LUKMAN 18 |
وَلَا
تُصَعِّرْ
خَدَّكَ
لِلنَّاسِ
وَلَا تَمْشِ
فِي
الْأَرْضِ مَرَحاً
إِنَّ
اللَّهَ لَا
يُحِبُّ
كُلَّ مُخْتَالٍ
فَخُورٍ |
18. "İnsanlardan
yüzünü çevirme! Yeryüzünde şımarıklıkla yürüme! Çünkü Allah büyüklük taslayan
ve böbürlenen kimseleri sevmez."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:
1- insanlardan Yüz Çevirmek:
2- insanlara Karşı Büyüklenmek:
3- Yeryüzünde Şımarıklıkla ve
Büyüklenerek Yürümemek:
1- insanlardan Yüz
Çevirmek:
" ... çevirme"
anlamındaki buyruğu Nafi', Ebu Amr, Hamza el-Kisai ve İbn Muhaysın
"sad" harfinden sonra "elif" ile birlikte; (...) diye okumuşlardır.
Ancak İbn Kesir, Asım, İbn Amir, el-Hasen ve Mücahid ise; (...) diye
okumuşlardır. el-Cahderi ise "sad" harfini sakin olarak; (...) diye
okumuştur. Anlamlar birbirlerine yakındır. "Meyletmek (çevirmek)"
demektir. Bedevinin: "Daha önce ben onun (zamanın) meylini (eğilmesini,
yüz çevirmesini) doğrultmuş iken artık şimdi zaman benim meylimi doğrultmuş
bulunuyor" ifadesi de buradan gelmektedir. Amr b. Huneyy et-Tağlibi'nin şu
beyitinde de bu tabir kullanılmıştır: "Zorba bir kimse büyüklenerek yüzünü
çevirdi mi, Biz onun meyletmesini (yüz çevirmesini) düzeltirdik, o halde sen de
düzel."
Taberi bu beyitin son
kelimesini; (...) diye nakletmiştir. İbn Atiyye, bu bir hatadır, demiştir,
çünkü şiirin kafiyesi esrelidir. Bir başka beyitte de (beyitin son mısraı) şu
şekildedir: "Biz onun çevrilmiş olan yanağını (yüzünü) düzeltirdik
(kibrine son verirdik.)"
el-Herevı der ki: (...)
okuyuşu: "Onlara karşı büyüklenerek onlardan yüz çevirme!"
anlamındadır. Mesela; (...): tabiri, deveye boynunu büken bir hastalık isabet
etmesini anlatmak için kullanılır. Diğer taraftan büyüklük taslayan kimse
hakkında; "Onda bir büyüklenme vardır" denilir. Buna göre;
"(Büyüklenerek) çevirme" buyruğu senin yanağın büyüklükle
çevrilmesin, demek olur. Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur: "İnsanlar
öyle bir döneme rastlayacaklardır ki aralarında ya mütekebbir ya da
ebter"den başka kimse bulunmayacaktır."
(Mütekebbir anlamı
verilen): (...) ise; büyüklenerek yüzünü öbür tarafa çeviren kimse demektir. Hadis-i
şerif dine bağlılıkları sözkonusu olmayan bayağı ve ayak takımı insanların
varlığını kastetmiştir. Yine hadis-i şerifte: "Her büyüklük taslayan kişi
mel'undur. " Yani büyüklenen ve kendisini beğenen herkes bu şekildedir,
demektir.
2- insanlara Karşı
Büyüklenmek:
Ayetin anlamı şudur: Sen
insanlara karşı büyüklenerek, kendini beğenerek ve onları hakir görerek
onlardan yüz çevirme! İbn Abbas ve bir topluluğun te'vili budur. Şöyle de
açıklanmıştır: Bir kimse senin yanında sözkonusu edildiğinde onu hakir
görüyormuşsun gibi ağzını eğip bükme, yani sen insanlara alçak gönüllülükle,
onlara neşe veren ve onlardan neşelenen bir şekilde yönel. Onların en küçükleri
seninle konuşacak olursa, sen de sözünü tamamlayıncaya kadar onu dinle. İşte
Peygamber (s.a.v.) da böyle yapıyordu.
Derim ki: Malik'in, İbn
Şihab'dan kaydettiği şu rivayet de bu kabildendir. İbn Şihab'ın Enes b.
Malik'ten rivayet ettiğine göre Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Birbirinize buğzetmeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz, birbirinizi
kıskanmayınız. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Müslüman bir kimsenin üç
günden fazla kardeşinden dargın durması helal değildir."
Buna göre sırt çevirmek,
yüz çevirmek, konuşmayı, selam vermeyi ve benzeri şeyleri terketmek demektir.
Yüz çevirmeye, sırt çevirmek denilmesi şundan dolayıdır: Bir kimseye
buğzettiğin takdirde sen ondan yüz çevirirsin ve ona arkanı dönersin. İşte o da
sana aynısını yapar. Buna karşılık sevdiğin kimseye yönelirsin, yüzünü
çevirirsin. Senin onu sevindirmen, onun da seni sevindirmesi için yüzyüze
oturursunuz. O halde sırt çevirmenin anlamı yüzünü çeviren kimsenin tavrında da
mevcuttur. Mücahid de ayet-i kerimeyi böylece tefsir etmiştir.
İbn Huveyzimendad dedi
ki: Yüce Allah'ın: "İnsanlardan yüzünü çevirme!" buyruğu sanki insanın
gereksiz yere kendisini zelil etmesini yasaklamayı ihtiva ediyor gibidir.
Nitekim buna yakın bir anlamda olmak üzere Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle
buyurduğu rivayet edilmiştir: "İnsanın kendisini zelil etme hakkı
yoktur."
3- Yeryüzünde
Şımarıklıkla ve Büyüklenerek Yürümemek:
"Yeryüzünde
şımarıklıkla yürüme!" Böbürlenerek, büyüklenerek yürüme, demektir.
"Şımarıklıkla"
hal konumunda bir mastardır. Bu hususa dair açıklamalar daha önceden el-İsra
Süresi'nde (37-38. ayet, 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. İş, güç olmaksızın,
ihtiyaç duymaksızın, neşe ile ve sevinçle yürümek demektir. Bu huya sahip
olanlar daima başkalarına karşı öğünür ve büyüklenirler. Buna göre böyle bir
kimse Yürüyüşünde büyüklenen ve böbürlenen bir kimsedir. Yahya b. Cabir et-Tai'nin
rivayetine göre İbn Aiz el-Ezdi, Gudayf b. el-Haris'ten şöyle dediğini
nakletmektedir: Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr ile birlikte Beytu'l-Makdis'e
gittik. Abdullah b. Amr b. el-As'ın yakınında oturduk. Onu şöyle derken
dinledim: Şüphesiz ki kul kabre konulduğu vakit onunla konuşarak şöyle der: Ey
Ademoğlu! Bana karşı seni ne aldattı? Benim yalnızlık evi olduğumu, benim
karanlık yurdu olduğumu, benim hakkın yuvası olduğumu bilmiyor muydun? Ey
Ademoğlu! Bana karşı seni ne aldattı? Sen benim çevremde çalımlı çalımlı
yürümüyor muydun?
İbn Aiz dedi ki: Ben
Gudayf'e: Ey Esma'nın babası! Çalımlı çalımlı yürümek de ne demek? diye sordum.
O: Kardeşimin oğlu! Bazan senin yürüyüşün gibi, dedi.
Ebu Ubeyd dedi ki: Bu,
çokça mal sahibi ve pek böbürlenen bir şekilde ... demektir. Peygamber (s.a.v.)
da şöyle buyurmuştur: "Her kim büyüklenerek elbisesini yukarı doğru
çekecek olursa, Allah kıyamet günü ona (rahmet nazarıyla) bakmaz."
"Böbürlenen"
ise; kendisine verilen şeyleri sayıp dökmekle birlikte Yüce Allah'a şükretmeyen
kimse demektir. Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır. Kelime, soylarla öğünmeyi ve
başka öğünmeleri de kapsamına alır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN