NEML 50 / 53 |
وَمَكَرُوا
مَكْراً وَمَكَرْنَا
مَكْراً
وَهُمْ لَا
يَشْعُرُونَ
{50} فَانظُرْ
كَيْفَ كَانَ
عَاقِبَةُ
مَكْرِهِمْ
أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ
وَقَوْمَهُمْ
أَجْمَعِينَ {51} فَتِلْكَ
بُيُوتُهُمْ
خَاوِيَةً
بِمَا ظَلَمُوا
إِنَّ فِي
ذَلِكَ لَآيَةً
لِّقَوْمٍ
يَعْلَمُونَ
{52} وَأَنجَيْنَا
الَّذِينَ
آمَنُوا وَكَانُوا
يَتَّقُونَ {53} |
50.
Onlar tuzak kurdular. Biz de -onlar farketmeksizin- bir tuzak kurduk.
51.
Tuzaklarının akıbeti nasıl oldu, bir bak! Çünkü Biz onları da, kavimlerini de
hep birlikte helak ettik.
52. İşte
zulümleri sebebi ile onların bomboş ve harab olmuş evleri... Artık bunda bilen
bir topluluk için bir ayet vardır.
53. İman
edenleri ve sakınmakta olanları da kurtardık.
"Onlar tuzak
kurdular. Biz de -onlar farketmeksizin- bir tuzak kurduk" buyruğunda sözü
edilen onların tuzakları, rivayette nakledildiğine göre devenin öldürülmesinden
sonraki ilk üç günde, Salih (a.s) kendilerine azabın gelmekte olduğunu haber
vermiş idi. Bunlar da geceleyin Salih (a.s)'ın evine gidip onu ve ona yakın
akrabalarını öldürmek üzere ittifak etmiş ve ahidleşmişlerdi. Kendi aralarında
şöyle demişlerdi: Eğer bize yaptığı tehditte yalan söylüyor ise, biz ona
hakettiği işi yapmış olacağız. Şayet bize doğru söylemiş ise o zaman da bizden
önce onu öldürmüş olacağız ve böylelikle yüreğimize su serpmiş olacağız. Bu
açıklamayı Mücahid ve başkaları yapmıştır.
İbn Abbas da dedi ki:
Yüce Allah o gece melekleri gönderdi. Salih'in evi meleklerle doldu. Bu dokuz
kişi kılıçlarını kınlarından sıyırmış olarak Salih'in evine geldiler. Melekler
onlara attıkları taşlarla onları öldürdüler. Bu dokuz kişi taşları görüyor ancak
taşları kimin attığını göremiyorlardı.
Katade dedi ki: Bunlar
çabucak ve hızlıca Salih'e gitmek üzere yola koyuldular. Elinde bir kaya
parçası bulunan bir melek onlara musallat kılındı ve bu melek onları öldürdü.
es-Süddi dedi ki: Bunlar
bir uçurum kenarında oturmuşlardı. Bu uçurum onların altında yıkılıp gitti,
Yüce Allah da onları o uçurumun altında bırakarak helak etti.
Denildiğine göre onlar
Salih'in evine yakın bir mağarada saklanmışlardı. Bir kaya parçası gelip,
onların üzerine yıkıldı ve hepsini öldürdü. İşte onların tuzakları bu idi. Şanı
Yüce Allah'ın tuzağı ise buna karşılık onları cezalandırmasıdır.
"Tuzaklarının
akıbeti nasıl oldu, bir bak! Çünkü Biz onları da kavimlerini de hep birlikte
helak ettik." Yani Biz onları kendilerini helak eden çığlıkla helak ettik.
Şöyle denilmiştir: Hepsinin helak edilmesi, Cebrail'in çığlığı ile olmuştu.
Ancak daha kuvvetli görülen, bu dokuz kişinin ayrı bir azab ile helak
edildikleridir. Daha sonra ise diğerleri çığlıkla gelen helak ile helak oldular.
el-A'meş, el-Hasen, İbn
Ebi İshak, Asım, Hamza ve el-Kisai "Çünkü Biz"in hemzesini üstün ile
okurlardı. İbnu'l-Enbari dedi ki: Bu görüşe göre "Tuzaklarının
akıbeti..." üzerinde vakıf güzel olmaz, çünkü; "Çünkü Biz onları ...
helak ettik" anlamındaki buyruk; "Oldu" lafzının haberidir.
Bununla birlikte "akıbet"e tabi kılmak suretiyle, ref mahallinde
kabul etmek de caiz olur. el-Ferra'nın görüşüne göre nasb mahallinde,
elKisai'nin görüşüne göre de cer mahallinde kabul etmek mümkündür ki, bu da:
"Çünkü Biz onları ... helak ettik" anlamlarında olur.
Ayrıca bunu;
"Nasıl"ın mahallen i'rabına tabi kabul ederek nasb mahallinde de
kabul etmemiz mümkündür. İşte bu görüşlere göre "tuzaklarının"
anlamındaki lafız üzerinde vakıf güzel olmaz.
İbn Kesir, Nafi' ve Ebu
Amr ise; "Şüphesiz Biz onları helak ettik" şeklinde yeni bir
başlangıç olarak hemzeyi esreli okumuşlardır. Bu okuyuşa göre
"tuzakları" anlamındaki kelime üzerinde vakıf güzel olur.
en-Nehhas dedi ki:
"Akıbeti" kelimesini "Oldu" lafzının haberi olarak
nasbetmek caizdir. Bu durumda; "Muhakkak Biz" de ismi olarak ref'
mahallinde olur. Bununla birlikte akıbeti açıklamak üzere mübteda takdiri ile
ref' mahallinde de olabilir. Bu durumda ifadenin takdiri şudur: O akıbet şu ki:
Biz onları helak ettik. Ebu Hatim dedi ki: Ubeyy'in kıraatinde üstün ile
okunacağını doğrular mahiyette; "Bizim onları helak etmemiz(e bak)!"
şeklindedir.
"İşte zulümleri
sebebi ile onların bomboş ve harab olmuş evleri" buyruğundaki;
"Bomboş ve harab olmuş" lafzı genel olarak el-Ferra ve en-Nehhas'a
göre hal olmak üzere nasb ile okunmuştur. Yani oraları ahalisi boşalmış,
sakinleri bulunmayan harabe haldedir.
el-Kisai ve Ebu Ubeyde
bunun nasb ile okunması kat' manasınadır takdiri de; "İşte bomboş ve
ıpıssız evleri" şeklindedir. Burada "elif" ve "lam"ı
kaldırılınca (yani sıfat yapılmayınca), hal olarak nasbedilmiştir. Yüce
Allah'ın: "Din de daima ve yalnız O'nadır." (en-Nahl, 52) buyruğunda
olduğu gibi.
İsa b. Ömer, Nasr b.
Asım ve el-Cahderi ise; "İşte"nin haberi ve; "Evleri" de
"işte"den bedel olmak üzere "bomboş ve harab olmuş"
anlamındaki lafzı ref' ile okumuşlardır. "Evleri"nin atf-ı beyan,
"bomboş"un ise "işte"den haber olması da mümkündür. Diğer
taraftan "bomboş" lafzının mahzuf bir mübtedanın haberi olarak ref
ile gelmesi de mümkündür. Yani onlar bomboştur, ya da "evleri"nden
bedel olabilir. Çünkü nekre marifeden bedel yapılabilir.
"Artık bunda bilen
bir topluluk için bir ayet vardır." Salih'e "iman edenleri ve"
Allah'tan korkup azabından çekinen "sakınmakta olanları da
kurtardık."
Denildiğine göre Salih'e
yaklaşık dörtbin kişi iman etti. Diğerlerinin ise -Mukatil ve başkalarının
dediklerine göre- bedenlerinde nohut tanesi büyüklüğünde kabarcıklar oluştu.
Birinci gün bu kabarcık kırmızı idi, ertesi gün sarardı, üçüncü gün karardı.
Deveyi ise çarşamba günü öldürmüşlerdi, onlar da pazar günü helak oldular.
Mukatil dedi ki: Bu kabarcıklar patladı, bu esnada da Cebrail onların üzerine
çığlığını kopardı ve hepsi de cansız yere serildiler. Bu da kuşluk vaktinde
olmuştu.
Salih iman edenlerle
beraber Hadramevt'e gitti. Oraya girdiğinde vefat etti. Bundan dolayı buraya
"Hadramevt" adı verildi.
ed-Dahhak dedi ki: -daha
sonra bu dörtbin kişi daha önce Ashab-ı Ress kıssasında açıklandığı üzere-
Hadüra denilen bir şehir inşa ettiler.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN