LUKMAN 20 / 21 |
أَلَمْ
تَرَوْا
أَنَّ
اللَّهَ
سَخَّرَ لَكُم
مَّا فِي
السَّمَاوَاتِ
وَمَا فِي
الْأَرْضِ
وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ
نِعَمَهُ
ظَاهِرَةً
وَبَاطِنَةً
وَمِنَ
النَّاسِ
مَن
يُجَادِلُ
فِي اللَّهِ بِغَيْرِ
عِلْمٍ
وَلَا هُدًى
وَلَا
كِتَابٍ
مُّنِيرٍ {20} وَإِذَا
قِيلَ
لَهُمُ
اتَّبِعُوا مَا
أَنزَلَ
اللَّهُ
قَالُوا
بَلْ
نَتَّبِعُ
مَا
وَجَدْنَا
عَلَيْهِ
آبَاءنَا
أَوَلَوْ
كَانَ الشَّيْطَانُ
يَدْعُوهُمْ
إِلَى
عَذَابِ السَّعِيرِ
{21} |
20.
Göklerde olanları da, yerde olanları da Allah'ın emrinize verdiğini, açık ve
gizli olarak nimetlerini üzerinize bol bol tamamlamış olduğunu görmediniz mi? İnsanlar
arasında Allah hakkında bilgisiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitab
olmaksızın tartışan kimseler vardır.
21.
Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiğinde onlar: "Hayır,
biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" derler. Ya şeytan onları
alevli ateş azabına çağırıyorsa da mı?
"Göklerde olanları
da, yerde olanları da Allah'ın emrinize verdiğini... görmediniz mi?"
buyruğu ile Yüce Allah, Ademoğulları üzerindeki nimetlerini sözkonusu etmekte
ve kendilerine "göklerde olan" güneş, ay, yıldız ve melek gibi
varlıkları müsahhar kılıp bunların kendilerini koruyup, himaye ettiğini,
onların faydasına olan şeyleri elde etmelerine sebeb teşkil ettiklerini
bildirmektedir. "Yerde olanlar" buyruğu da dağlar, ağaçlar, meyveler
ve sayıya sığmayacak bütün şeyler hakkında umumidir.
"Açık ve gizli
olarak nimetlerini üzerinize bol bol tamamlamış olduğunu" bu nimetlerinde
herhangi bir eksik bırakmaksızın mükemmellik derecesine ulaştırdığını...
"görmediniz mi?"
İbn Abbas ile Yahya b.
Umare "bol bol tamamlamış olduğunu" anlamındaki buyruğu
"sin" yerine "sad" harfi ile; (...) diye okumuşlardır.
Çünkü isti'la harfleri "sin" harfini alt mahrecinden alıp onu üstteki
mahrecine doğru çekerken, "sad" harfine dönüştürür.
"Nimetler"
kelimesi "nimet" kelimesinin çoğuludur. "Sedir ağacı"
lafzının çoğulunun; (...) diye gelmesi gibi. Bu Nafi', Ebu
Amr ve Hafs'ın
kıraatidir. Diğerleri ise tekil olmak üzere "nimet" diye
okumuşlardır. Tekil okumak da çokluğa delildir.
Yüce Allah'ın: "Eğer
Allah'ın nimetini topluca saymak isteseniz dahi, siz onları sayamazsınız.
"(İbrahim, 34) buyruğunda olduğu gibi. Bu, aynı zamanda sahih yollardan
gelmiş İbn Abbas'ın da kıraatidir.
Nimetten kastın İslam
olduğu söylenmiştir. Peygamber (s.a.v.) bu ayet-i kerime hakkında kendisine
soru soran İbn Abbas'a şöyle demiştir: "Açık nimet İslam'dır ve senin
güzel olan yaratılışındır. Gizli nimet ise, Yüce Allah'ın gizlemiş olduğu kötü
amelindir."
en-Nehhas dedi ki: Bunun
açıklaması şöyledir: Said b. Cübeyr Yüce Allah'ın: ''Ama sizi iyice temizlemeyi
ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. "(el-Maide, 6) buyruğunu sizi
cennete girdirmek ister, diye açıklamıştır. Yüce Allah'ın kulun üzerindeki
nimetinin tamamlanması, onu cennete koymasıdır. Aynı şekilde İslam nihayette
kişiyi cennete ulaştırdığı için ona nimet adı verilmiştir.
Bir açıklamaya göre açık
nimet, sağlık ve mükemmel bir yaratılıştır. Gizli nimet ise marifet ve akıldır.
el-Muhasibi dedi ki:
Açık nimet dünya nimetleri, gizli nimet ise ahiret nimetleridir.
Bir başka açıklamaya
göre; açık nimet gözle görülen mal, mevki, güzellik itaatlere muvaffakiyettir.
Gizli nimet ise, kişinin kendi içinde duyduğu Allah'ı bilmek, güzel bir yakin
ve Yüce Allah'ın kuldan uzaklaştırdığı afetlerdir.
el-Maverdi bu hususta
dokuz ayrı görüş nakletmektedir ki; hepsi de mana itibariyle bunun çerçevesi
içerisindedir.
"İnsanlar arasında
Allah hakkında bilgisiz ... tartışan kimseler vardır" buyruğunun anlamı
daha önceden el-Hac Süresi'nde (3-4. ayetler ile 8-10. ayetlerin tefsirinde) ve
başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır. Ayet-i kerime, Peygamber (s.a.v.)'e gelip,
ona şöyle diyen bir yahudi hakkında inmiştir: Ey Muhammed! Bana Rabbin hakkında
haber ver. O, nedendir? Bunun üzerine bir yıldırım gelip onu çarpıp alıvermişti.
Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır. Daha önce er-Ra'd Süresi'nde (12-13. ayetlerin
tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Ayetin en-Nadr b.
el-Haris hakkında indiği de söylenmiştir. O, melekler Allah'ın kızlarıdır,
diyordu. Bunu da İbn Abbas söylemiştir.
"İnsanlar arasında
... bilgisiz" herhangi bir delili bulunmaksızın "kılavuzsuz ve
aydınlatıcı" apaçık ve önünü aydınlatan "bir kitap olmaksızın
tartışan" mücadele eden, karşı çıkan, karşıt iddialarda bulunan
"kimseler vardır." Böylelerinin bütün delilleri şeytanın kendilerine
yaptığı telkinattan ibarettir. "Gerçekten şeytanlar sizinle mücadele
etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. "(el-En'am, 121)
Bunların bir diğer delilleri ise, bir sonraki ayet-i kerimede sözü edildiği
gibi sadece geçmişlerini taklid etmekten ibarettir. Peki "ya şeytan onları
alevli ateş azabına çağırıyorsa da" onlara uymaya devam edecekler
"mi?"
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN