ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

LUKMAN

10

/

11

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ

بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنبَتْنَا فِيهَا

مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ {10}

 هَذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ {11}

 

10. O, gökleri, onları gördüğünüz şekilde, direksiz yarattı. Sizi sallamasın diye yere de yüksek ve sabit dağlar koydu. Orada her canlıdan yaydı. Gökten de bir su indirip orada her türden güzel bitkiler bitirdik.

11. Bunlar Allah'ın yarattığıdır. Haydi O'ndan başkasının ne yarattığını gösterin bana. Hayır, zalimler apaçık bir sapıklık içindedir.

 

"O, gökleri, onları gördüğünüz şekilde, direksiz yarattı" buyruğunda yer alan: "Onları gördüğünüz" buyruğu "direk" lafzına sıfat olmak üzere cer mahallindedir. Buna göre görülmemekle birlikte direklerin var olması mümkündür. Diğer taraftan "gökler"den hal olarak nasb mahallinde de olması mümkündür. O takdirde hiçbir şekilde direklerin varlığından sözedilemez.

 

en-Nehhas dedi ki; Ben Ali b. Süleyman'ı şöyle derken dinledim: Evla olan "gördüğünüz" anlamındaki lafzın müste'nef (yeni bir başlangıç) olması ve ortada herhangi bir direğin bulunmamasıdır. Bu açıklamayı Mekki yapmıştır. Bu durumda "direksiz" anlamındaki lafızda ifade tamam olmaktadır. Bu ayet-i kerimeye dair açıklamalar daha önceden er-Ra'd Süresi'nde (2. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Sizi sallamasın diye yere de yüksek ve sabit dağlar koydu" buyruğundaki: "Sallamasın diye" buyruğu nasb mahallindedir. Sizi sallamasını istemediğimizden ötürü, demektir. Kufeliler ise bunu; "Sallamasın diye" takdiriyle kabul etmektedirler. 

 

"Orada her canlıdan yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel bitkiler bitirdik" buyruğu ile ilgili olarak İbn Abbas'ın, güzel olan herbir renkten bitirdik, diye açıklaması nakledilmiştir. eş-Şa'bi maksadın, insanlar olduğu kanaatine sahip olup böylece yorumlamıştır. Çünkü insanlar yerden yaratılmışlardır. O şöyle demiştir: İnsanlar arasından cennete giden kimse, güzel bitki demektir. Onlardan cehennem ateşine gidecek olan kimse de adi ve bayağı kimse demektir. Bir başkası ise bunu nutfenin topraktan yaratılmış olduğu şeklinde yorumlamıştır. Kur'an'ın zahiri de buna delalet etmektedir.

 

"Bunlar Allah'ın yarattığıdır" buyruğu mübteda ve haberdir. Burada: "Yaratık" anlamındadır. Yani sizin görmekte olduğunuz şeylerden olup sözünü ettiğimiz bütün bunlar; "Allah'ın yarattığı" yani Allah tarafından herhangi bir ortağı bulunmaksızın yaratılmıştır. O halde ey müşrikler topluluğu "haydi, O'ndan başkasının" putların, heykellerin "ne yarattığını gösterin bana! Hayır, zalimler" yani müşrikler "apaçık bir sapıklık" apaçık bir hüsran "içindedir."

 

"Ne yarattığını" anlamındaki buyrukta yer alan: "Ne" soru anlamında olup, mübteda olarak ref' mahallindedir. (...) ise (...) anlamında olup onun haberidir. "Yarattı" lafzı ise hazfedilmiş bir "he" zamiri üzerinde (zamiri mef'ul kılmak suretiyle) amel etmiştir.

 

Bunun da takdiri: (...): O'ndan başkalarının neyi yaratmış olduklarını bana gösterin" şeklindedir. Cümle "bana gösterin" anlamındaki fiil ile nasb mahallindedir. "Yarattı" anlamındaki fiil ile birlikte "he" zamiri gizli olup; (...)'e aittir. "O halde O'nun dışındaki kimselerin yaratmış oldukları şeyleri bana gösterin" demektir. İşte bu görüşü kabul edenlere göre: "Sen ne öğrendin? Nahiv mi yoksa şiir mi?" denilir. Bununla birlikte: (...)'ın "Bana gösterin" ile nasb mahallinde ve; (...)'in zaid olması da mümkündür. Bu görüşe göre ise (merfu olarak değil de) nasb ile: "Ne öğrendin? Nahvi mi, yoksa şiiri mi?" denilir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Lukman 12

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR