RUM 48 / 49 |
اللَّهُ
الَّذِي
يُرْسِلُ
الرِّيَاحَ
فَتُثِيرُ
سَحَاباً
فَيَبْسُطُهُ
فِي
السَّمَاء
كَيْفَ
يَشَاءُ
وَيَجْعَلُهُ
كِسَفاً
فَتَرَى
الْوَدْقَ
يَخْرُجُ مِنْ
خِلَالِهِ
فَإِذَا
أَصَابَ
بِهِ مَن
يَشَاءُ
مِنْ
عِبَادِهِ
إِذَا هُمْ
يَسْتَبْشِرُونَ
{48} وَإِن
كَانُوا مِن
قَبْلِ أَن
يُنَزَّلَ
عَلَيْهِم
مِّن
قَبْلِهِ
لَمُبْلِسِينَ
{49} |
48.
Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de onlar bir bulut kaldırırlar. Gökte
dilediği şekilde onu yayar, parça parça da eder. Yağmurun onların arasından
çıktığını görürsün. Onu dilediği kullarına isabet ettirince, onlar hemen seviniverirler.
49.
Halbuki onlar, bundan önce üzerlerine yağmur indirilmeden önce, gerçekten ümit
kesmişlerdi.
"Allah O'dur ki,
rüzgarları gönderir" buyruğundaki "rüzgarlar" anlamına gelen
(...) lafzını İbn Muhaysın, İbn Kesir, Hamza ve el-Kisai tekil olarak okurken,
diğerleri çoğul okumuşlardır.
Ebu Amr dedi ki: Rahmet
manasını ihtiva eden herbir şey çoğuldur.
Azab manasını ihtiva
eden herbir lafız da tekildir. Bu ayet-i kerıme'nin anlamı daha önceden
el-Bakara Süresi'nde (164. ayet, 9. başlık vd.) ile başka yerlerde geçmiş
bulunmaktadır.
"Parça parça,
parçalar" lafzı parça anlamındaki; (...)'in çoğuludur. el-Hasen, Ebu
Ca'fer, Abdurrahman el-A'rec ve İbn Amir, "sin" harfini sakin olarak;
(...) diye okumuşlardır. Bu da aynı şekilde; (...)'in çoğuludur. Nitekim tekil
olarak; "Arabistan kirazı ağacı" şeklinde tekil kullanılırken, (...)
diye çoğulu da yapılır.
Bu kıraate göre bundan
sonra gelen zamir (ki "arasından" anlamındaki kelimede yer
almaktadır) buna ait olmaktadır. Yani sen yağmurun bu parça parça bulutların
arasından çıktığını görürsün. Çünkü kendisi ile ona ait tekil lafzı arasında
sadece "he: o" zamiri var ise o zamirin müzekker olarak gelmesi
uygundur.
"Parça parça"
diye (çoğul) okuyanların kıraatine göre ise zamir buluta ait olur.
ed-Dahhak, Ebu'l-Aliye
ve İbn Abbas; "Yağmurun onun arasındaki boşluklardan çıktığını
görürsün" şeklinde okumuşlardır. Buradaki; "Aradaki boşluklar"
kelimesinin (...)'in çoğulu olması da mümkündür.
"Onu" yani
yağmuru "dilediği kullarına isabet ettirince onlar hemen" üzerlerine
yağmurun inmesi sebebiyle "seviniverirler."
"Halbuki onlar
bundan önce üzerlerine yağmur indirilmeden önce, gerçekten ümit
kesmişlerdi." Yani ümitsiz kalmışlar ve kederlenmişlerdi. Kendilerine yağmur
yağdırılmadığı için üzüntüleri açıkça görülmekte idi.
"Bundan önce"
el-Ahfeş'e göre te'kid anlamını ifade eden bir tekrarlama (tekrir)dır.
Nahivcilerin çoğunluğu da bu görüştedir. Bu açıklamayı en-Nehhas yapmıştır.
Kutrub dedi ki: Birinci
"önce" indirmek ile ikincisi ise yağmur ile alakalıdır. Yani halbuki
onlar yağmurdan önce, onun indirilmesinden önce ... demektir. Anlamın şöyle
olduğu da söylenmiştir: üzerlerine yağmurun indirilmesinden önce, ekinden önce
... "Ekin"e delalet eden ise "yağmur" lafzıdır. Çünkü ekin
yağmur sebebiyle ortaya çıkar. Yine ileride geleceği üzere ''onu sararmış
görürlerse" (er-Rum, 51) buyruğu da buna delalet etmektedir.
"Buluttan
önce" yani onu görmelerinden önce ... demek olduğu da söylenmiştir. Bu
açıklamayı da en-Nehhas tercih etmiştir. Yani onlar bulutu görmelerinden önce
hiç şüphesiz ümitsiz idiler. Buluta dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara,
164. ayet, 12. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN