinize
döndürüleceksiniz."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:
1- Ölüm Meleği:
2- Vekalet Akdinin Dayanağı:
1- Ölüm Meleği:
"De ki: Size vekil
kılınan ölüm meleği sizin ruhunuzu alır" buyruğu ile Yüce Allah, onların
öldükten sonra dirilişi uzak gördüklerini sözkonusu ettikten sonra, canlarının alınmasını
ve onları tekrar yaratacak olanın kendisi olduğunu haber vermektedir.
"Ruhunuzu
alır" buyruğundaki "ruh almak" birşeyi bütün sayı ve
birimleriyle almak, tamamen kabzetmek halini anlatmak üzere kullanılan;
(...)'den gelmektedir. Mesela; "Allah onun hayatını tamamladıktan sonra
ruhunu kabzetti" demektir. "Filandan malımı eksiksiz aldım"
anlamındadır.
"Ölüm
meleği"nin adı Azrail'in anlamı daha önceden el-Bakara Süresi'nde de (98.
ayetin tefsirinde) geçtiği üzere- Abdullah'tır. Onun bütün tasarrufları Yüce
Allah'ın emriyle, yaratmasıyla ve yoktan varetmesiyledir. Hadis-i şerif te
rivayet edildiğine göre bütün hayvanların canlarını -ölüm meleği değilAllah
alır. Sanki Yüce Allah böylelikle onların hayatlarını tümden yokediyor gibidir.
Bunu İbn Atiyye zikretmektedir.
Derim ki: Bundan farklı
bir şekilde de rivayet gelmiş ve ölüm meleğinin pire ve sivrisineğe varıncaya
kadar bütün canlıların ruhlarını aldığı belirtilmiştir. Ca'fer b. Muhammed
babasından şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasülullah (s.a.v.) ensardan bir
adamın başı ucunda duran ölüm meleğine baktı, Peygamber (s.a.v.) ona şöyle
dedi: "Benim bu arkadaşıma yumuşak davran, çünkü o bir mü'mindir."
Bunun üzerine ölüm meleği şöyle dedi: "Ey Muhammed! Gönlün rahat olsun,
gözün aydın olsun. Ben bütün mü'minlere yumuşak davranırım. Şunu da bil ki,
ister şehirde kalsınlar, ister çölde yaşasınlar, isterse de denizde bulunsunlar
ne kadar ev halkı varsa hepsini ben günde beş defa tek tek gözden geçiririm.
Öyle ki ben onların küçüklerini de, büyüklerini de bizzat kendilerinden daha
çok tanırım. Allah'a yemin ederim ey Muhammed, eğer ben bir sivrisineğin canını
almak istesem, onu almamı emreden Yüce Allah olmadığı sürece buna gücüm
yetmez."
Ca'fer b. Ali dedi ki:
Bana ulaştığına göre Cebrail onları namaz vakitleri esnasında sahifelerde
gözden geçirir. Bunu da el-Maverdi zikretmektedir.
el-Hatib Ebu Bekr Ahmed
b. Ali b. Sabit el-Bağdadi dedi ki: Bana Ebu Muhammed el-Hasen b. Muhammed
el-Hallac anlattı, dedi ki: Bize Ebu Muhammed Abdullah b. Osman es-Saffar
anlattı, dedi ki: Bize Ebu Bekir Hamid elMısri anlattı, dedi ki: Bize Yahya b.
Eyyub el-AlIM anlattı, dedi ki: Bize Süleyman b. Muheyr el-Küllabi anlattı,
dedi ki: Ben Malik b. Enes (r.a)'ın meclisinde hazır bulundum. Bir adam yanına
gelip ona: Ey Abdullah'ın babası! Pirelerin de canını ölüm meleği mi alır? diye
sorunca, Malik uzun bir süre sesini çıkarmadı, sonra: Pirelerin canı var mı?
diye sordu. Adam: Evet deyince, şu cevabı verdi: Onların da canlarını ölüm
meleği alır. "Allah ölümleri vaktinde ruhları alır" (ez-Zumer, 42)
ayetini okudu.
İbn Atiyye (az önce
kaydedilen) hadisi zikrettikten sonra, şöyle demektedir: İşte Ademoğullarında
da durum böyledir. Ancak Ademoğlu ayrıca ölüm meleği ile onunla birlikte diğer
meleklerin ruhlarının kabzedilmesi için görevlendirilmesiyle müşerref
kılınmıştır. Yüce Allah ölüm meleğini yarattığı gibi, onun eli vasıtasıyla da
ruhların kabzedilmesini, cisimlerden çekilip çıkartılmasını da yaratmıştır.
Şanı Yüce Allah, ayrıca ölüm meleğinin emri ile çalışacak, onunla birlikte
bulunacak bir ordu da yaratmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Meleklerin o kafirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura ... canlarını
alırken bir görseydin. "(el-Enfal, 50); "Elçilerimiz onun ruhunu
alırlar." (el-En'am, 61) Bu anlamdaki açıklamalar daha önceden el-En'am
Süresi'nde (61. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
el-Bari herşeyin
yaratıcısıdır ve herbir fiilin hakiki failidir. Nitekim Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "Allah ölümleri vaktinde ruhları alır. Ölmeye ninkini de
uykusunda (alır)" (ez-Zümer, 42); "O ölümü ve hayatı yara tandır.
"(el-Mülk, 2);"O öldüren ve diriltendir. Ölüm meleği ruhları
kabzeder, yardımcıları da görevlerini yaparken canı çıkartan Yüce Allah'tır.
İşte bu hususla ilgili ayet ve hadislerin birlikte anlaşılma şekli böyledir.
Ancak ölüm meleği vasıta olarak ve bu işi gerçekleştirme aracı olarak üstlenen
olduğundan dolayı tıpkı yaratmanın meleğe izafe edildiği hallerde olduğu gibi,
canı almak ta ona izafe edilmiştir.
Daha önceden el-Hac
Süresi'nde (5. ayet, 3. başlıkta) geçtiği üzere.
Mücahid'den rivayet
edildiğine göre, dünya, insanın önünde duran ve dilediği yerden istediğini
alabildiği bir leğen gibi, ölüm meleğinin önündedir. Bu anlamda merfu bir
rivayet te gelmiştir ve biz bunu 'et-Tezkire"adlı eserimizde kaydetmiş
bulunuyoruz.
Yine rivayet edildiğine
göre Yüce Allah kendisini ruhları kabzetmek üzere görevlendirdiğinde ölüm
meleği şöyle demiş: Rabbim, Sen kötü bir şekilde benden sözedilmesine ve
Ademoğullarının bana sövüp saymalarına sebeb teşkil edecek bir işle
görevlendirdin. Yüce Allah ona şöyle dedi: "Ben ölüm için hastalık,
çaresizlik gibi ölümü kendilerine nisbet edecekleri birtakım sebepler ve
gerekçeler yaratacağım. Hiç kimse senden hayırdan başka bir şekilde
sözetmeyecek." Biz bunu tamamıyla 'et-Tezkire"adlı eserimizde
zikretmiş bulunuyoruz. Ayrıca O'nun ruhları çağırmasıyla birlikte, ruhların
kendisine geldiğini ve onları kabzettiğini sonra da rahmet yahut azab
meleklerine teslim ettiğini de zikretmiş idik ki, oradaki açıklamalarımız bu
hususlara vakıf olmak isteyenleri tatmin edecek kadardır.
2- Vekalet Akdinin
Dayanağı:
Bazı alimler vekaletin
caiz oluşuna Yüce Allah'ın: "Size vekil kılınan" yani ruhlarınızı
kabzetmekle görevlendirilen ifadesini delil göstermişlerdir.
İbnu'l-Arabi dedi ki:
Böyle bir delil çıkartma ifadenin lafzındandır, manasından değildir. Eğer biz
bunu delil kabul edecek olursak, buna kıyasen Yüce Allah'ın: "De ki: Ey
insanlar, şüphesiz ben ... Allah'ın size, hepinize gön derdiği
birpeygamberiyim" (el-A'raf, 158) buyruğunda sözü edilen risaletin şanı
Yüce Allah'ın naibliği ve risaletinin tebliği hususunda O'nun vekilliği
olduğunu söyleyebilmeliydik. Aynı şekilde Yüce Allah'ın: "Zekat!
verin" (en-Nur, 56) buyruğunda da sözü edilen husus bir vekalettir,
diyebilmeliydik. Şüphesiz Yüce Allah, bütün canlıların rızkını teminat altına
almış olmakla özellikle zenginlere gıda sahibi olma imkanlarını vermekle
birlikte, fakirlerin rızkını yanlarında kılmak suretiyle de fakirleri onlara
muhtaç etmiş, ayrıca bu malın belli bir zamanda ve belli bir miktarı ile onlara
teslim edilmesini de emretmiştir. O bunu ilmiyle tedbir etmiş, hükmü ile yerine
getirilmesini istemiş, hikmetiyIe de bunu takdir etmiştir. Hükümler ise ancak
istenilen maksatları hakkında ve asli konuları ile ilgili varid oldukları
takdirde lafızlara taalluk eder. Eğer maksatlarının dışında ortaya çıkacak
olurlarsa, hükümlerin onlara taalluku olmaz. Nitekim alış-veriş lafız ve mana
itibariyle bilinen bir şeydir. Yüce Allah ise şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz Al lah müminlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek
karşılığında- satın almışt!r."(et-Tevbe, 111) Bu ayet-i kerime efendinin
kölesi ile alış-veriş yapmasının caiz oluşuna delildir, denilemez. Çünkü her
ikisinden de gözetilen maksat farklıdır. Ancak birtakım manaların çıkartılması
kaçınılmaz bir şeyolursa, şöyle denilebilir: Bu ayet-i kerime Hakim'in borçlu
olan kimsedeki hakkı zorla almak üzere -kendisinin bu hususta herhangi bir
fiili olmaksızın yahut ta sözkonusu olduğu takdirde onun bir rızasının etkisi
de mevzubahis olmaksızın- bir başkasını naib (vekil) olarak tayin etme hakkına
sahiptir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN