FURKAN 59 |
الَّذِي
خَلَقَ
السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضَ
وَمَا
بَيْنَهُمَا فِي
سِتَّةِ
أَيَّامٍ
ثُمَّ
اسْتَوَى
عَلَى
الْعَرْشِ
الرَّحْمَنُ
فَاسْأَلْ
بِهِ خَبِيراً |
59. O, göklerle yeri
ve aralarında olanları altı günde yaratan, sonra Arş üzere istiva edendir.
Rahman'dır. Sen bunu bir bilene sor!
"O, göklerle yeri
ve aralarında olanları altı günde yaratan, sonra Arş üzere istiva edendir"
buyruğuna dair açıklamalar daha önceden el-A'raf suresi'nde (54. ayetin
tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
"O" ism-i
mevsulü daha önce geçen "hayy"in sıfatı olarak cer mahallindedir.
"Aralarında olanları" diye (tesniye zamiri) kullanılıp,
"Aralarında" diye (müennes ve çoğul zamiri) kullanılmaması şundan
dolayıdır: Yüce Allah bununla iki sınıfı. iki türü ve iki şeyi kastetmiştir.
elKutamı'nin şu beyitinde olduğu gibi: "üzmüyor mu seni Kays'ın ipleri ile
Tağlib'in; Ve her ikisinin kesilerek birbirinden ayrılmış olması."
Şair burada görüldüğü
gibi ''Tağlib'in ipleri de" demek istediğinden "ipler" çoğul
olmakla birlikte, ayrıldıklarını haber veren fiilde tesniye zamiri
kullanmıştır. Çünkü o bununla iki şey ve iki türü anlatmak istemiştir.
"Rahman'dır. Sen
bunu bir bilene sor" ez-Zeccac dedi ki: Buyruk, sen O'nun hakkında soru
sor, demektir. Bu açıklamayı dil bilginlerinden bir topluluk da nakletmiş
bulunmaktadır. Buradaki "be' harfi cerri " ... den, dan"
anlamındadır. Nitekim Yüce Allah: (...) isteyen biri inecek azab istedi''
(Mearic, 1) diye buyurmaktadır, Şair de şöyle demektedir: "Ey Malik'in
kızı niye at(lı)lara sormadın, Eğer bilmiyor isen; bilmediğin şey
hakkında."
Alkame b, Abdede şöyle
demiştir: "Şayet sizler bana kadınlar hakkında soru soruyorsanız gerçekten
ben, Kadınların ilaçlarını çok iyi bilirim, tabibim,"
Burada görüldüğü gibi
şairler: "Kadınlar hakkında" ve: "Bilmediklerin hakkında"
demek istemişlerdir.
Ancak Ali b, Süleyman
bunu kabul etmeyerek şöyle der: Nazar ehli "be" harfi cerrinin,
"an" anlamında olmasını kabul etmezler, Çünkü o takdirde Arapların
lafızları kullandıkları anlamları bozmak söz konusudur. Çünkü (...) ifadesi,
(...): eğer sen filan kimse ile karşılaşacak olursan, senin onunla
karşılaşmanla birlikte bir de karşına arslan çıkar, anlamında olur O halde
burada buyruk; "Sen sorunu bu hususta bilgisi olan, haberdar bir kimseye
sor" demek olur, İbn Cübeyr de böyle demiştir.
Burada
"el-Habir" Yüce Allah'tır. Buna göre "habir: bilen" lafzı,
"sor" fiili ile mef'ulün bih olarak nasbedilmiştir.
Derim ki: ez-Zeccac'ın
açıklaması güzel bir şekilde yorumlanabilir, O da buradaki "el-habir: Bir
bilen'' in Allah'tan başka bir kimse olmasıdır, yani sen O'nun hakkında (an
harfi cerri ile) bir bilen kimseye sor. Yani onu bilen birisine yani O'nun
sıfat ve isimlerini bilen birisine soru sor, demektir.
Anlamın; "Sen onun
için bilen birisine sor," şeklinde olduğuda söylenmiştir. Bu durumda
"he'" zamirinden hal olarak nasb edilmiştir. el-Mehdevi dedi ki:
Burada "bir bilen" lafzının hal olması uygun değildir, Zira halin hem
soran kimse için, hem de sorulan kimse için olması mümkündür. Failden hal
olması da doğru olamaz. Zira bilen bir kimsenin ayrıca başkasına sormaya
ihtiyacı yoktur. Mef'ulden de hal olamaz, çünkü hakkında soru sorulan kişi
er-Rahman olandır ve o da ebediyyen bilendir, haberdar olandır. Hal çoğunlukla
değişikliğe uğrayan ve bir yerden bir yere intikal eden şeylerde söz konusudur.
Şu kadar var ki; bunun, -mesela: "Halbuki o ... doğrulayangerçeğin ta
kendisidir." (el-Bakara, 91) buyruğunda olduğu gibi- tekid edici bir hal
olarak kabul edilmesi hali müstesnadır; o takdirde caiz olur.
"Rahman"lafzının
merfu olarak gelmesi üç türlü açıklanabilir; Evvela "is tiva dendir"
buyruğundaki zamirden bedel olabilir. Diğer taraftan "o Rah mandır"
anlamında merfu gelmiş olabilir. Ayrıca mübteda olarak merfu gelmiş olabilir,
onun haberi de: "Sen bunu bir bilene sor" anlamındaki buyruktur.
Bununla birlikte; "Hayy olan, ölmeyen,
Rahmana tevekkül
et" anlamında sıfat olarak mecrur olması da mümkündür. Medh olmak üzere
nasb ile gelmesi de mümkündür.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN