ANKEBUT 16 / 19 |
وَإِبْرَاهِيمَ
إِذْ قَالَ
لِقَوْمِهِ
اعْبُدُوا
اللَّهَ
وَاتَّقُوهُ
ذَلِكُمْ خَيْرٌ
لَّكُمْ إِن
كُنتُمْ
تَعْلَمُونَ
{16} إِنَّمَا
تَعْبُدُونَ
مِن
دُونِ
اللَّهِ
أَوْثَاناً
وَتَخْلُقُونَ
إِفْكاً
إِنَّ
الَّذِينَ
تَعْبُدُونَ
مِن دُونِ
اللَّهِ لَا
يَمْلِكُونَ
لَكُمْ
رِزْقاً
فَابْتَغُوا
عِندَ
اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ
وَاشْكُرُوا
لَهُ
إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
{17} وَإِن
تُكَذِّبُوا فَقَدْ
كَذَّبَ
أُمَمٌ مِّن
قَبْلِكُمْ
وَمَا عَلَى
الرَّسُولِ
إِلَّا
الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
{18} أَوَلَمْ
يَرَوْا
كَيْفَ
يُبْدِئُ اللَّهُ
الْخَلْقَ
ثُمَّ يُعِيدُهُ
إِنَّ
ذَلِكَ
عَلَى
اللَّهِ يَسِيرٌ
{19} |
16.
İbrahim'i de (peygamber gönderdik). Hani o kavmine şöyle demişti: "Allah'a
ibadet edin ve O'ndan korkun. Çünkü bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer
bilirseniz.
17.
"Siz ancak Allah'tan başka bir takım putlara ibadet ediyor ve aslı olmayan
yalanlar düzüyorsunuz. Şu Allah'tan başka ibadet etmekte olduklarınız size bir
rızık vermeye şüphesiz güç yetiremezler. O halde rızkı Allah katında arayın.
O'na ibadet edin ve O'na şükrediniz. Yalnız O'na döndürüleceksiniz.
18.
"Eğer yalanlarsanız, sizden önce gelen ümmetler de yalanlamıştır.
Peygambere düşen apaçık tebliğ etmekten ibarettir."
19.
Görmediler mi Allah yaratmaya nasıl başlıyor? Sonra da onu tekrar geri
çevirecektir. Muhakkak bu Allah'a göre çok kolaydır.
"İbrahim'i de"
buyruğu ile ilgili el-Kisai şöyle demektedir; "İbrahim'i de" buyruğu
"kurtardık" buyruğu ile nasbedilmiştir. Yani burada "onu"
buyruğuna atfedilmiştir. el-Kisai bu buyruğun "Nuh"a atfedilmiş olmasını
da uygun kabul etmektedir. O takdirde: Biz İbrahim'i de peygamber olarak
gönderdik, anlamıda olur. üçüncü bir görüşe göre de "İbrahim'i de an"
anlamında nasbedilmiş olabilir.
Hani o kavmine şöyle
demişti: "Allah'a ibadet edin" ibadeti yalnız O'na yapın "ve
O'ndan" O'nun ceza ve azabından "korkun. Çünkü bu sizin için"
putlara ibadet etmekten "daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz."
"Siz ancak
Allah'tan başka bir takım putlara" heykellere "ibadet ediyor ...
sunuz." Ebu Ubeyde dedi ki: Sanem (heykel) altın, gümüş veya bakırdan
yapılan ma'bud suretidir. Vesen (put) ise alçı ya da taştan yapılan ma'bud
suretidir. el-Cevheri der ki: Vesen, sanem ile aynı anlamdadır. Vesen'in
çoğulu; (...) ile (...) diye gelir. "Arslan" anlamındaki lafzın;
(...) ile (...) diye gelmesi gibi.
"Ve aslı olmayan
yalanlar düzüyorsunuz." el-Hasen dedi ki: Buradaki
"Düzüyorsunuz" aslında yontuyorsunuz anlamındadır. Yani sizler bizzat
kendinizin yapmış olduğu putlara ibadet ediyorsunuz. Mücahid dedi ki: İfk, yalan
demektir. Yani sizler putlara ibadet ediyor ve yalan uyduruyorsunuz.
Ebu Abdu'r-Rahman da
-"düzüyorsunuz" anlamındaki lafzı-: (...) diye okumaktadır. Bu (...)
diye de okunmuştur ki; bu da (...)'den gelip çokluk anlamını ifade eder. Buna
karşılık; (...) ise (...)'dan gelmektedir ki; çok çok yalan söyledi ve yalan
iddialarda bulundu demek.
"Aslı olmayan
yalanlar" anlamı verilen lafız da; (...) diye de okunmuştur. Bu da iki
şekilde açıklanabilir. Ya; "Yalan söyledi" ve; "Oynadı"
kabilinden bir mastar olur. Bu durumda "Aslı olmayan yalan" ondan
hafifletilmiş (yani sakin olan fe esreli okunmuş) olur. "Yalan" ile;
"Oyun" kelimeleri gibi; ya da "fa'il" vezninde bir sıfat(-ı
müşebbehe) olabilir. Bu da (...) anlamına gelir ki; asılsız olan batıl olan,
bir şeyi uyduruyorsunuz, demek olur.
"Putlara"
lafzı "ibadet ediyor(sunuz)" ile nasb edilmiştir. (...) ise kaffe
(yani başındaki inne'nin amelini önleyen)dir.
Kur'an-ı Kerim'in
dışında (benzeri cümlelerde) "putlar" anlamındaki kelimenin (...)
edatı, (...)'nin ismi kabul edilmek suretiyle ref olarak oku nması "ibadet
ediyor(sunuz)" da onun sılası kabul edilmesi mümkündür. Bu durumda
"he" zamiri de ismin uzunluğundan ötürü hazfedilmiş, buna karşılık
"putlar" anlamındaki kelime (...)'nin haberi olmuştur.
"Aslı olmayan
yalanlar düzüyorsunuz" kıraatinde ise "aslı olmayan yalanlar"
anlamındaki lafız fiil ile nasbedilmiştir. Başka bir açıklaması yoktur.
Aynı şekilde; "Şu
Allah'tan başka ibadet etmekte olduklarınız, size bir rızık vermeye güç
yetiremezler" buyruğu da böyledir. Yani sizler rızıklarınız ile ilgili
taleplerinizi sadece Allah'a yöneltiniz, yalnız O'ndan rızık isteyiniz,
başkasından değiL.
"Eğer
yalanlarsanız, sizden önce gelen ümmetler de yalanlamıştır." Bu buyruğun
İbrahim (a.s)'ın söylediği sözler cümlesinden olduğu belirtilmiştir. Yani
yalanlamak kafirlerin adetidir, rasüllerin ise tebliğ etmekten başka görevleri
yoktur.
"Görmediler mi ki
Allah yaratmaya nasıl başlıyor." Genelde "Görmediler mi ki"
buyruğu haber vermek ve onları azarlamak manasıyla "ya" ile
okunmuştur. Ebu Ubeyd ile Ebu Hatim'in tercihi budur. Ebu Ubeyd dedi ki: Çünkü
daha önce ümmetlerden sözedilmiştir. Sanki şöyle buyurulmuş gibidir: Geçmiş
ümmetler görmediler mi ki ...
Buna karşılık Ebu Bekir,
el-A'meş, İbn Vessab, Hamza ve el-Kisai ise hitap kipi ile; "Görmediniz
mi" diye "te" ile okumuşlardır. Çünkü daha önceden "eğer
yalanlarsanız" diye buyurulmuştur. "Eğer yalanlarsanız"
buyruğunun Kureyşlilere hitap olduğu, İbrahim (a.s)'ın sözlerinden olmadığı da
söylenmiştir.
"Sonra onu tekrar
geri çevirecektir." Yani tekrar yaratacak ve öldükten sonra diriltecektir.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Yani onlar Yüce Allah'ın meyve ve mahsulleri nasıl ilkin
yarattığını görmediler mi? Bunlar önce canlanmakta, sonra yok olmakta, sonra
onları tekrar diriltmekte ve bu böylece sürüp gitmektedir. Aynı şekilde ilk
olarak insanı da yaratmakta, sonra ondan çoluk-çocuk var ettikten sonra tekrar
onu öldürmektedir. Çocuklarından başka çocuklar da var edip gitmektedir. Diğer
canlılar da böyledir. Yani sizler O'nun yeniden yaratmaya ve icad etmeye dair
kudretini gördüğünüze göre şunu bilin ki, O ölümden sonra tekrar yaratmaya da
kadirdir. "Muhakkak bu Allah'a göre çok kolaydır." Çünkü O, bir şeyin
var olmasını istedi mi ona ol der, o da hemen oluverir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN