NEML 35 |
وَإِنِّي
مُرْسِلَةٌ
إِلَيْهِم
بِهَدِيَّةٍ
فَنَاظِرَةٌ
بِمَ
يَرْجِعُ
الْمُرْسَلُونَ |
35. "Muhakkak ben
onlara bir hediye gönderip elçilerin ne ile döneceklerine bakacağım."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:
1- Belkıs'ın Gönderdiği Hediye ve Elçi:
2- Hediyenin Mahiyeti ve Hediyeyi Kabul
Etmek Sünneti:
3- Müşrikin Hediyesinin Hükmü:
4- Hediyeleşmenin Hükmü:
5- Aynı Mecliste Bulunanların
Hediyedeki Hakları:
6- Hediyenin Etkisi:
1- Belkıs'ın
Gönderdiği Hediye ve Elçi:
"Muhakkak ben
onlara bir hediye gönderip ... " ifadesinde dile getirilen husus, onun
güzel bir görüş ve güzel bir idare sahibi olduğunu göstermektedir. Yani ben bu
adamı göndereceğim hediye ile deneyeceğim. Ona bu hediyeler arasında nefis
mallar verecek ve ülkemin çeşitli işlerinin oldukça alışılmadık hususlarını ona
göstereceğim. Eğer bu dünyevi bir hükümdar ise göndereceğimiz mal onu hoşnut
edecektir. Biz de onunla buna göre davranırız. Şayet bir peygamber ise bu mal
kendisini razı etmeyecek ve dininin emri hususunda bizden isteklerini yerine
getirmemizi talep etmeye devam edecektir. O vakit bizim ona iman etmemiz ve
dini üzere ona uymamız gerekecektir. Bunun üzerine ona-insanların tafsilatı
hakkında çokça sözler söylediği- pek büyük bir hediye gönderdi. Said b. Cübeyr,
İbn Abbas'dan naklen dedi ki: Ona altından bir kerpiç gönderdi. Giden elçiler
duvarların altından olduğunu görünce bu sefer getirdikleri hediye gözlerinde
önemini kaybetti.
Mücahid dedi ki: Ona
ikiyüz köle ile ikiyüz cariye gönderdi. İbn Abbas'tan rivayete göre de onlara
erkek elbisesi giydirdiği oniki kız hizmetçi, kadın elbiselerini giydirdiği
oniki erkek hizmetçi gönderdi. Bu hizmetçilerin elinde de misk ve anber
tabakları vardı. Ayrıca altın kerpiçler yüklenmiş oniki asil deve de
göndermişti. Birisi deliği açılmamış, diğeri eğimli bir şekilde deliği açılmış
iki tane de boncuk gönderdi. İçinde bir şey bulunmayan büyükçe bir kase ile
Himyer hükümdarlarının birbirlerinden miras aldığı bir de asa gönderdi. Bu
hediyeleri kavminden bir toplulukla birlikte ona gönderdi.
Elçinin bir kişi olduğu da
söylenmiştir. Ancak onunla beraber hizmetçiler vardı.
Bir diğer görüşe göre o
el-Münzir b. Amr adında kavminin eşrafından bir adam göndermişti. Ona da akıl
"e görüş sahibi bir takım kimseleri katmıştı. Gönderdiği hediye ise yüz
erkek ve yüz kadın hizmetçi idi. Erkeklere kadın, kadınlara da erkek elbisesi
giydirilmişti. Erkek hizmetçilere şu talimatı vermişti: Süleyman sizinle
konuşacak olursa, siz de onunla kadınların konuşmasına benzer bir eda ile
konuşunuz. Kadınlara da: Onunla erkeklerin sözlerine benziyen nisbeten kaba
sözlerle konuşunuz.
Denildiğine göre hüdhüd
gelip, Süleyman'a bütün bunları haber verdi. Yine denildiğine göre Yüce Allah,
Süleyman'a bunları haber vermiştir. Süleyman (a.s) bulunduğu yerden dokuz
fersahlik bir mesafeye kadar altın ve gümüş kerpiçlerle döşenmesini emretti.
Sonra da şöyle dedi: Karada ve denizde gördüğünüz en güzel hayvanlar
hangileridir. Onlar: Ey Allah'ın peygamberi, şöyle bir denizde noktalı ve
muhtelif renkli hayvanlar görmüştük. Bunların kanatları, başlarında yeleleri ve
perçemleri vardı. Süleyman (a.s) emir verdi ve bu binekler getirildi. Meydanın
sağ ve soluna altın ve gümüş kerpiçlerin üzerine bağlandı, önlerine de yemleri
kondu. Sonra da cinlere: Bana çocuklarınızı getiriniz, dedi. En güzel gençler
kılığında onları meydanın sağ ve soluna yerleştirdi. Daha sonra Süleyman (a.s)
meclisinde tahtına oturdu. Sağında dörtbin koltuk, solunda da dörtbin koltuk
yerleştirildi. Bunların üzerlerine de peygamberleri ve ilim adamlarını oturttu.
Şeytanlara, cinlere ve insanlara da fersahlar boyunca saf saf dizilmelerini
emretti. Yırtıcı hayvanlara, yabani hayvanlara, haşerata ve kuşlara da
emrederek onlar da sağında ve solunda fersahlar boyunca dizildiler. Elçiler
meydana yaklaşıp, Süleyman'ın mülkünü görünce daha önce gözlerinin daha
güzelini göremedikleri atların, altın ve gümüş kerpiçler üzerinde
pislediklerini görünce, bu sefer kendilerinin ne kadar küçük olduklarını
anladılar.
Beraberinde bulunan
hediyeleri bir kenara attılar.
Bir rivayette de şöyle
denilmektedir: Süleyman emrinin altındakilere meydanın altın ve gümüş
kerpiçlerle döşenmesini emredince, ayrıca yollarında bir kilimlik kadarlık bir
yerin de döşenmeden bırakılmasını emretmişti. Buraya uğradıklarında bu işi
kendilerinin yapmış olabilecekleri ithamından korktuklarından beraberlerinde
getirdikleri hediyeleri buraya bıraktılar. Şeytanları görünce son derece
dehşetli ve korkunç bir manzara ile karşılaştıklarından korktular ve
çekindiler. Şeytanlar onlara: Geçiniz, size bir zarar gelmeyecektir dediler.
Onlar böylece bölük bölük cinlerin, insanların, hayvanların, kuşların, yırtıcı
ve yabani hayvanların yanlarından geçe geçe gittiler ve nihayet Süleyman'ın
önünde durdular. Süleyman onlara güler bir yüzle, güzel bir şekilde baktı.
Belkıs elçisine şöyle demişti: Sana kızgın bir eda ile bakacak olursa, bil ki o
bir hükümdardır. Onun bu bakışı seni dehşete düşürmesin, ben ondan daha
güçlüyüm. Eğer adamın sana güleryüzle ve yumuşak baktığını görecek olursan, bil
ki o Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Onun ne söylediğini
anlamaya çalış ve ona göre cevap ver. Bunun üzerine hüdhüd de Süleyman'a az
önce geçtiği üzere bu hususları haber verdi.
Belkıs altından bir
hokka içerisinde delinmemiş ve eşi bulunmadık bir inci bırakmıştı, bir de eğri
bir şekilde delinmiş bir boncuk. Elçisi ile beraber gönderdiği mektupta da şu
ifadeleri yazmıştı: "Eğer sen bir peygamber isen kimlerin erkek, kimlerin
kız hizmetçi olduklarını ayır. Hokkanın içerisinde bulunanı bildir, asanın başı
neresi altı neresi bana söyle, şu inciyi de düz bir şekilde del, boncuğun ipini
geçir, bu kaseyi de yerden de semadan da olmayan bir su ile doldur.
Elçi huzura varıp
Süleyman'ın önünde durunca, hükümdarın mektubunu ona verdi. Süleyman kadının
mektubuna baktı ve; Hokka nerede? dedi. Elçi hokkayı getirdi, Süleyman hokkayı
hareket ettirdi. Cebrail ona içinde neler olduğunu haber verdi, daha sonra
Süleyman da onlara durumu bildirdi. Elçi ona: Evet doğru söyledin dedi, şimdi
inciyi del ve boncuktan da ipi geçir dedi. Süleyman cin ve insanlardan inciyi
delmelerini istedi, beceremediler. ŞeytanIara bu hususta görüşünüz nedir? diye
sordu. Onlar: Sen ağaç kurtçuğuna haber gönder dediler. Kurtçuk geldi ve ağzına
bir kıl aldı. Nihayet incinin öbür tarafından çıktı. Süleyman ona ihtiyacın
nedir? diye sorunca, kurtçuk da: Rızkımın ağaçta olmasını dile, dedi. Süleyman
da istediğin sana verilecektir, dedi. Daha sonra Süleyman: Bu boncuktan, bu ipi
kim geçirebilir, dedi. Beyaz bir meyve kurdu: Bunu ben yapabilirim ey Allah'ın
peygamberi dedi. Meyva kurdu ipi ağzına aldı, deliğin bir tarafından girdi,
öbür tarafından çıktı. Süleyman ona: ihtiyacın nedir? diye sordu. O da:
Rızkımın meyvelerde kılınmasını dile dedi. O da: Senin de istediğin olacaktır
dedi. Daha sonra erkek hizmetçilerle, kadın hizmetçileri birbirinden ayırdı.
es-Süddi dedi ki: Onlara
abdest almalarını emretti. Erkekler el ve ayaklarına suları yukardan dökmeye
başladılar, kızlar, sol elleri ile sağ ellerine, sağ ellerinden de sol ellerine
su döktüler. Böylelikle onları birbirinden ayırdı.
Şöyle de denilmiştir:
Kızlar bir eliyle kaptan suyu alır, diğer elinin yanına getirir, sonra da
böylece yüzlerini yıkarlardı. Erkekler ise suyu kaptan aldıkları gibi,
yüzlerine çalıyorlardı. Kızlar kollarının iç tarafları üzerine suyu dökerken,
erkekler dış taraflarına, kızlar suyu usulüne göre dökerken, erkekler yukardan
aşağı ellerine dökerlerdi. Böylece onları birbirinden ayırdı.
Yahya b. Müslim'in
rivayetine göre Said b. Cübeyr şöyle demiştir: Belkıs ikiyüz erkek ve kadın
hizmetçi göndermiş ve şöyle demişti: Eğer bir peygamber ise erkeklerle dişileri
birbirinden ayırdedebilecektir. O da onlara abdest almalarını emretti. Abdest
alanlardan elinden önce dirseğini yıkayanların dişi, elini dirseğinden önce
yıkayanların da erkek olduğu ortaya çıktı. Sonra asayı havaya attı ve şöyle
dedi: Bu uçların hangisi yere daha önce değerse asanın başı orasıdır. Daha
sonra atlara emir vererek terleyinceye kadar koşturuldu. Ona gönderilen kaseyi
de atın teri ile doldurdu. Sonra da Süleyman bu hediyeyi ona geri gönderdi.
Rivayete göre hediyeyi
Belkıs'a geri gönderip de, elçisi gördüklerini ona anlatınca kadın kavmine: Bu
semavi bir emirdir, dedi.
2- Hediyenin Mahiyeti
ve Hediyeyi Kabul Etmek Sünneti:
Peygamber (s.a.v.)
hediyeyi kabul eder, hediyeye karşılık verirdi. Fakat sadaka almazdı. Süleyman
(a.s) ile sair peygamberler de -Allah'ın salat ve selamı hepsine olsun- böyle
idi.
Belkıs'ın, hediyeyi
kabul edip etmemeyi belirttiğimiz şekilde kanaatine göre Süleyman'ın bir
hükümdar ya da bir peygamber oluşuna alamet olarak kabul etmesi, onun göndermiş
olduğu mektupta: "Bana karşı büyüklenmeyin ve müslümanlar olarak bana
gelin" demiş olmasıydı. Böyle bir teklifte ise fidye kabul olunamaz ve
böyle bir teklif karşılığında da hediye alınamazdı. Bu husus şeriatın
hükümlerine göre hediyenin kabul olunabileceği bir husus değildi. Böyle bir
teklif karşılığında hediye kabul etmek ancak bir rüşvettir ve hakkı batıla
değişmektir, bu ise helal olmayan rüşvettir. Karşılıklı sevgi ve aradaki
bağları gözetmek maksadı ile mutlak olarak hediye vermeye gelince, o herkesin
herkese vermesi caiz olan bir şeydir. El verir ki hediye veren müşrik olmasın.
3- Müşrikin
Hediyesinin Hükmü:
Eğer hediye müşrikten
gelirse hadis-i şerifte: "Bana müşriklerin verecekleri bağışlar yasak
kılındı" denilmektedir. Müşriklerin verdiği hediyeyi kabul ettiği de
rivayet edilmiştir. Malik'in, Sevr b. Zeyd ed-Dı'lı ile başkalarından yaptığı
rivayette olduğu gibi İlim adamlarından bir topluluk her iki hususta da
nesholduğunu söylemişlerdir. Başkaları da bu hususta neshedici de yoktur,
mensuh da yoktur, demiştir. Burada (Peygamber Efendimizin) göz önünde
bulundurduğu husus şuydu: Yenik düşüreceği, ülkesini alacağı ve İslam'a
gireceğini ümit ettiği kimsenin hediyesini kabul etmezdi. İşte Süleyman
(a.s)'ın durumu da bu şekilde idi. Böyle bir durumda olan bir kimsenin
hediyesinin kabul edilmesi "ona artık ilişilmez" diye
yorumlanabileceğinden dolayı nehyedilmiştir. Bu hususta ilim adamlarının en
güzel te'vili budur. Bu yolla hadislerin arası telif edilmiş olmaktadır. Bundan
başka görüşler de vardır.
4- Hediyeleşmenin
Hükmü:
Hediyeleşmek mendubtur.
Hediyeleşmek karşılıklı sevgiye sebeptir, düşmanlığı giderir. Malik, Ata b.
Abdullah el-Horosani'den şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Birbirinizin kusurlarını bağışlayınız, böylelikle kin gider.
Karşılıklı hediyeleşiniz, birbirinizi seversiniz ve içinizdeki çekememezlikler
gider."
Muaviye b. el-Hakem dedi
ki: Ben Resulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Hediyeleşiniz,
çünkü o sevgiyi kat kat arttırır ve kalplerdeki kötü duyguları giderir.''
Darakutni dedi ki: Bu
hadisi İbn Büceyr babasından, o da Malik'ten münferiden rivayet etmiştir. İbn
Büceyr pek beğenilen bir kişi değildi. Böyle bir rivayet Malik'ten de,
ez-Zühri'den de sahih değildir.
İbn Şihab'dan da şöyle
dediği rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğu bize
ulaşmıştır: "Kendi aranızda hediyeleşiniz, çünkü hediye kini giderir.''
İbn Vehb dedi ki: Ben
Yunus'a (hadiste geçen): "Sahime (kin)"in ne anlama geldiğini sordum.
O da bana: "o ğıll (kin)dir" dedi.
Bu hadisi el-Vakkasi
Osman, ez-Zühri'den mevsul olarak rivayet etmiştir ki o zayıf bir ravidir.
Özellikle Peygamber (s.a.v.)'ın hediyeyi kabul ettiği sabit olmuştur. Bu konuda
uyulmaya değer güzel örnek olarak o yeter. Sünnete tabi olmakla birlikte
hediyenin faziletleri arasında şu da vardır: O nefislerdeki kötü duyguları
izale eder. Hediye edene de, kendisine hediye verilene de karşılaşma halinde,
meclislerde oturma halinde kalbi duyguları kazandırır. Şu beyitleri söyleyen ne
güzel söylemiş: "Birbirlerine hediye vermeleri insanların, Kalpleri
arasında bir bağ meydana getirir. Kalbe bir sevgi ve bir muhabbet tohumu eker.
Karşılaştıklarında da onlara bir güzellik kazandırır."
Bir başkası da şöyle
demiştir: "Hediyelerin -geldiler mi- üstün bir payları vardır, Evladın o
şefkatli baba nezdindeki mevkiinden daha büyük."
5- Aynı Mecliste
Bulunanların Hediyedeki Hakları:
Peygamber (s.a.v.)'dan
şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizinle aynı mecliste oturanlar,
hediyede sizin ortaklarınızdır. ''
Hadisin anlamı hususunda
farklı görüşler vardır. Hadisin zahirine göre hamledileceği söylendiği gibi,
hediye alan kişi mecliste bulunanları hediyeye bir lütuf, bir kerem ve insanlık
olarak onları ortak kılar. Böyle bir işi yapmayacak olursa buna mecbur
tutulmaz. Ebu Yusüf da: Bu meyve ve benzeri hususlarda olur demiştir. Kimisi
de: Onlar hediyede değil, sevinçte onun ortaklarıdırlar, derler. Bu haber
Ashab-ı Suffa, Hankah ve Ribatlarda oturan kimseler ve benzerleri hakkında
yorumlanmıştır. Şayet böyle bir kişi fakihlerden birisi ise hediyeyi özel
olarak o alır ve arkadaşlarının onda bir ortaklığı bulunmaz. Eğer onları ortak
edecek olursa, bu onun bir cömertliği ve keremi olur.
6- Hediyenin Etkisi:
"Elçilerin ne ile
döneceklerine bir bakayım" bekleyeyim.
Katade dedi ki: Allah
ona rahmetini ihsan etsin. O gerçekten müslüman iken de, müşrik iken de çok
akıllı idi. Hediyenin insanlar üzerindeki etkisini çok iyi biliyordu.
"Ne ile" lafzından
elifin düşmesi haber (...)'sı ile arasındaki farkı göstermek içindir. Bununla
birlikte bu elifin yazılması da caiz olabilir. Nitekim şair şöyle demiştir:
"Adinin birisi ne
diye kalkıp bana sövüyor, Külde debelenen bir domuz gibi."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN