NEML 48 / 49 |
وَكَانَ
فِي
الْمَدِينَةِ
تِسْعَةُ رَهْطٍ
يُفْسِدُونَ
فِي
الْأَرْضِ
وَلَا يُصْلِحُونَ
{48} قَالُوا تَقَاسَمُوا
بِاللَّهِ
لَنُبَيِّتَنَّهُ
وَأَهْلَهُ
ثُمَّ
لَنَقُولَنَّ
لِوَلِيِّهِ
مَا
شَهِدْنَا مَهْلِكَ
أَهْلِهِ
وَإِنَّا
لَصَادِقُونَ
{49} |
48. O
şehirde yeryüzünde bozgunculuk yapan, fakat ıslah etmeyen dokuz kişi vardı.
49.
Onlar kendi aralarında Allah adına yemin ederek dediler ki: "Ona ve aile
halkına gece baskın yapalım, sonra da velisine: 'Biz aile halkının helak
edildikleri yere bile tanık olmadık. Biz gerçekten doğru söyleyenlerdeniz'
diyelim."
Yüce Allah'ın: "O
şehirde" yani Salih (a.s)'ın şehri olan el-Hicr" de "yeryüzünde
bozgunculuk yapan fakat ıslah etmeyen dokuz kişi vardı." Onların
soylularının oğullarından dokuz adam vardı. ed-Dahhak dedi ki: Bu dokuz kişi o
şehrin büyükleri idi. Bunlar hem yeryüzünde bozgunculuk çıkartıyor, hem
bozgunculuğu emrediyorlardı. Pek büyükçe bir kayanın yakınında oturmuşlardı,
Yüce Allah o kayayı üzerlerine devirdi.
Ata b. Ebi Rebah dedi
ki: Bana ulaştığına göre bunlar dinar ve dirhemlerin kenarlarını kesiyorlardı.
Bu da yeryüzünde fesad çıkartmak kabilindendir. Said b. el-Müseyyeb de böyle
demiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre onların bozgunculukları şu idi: Onlar insanların kusurlarını araştırıyor
ve bu kusurlarını yayılmasın diye setretmiyorlardı. Bunun dışında başka şeyler
de söylenmiştir. Ayet-i kerimeden anlaşılması gereken ed-Dahhak ve diğerlerinin
söyledikleridir. Bunlar kavimlerinin en ileri gelenleri, servetleri en çok ve
en varlıklı kimseleri idiler. Ayrıca bunlar hem küfre sapmış, hem de çokça
masiyet işleyen kimselerdi. Onlar genellikle fesad çıkartırlar ve hiç de
düzeltmezlerdi.
(...): Topluluk ismidir.
Sanki bu dokuz kişi, herbirisinin arkasından bir topluluk gelen ileri gelen
kimseler gibi idiler. (Bu bakımdan bu çoğul isimle adlandırılmışlardır). Bunun
çoğulu da; (...) ile (...) şekillerinde gelir. Şair şöyle demiştir:
"Ralıtlarını (silahlarını) koyup da dinlendikleri, O savaş ne
kötüdür!"
Burada sözü edilen
kimseler dişi deveyi kesen Kudar'in arkadaşları idiler. Bunu İbn Atiyye
zikretmiştir.
Derim ki: Bu dokuz
kişinin isimleri hususunda farklı görüşler vardır. elGaznevi dedi ki: Bunların
isimleri şöyledir: Kudar b, Salif, Misda', Eslem, Desma, Züheym, Za'ma, Zuaym,
Kattal ve Saddak,
İbn İshak dedi ki:
Bunların başı Kudar b, Salif ile Misda' b. Mehra' idi, bunların arkasından da
yedi kişi gelirdi ki, bunlar da Bel' b. Meyla, Duayr b. Gunm, Züab b. Mehrec
ile isimleri bilinmeyen dört kişi daha vardı.
ez-Zemahşeri, Vehb b.
Münebbih'den naklen onların isimlerini şöylece zikretmektedir: el-Hüzeyl b.
Abdi Rabb, Gunm b. Gunn, Riyab b. Mehrec, Misda' b. Mehrec, Umeyr b. Kerdube,
Asım b. Mahreme, Sübeyt b. Sadaka, Sem'an b. Safi, Kudar b. Salif. Dişi devenin
öldürülmesi için çalışanlar da bunlardı. Bunlar Salih kavminin azgınları
idiler. Bunlar kavmin en soylularının oğullarındandılar.
es-Süheyli dedi ki:
en-Nekkaş yeryüzünde bozgunculuk çıkartıp ıslah etmeyen dokuz kişiyi zikretmiş
ve onların isimlerini tek tek saymıştır. Ancak bunun bir rivayet ile tesbiti
söz konusu değildir. Şu kadar var ki ben bu isimleri içtihad ve tahmine binaen
kaydediyorum.
Şu kadar var ki bizler
Muhammed b. Habib'in kitabında bulduğumuz şekilde bu isimleri veriyoruz.
Bunlar: Misda' b. Dehr -ki Dehm de denilir-, Kudar b. Salif, Hureym, Savab,
Riyab, Dabb, Da'ma, Herma, Duayn b. Umeyr'dir.
Derim ki: el-Maverdi,
İbn Abbas'tan rivayetle onların isimlerini şöylece zikretmektedir: Bunlar
Da'ma, Duayn, Herma, Hureym, Dabb, Savab, Riyab, Mistah ve Kudar idiler. Şam
topraklarında bir yer olan Hicr diyarındaydılar.
"Onlar kendi
aralarında Allah adına yemin ederek dediler ki: Ona ve aile halkına gece baskın
yapalım." Buradaki "Kendi aralarında ... yemin ederek"in
müstakbel bir fiil olması mümkündür. O zaman bu bir emir olur, yani biri
diğerine yemin ediniz, dedi. Bununla birlikte hal manasında mazi bir fiil de
olabilir. Sanki: Onlar Allah adına kendi aralarında yemin ederek dediler ki ...
denilmiş gibi olur. Bu yorumun delili ise Abdullah (b. Mes'ud)'ın şu şekildeki
kıraatidir: "Bozgunculuk yapan fakat ıslah etmeyen dokuz kişi vardı, onlar
kendi aralarında Allah adına yemin ettiler." Onun bu kıraatinde
"dediler ki" lafzı bulunmamaktadır.
"Ona ve aile
halkına gece baskın yapalım, sonra da velisine ... diyelim" buyrukları
genel olarak her ikisinde de "nün" (cemi' mütekellim) ile okunmuştur.
Ebu Hatim de bunu tercih etmiştir. Hamza ve el-Kisai ise her iki fiili
"te" ile, "te" ve "lam" harfini hitab olmak üzere
ötreli okumuşlardır. Yani onlar kendi aralarında böylece birbirlerine hitab
ettiler. Bunu da Ebu Ubeyd tercih etmiştir.
Mücahid ile Humeyd her
iki fiili "ya" ile okumuşlar, "ya" ve "lam"
harflerini de haber vermek üzere ötreli okumuşlardır.
"Velisine"
lafzının anlamı Salih'in kanını taleb etmek velayetine sahip yakınları,
akrabaları demektir.
"Biz aile halkının
helak edildikleri yere bile tanık olmadık." Orada bulunmadık, onu, aile
halkını kimin öldürdüğünü bilmiyoruz.
"Biz
gerçekten" onun öldürülmesi hakkında bilgi sahibi olmadığımız hususunda
"doğru söyleyenleriz."
"Helak edilme
yeri" anlamındaki lafız "mim" harfi üstün değil de ötreli olarak
da; (...) şeklinde okunmuştur ki, bu helak etme, edilme anlamındadır. Yer
anlamına gelmesi de mümkündür. Asım ve es-Sülem! de, helak olmak anlamında
"mim" ile "lam" harfini üstün olarak okumuşlardır. Mesela;
"Vurdu, vurur, vurmak" denilir. el-Mufaddal ile Ebu Bekir ise mim
harfini üstün, "lam" harfini de esreli okumuşlardır. O takdirde bu
"oturma yeri" demek olan "meclis" gibi, mekan ismi olur.
Mastar olması da mümkündür. Bu da Yüce Allah'ın: (...): Dönüşünüz ancak Onadır''
(Yunus, 4) buyruğunda mastar anlamında olduğu gibi.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN