FURKAN 4 / 6 |
وَقَالَ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
إِنْ هَذَا
إِلَّا
إِفْكٌ افْتَرَاهُ
وَأَعَانَهُ
عَلَيْهِ
قَوْمٌ آخَرُونَ
فَقَدْ
جَاؤُوا ظُلْماً
وَزُوراً {4}
وَقَالُوا
أَسَاطِيرُ
الْأَوَّلِينَ
اكْتَتَبَهَا
فَهِيَ
تُمْلَى عَلَيْهِ
بُكْرَةً
وَأَصِيلاً {5}
قُلْ أَنزَلَهُ
الَّذِي
يَعْلَمُ
السِّرَّ فِي
السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضِ
إِنَّهُ كَانَ
غَفُوراً
رَّحِيماً {6} |
4.
Kafirler dediler ki: "Bu ancak onun uydurduğu bir yalandır. Ona başka bir
topluluk da bunun için yardım etmiştir." Muhakkak onlar zulmettiler,
asılsız bir iddiada bulundular.
5. Ve
dediler ki: "(Bu) öncekilerin masallarıdır. Onu başkalarından alıp
yazmıştır. Onlar sabah, akşam kendisine okunmaktadır."
6. De
ki: "Onu göklerle yerde olan, gizlilikleri bilen, Allah indirmiştir.
Muhakkak ki O, Gafurdur, Rahimdir."
"Kafirler" den
kasıt Kureyş müşrikleridir. İbn Abbas der ki: Aralarından bu sözleri söyleyen
kişi en-Nadr b. el-Haris'tir. Aynı şekilde Kur'an-ı Kerim'de: "esatır:
geçmişlerin masalları" şeklindeki nitelemelerin hepsi de böyledir.
Muhammed b. İshak dedi ki: Bu (en-Nadr) Peygamber (s.a.v.)'e çokça eziyet veren
birisi idi.
"Dediler ki:
Bu" yani Kur'an-ı Kerım "ancak onun uydurduğu bir yalandır."
Bunu o uydurup, düzmüştür. "Ona başka bir topluluk da ... " Mücahid'e
göre yahudileri kasdetmektedir " ... bunun için yardım etmiştir." İbn
Abbas der ki: "Başka bir topluluk" buyruğu ile kasdedilen kimse
el-Hadrami oğullarının mevlası Ebu Fukeyhe, Addas ve Cebr denilen şahıslardır.
Bunların üçü de kitap ehline mensub kimselerdir. Bunlardan daha önce en-Nahl
Süresi'nde (103. ayetin tefsirinde) söz edilmişti.
"Muhakkak onlar
zulmettiler." Onlar zalimlik ettiler. Onların bu yaptıkları bir zulümdür,
diye de açıklanmıştır.
"Asılsız bir
iddiada bulundular ve dediler ki: (Bu) öncekilerin masallarıdır."
ez-Zeccac dedi ki: "el-esatir" çoğul olup, tekili
"ustüre"dır. Tıpkı "uhdüse" kelimesinin çoğulunun
"ehadis" şeklinde gelmesi gibi. Başkası da "esatır"
kelimesi "estar"ın çoğuludur. "Ekval"in çoğulunun,
"ekavil" şeklinde gelmesi gibidir.
"Onu"
Muhammed" başkalarından alıp, yazmıştır. Onlar sabah akşam kendisine
okunmaktadır." Ona bu yolla telkin edilmektedir ki, onları gereği gibi
belleyebilsin.
"Okunmaktadır"in
aslı; (...) şeklinde olup, tad'if (aynı harfin iki defa arka arkaya
gelmesi)nden ötürü, son "lam" "ya"ya değiştirilmiştir.
"Kartal (herhangi bir şeyin üzerine) hızlıca indi" ve benzer
kullanımlarda olduğu gibi.
"De ki: Onu
göklerle yerde olan gizlilikleri bilen Allah indirmiştir. " Yani ey
Muhammed de ki: Bu Kur'an-ı Kerim'i gizlilikleri bilen indirmiştir. O gaybı
bilendir. Ayrıca O'nun bir öğreticiye ihtiyacı yoktur. Burada
"açık"ın değil de "gizli"nin söz konusu edilmesi, gizli
olanı bilenin, açık olan bir şeyi bilmesinin daha anlaşılır bir gerçek
oluşundan dolayıdır.
Şayet Kur'an-ı Kerim
kitap ehlinden ve başkalarından öğrenilmiş olsaydı, onlarda bulunanlardan
fazlası bu kitapta bulunmazdı. Kur'an-ı Kerim onlarda bulunmayan pek çok şeyler
ihtiva etmektedir. O halde onlardan alınmış bir kitap değildir. Aynı şekilde
eğer bu kitap belirtilen yerlerden alınmış olsaydı, müşriklerin Muhammed
(s.a.v.)'e karşı çıktıkları gibi, bu kitaba da karşı çıkmaları mümkün olurdu.
Niye bu Kur'an'a karşı çıkarak, onun bir benzerini ortaya koyamadılar?
Böylelikle her bakımdan onların Kur'an'a yönelttikleri itirazlar çürümüş
olmaktadır.
"Muhakkak ki O,
Gafurdur, Rahimdir." Bununla dostlarının günahlarını bağışladığını, onlara
merhamet edici olduğunu anlatmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN