NEML 59 / 61 |
قُلِ
الْحَمْدُ
لِلَّهِ
وَسَلَامٌ عَلَى
عِبَادِهِ
الَّذِينَ
اصْطَفَى
آللَّهُ
خَيْرٌ
أَمَّا
يُشْرِكُونَ
{59} أَمَّنْ
خَلَقَ
السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضَ
وَأَنزَلَ
لَكُم مِّنَ
السَّمَاءِ مَاء
فَأَنبَتْنَا
بِهِ
حَدَائِقَ
ذَاتَ بَهْجَةٍ
مَّا كَانَ
لَكُمْ أَن
تُنبِتُوا
شَجَرَهَا
أَإِلَهٌ
مَّعَ اللَّهِ
بَلْ هُمْ
قَوْمٌ
يَعْدِلُونَ
{60} أَمَّن
جَعَلَ
الْأَرْضَ
قَرَاراً
وَجَعَلَ
خِلَالَهَا
أَنْهَاراً
وَجَعَلَ
لَهَا رَوَاسِيَ
وَجَعَلَ
بَيْنَ
الْبَحْرَيْنِ
حَاجِزاً
أَإِلَهٌ
مَّعَ
اللَّهِ
بَلْ أَكْثَرُهُمْ
لَا
يَعْلَمُونَ
{61} |
59.
"Allah'a hamdolsun, seçtiği kullarına da selam olsun" de. "Allah
mı hayırlıdır, yoksa koştukları ortaklar mı?"
60.
Göklerle yeri yaratan ve sizin için gökten bir su indiren mi? Onunla göz alıcı bahçeler
bitirdik. Onların ağaçlarını bitirmek sizin için mümkün olmaz. Allah ile
birlikte bir İlah mı var? Hayır, onlar sapan bir topluluktur.
61.
Yoksa yeri barınılabilir halde yaratan, aralarında akar sular var eden, orada
sabit dağlar yaratan ve iki deniz arasında engel kılan mı? Allah ile birlikte
bir ilah mı var? Hayır, onların çoğu bilmezler.
SURET YAPMA HÜKMÜ
BAŞLIĞI AŞAĞIDA
"Allah'a hamdolsun
seçtiği kullarına da selam olsun, de." el-Ferra dedi ki: Meani alimleri
dediler ki: Lüt'a: helak edildikleri için "Allah'a hamdolsun de"
denildi. Ancak bu hususta ilim adamlarından bir topluluk el-Ferra'ya muhalefet
ederek şöyle demişlerdir: Bu Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)'e bir hitaptır,
yani geçmişteki kafir ümmetlerin helak edilişi dolayısıyla Allah'a hamdolsun,
de.
en-Nehhas dedi ki: Bu
daha uygundur. Çünkü Kur'an Muhammed (s.a.v.)'e indirilmiştir. Bu Kur'an'da ne
varsa o da onunla muhatabtır. Bundan sadece ancak başkasına hitab olduğu
takdirde anlamı sahih olabilen buyruklar müstesnadır.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Ey Muhammed: "Allah'a hamdolsun, seçtiği kullarına da selam
olsun, de." Burada da onun ümmeti kastedilmektedir. el-Kelbi dedi ki:
Allah onların kendisini tanımaları ve kendisine itaat etmeleri suretiyle onları
seçmiş bulunmaktadır.
İbn Abbas ve Süfyan dedi
ki: Bunlar Muhammed (s.a.v.)'ın ashabıdırlar. Şöyle de denilmiştir: Rasülullah
(s.a.v.) Yüce Allah'ın vahdaniyetine, herşeye kadir olduğuna, hikmetine dair
apaçık belgeleri ortaya koyan bu ayet-i kerimeleri okumakla, buna Yüce Allah'a
hamdu sena ile peygamberlere ve kulları arasından seçilmiş olanlara da selam
getirmekle başlamakla emrolundu. Ayrıca bu buyruklarda güzel bir hususun
öğretilmesi, güzel bir edebin bildirilmesi, bu iki zikirin bereketinden,
hayrından istifade etmenin teşvik edilmesi, dinleyenlere yapılan hitabları
kabul edip, söylenenlere kulak vermeleri için bu iki hususun taşıdıkları önemin
ortaya çıkarılması, söylenecek sözlerin kulak veren kimsenin dinlemek istediği
sözler seviyesine getirilmesi açısından taşıdıkları önem de ortaya
konulmaktadır.
İşte bu edebi ilim
adamları, hatibler ve vaizler biri diğerinden miras olarak devralagelmişlerdir.
Onlar Yüce Allah'a hamd, Rasülüne de salat ve selamı faydalı herbir bilginin
başında zikrettiler. Herbir vaazın öncesinde ve herbir hutbenin başlangıcında
bunu dile getirdiler. Mektub yazıcıları da bu hususta onlara tabi olarak
fetihler, tebrik ve kutlamalar ve buna benzer önemli olaylar dolayısıyla
yazdıkları mektublarının başına bunları yazdılar.
"Seçtiği
kullar" risaleti için beğenip seçtiği kimseler demektir. Bunlar da
peygamberlerdir. Hepsine salat ve selam olsun. Bunun da delili Yüce Allah'ın:
''Gönderilmiş peygamberlere selam olsun." (es-Saffat, 181) buyruğudur.
"Allah mı
hayırlıdır" buyruğunu Ebu Hatim; (...) şeklinde iki hemze ile okumayı caiz
kabul etmektedir. en-Nehhas der ki: Bu hususta ona tabi olan kimse olduğunu
bilmiyoruz. Çünkü buradaki medin geliş sebebi, istifham ile haber arasındaki
farkı ortaya koymaktır. Buradaki elif tevkif elifi diye bilinir.
"Hayırlıdır" da burada, "daha faziletlidir" anlamında
değildir. Bu şairin şu beyitinde kullandığı manadadır: "Onu hicvetmek
haddine mi düştü, sen ona denk olmadığın halde, ikinizin kötü olanı kimse,
hayırlı olanınıza feda olsun."
Yani sizin ikinizden
şerli olan kimse, hayırlı olan kimseye feda olsun. Burada "Filan kişi,
filandan daha şerlidir" sözündeki anlamda olması caiz olamaz, bu ifadeye
göre her ikisinde de şer vardır, demektir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Anlam şudur: Hayır bunda mıdır? Yoksa sizin ibadette ortak koştuğunuzda mıdır?
Sibeveyh de; "Sen mutluluğu mu daha çok seversin, yoksa bedbahtlığı
mı?" şeklinde bir ifadenin, -muhatabınmutluluğu daha çok sevdiğini
bilmekle birlikte- kullanıldığını da nakl etmiştir.
Şöyle de denilmiştir:
Burada "hayırlıdır" ifadesi asıl kipi olan tafdil anlamındadır. Yani
Allah mı hayırlıdır? Yoksa sizin ortak koştuklarınız mı? Bu da şu demektir:
Onun sevabı mı hayırlıdır? Yoksa ortak koşmanızın cezası mı hayırlıdır? Şöyle
de açıklanmıştır: Onlara bunu söylemesinin sebebi kendilerinin putlara ibadet
edişlerinde bir hayır bulunduğuna inanmış olmalarıdır. Yüce Allah, böylelikle
onların inançlarını doğru farzederek onlara hitab etmiştir.
Buradaki ifadenin soru,
manasının da haber vermek anlamında olduğu da söylenmiştir.
Ebu Amr, Asım ve Ya'kub;
"Ortak koştukları" şeklinde haber olarak "ya" ile
okumuşlardır. Diğerleri ise muhatab kipi olarak "te" ile
("koştuklarınız" anlamında) okumuşlardır. Ebu Ubeyd'le Ebu Hatim'in
tercih ettiği budur. Peygamber (s.a.v.) bu ayeti okuyunca: "Hayır, Allah
en hayırlıdır, bakidir, en yücedir ve en kerim olandır" derdi.
"Göklerle yeri
yaratan ... mı?" Ebu Hatim dedi ki: ifadenin takdiri şöyledir: Sizin
ilahlarınız mı hayırlıdır? Yoksa göklerle yeri yaratan mı? Bu da az önce geçmiş
bulunmaktadır. Bu da; onları yaratmaya kadir olan anlamındadır. Anlamın şöyle
olduğu da söylenmiştir: Tapındığınız putlara ibadet mi hayırlıdır? Yoksa
gökleri ve yeri yaratana ibadet mi? Bu da mana itibariyle az öncekinin kapsamı
içerisindedir. Böyle bir soruda onları azarlama manası ile Yüce Allah'ın
kudretine, ilahlarının da acizliklerine dikkat çekme anlamı vardır.
"Onunla göz alıcı
bahçeler bitirdik." Burada "bahçe: el-hadika" etrafı duvar ile
çevrilmiş olana denilir. "Göz alıcı" görünüşü güzel anlamındadır.
el-Ferra dedi ki:
Hadika, duvar ile etrafı çevrilmiş ve başkalarına karşı korunmuş bahçe
demektir. Eğer etrafında duvar yoksa ona bustan denilir, buna hadika adı
verilmez. Katade ve ikrime dedi ki: "Bahçeler" göz alıcı hurma ağaçlarıdır.
Göz alıcı ise süs ve güzel demektir. Onu görenin gözlerini kamaştırır.
"Onların ağaçlarını
bitirmek sizin için mümkün olmaz." Bu buyruktaki: (...) nefy içindir. Bu,
siz böyle bir işi yapamazsınız, buna imkanınız yoktur, demektir. Yani insanların
bunun ağaçlarını bitirebilme imkanları, güç ve kudretleri yoktur. Zira insanlar
da tıpkı o ağaçlar gibi acizdirIer. Zira ağaçların bitirilmesi bir şeyin
yokluktan varlığa çıkartılması demektir.
Suret Yapmanın Hükmü:
Derim ki: Bu buyruktan
ister canlı olsun, ister olmasın herhangi bir şeyin suretini yapmanın
yasaklığına delil gösterilebilir. Bu da Mücahid'in görüşüdür. Bunu da Peygamber
(s.a.v.)'ın şu buyruğu desteklemektedir; "Aziz ve Celil olan Allah buyurdu
ki; Benim yarattığım gibi yaratmaya kalkışan kimseden daha zalim kim olabilir?
Haydi bir zerre yahut bir tane ya da bir arpa yaratsınlar." Bunu Müslim,
Sahih'inde, Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Ebu Hureyre dedi ki: Ben
Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: Aziz ve celil olan Allah
buyurdu ki deyip, hadisi zikretti.
Görüldüğü gibi burada
Yüce Allah'ın yaratmış olduğu yaratıklardan herhangi bir şeyi tasvire kalkışıp
Yüce Allah'ın tek başına yaratıp tek başına var ettiği mahlukatı ona benzetmeye
kalkışan kimselerin hepsini genel olarak yermiş, tehdit etmiş ve yaptıkları
işin çirkin olduğunu ifade etmiştir. Bu da açıkça anlaşılan bir husustur.
Bununla birlikte
cumhurun kanaatine göre cansız varlıkların suretlerinin yapılması ve bu yolla
para kazanılması caizdir.
İbn Abbas suret yapmak
isteyen ve bu maksatla soru soran kimseye şöyle demiştir: Eğer bu işi mutlaka
yapacak isen, ağaçların ve canı olmayan varlıkların suretini yap. Bunu da
Müslim rivayet etmiştir.
Bu işin yasaklığı ise,
belirtmiş olduğumuz husus dolayısıyla -Allahualemdaha uygundur. İleride buna
dair daha etraflı açıklamalar Yüce Allah'ın izni ile Sebe' Suresi'nde (13.
ayet, 2. başlık ve devamında) gelecektir.
Daha sonra Yüce Allah
azarlayıcı bir üslupla; "Allah ile birlikte bir ilah mı var?" Yüce
Allah ile birlikte bu hususta ona yardımcı olacak bir mabud mu var?
"Hayır, onlar sapan
bir kavimdirler." Yani onlar Allah'a başkalarını eş tutan kimselerdir.
Burada; (...)'in; (mealde olduğu gibi) "haktan ve doğru yoldan sapan
kimseler" yani inkar edip kafir olan kimseler" anlamında olduğu da
söylenmiştir.
Şöyle de denilmiştir:
"İlah" buyruğu "ile birlikte" dolayısıyla merfudur. Bunun
da takdiri "Vay sizin halinize! Allah ile birlikte bir ilah mı var?"
şeklindedir. "Allah ile birlikte ... " buyruğu üzerinde vakıf yapmak güzeldir.
"Yoksa yeri
barınılabilir" karar kılınan "halde yaratan, aralarında" yani
yerin ortasında "akar sular var eden" bu da Yüce Allah'ın:
"Bunların ara sında da bir ırmak akıtmıştık'' (el-Kehf, 33) buyruğunu
andırmaktadır.
"Orada sabit dağlar
yaratan" yani orayı tutan ve (gereksiz) hareketlenmeden engelleyen dağlar
var eden "ve iki deniz arasında engel kılan mı?"
Acı su, tatlı suya
karışmasın diye kudretinin bir tecellisi olarak bir engel var eden mi? İbn
Abbas dedi ki: Kendi kudretinden bir sultan var eden mi? demektir. Ne bu
öbürünü değiştirir, ne öbürü berikini değiştirir.
''Haciz: Engel"in
masdarı olan "hacz" alıkoymak, engellemek demektir. "Allah ile
birlikte bir ilah mı var?" Yani bütün bunları O'ndan başkasının yapmaya muktedir
olmadığı sabit olduğuna göre niçin fayda da veremeyen, zarar da veremeyen
varlıklara ibadet ediyorlar?
"Hayır, onların
çoğu bilmezler." Yani sanki onlar Allah'ı bilmiyor gibidirler. Onlar Yüce
Allah'ın hakkında inanılması gereken vahdaniyetini bilmemektedirler.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN