NEML 41 / 43 |
قَالَ
نَكِّرُوا
لَهَا
عَرْشَهَا نَنظُرْ
أَتَهْتَدِي
أَمْ
تَكُونُ
مِنَ الَّذِينَ
لَا
يَهْتَدُونَ
{41} فَلَمَّا
جَاءتْ
قِيلَ أَهَكَذَا
عَرْشُكِ
قَالَتْ
كَأَنَّهُ
هُوَ
وَأُوتِينَا
الْعِلْمَ
مِن
قَبْلِهَا وَكُنَّا
مُسْلِمِينَ {42}
وَصَدَّهَا
مَا كَانَت
تَّعْبُدُ
مِن دُونِ
اللَّهِ
إِنَّهَا
كَانَتْ مِن
قَوْمٍ كَافِرِينَ {43} |
41. Dedi ki:
"Tahtını onun tanıyamayacağı bir şekilde değiştirin. Bakalım, o yol
bulacak mı, yoksa yol bulamayacaklardan mı olacak?"
42. Kadın geldiğinde
(ona) şöyle denildi: "Senin tahtın böyle midir?" O da: "Sanki bu
odur" dedi. "Ve bize bundan önce ilim verilmiş olup biz teslim
olanlardan olmuştuk."
43. Daha önce
Allah'tan başka taptığı şeyler ona mani olmuştu. Çünkü o kafir bir kavimden
idi.
"Dedi ki: Tahtını
onun tanıyamayacağı bir şekilde değiştirin." Onda değişiklikler yapın.
Denildiğine göre altını
üstüne, üstünü de altına getirdiler. Fazlalık ya da eksiklikle değiştirdiler,
diye de açıklanmıştır. el-Ferra ve başkası da şöyle demiştir: Onu
tanıyamayacağı bir hale getirmelerini emretmesinin sebebi şudur:
Şeytanlar ona: Aklı pek
sağlam değildir, demişti. Süleyman (a.s) da bu açıdan onu denemek istemişti.
Bir diğer açıklamaya
göre: Cinler Süleyman (a.s)'ın onunla evlenip ondan çocuklarının olacağından ve
böylelikle ebediyyen Süleyman (a.s)'ın soyundan geleceklerin emri altında
çalışmaya mecbur kalacaklarından korktular. Bu bakımdan Hz. Süleyman'a: Bu
kadının aklı zayıftır, ayakları da eşek ayağı gibidir, dediler. O da:
"Tahtını onun tanıyamayacağı bir şekilde değiştirin" de biz de onun
aklının ölçüsünü bilelim, demişti.
Süleyman (a.s)'a
cinlerden samimi olarak öğüt veren ve iyiliğini isteyen birisi vardı. Ona: Ben
bu kadına bacaklarını açmasını söylemeden, ayaklarını nasıl görebilirim? diye
sordu. O da: Sen bu saraya bir su doldur, suyun üstünü de camla kapat, o su olduğunu
zannedecek eteklerini kaldıracak, sen de o zaman ayaklarını göreceksin. İşte
Yüce Allah'ın haber verdiği "köşk" budur.
"Kadın
geldiğinde" kasıt Belkıs'dır. Ona "şöyle denildi: Senin tahtın böyle
midir? O da: Sanki bu odur, dedi" Gördüğünü kendi tahtına benzetti. Çünkü
o kendi tahtını kilitli odalarda bırakmıştı. Ne bunun kendi tahtı olduğunu
söyledi, ne de reddetti. Böylece Süleyman (a.s) aklının ne kadar mükemmel
olduğunu öğrenmiş oldu.
İkrime dedi ki: Kadın
hikmetli bir kadındı. O bakımdan: ''Sanki bu odur'' demişti.
Mukatil dedi ki: Kadın
tahtını tanıdı, ancak onlar kendisini tereddüde düşürmek istedikleri gibi, o da
onlara bu şekilde bir cevap vermişti. Şayet ona:
Senin tahtın bu mudur?
diye sormuş olsalardı, o da onlara: Evet budur, diyecekti. el-Hasen b. el-Fadl
da böyle açıklamıştır.
Denildiğine göre;
Süleyman bu kadına elindeki imkanların bir nübuvvet olduğunu bilip kendisine
iman etmesi için cinlerin de, aynı şekilde şey tanların da emri altında
olduğunu göstermek istemişti. Bir diğer açıklamaya göre tahta yapılan bu
uygulama, onun göndermiş olduğu erkek ve kadın hizmetçiler ile ilgili olarak
yaptığı karışıklığa bir karşılık idi.
"Ve bize bundan
önce ilim verilmiş olup" buyrukları, denildiğine göre Belkıs'ın
sözlerindendir. Yani tahttaki bu mucizeden önce de Süleyman'ın peygamberliğinin
doğruluğu bilgisi zaten bize verilmişti. "Biz teslim olanlardan
olmuştuk." Yani onun emrine itaat edenlerden idik.
Bir diğer açıklamaya
göre bu Süleyman (a.s)'ın sözlerindendir. Yani bu seferkinden önce de Yüce
Allah'ın dilediği herşeye kadir olduğuna dair bize bilgi verilmişti.
Bir diğer açıklama:
"Bize ... ilim verilmiş olup" onun müslüman olup, itaat ile gelmekte
olduğuna dair bilgi onun gelişinden önce bize verilmişti, şeklindedir.
Bu sözleri Süleyman
(a.s)'ın kavminin söylediği sözler olduğu da söylenmiştir? Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
"Daha önce
Allah'tan başka taptığı şeyler ona mani olmuştu" buyruğunda anlam tamam olmaktadır
ve burada vakıf güzeldir. Yani tapındığı güneş ve ay onu Allah'a ibadet
etmekten alıkoymuştu. Buna göre burada; "Şeyler" ref' mahallindedir.
en-Nehhas dedi ki:
Buyruğun anlamı şöyledir: Onun Allah'tan başkalarına ibadet etmesi, bizim onun
müslüman olacağına dair bildiğimizi bilmesini engelledi. Buradaki (...)'ın nasb
mahallinde olması da mümkündür. O vakit ifadenin takdiri şöyle olur: Süleyman
onu Allah'tan başka ibadet ettiği şeylerden alıkoydu. Yani onun Allah'tan başka
varlıklara ibadet etmesine engel teşkil etti.
Anlamın şöyle olması da
mümkündür: Allah onu alıkoydu. Yani; "Allah onu kendisinden başkasına
ibadet etmekten alıkoydu" demek olup, burada (....):... den'' hazfedilip,
mı, harf-i cersiz olarak teaddi etmiş oldu. Bunun bir benzeri de Allah'ın:
"Musa ... kavmindenyetmiş adam seçti. "(el-A'raf, 153) Bu da: "
... kavmi arasından ... " demektir. Sibeveyh şu beyiti nakletmektedir:
"Abdullah (b. Darim kabilesin)den naklen bana havanın haberi verildi ki,
Onların köleleri artık şerefli olmuş, asil şahsiyetleri de bayağılaşmış."
Burada ona göre anlam;
"Abdullah (b. Darim) kabilesi(nden) bana haber verildi" şeklindedir.
"Çünkü o kafir bir
kavimden idi." Said b. Cübeyr buradaki; "Çünkü o" lafzının
hemzesini üstün olarak okumuştur. Burada nasb mahallinde; (...) anlamındadır.
Bununla birlikte; "Şeylerden" bedel olması da mümkündür. Eğer bu
"mani olma"nın faili ise ref' mahallindedir. Esreli okuyuş ise
isti'naf (başlangıç) kabul edilmesine göredir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN