RUM 8 |
أَوَلَمْ
يَتَفَكَّرُوا
فِي
أَنفُسِهِمْ
مَا خَلَقَ
اللَّهُ السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضَ
وَمَا
بَيْنَهُمَا
إِلَّا
بِالْحَقِّ
وَأَجَلٍ
مُّسَمًّى
وَإِنَّ
كَثِيراً
مِّنَ النَّاسِ
بِلِقَاء
رَبِّهِمْ
لَكَافِرُونَ |
8. Onlar kendileri
hakkında düşünmezler mi? Allah göklerle yeri ve aralarında olanı ancak hak ile
ve belli bir süre ile yarattı. İnsanların çoğu ise Rabblerine kavuşmayı
gerçekten inkar ediyorlar.
"Onlar kendileri hakkında
düşünmezler mi?" buyruğunda geçen "kendileri hakkında"
anlamındaki ifade, "düşünme"nin üzerinde cereyan edeceği bir zarftır,
mef'ul değildir. Fiil olan "düşünmezler" anlamındaki lafız, cer harfi
ile buna teaddi etmiştir. Çünkü onlara kendilerinin yaratılışı hakkında
düşünmeleri emrolunmamıştır. Onlara göklerin, yerin ve kendilerinin yaratılışı
üzerinde düşüncelerini kullanmaları emredilmiştir ki; Şanı Yüce Allah'ın
gökleri ve başka şeyleri ancak hak ile yaratmış olduğunu bilsinler diye.
ez-Zeccac der ki: ifadede; "Ve böylelikle bilmezler mi" anlamında bir
hazf vardır. Çünkü ifadede böyle bir hazfe delil bulunmaktadır.
"Ancak hak
ile" buyruğu hakkında el-Ferra, ancak hak için anlamındadır, demiştir.
Bundan maksat da mükafat ve cezadır. Ancak hakkı yerine getirmek için, diye
açıklandığı gibi "hak ile" adalet ile anlamındadır, diye; hikmet ile
yaratmıştır, diye de açıklanmıştır. Anlamlar birbirine yakındır. "Hak
ile" buyruğu O, haktır ve hak için bunları yaratmıştır, diye de açıklanmıştır.
Bu ise; O'nun tevhid ve kudretine delalet etmeleri anlamındadır.
"Ve belli bir süre
ile" yani göklerin ve yerin sona erecekleri bir süreleri vardır ki, bu da
kıyamet günüdür. işte bu ifade ile fani oluşa ve herbir yaratılmışın sonunun
geleceği bir süresinin bulunduğuna, iyilik yapanın mükafat, kötülük yapanın da
ceza göreceğine dikkat çekilmektedir.
"Ve belli bir
süre" buyruğunun şu anlama geldiği de söylenmiştir: O, yarattığı herbir
şey için, o şeyi içinde yaratacağı vakti de belirlemiştir.
"İnsanların çoğu
ise Rabblerine kavuşmayı gerçekten inkar ediyorlar" buyruğundaki;
"İnkar ediyorlar" lafzının başındaki '"lam" te'kid içindir.
ifadenin takdiri de takdim ve te'hir olmak üzere; "Rabblerine kavuşmayı
gerçekten inkar ediyorlar" şeklindedir. Yani ölümden sonraki dirilişi
inkar ediyorlar. Mesela; "Şüphesiz ki Zeyd evde oturmaktadır"
denilir. Bununla birlikte; "Şüphesiz Zeyd evde oturmaktadır"
denilecek olsa, bu da uygun düşer. Ancak -aynı anlamda olmak üzere-; (...)
denilecek olursa, caiz olmaz. Çünkü "lam" ancak; "Muhakkak ki,
gerçekten" edatının isim ve haberini te'kid etmek için getirilir. Şayet
her ikisinde de "lam" getirilecek olursa, bu edatın getirilmesi caiz
olmaz. Aynı şekilde; (...) demek de caiz değildir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN