ANKEBUT 12 / 13 |
وَقَالَ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
لِلَّذِينَ
آمَنُوا
اتَّبِعُوا
سَبِيلَنَا وَلْنَحْمِلْ
خَطَايَاكُمْ
وَمَا هُم
بِحَامِلِينَ
مِنْ
خَطَايَاهُم
مِّن
شَيْءٍ
إِنَّهُمْ
لَكَاذِبُونَ
{12} وَلَيَحْمِلُنَّ
أَثْقَالَهُمْ
وَأَثْقَالاً مَّعَ
أَثْقَالِهِمْ
وَلَيُسْأَلُنَّ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
عَمَّا
كَانُوا
يَفْتَرُونَ {13} |
12.
İnkar edenler, iman edenlere dediler ki: "Bizim yolumuza uyun,
günahlarınızı biz yükleniriz." Halbuki onlar, ötekilerin günahlarından bir
şeyi yüklenecek değillerdir. Muhakkak onlar, elbetteki yalancıdırlar.
13. Andolsun
onlar hem kendi yüklerini taşıyacaklar, hem de kendi yükleriyle birlikte başka
yükleri de Yükleneceklerdir. Hiç şüphesiz yaptıkları iftiralardan kıyamet
gününde muhakkak sorumlu tutulacaklardır.
"İnkar edenler, iman
edenlere dediler ki: Bizim yolumuza" dinimize "uyun günahlarınızı biz
yükleniriz" buyruğundaki; "Biz yükleniriz" lafzı emir kipi
olması dolayısıyla cezmedilmiştir. el-Ferra ile ez-Zeccac dediler ki; Bu şart
ve cevabı te'vilinde bir emirdir. Yani, eğer bizim yolumuza uyarsanız biz de
günahlarınızı yükleniriz. Şairin şu beyitinde olduğu gibi: "Ben ona: Sen
de dua et, ben de dua edeyim dedim çünkü, İki dua edenin seslenmesi, bir sesi
daha da güzelleştirir."
Eğer sen dua edersen,
ben de dua ederim, demek istemiştir.
el-Mehdevı dedi ki: Daha
sonra: "Muhakkak onlar elbetteki yalancılardır" buyruğunun gelmesi
manaya binaendir. Çünkü buyruk, eğer siz bizim yolumuza uyarsanız, biz de sizin
günahlarınızı yükleniriz, anlamındadır. Burada bu husus mana itibariyle verilen
bu habere raci olduğundan dolayı, haberin yalanlanması söz konusu olduğu gibi;
bu ifadeleri de yalanlanmış olmaktadır.
Mücahid dedi ki:
Kureyş'ten müşrikler: Biz de, siz de öldükten sonra diriltilmeyeceğiz. Eğer
sizin bir günahınız varsa, bizim üzerimize olsun. Yani sizin için doğacak
sorumlulukları adınıza biz taşıyacağız, dediler. Burada "taşımak"
sorumlu olmak anlamındadır, yoksa sırtı üzerinde yüklenmek demek değildir.
Rivayete göre bu sözleri söyleyen el-Velid b. el-Muğire imiş.
"Andolsun onlar hem
kendi yüklerini taşıyacaklar, hem de kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de
taşıyacaklardır." Yani bunların hasenatları bittikten sonra, zulmettikleri
kimselerin günahlarından bunlara yükletilecektir. Bu anlamdaki bir hadis
Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet edilmiş olup Al-i İmran Süresi'nde (161. ayet,
2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Ebu Umame el-Bahili dedi ki: "Kıyamet
gününde bir adam, iyilikleri pek çok olduğu halde, getirilir. Hasenatı sona
erinceye kadar onun iyiliklerinden (başkalarına yaptıkları kötülükleri) takas
edilir. Sonra yine ondan hak istemeler devam eder. Bunun üzerine aziz ve celil
Allah şöyle buyurur: Kuluma (iyiliklerinden) takas yapınız. Melekler: Onun
hiçbir iyiliği kalmadı, derler. Bu sefer: Zulme uğrayanın kötülüklerinden
alınız, bunun üzerine bırakınız." diye buyurur. Rasülullah (s.a.v.) daha
sonra Yüce Allah'ın: "Andolsun onlar hem kendi yüklerini taşıyacaklar, hem
de kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler" ayetini
okudu.
Katade dedi ki: Herhangi
bir sapıklığa çağıran kimse, hem o sapıklığın günahını yüklenir, hem de onunla
amel edenin günahını. Bununla birlikte hiçbirisinin günahından da bir şey
eksiltilmiş olmaz. Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın şu buyruğudur: ''Onlar
(böylelikle) kıyamet gününde kendilerinin yüklerini tamamen yüklendikten başka
bilgisizce saptırdıkları kimse lerin yüklerinden bir kısmını da
yükleneceklerdir." (en-Nahl, 25)
Bunun bir benzeri de
Peygamber (s.a.v.)'ın şu buyruğudur: "Kim İslam'da kötü bir yol açacak
olursa, o kötü yolun günahı ve ondan sonra da onunla amel edeceklerin günahı
onun üzerinedir. Bununla birlikte hiçbirinin günahından da bir şey
eksiltilmeyecektir.'' Bu, Ebu Hureyre ve başkaları tarafından rivayet edilmiş
bir hadistir.
el-Hasen dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim bir hidayete çağırır da bu yol
üzere ona tabi olunur ve gereğince amel olunursa, ona tabi olanların ecirleri
gibi ona da verilir. Bu durum ise onlardan hiçbirisinin ecirlerini eksiltmez.
Kim de bir sapıklığa çağırır da bu hususta ona uyulur ve ondan sonra da onunla
amelde bulunulursa ona tabi olan kimseler arasından o husus ile amel edenlerin
günahlarının bir benzeri de ona verilir ve bu, onlardan hiçbirisinin günahından
bir şey eksiltmez." el-Hasen daha sonra:
"Andolsun onlar hem
kendi yüklerini taşıyacaklar, hem de kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de
yükleneceklerdir" buyruğunu okudu.
Derim ki: Bu mürsel bir
rivayettir. Müslim tarafından rivayet edilen Ebu Hureyre hadisinin manası da
budur. Enes b. Malik'in Resulullah (s.a.v.)'tan rivayet ettiği hadisin
ifadeleri de şöyledir: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Herhangi bir
davetçi bir sapıklığa çağırır ve bu hususta ona tabi olunursa, ona kendisine
tabi olanların günahlarının benzeri yazılır ve onların günahlarından da hiçbir
şey eksiltilmez. Her kim hidayete çağırır da ona tabi olunursa, ona tabi olan
kimselerin ecirlerinin bir benzeri onun için de vardır ve onların ecirlerinden
hiçbir şey eksiltilmez." Bunu İbn Mace, Sünen'inde rivayet etmiştir. Bu
hususta Ebu Cuhayfe ve Cerir'den de rivayetler gelmiştir.
Şöyle de denilmiştir:
Burada maksat, zalimlere yardımcı olanlardır. Maksadın bid'atleri üzere
kendilerine tabi olunan bid'at sahipleri olduğu söylendiği gibi, kendilerinden
sonra gelenler onunla amel edecek olurlarsa sonradan ortaya çıkmış sünnetler
(bid'at yollar) ihdas edenlerdir de söylenmiştir. Mana birbirine yakındır,
hadis bunların hepsini kapsamına almaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN