ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NEML

62

/

64

أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الْأَرْضِ أَإِلَهٌ

مَّعَ اللَّهِ قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ {62} أَمَّن يَهْدِيكُمْ فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَن يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْراً بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ {63} أَمَّن يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَمَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ

أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ {64}

 

62. Yoksa bunalmış olana kendisine dua ettiğinde duasını kabul edip, o kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah ile birlikte ilah mı vardır? Ne kadar az düşünüyorsunuz?

63. Yoksa kara ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve rahmetinin önünde müjde olarak rüzgarları gönderen mi? Allah ile birlikte bir ilah mı var? Allah, koştukları ortaklardan çok yücedir.

64. Yoksa ilkin yaratan, sonra da onu tekrar var edecek olan, gökten ve yerden size rızık veren mi? Allah ile birlikte başka bir ilah mı varmış? De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi delilinizi getirin.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Bunalmış Olanın Duasını Kabul Eden:

2- Bunalmış Olanın Yapacağı Dua:

3- Bunalmış Olanın Duasının Kabulü:

 

1- Bunalmış Olanın Duasını Kabul Eden:

 

Yüce Allah'ın: "Yoksa bunalmış olana kendisine dua ettiğinde, duasını kabul edip ... " buyruğunda geçen "el-muztarr; bunalmış olan" kimse İbn Abbas'ın dediğine göre zaruret sahibi, çaresizlik içerisinde kalmış ve bunalmış kimse demektir. es-Süddi de: Hiçbir güç ve takati olmayan kimse demektir. Zünnun da: Allah'ın dışındaki herkesden bütün ilişkileri koparmış olan kimsedir, diye açıklamıştır.

 

Ebu Ca'fer ile Ebu Osman en-Nisaburi: Bu müflis (iflas etmiş) kimsedir. Sehl b. Abdullah da: Yüce Allah'a dua etmek üzere ellerini kaldırıp da daha önceden yapmış olduğu itaat türünden herhangi bir ameli bulunmayan kimse demektir. Bir adam Malik b. Dinar'a gelip şöyle dedi: Allah adına ben senden bana dua etmeni istiyorum. Çünkü ben bunalmış (muztar) bir kimseyim. O da şöyle dedi: O halde sen O'na dua et. Çünkü O, kendisine dua ettiği vakit muztar (bunalmış) olanın duasını kabul eder. Şair şöyle demektedir:

 

"İş benim için çokça daralmışken Allah'a dua ederim, Fazla vakit geçmeden bu bunalmışlığım açılır, Nice kardeş vardır ki, karşısında çıkış yolları tıkanmıştır, Fakat Allah'a dua edince, o yollar için çıkış bulmuştur,"

 

2- Bunalmış Olanın Yapacağı Dua:

 

Ebu Davüd et-Tayalisi'nin, Müsnedinde Ebu Bekre'den şöyle dediği kaydedilmektedir: Rasülullah (s.a.v.) bunalmış (muztar) kimsenin duası hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah'ım ben Senin rahmetini ümit ederim. Bunun için bir göz açıp kırpacak kadar bir süre dahi beni bana bırakma! Benim için bütün işlerimi Sen düzelt. Senden başka hiçbir ilah yoktur.''

 

3- Bunalmış Olanın Duasının Kabulü:

 

Yüce Allah kendisine dua etmesi halinde bımalmış olanın duasını kabul edeceğini taahhüt etmekte ve bu hususta kendi zatı hakkında böylece haber vermektedir. Çünkü zorunlu olarak O'na sığınmak, ihlasın bir neticesidir. Kalbin O'ndan başka herkesten ilişkiyi koparmasının bir belirtisidir. Yüce Allah'ın nezdinde ise ihlasın önemli bir yeri ve bir mükafatı vardır. Bu ister mü'minin ortaya koyduğu bir tavır olsun, ister kafirin, ister itaatkar bunu yapsın, ister günahkar. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: " ... Nihayet siz ge milerde bulunduğunuz zaman, onlar da içindekilerigüzel bir rüzgar ile gö türüp kendileri de bununla sevindikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her taraftan da şiddetli dalgalar onlara hucum etmeye baş layıp kendilerinin çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları bir sırada dinleri niyalnızca Allah'a halis kılanlar olarak O'na şöyle dua ederler: Andolsun ki: eğer bizi kurtarırsan, muhakkak şükredenlerden oluruz.'' (Yunus, 22); "Onları karaya kurtarınca da bakarsın ki onlar ortak koşarlar.'' (el-Ankebut, 35) Yüce Allah onların çaresizlikten bunaldıkları bir sırada ihlas ile dua ettikleri vakit dualarını kabul etti. Bununla beraber onların tekrar şirk ve küfürlerine geri döneceklerini de biliyordu. Yüce Allah: "Gemiye bindiklerinde dini yalnız Allah'a halis kılanlar olarak O'na yalvarırlar'' (el-Ankebut, 65) diye buyurmaktadır. Buna göre o çaresiz kalıp, bunalmış olanın duasını çaresizliği ve ihlası dolayısı ile kabul eder.

 

Hadiste de şöyle buyurulmaktadır: "üç dua vardır ki, kabul olunur; bunda hiçbir şüphe yoktur: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası.'' Bunu eş-Şihab sahibi zikretmiş olup, sahih bir hadistir. Müslim'in, Sahih'inde de Peygamber (s.a.v.)'dan nakledildiğine göre o Muaz (b. Cebel)'e kendisini Yemen'e gönderdiğinde şöyle demiştir: "Bir de mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onun duası ile Allah arasında hiçbir perde yoktur. ''

 

Yine eş-Şihab adlı eserde şöyle denmektedir: "Mazlumun duasından çekinin. Çünkü o bulutlar üzerinde taşınır da şanı Yüce ve mübarek olan Allah şöyle buyurur: İzzetim ve celalim hakkı için bir süre sonra dahi olsa mutlaka sana yardım edeceğim." Bu da sahih bir hadistir.

 

el-Acurrı de Ebu Zerr yoluyla gelen hadiste Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu kaydetmektedir: "Şüphesiz ben o duayı geri çevirmem, isterse bir kafirin ağzından çıkmış olsun. ''

 

O çaresizliği dolayısıyla, ihlasının öneminden ötürü ve kereminin bir gereği olarak mazlumun duasını kabul eder. Böylelikle onun ihlasına karşılık verir, isterse kafir olsun. Aynı şekilde din bakımından günahkar bir kimse dahi olsa böyledir. Demek ki, günahkarın günahı, kafirin küfrü, O'nun mutlak egemenliğinin hükümdarlığını herhangi bir şekilde eksiltmez ve gevşetmez. Dolayısı ile bunalmış olan kimse hakkında vermiş olduğu hüküm, onun duasını kabul etmesine de engel değildir. Mazlumun duasının kabul edilmesini de şanı Yüce Allah'ın ona zulmedeni kahretmek yahut ona kısas uygulamak ya da onu kahredecek bir başka zalimi musallat etmek suretiyle, Yüce Allah'ın dilediği herhangi bir şekilde ona zulmedene karşı yardımcı olması ile açıklanmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "işte Biz zalimlerin kimini kimine böylece musallat ederiz." (el-En'am, 129) Hz. Peygamber'in hadisinde mazlumun duasının çabucak kabul edileceğini, "bulutlar üzerinde taşınır" ifadesi ile pekiştirmektedir. Bunun da anlamı -Allahualem- şöyledir: Yüce Allah mazlumun duasını karşılamak ve bunu bulutların üzerinde taşımak üzere melekleri görevlendirmiştir. Onlar da bu duayı alıp semaya yükseltirler. Sema ise duanın kıblesidir. Buna sebeb ise meleklerin tümünün görmesidir. İşte böylece mazluma yardımı da tahakkuk eder, melekler de mazlumun duasının kabul edilmesi için -ona merhametleri dolayısıyla- şefaat ederler.

 

Bu ifadeler genel olarak zulümden sakındırmaktadır. Çünkü zulüm Allah'ın gazabını gerektirdiği gibi, Allah'a bir isyan, O'nun emrine muhalefettir. Yüce Allah peygamberinin ifadeleriyle Müslim'in Sahih'inde ve diğerlerinde şöyle buyurmaktadır: "Ey kullarım, şüphesiz ki Ben zulmü kendime haram kıldım. Ben onu kendi aranızda da haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyiniz ... ''

 

O halde mazlum kimse "bunalmış (çaresiz kalmış)" bir kimsedir. Yolcunun hali de buna yakındır, çünkü yolculukta bulunan bir kimse ailesinden, vatanından uzaktadır. Yanında dost ve samimi arkadaş yoktur, kalbi mutluluk verecek hiçbir şey dolayısıyla huzur bulmaz, garibliği dolayısıyla da yardımcısı olmaz. Dolayısıyla onun da Yüce Mevlaya kesin muhtaç oluşu ortadadır. Bundan dolayı Yüce Allah'a sığınmasında ihlas bulunur. Kendisine dua ettiği vakit bunalmışın duasını kabul eden de Yüce Allah'tır. Aynı şekilde babanın evladına duası (bedduası) da böyledir. Babanın evladına olan düşkünlük ve şefkati bilinen bir husustur. Evladına beddua etmesi ancak ona karşı hiçbir şey yapamayacağı, gerçekten bunaldığı, evladının kendisine iyi davranmaktan ümidini kestiği, bununla beraber evladının kendisine eziyet ettiği bir zamanda mümkün olur. İşte o vakit de Cenab-ı Hak onun yaptığı bedduayı çabucak kabul eder.

 

"O kötülüğü" yani zarureti çaresizlik ve bunalmışlığı el-Kelbi'nin ifadesine göre zulmü "gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri" yani sakinleri "yapan mı?" Çünkü bir kavmi helak ederken, başka kavimleri vareder. "Ki tabun-Nekkaş"da da şöyle denilmektedir: Yani sizin evlatlarınızı, sizin halefiniz kılar. el-Kelbi dedi ki: Kafirlere halef kılar ve sizi onların topraklarına yerleştirir. Onların küfürlerinden sonra da mü'minler Allah'a itaat etmeye başlar.

 

"Allah ile birlikte ilah mı vardır?" Bu da azarlamak üslubu ile söylenmiştir. Sanki, yazıklar olsun size, Allah'la beraber bir ilah mı olur? demiş gibidir. Buna göre "ilah" lafzı: "ile birlikte "ile merfudur. Bununla birlikte; "Allah ile birlikte bunları yapan bir başka ilah mı var ki ona ibadet edesiniz?" takdiri ile merfu olması da mümkündür. Burada vakıf "Allah ile birlikte" buyruğu üzerinde yapılırsa, güzel bir vakıf olur.

 

"Ne kadar az düşünüyorsunuz?" Ebu Amr, Hişam ve Ya'kub haber olmak üzere "ya" ile; "Düşünüyorlar?" şeklinde okumuşlardır.

 

Yüce Allah'ın: "Hayır, onların çoğu bilmezler" buyruğu ile "Allah koştukları ortaklardan çok yücedir" buyruklarında olduğu gibi. Hem bu ayetten önce, hem de bu ayetten sonra haber olarak (fiilleri "ya" ile) zikretmiştir. Ebu Hatim de bunu tercih etmiştir, diğerleri ise Yüce Allah'ın: "Ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı?" buyruğu dolayısıyla hitab olmak üzere "te" ile (ne kadar az düşünüyorsunuz! anlamında) okumuşlardır.

 

"Yoksa" gece ve gündüz kendilerine doğru yol aldığınız ülkelere yolculuk yaptığınız sırada "kara ve denizin karanlıklarında size" gideceğiniz yolu"gösteren ... " Şöyle de denilmiştir: O herhangi bir alameti bulunmayan kara geçitlerini yaratmıştır. Deniz dalgaları ise tıpkı karanlıkları andırmaktadır. Çünkü oralarda kendileri vasıtası ile yolun bulunabileceği herhangi bir alamet yoktur.

 

"Ve rahmetinin önünde müjde olarak rüzgarları gönderen mi?" Burada te'vil bilginlerinin ittifakı ile yağmurdan önce demektir.

 

"Allah ile birlikte" bunları yapan ve bu hususta ona yardımcı olan. "bir ilah mı var?"

 

"Allah" kendisine "koştukları ortaklardan çok yücedir."

 

"Yoksa ilkin yaratan, sonra onu tekrar var edecek olan ... " Onlar Yüce Allah'ın yaratıcı ve rızık verici olduğunu kabul ediyorlardı. Böylelikle onları öldükten sonra dirilişi kabul etmek zorunda bırakmaktadır. Yani O, ilkin yaratmaya kadir olduğuna göre -zorunlu- olarak tekrar yaratmaya da kadirdir ve bu O'nun için daha bir kolaydır.

 

"Allah ile birlikte" yaratan, rızık veren, ilkin var eden ve tekrar yaratacak olan "başka bir ilah mı varmış? De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi delilinizi" Yüce Allah'ın ortağı olduğuna dair delilinizi yahutta Allah'tan başka bu görülen varlıklardan herhangi birisini yaratmış bir kimsenin bulunduğuna dair delilinizi "getirin."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Neml 65-66

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR